Zümrütevler Muhtarlık Çalışması: Muhtarlık Kaybedildi ama Örgütlenmenin Kapısı Aralandı

 

El Yazmaları’nın notu: Şimdiden Türkiye siyasi tarihinde önemli bir dönüm noktası olduğu açığa çıkan 31 Mart seçimleriyle ilgili sosyalistlerin ve ezilen kimliklerin seçim notunun düşük olduğu genellikle kabul gören bir tespit. Ancak yine de Türkiye’deki sosyolojik/politik ön kabullere meydan okuyan ve gidişata müdahale etmekte ısrarcı olan kimi seçim çalışmalarının iz bıraktığını söylemek yanlış olmayacaktır. “Sel gider, izi kalır” diyerek seçimlerin ardından sosyalistlerin, işçilerin, kadınların seçim sürecinde önemli gördüğümüz kimi deneyimlerini, uçup gitmemeleri adına kayıt almayı bir görev olarak gördük. Dizimizin ilk söyleşisini Türkiye’nin birçok ilçesinden büyük olan ve yine ülkenin en büyük ikinci mahallesi olan, en az 90 bin kişinin yaşadığı Zümrütevler Mahallesi’ndeki muhtarlık çalışmasına ayırdık. Sosyalist, işçi ve kadın kimliğiyle Zümrütevler Mahallesi’nde muhtar adayı olan Gülbin Demirel ile onun kampanya ekibinde yer alan Pelin Kahiloğulları, Bircan Eren ve Leyla Gürgöl ile seçim deneyimlerini ve seçim sonrasındaki hedeflerini konuştuk.

Zümrütevler Mahallesi’nde muhtarlık seçimlerine girme kararını nasıl aldınız?

G.D.: Süreç aslında kısmen benden ve bizden bağımsız gelişti. Uzun bir süredir aslında Zümrütevler’de de olan belli marketlerde gezici olarak çalıştım. Yaşadığım mahalledeki bazı marketlerde çalışıyor oluşum mahallede de tanınırlığımı arttırdı. Maltepe’de bizim de içerisinde bulunduğumuz Maltepeli Kadınlar isimli bir oluşum var. Aynı zamanda feministlerin, bağımsız feministlerin de olduğu bir oluşum. Birkaç ay önce yaptığımız bir toplantıda Maltepe’de, mahallelerde kadın muhtarların artması ve yerel seçimlerde kadın öznelerin çoğalması için neler yapabileceğimizi tartıştık. Aslında ilk kararı Maltepeli Kadınlar olarak aldık. Benim adaylığım da buradan şekillendi. Hem mahalleyi tanıyor olmamın mahalledeki işimizi kolaylaştıracağını düşündük hem de feminist bir kadın olarak, emekçi olarak Maltepeli Kadınlar’dan, Mor Dayanışma’dan Ekmek ve Onur İşçi Derneği’nden aldığım güçle mahallede bir dönüşüm yaratma iddiasıyla yola çıktık.

P.K.: Gülbin aynı zamanda sınıf örgütlenmesi içerisinde yer alıyordu ve işten çıkarılmasının ardından bir direniş gerçekleştirmişti. İlk mahalle muhtarlığı fikrini konuşurken bu sürecin emek örgütlenmesi noktasında aslında çok da mahalleden bağımsız olmadığı üzerine bir değerlendirmede ortaklaştık. Ve Zümrütevler’deki farklı iş kollarından işçilerle de temasın güçlenebileceği, mahallede özgün bir deneyimin yaratılabileceği hem kadınlar hem emekçiler cephesinden bu deneyimin açığa çıkartılabileceğini düşünerek bu kararı destekledik.

Zümrütevler Mahallesi nasıl bir mahalle? Mahallenin yapısından biraz bahsedebilir misiniz?

