Erdoğan’ın “İkazları”

Seçim sürecine girilmesiyle birlikte siyasal alandaki öznelerin hamleleri “açıklık” kazanmaya başladı. Sürecin sonuna doğru “açıklığı” artacak hamleler, siyasal alanın şimdisi ve sonrası için olası gelişmelerin işaretlerini barındırıyor.

Bunlardan birisi de doğalgazdan deprem yardımına kadar ortaya konan hizmetlere dair Erdoğan’ın söylemlerine yansıyan “ikazlar”.

“İkaz” Halka

“İkazların” ilk olarak Hatay’da dile getirilmesi tesadüf olmamakla birlikte birkaç “mesajı” da içinde taşıyor.

Mesajın ana alıcısı ise Gezi İsyanı ile birlikte halkçı direniş odaklarının önderlerinden olması ve direnişini baskılara ve şiddete rağmen bugüne kadar da sürdürmesi nedeniyle Arap Alevi halkı.

Hayati önem taşıyan depremin ilk günlerinde hiçbir yardım alamayan, kendi imkanları ve sol-sosyalist örgütlerin dayanışmasıyla hayata tutunan Arap Alevi halkı, kadim topraklarında var olmada ısrar ederek devletin bölgedeki demografik yapıyı değiştirmesine karşı durduğu için özellikle hedef seçilmiş durumda. Depremin yıl dönümü nedeniyle gerçekleşen anmada devlet ricaline gösterilen öfke dolu tepki de halkın öncelikli hedef seçilmesini “sağladı”. Dolayısıyla Arap Alevi halkına verilen “ikaz” hem devletin hem de Erdoğan’ın gücünü göstermesi açısından önemli ve “ibret-i alem” niteliğini taşıyor.

“İbret-i alem”in içerisinde ise halkçı ve devrimci hareketlerle birlikte bir bütün olarak halkın kendisi bulunmakta.

Deprem sürecinde gösterilen dayanışma ile sol-sosyalist örgütlerin yerellerde alternatif iktidar odakları yaratabileceklerini ortaya koyması ve başta ekoloji ve kadın mücadelesi olmak üzere çeşitli toplumsal hareketlerin uzun yıllardır ortaya koydukları mücadeleyle yerellerinde düzen içi öznelere alternatif özne olmaları iktidarın kaşlarının çatılmasına neden olmakta. Erdoğan “ikazıyla” yerellerdeki olası alternatif iktidar odaklarına merkezi iktidarın sunmak zorunda olduğu en temel katkıları sunmayacağını ve ilk fırsatta yıkmaya çalışacağını açıkça belirtmiş oluyor.

Alternatif iktidar odaklarına yönelik “ikaz”, bir yanıyla halkın bu mücadele odaklarıyla bütünleşmesini engelleme anlamı taşımakla birlikte neoliberalizmin ve onu ilke edinen siyasal iktidarların geldiği noktayı da ortaya koyuyor. En temel kamusal hakların metalaştırılarak satılması şiarıyla yola çıkan neoliberalizm, kapitalizmin derinleşen ve genişleyen yapısal krizini her şeyi metalaştırarak aşmaya çalışıyor. Bu metalaştırma sürecinde kendilerine büyük görev düşen siyasal iktidarlar ise hem ayakta kalabilmek hem de burjuvaziye kaynak sağlayabilmek için yerellerdeki yaşamın her zerresini satılabilir hale getirmek zorundalar. Bu bağlamda halka hizmet almanın yolu olarak daha sonra yerini paraya bırakacak olan “oy”u kendilerine vermelerini dayatıyorlar. Halka yapılan oy verme dayatması (Barthes’in “faşizm konuşma yasağı değil söyleme mecburiyetidir” sözünün de gösterdiği üzere) neoliberalizmin otoriter yönetimlerden faşizme doğru iyice yöneldiğini açıkça gösteriyor.

Çevreye de “İkaz”

Erdoğan’ın “ikazlarının” diğer muhataplarını ise çevresi oluşturuyor. Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerde sağcı, ırkçı ve dinci odakları çeşitli kırıntılarla çevresinde toplamayı başaran Erdoğan, yerel seçimlerde bu konsolidasyonu tam anlamıyla “başaramamış” durumda.

Bu “başarısızlığın” ardında ise yerel yönetimlerin iştah kabartan pastası bulunuyor. Pastanın yerellerde nüfuz ve alan kazanmaya maddi olanak sağlama olasılığı, küçük ve orta büyüklükteki öznelerin merkeze bağlılıklarını koparmadan “ayrıksı” davranmalarına neden oluyor. Fakat Erdoğan’ın bu “ayrıksı” davranışlara, gerek faşizmin inşasına hız verilmesi sürecinin içinde bulunulması gerek (genel seçimlerde AKP’nin oyunun yüzde 36’lara kadar gerilemesinin de gösterdiği üzere) Erdoğan’ın çekirdek alanının daralması gerekse de ekonomik kriz nedeniyle daralan “pastanın” Erdoğan’a bile zor yetecek olması nedeniyle müsamaha göstermesi mümkün değil. Dolayısıyla Erdoğan hizmeti verecek olan merkez olarak kendisini işaret ederken “çevresindekilere” de “ayrıksı” davranmamaları “ikazında” bulunuyor.

Önümüzdeki yerel seçimler faşizmin inşa sürecinin nihayete varması açısından Erdoğan iktidarı açısından oldukça büyük bir önem taşıyor. Bu sürecin nihayete varmasının önünde gerek “çevresel” gerekse de “karşıt” güçlerin göstereceği tepkilerin etkileyici olması ciddi bir olasılık. “Karşıt” güçlerin daha önce ortaya koydukları dayanışmayı ve mücadeleyi sürdürüp Erdoğan’ın ikazlarına karşı halkın öfkesini örgütledikleri takdirde bu olasılığın gerçeğe dönüşmesi bir hayal değil.