Kadınlar Sınıfın Neresinde?

“Şimdiye kadar bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir.” der Marx ve Engels Komünist Manifesto’da. Biz sosyalistler ise tarihi bu sözün rehberliğinde okur ve yorumlarız. Sistemin egemenden yana, yalan dolanla dolu tarih yazımını bu bilinçle ele alıp alternatif bir tarih yazımı sorumluluğunu omuzlarımızda hissederiz.
Tüm dünya tarihi gibi, yaşadığımız toprakların tarihi de resmi tarihçilerin spekülasyon ve yalanlarıyla dolu. Bu kanlı tarihin içerisinde kadınlar ise görünmüyor. Bu yüzden satır aralarını okumak ve bir tarih bilinciyle aktarmak önem kazanıyor.
Cumhuriyet’e geçiş süreciyle bir yandan halifeliğin kaldırılması, harf inkılabı gibi devrimlerden faydalanarak diğer yandan Türk Tarih Tezi, Güneş Dil Teorisi gibi uydurma hamlelerle bir Türkleştirme tarihi yazıldı. Tüm ezilenlere olduğu gibi bu yazımdan kadınlara düşen bir kere daha ölüm, taciz, tecavüz, kaçırılmalardı. İşte kadınlar tam da bunun karşısında kendi mücadele tarihlerini yazdılar. Bu yazıda yakın tarihe bakarak bu mücadelenin izini sürmeye çalışacağız.

Kadınlar ve Sınıf Mücadelesi

1870’lerden 1923’e kadar yüzden fazla örgüt kuran, onlarca gazete ve dergi çıkaran Osmanlı Kadın Hareketi, İttihatçı politikalarla gayrimüslim unsurlarını kaybedip Türkleşse de mücadele dinamiği olarak varlığını sürdürdü. Kadınlar sadece belirli hak mücadeleleri ile sınırlı kalmayıp sınıf mücadelesinin de önemli bir parçası oldular. İşte bu mücadele tarihinden birkaç önemli örnek;
-1867’den 1870’e kadar bir grup kadının Babıali kapısında ödenmeyen ücretleri için yapılan eylem önemli örneklerden. Gözaltı ve tutuklama saldırılarına rağmen direnişlerinden vazgeçmeyen ve gözaltına alınan tüm arkadaşlarını alana kadar Babıali kapısından ayrılmayan kadınlar haklarını kazandı. Bu direniş tarih kitaplarında kısmen yer alsa da bu kadınların ne işçisi olduğu hala bilinmiyor.
– 1873’de ise kadınlar bu defa “Hanum Birlikleri” ile sahneye çıkar. Türkiye işçi sınıfı tarihinde ilk önemli grev olarak bilinen 1873 Tersane grevinde işçilerin eşleri olarak grevi destekleyen kadınlar grev kırıcıları engellemek üzere ‘Hanum Birlikleri’ni kurdular. Aynı destek daha sonra tramvay işçilerinin direnişinde de açığa çıkacak ve Hanum Birlikleri’nden kadınlar grev kırıcılığına karşı raylara yatarak tramvayların çalışmasını engelleyecektir.
– Tarih 1908’i gösterdiğinde makine kırıcı kadınlar ile karşılaşırız. 13 Mart 1908’de, Uşak’ta çoğunlukla kadın ve çocuklardan oluşan 1.500 kişi Uşak İplik pazarında toplanarak ellerindeki çıkrık ve kirmanları havaya kaldırıp işsiz kalmalarını protesto etmeye başladılar. İsyancı kadınların işçiler makineleri tahrip edip yün ve iplikleri yağmalayarak fabrika binalarını ateşe verdikleri direniş günler sürdü. Fabrikaların tekrar yapılması bir süre engellenmiş oldu. Bu fabrikalar iki üç yıl tekrar açılamadı. Tarihe “Tarak Yağması” olarak geçen bu isyan aynı zamanda 1908 yılı boyunca Osmanlı Devleti’ni felce uğratan büyük grev dalgasının tetikleyicisi oldu.