 G.D.: Zümrütevler Türkiye’deki diğer mahallelere göre biraz daha farklı bir mahalle. Türkiye’nin beşinci büyük mahallesi. İstanbul’un ikinci büyük mahallesi. Kozmopolit bir yapısı var. Mahalle şöyle; bir kısmıyla yoksulluğun en dibinin olduğu bir mahalle, bir tarafında da beyaz yakalıların olduğu, orta kesimin yoğunlukta olduğu siteler var. Mahalle ikiye ayrılıyor. 100 bine yakın bir nüfusu var ve yukarı kesim beyaz yakalıların yoğunlukta olduğu, eğitim seviyesinin biraz daha yüksek olduğu bir kesim. Aşağı kesimde de evet tabii ki üniversite mezunu olanlar da var ama gelir seviyesi daha düşük. Aşağı kesim yöre derneklerinin çok yoğunlukta olduğu bir bölge. Ve yöre dernekleri insanların sosyalleşebildikleri yer oluyor. Özellikle kahvelerin ve bazı derneklerin de kahveye döndüğü, kahve kültürünün çok geliştiği ve herkesin yoğunlukla orada yan yana geldiği ve bir arada durduğu bir durum.

Belli memleketler burada yoğunlukta. Sivas, Bitlis, Tokat, Ardahan, Mardin, Diyarbakır ve Tokatlıların çok yoğunlukta olduğu bir yer ve o yörelerin hemşeriliği üzerinden giden bir yan yana gelişlerin oluştuğu bir mahalle.
B.E.: Aslında birçok kimliğin bir arada yaşadığı bir mahalle. Çok büyük bir mahalle. Kürt’ü, Türk’ü, Alevi’si, Sünni’si, sağcısı, solcusunun olduğu karışık bir mahalle.

P.K: İstanbul için Türkiye’nin prototipi deniyor. Zümrütevler’e de İstanbul’un prototipi denebilir. Karadeniz’den en güneye, en güneydoğuya kadar arkadaşların da söylediği üzere çok farklı kimlikler ve memleketler var. Mahallenin önemli belirleyen dinamiği memleketçilik ve bu kapsamda kurulan yöre dernekleri. Yöre derneklerinin belirleyiciliğinin güçlü olduğu bir durum var. Muhtemelen kırdan kente ilk göçlerde hangi yörenin insanı gelmişse bir dernek etrafında köylülerini, memleketlerini toplamış. Aynı zamanda merdivenaltı tekstil atölyelerinin çok fazla olduğunu, motokurye ofislerinin bulunduğunu söylemek gerekir. Farklı iş kollarından birçok insanın Zümrütevler’de bir arada yer aldığı bir durum var. Tarikatlar ve çeteler de belirleyici. Özellikle Kur’an kursları üzerinden Ramazan ayında da çalışma yürüttüğümüz üzere gözlemlediğimiz kadarıyla tarikatların kendi örgütlenmesi yürüyor, dergâhların kendi örgütlenmesi yürüyor. Belli muhtar adayları üzerinden aslında bunların da belirleyici olmaya çalıştığını gördük. Genç nüfus çok yoğun, çok yüksek. Genç nüfusun kendisini ifade ettiği özel bir alan yok. Halı sahalar veya kafeler yok. Mahallede sosyalleşme ortamı kıraathaneler. En yoğun sosyal yaşantı kıraathanelerden akıyor. Mahalle ilçenin merkezine, Maltepe’ye yakın. Gençlik ağırlıklı olarak ilçe merkezinde vakit geçiriyor.

Kadınlar ise ağırlıklı olarak işten eve, evden işe bir pratik içerisinde. Bu açıdan mahalle aynı anda birçok sorunun, aynı anda birçok kimliğin, birçok zenginliğin iç içe geçtiği bir mahalle.

G.D.: Evet, bu saydıklarımızın dışında, Zümrütevler 60’larda, 70’lerde azımsanmayacak bir geçmişi olan mahalle. O dönemin devrimcilerinin de çok yoğunlukta olduğu, sol örgütlenme içinde olan insanların da çok yoğunlukta burada yaşadığı, geçmişinde ciddi mücadelelerin olduğu bir mahalle aynı zamanda.

Muhtar adaylığı için nasıl bir hazırlık yaptınız? Muhtarlığın işlevleri gittikçe azaldı gibi gözüküyor. Siz muhtarlığı nasıl değerlendiriyorsunuz?
G.D.: Aslında ilk başladığımızda bizim de muhtarlığa dair bir deneyimimiz ya da bir bilgimiz yoktu. Bazı araştırmalar yaparak muhtarlık çalışması yapmaya karar verdik. Muhtarlık sürecimiz şöyle başladı; ilk önce mahalleden aday olacak kişilerin niteliklerine baktık. Bizim gibi düşünen var mı? Varsa ona göre ortaklaşma zemini var mı? O dönemde bize yakın bir adayın olmamasından kaynaklı çok ortaklaşamadık. Onun dışında belli kurumlarla, STK’larla görüşme talep ettik ve o STK’ları da arkamıza alarak seçim sürecimize başladık.

