Büyük Alevi Kurultayı’na Giderken

“Böl, parçala, yönet” egemen olan iktidarların ezilenlere, işçilere, hakkı gasp edilen ve ayrımcılığa maruz bırakılan halklara uyguladıkları değişmez yöntemdir. Yıllardır demokrasi, laiklik ve özgürlük mücadelesi veren Aleviler de bunun acısını en çok yaşayan toplumlardan biri.

Bu genel strateji her dönem Alevilere farklı politikalarla uygulanmıştır: asimilasyon, katliam, zorunlu göç, Aleviliği sürekli tarif etme… Ama bu genel okumanın içinde konjektürel bir bakış açısına ihtiyaç vardır. Yoksa tarihi durağanlaştırır ve mutlaklaştırırız.

Uzun zamandır yeni dönem örgütlenme modellerini tartışan Alevi kurumları üzerindeki ölü toprağı atmış durumda, iktidar farkında olmadan bir iyilik yaptı Alevi kurumlarına(!).

7 Alevi çatı örgütü birçok kentte halk toplantıları düzenlemeye devam ediyor.

Alevi inancına yönelik yeni yasal düzenlemeler ile ilgili toplantılar 3 Kasım’da başladı ve 8 Kasım Ankara buluşması ile süreç hızlandı. Alevilerin yaşadığı tüm bölgelerde yapılan buluşmalar, 25 Aralık İstanbul’da yapılacak Alevi Kurultayı’nın örgütlenmesinde önemli bir akışın sağlanacağını da göstermiş oluyor.

“Torba Yasa” ya Karşı Uyanık Olmak

Alevi buluşmalarında “Torba Yasa” tüm bölgelerde net bir şekilde tartışmaya açılmış durumda. Yapılan toplantılarda yasanın detaylandırılması noktasında kurum önderleri yoğun bir emek harcıyorlar.

Ama uzun zamandır Alevi kurum ve kişilerinin kendi iç teolojik tartışmalara çubuğu bükmüş olmasının yansımaları yapılan buluşmalarda hissediliyor. Özellikle iktidara ve Aydınlık grubuna yakın yayın organlarında çıkan “bu torba yasayı kim istemiyor” yazıları, Alevi toplumunda bir bölünmüşlük yaratamasa da acaba’lar yaratmış durumda.

-Evet bu “Torba Yasa” Sünnileştirip devletleştirme politikasının yansıması ama aynı zamanda devletin yapısının değiştiği bir dönemde yapılan bir hamle. Devlet krizinin içinde, tarihsel olgu olan ‘devlet baba’ nın iktidarına helal geldiği bir dönemde yapılıyor. Hiçbir zaman devletleşmeyen Alevi toplumsallığı tam da böyle bir asabiyet kaybının yaşandığı dönemde tutkal olma görevine çağrılıyor.

-Evet bu “Torba Yasa” Alevileri, egemen iktidara entegre etme politikasının yansımasıdır. Ama bu aynı zamanda yüzyıllardır yok edilemeyen Alevi toplumsallığının, devletten ve ‘iktidardan pay verirsem’ belki bölünür hamlesinin de yansımasıdır.

-Evet bu “Torba Yasa” Alevilerin inanç merkezlerine dair bir göz kırpa olarak gösteriliyor oysaki bir inanç merkezi olarak değil kültür merkezi olarak görüp, onu Sünnilikle eş değer değil daha altında folklorik-kültürel öge olarak konumlandırma hamlesi.

-Evet bu “Torba Yasa” devlet Aleviliği oluşturma politikası ama rejimin 20 yıldır, siyasal islam rejimine dönüştürülmeye çabalandığı bir dönemde yapılmakta. İktidarın, cemaat ve tarikatlarla bezendiği, kindar ve dindar neslin oluşturulduğu bir dönemde soruyoruz: Cemaatlerin ve tarikatların Alevisi mi olunacak?

Tam da bu yüzden kurum temsilcilerinin soruna daha detaylı bakma görevi ve sorumluluğu ortaya çıkıyor.

Alevi Kurumların Ortak Hareketine Sahip Çıkma Zamanı

Alevi hareketinin meşru kurumları uzun zamandır, iktidar tarafından kriminalize edilmekte.

Özellikle “Torba Yasa” tartışmasında, bu sürece itiraz edenlerin, yasadışı terör örgütleriyle (!) ilişkili oldukları ve Avrupa lobisinden (!) icazet aldıklarına dair, kirli bilgi yayarak Alevileri bölmeye çalışıyor. Bu konuda desteğini eksik etmeyen ‘Aydınlık’ ekibi ise direk hedef göstermişti, Alevi kurumlarını.

Alevi kurumları ve toplumsallığı içindeki çeşitliliği demokrasi, özgürlük ve eşitlik zemininde okumakta. Tam da ABF Başkanı Mustafa Aslan’ın dediği gibi “Aleviler, Alevi örgütleri neden bir olmuyor diyorlar. Mesele bir olma meselesi değildir. Elbette ki bir olacağız ama temel hak ve özgürlükler konusunda bir olacağız. Ama içimizdeki çeşitliliği yok etmeyeceğiz. Yol bir, sürek bin birdir. Kapatın süreklerinizi. Ben daire kurmuşum. Bu daireye 12 isim atamışım, onları 12 İmamlar yerine koyun diyenlere inat Alevilik Torba yasaya sığmaz”.

Alevi kurumları, demokratik bir Alevi örgütlenmesinin itici ana güçleridir. Bilinmelidir ki hangi egemen güç ve anlayış, hangi senaryoyu uygulamaya koyarsa koysun demokrasi güçleriyle Alevilerin ayrışması mümkün değildir.

25 Aralık Alevi Kurultayı, çağrı metninde de dediği gibi “Turab olup yer yüzüne saçıldığımız günden, bugüne ve yarınımıza çağrımız hep aynı kalacak, dünyayı, insanlığı güzel eylemek ve dini, dili, ırkı, rengi cinsiyeti ne olursa olsun bu güzellikleri birlikte pay ederek yaşamaktır.”

Şimdi Alevi hareketiyle ve kurumlarıyla dayanışma ve ortak mücadele zamanı.