Cumhuriyet’in Kadınlara “Verdiği” Haklar

Bu mücadele tarihi, “Cumhuriyet’in kadınlara verdiği haklar” yalanıyla resmi tarihçiler tarafından gölgeleniyorken biz gerçeklere bir kere daha göz atalım. Büyük bir coşku ile her fırsatta kadınlara “seçme ve seçilme hakkının” herkesten önce tanındığını söyleyenlerin karşısına gerçeklerle dikilelim.
Kadınların örgütlenme hakkı ve mücadelelerinin her fırsatta engellendiği gerçeğidir bu. 1923’te kurulmak istenen Kadınlar Halk Fırkası örneği bunun en belirgin göstergelerinden oldu. Fırka
kadınların tüm çabalarına rağmen Kemalist rejiminden izin alamamış ve kurulması engellenmiştir. Çeşitli yöntemler deneyen kadınlar (erkek parti başkanı seçmek dahil) taleplerini kabul ettiremedi. Bunun üzerine Cumhuriyet Halk Fırkası’na üye olmak isteyen kadınlar bir kere daha engellendi ve üyelikleri kabul edilmemişti. İşte 5 Aralık 1934’te kadınlara ‘verilen’ seçme ve seçilme hakkının ardında 9 yıllık bir mücadele tarihi olduğunu bu verilerden de anlıyoruz. Bu hakkı kadınlar kazanmış, onlara altın tepside sunulmamıştır.
8 Şubat 1935’te yapılan seçimlerde 18 kadın milletvekili meclise gitse de bu kadınların rejimin görevlendirmesi ile seçildikleri bilinir. Gerçekten hareketin içerisinden gelen çok az isim vardır. Öyle ki, ismini bu vesile ile duyduğumuz Nezihe Muhitin’in dahi seçilmesi engellenmiştir. Bu örnekte gördüğümüz gibi resmi tarihçiler bu yanıltma amaçlı yazılan tarihle bir mücadele tarihini gizliyor.

Geçmişten Bugüne; Kadınlar Sınıfın Ta Kendisi!

Kadın özgürlük mücadelesi içerisinde kadınları sınıftan ve sınıf mücadelesinden soyutlayan liberal bakış açısının karşısında sosyalist feminist mücadele bayrağını yükseltmenin, yüzümüzü fabrikalara, atölyelere dönmenin gerekliliğini tarihimiz doğruluyor. Sadece tarihimiz değil bugünümüzde bunu kanıtlıyor. Son birkaç yıldır sınıfın parçalı fakat hareketli halinden bir dizi direniş boy gösterdi. Ve elbette kadınlar bir kere daha bu direnişlerin önemli parçaları oldular. Özak Tekstil, Evde Bakım, Flormar, basın emekçilerinin direnişleri bunların sadece örneklerinden. Hanum Birlikleri’nden Evde Bakım İşçilerine, makine kırıcı kadınlardan Flormar işçilerine görüyoruz ki kadınlar sınıfın yanında, yöresinde, yakınında ya da çevresinde değil onun tam içerisinde, sınıfın ta kendisi.
Bütün bunların yanı sıra ev içi emeğin kadınların hem hayatlarında hem de mücadelelerinde önemli bir yeri var. Patriyarkal Kapitalizmin en önemli sonuçlarından biri olan ev emeğinin kadına yüklenmesi kadın hareketi bakımından önemli bir mücadele konusu oldu ve olmaya devam ediyor. Herhangi bir işte çalışmayan kadınların yanı sıra çalışan kadınlar da ev içi emeğin tüm yükünü ek mesai olarak karşılıksız sürdürmekte. Kadınlar için büyük bir sömürü alanı olan yeniden üretimin kadın emeği ile bağını ve bunun görünmezliğini tekrar tekrar hatırlatmakta fayda var. “Görünmeyen emek sesini yükselt” sloganı ile somutlaşan ev içi emek mücadelesi sosyalist feminist mücadelemiz içerisinde de önemli bir yerde duruyor.
Böylesi güçlü bir dinamikle geçmişten bugüne birçok eşiği aştık. 2024 yılı da mücadele tarihimiz bakımından önemli bir yere denk düşüyor. 8 Mart 1857’de “eşit işe eşit ücret” talebini yükseltirken katledilen kadınların isyanını bir kere daha, 8 Mart 2024’de sokaklara taşıdık. Şimdi sıra 1 Mayıs’ta! Yok sayılan, görünmeyen, hiçleştirilen ya da değersizleştirilen emeğimizin hakkını savunmak için 1 Mayıs’ı kazanalım!


Faydalanılan Kaynaklar:

  • https://catlakzemin.com/13-mart-1908-usakta-makina-kirici-kadin-isciler-ve-tarak-yagmasi/
  • Öteki Tarih, Ayşe Hür, Profil Kitap