Muhtarlığın işlevi azalmış gibi görünüyor ama dönüp baktığımızda muhtarlık mahallenin damarı gibi. Aslında her şeyin muhtarlıktan çıktığı bir durum var. Bu kurumu pasifize eden yine muhtarların kendisi oluyor. Sadece evrak düzenleme üzerinden değerlendiriliyor. Ama bugün dönüp baktığımızda mahallenin bütün sorunlarıyla ilgilenecek kişi muhtardır. Bir mahallede çocuk parkı olacaksa bununla ilgilenecek, bunu belediyeye dayatacak ya da kaymakama dile getirecek kişi muhtardır. Mahallede birinin yardıma, dayanışmaya ihtiyacı varsa bununla ilgilenecek kişi muhtardır. Aslında işlevi çok, işlevsiz hale getirenin sistemin kendisi olduğunu düşünüyorum.

Mahallenin bütün sorunlarıyla A’dan Z’ye ilgilenecek ve sorunları çözecek kişi muhtarın kendisidir. Tabii bunu çözme şekli de farklı olur. Bunun peşinden gidecek ve ısrarla mahallenin değişimini isteyecek kişinin muhtar olabileceğini düşünüyoruz.

P.K.: Muhtarlığın işlevsel olup olmaması aslında ona nasıl yaklaştığınızla ilgili. Eğer ki evrak üzerinden yaklaşacaksınız mahallenin çoğunun söylediği üzere evrak artık e-devlet üzerinden alınıyor. Ama muhtarlığı mahalleyi tanımak, mahalleli olma ilişkisini yeniden kurmak zemininde değerlendirdiğinizde bu kurum önemli bir işleve sahip. Aynı zamanda devlet kurumlarıyla mahalle arasındaki ilişkide belirleyiciliğini koruyor. Bir biçimiyle mahallede yaşanan sorunlara dair belediye, kaymakamlık gibi kurumlarla muhataplık hâlâ mahalle muhtarı üzerinden şekilleniyor. Ama çoğunlukla mahalle muhtarları evrak üstündeki yazılı sınırlarının dışında mahalle ile ilgilenmedikleri için bu kurum işlevsiz bir zeminde görünüyor.

Fakat bu muhtarlık çalışmasında gördük ki her evin kapısını çalabilen, her evin sorunuyla ilgilenebilen ve bu sorunları ortak bir zeminde buluşturabilen bir çalışmanın ana merkezinde olabilir muhtar. Aynı zamanda muhtar, azalarıyla birlikte çalışma ekiplerini kurabilir ve kendi pozisyonunu işlevsel kurabilir.

Nasıl bir seçim çalışması yürüttünüz? Seçim çalışmasını hangi esaslar üzerine oturttunuz?

B.E.: İlk önce kadınlarla faaliyetler yürütmeye başladık. Mahallede mevcut olan bazı etkinliklere katılıp kadınlarla tanıştık. Sonrasında bu tanıştığımız kadın kitlesini gittikçe genişleterek etkinlikler yaptık. Yöre dernekleriyle toplantılar yaptık. Onlarla iletişime geçtik. Sonra mahalledeki kahvelerde, kapı kapı gezerek evlerde ve sokakta temas ettiğimiz tüm insanlarla iletişim kurduk diyebilirim.

G.D.: Seçim sürecinde ilk önce aslında mahalleyi gezerek, mahalledeki dinamikleri görüp tanımaya çalışarak başladık. Kadın aday olmak mahallede özellikle kadınların dikkatini çekti. Ama tabii ki sadece kadınlar üzerinden gitmedik. Belli komisyonlar etrafında gittik. Burası kadınların, gençlerin ve kimi toplumsal dinamiklerin olduğu bir mahalle. Biz de komisyonlar oluşturarak çalışma şekline yöneldik. Kadın komisyonu, gençlik komisyonu, çocuk komisyonu ve ekoloji komisyonu oluşturduk. Sorunları mahalleli ile beraber ortaklaştırdık.

Sorunları sadece mahalledekilerle beraber çözeceğimizi anlattık. Bu da biraz bu komisyonların halk meclislerine dönüşmesiyle ulaşabilecek bir düzlem. Bu mahalle uyuşturucu ve çetelerin, mafyanın çok yoğunlukta oldu bir yer.

Bu da aslında gençleri gittikçe o bataklığa sürüklüyor. Biz de bunun üzerinden bir hamle yaparak kendi sorunlarını gençlikle tartışarak gençlik komisyonunu belirledik.

Sokak hayvanlarına dönük ciddi tehlikeler vardı. Sokak hayvanları ile ilgilenen komisyonu da aslında mahalledeki bu konuda duyarlı olan ve bir şeyler yapmak isteyen insanlarla beraber oluşturmaya çalıştık.

Kadınlarla iki üç tane etkinlik gerçekleştirdik. Kahvelerde buluşmalar gerçekleştirip konuşmalar yaptık. Gençlikle beraber belli kafelerde görüşmeler yaptık. Çocuklarla beraber tartışıp onların desteklerini aldık ve onlarla beraber okullarda, okulların önünde bildirimizi dağıttık. Mahalledeki esnafları, kuaförleri, berberleri, tekstil atölyelerinde işçileri, motokuryeleri, market işçilerini, büfecileri sürece dahil ettik.

P.K.: Temel şiarımız “Herkes için yaşanabilir bir Zümrütevler” idi. Bu kapsamda aslında tüm mahallenin bileşenleriyle iletişime geçmeye çalıştığımız bir çalışma tarzı izledik. Muhtar, azalar ve bu çalışmada yer almak isteyenlerin ortaklaştığı bir muhtarlık çalışma ekibi kurduk. 60 binden fazla bildiri basıldı ve dağıtımı gerçekleşti. Temel hedef, bire bir muhtarlık anlayışını anlatmaktı. Bunun üzerinden arkadaşların da söylediği görüşmeler, toplantılar ve ev gezileri gerçekleştirdik. Yüzden fazla sokağın olduğu bir mahalle Zümrütevler. Sonuçta büyük bir mahalle yaşanan sorunlardan muhtarın haberdar olması ve ortak bir çözüm iradesi geliştirmesi yönteminin nasıl olacağı üzerinden sokak meclislerini de gündeme aldık. Temel ilkemiz aslında birlikte tartıştığımız, birlikte çözümler ürettiğimiz ve birlikte yönettiğimiz bir mahalle anlayışını gündeme alabilmektir.

Diğer muhtar adayları ile nasıl bir ilişkiniz oldu? Onların size yaklaşımı nasıldı? Ve kendinizi rakiplerinizden nasıl ayırdınız?

G.D.: 8 tane aday vardı. 5 tanesi kadın, 3 tanesi erkek. Aslında kampanya baştan beri 3 aday etrafında geziniyordu. 8 adayın içerisinde 3 adayın aynı kitleye hitap ettiği bir durum vardı. Yani görüş olarak farklılıkların olmasına rağmen aynı kitleye hitap ediyorlardı. Sonradan bir adayın daha belirgin ortaya çıktığını gördük. 8 adayın içerisinde 3 tane adayın yan yana gelişi oldu, aynı kitleye hitap ettiğimiz için. Bu, biraz da derneklerin toplantısından sonra oldu. 20 tane derneğin, özellikle Alevi kurumlarının yan yana geldi bir durum oldu. bu dernek temsilcileri ortaklaşmamız gerektiğini, 3 adaydan birinin kazanmasını istediklerini, bu yüzden yan yana gelişimizin önemli olduğunu dile getirdiler. Biz de kurumların talebi üzerine yan yana geldik ve ortaklaşma zeminini yokladık. Fakat bu süreçten ortaklaşma çıkmadı.

P.K.: Diğer muhtar adaylarına dönük, kendilerini karalayan bir politika izlememeye özen gösterdik. Çünkü bizim dışımızdaki adaylar kendi adaylıklarını diğer adayların karşıtlığı temelinde kurdu. Biz ise ısrarla birlikte yönetme üzerinden bir perspektife sahip olduğumuzu anlatmaya ve seçim sürecini kendi ilkelerimiz, önermelerimiz üzerinden götürmeye çalıştık. Özellikle seçime son birkaç hafta kala mahallede karşıtlık ve dedikodu zemininin adaylar tarafından güçlendirildiği bir süreç oldu. Adaylar ortak bir çalışma zemininde veya dostluk zemininde bir araya gelemedi. Seçim çalışmasının ilk haftalarında üç aday bir araya gelmiş olsa da sonrasında sürekli, ağırlıklı, muhtar adayların birbirine dair karşıt söylemleri üzerinden gelişen bir süreç oldu. Bizim temel farkımız buna hiç düşmememizdi ve kim kazanırsa kazansın temel meselenin mahallede ortak yönetme perspektifini geliştirmek üzerinden kurulacağını ifade ettik. Kendi çalışmamızı bu kapsamda yürüttük.

Kadın bir muhtar adayı olarak herhangi bir zorlukla karşılaştınız mı?

B.E.: Kadın muhtar olması ve ekibinin de çoğunun kadınlardan oluşmasından dolayı kimi zorluklarla karşılaştık. Bu dönemde mahalledeki erkeklerin kadınlara bakış açısının hâlâ bir bilince oturmadığını gördük. Kadınların muhtarlık yapamayacağını söyleyenler oldu.

G.D.: Evet, belli zorluklar oldu. Diğer erkek muhtar adayları da bunun üzerinden politika yaptılar: “Bir kadın muhtar olabilir mi? Gecenin bir vaktinde arandığında evden çıkabilir mi? Evliyse kocası ne der” gibi saçma şeylere maruz kaldık. Üzerime yürüyenler de oldu. Uzun bir süreden sonra bir ilki de yaşattık burada. Her şeye rağmen üzerine gittik. Tepkimiz gayet netti.

Ama onun karşısında tam tersine bir durum da oldu. Kadınlar “Evet biz Gülbin’i istiyoruz. Biz kadınlar olarak yanındayız. Asla geri çekilme, kimse hiçbir şey diyemez.” dedi. Kadınlar da bu saldırılar karşısında yanımızda durdu. Ve bu da kadınların seçim sürecine dahil olmalarını sağladı. Bu açıdan olumsuz olan olumluya çevrildi. “Bu saldırıların karşısında oy vereceğiz ve sen kazanacaksın” diyerek seçim çalışması yürütmeye başladılar. Ve bu saldırıları bilen kadınlar kendi apartmanlarında toplantılar organize edip bizi çağırdılar. Kadınlar bu saldırılar karşısında yanımızda durdu ve bu bizi daha çok güçlendirdi.

B.E.: Erkeklerin görüşü olarak kadının muhtarlık yapamayacağı inanışında şunu da gördük: “Bu kadın yarın bir gün evlenip, çoluk çocuğa karışacağı için evde de onu bekleyen sorumlulukları olacağı için muhtarlık yapamaz” şeklinde söylemler oldu.

Kazanan aday erkek bir aday. Mahallede kadın bir muhtarın kazanması neleri değiştirirdi?

P.K.: Bir önceki soruda ifade edilen tüm olumsuzlukları değiştirebilirdi. Kadınlara dair olumsuz bir bakış açısı hâlâ sürüyor. Mahallenin büyük çoğunluğunda bir kadının aslında kendi evindeki sorumluluklarla ilgilenmesinin öncelemesi gerektiği fikri sürüyor. Bir kadın muhtar olsaydı bu değişirdi. Daha önce Zümrütevler’de bir kadın muhtar olmamıştı. Kampanyamızı “Zümrütevler’in ilk kadın muhtarı olabilir” önermesi üzerinden yürütmüştük. Bir diğeri, kadınların en temel problemi evlere kapanmış olmalarıydı ve kadın muhtarın olması ile birlikte muhtarlığın kendisinin bir sosyalleşme alanına çevirebileceğine dair bir fikir oluşmuştu. Bir diğeri kreşler meselesi… Kadınların hâlâ hem ev içinde hem iş hayatında sıkıştığı bir durum var. Çocukların bakımı hâlâ önemli bir problem. Bu noktada bir yol alınabilirdi. Kadın istihdamı noktasında özellikle belediye ile yürütülecek süreçlerin ana kişisi muhtar olabilirdi.

Elbette bir erkek muhtarın seçilmiş olması buralardaki bakışın daha zayıf olmasına da yol açıyor. Fakat kadın muhtar adayımız seçilememiş olsa da bütün bu kadınlara dönük sorunların çözümünde irade olmaya ve kadınlarla bir araya gelmeye devam etmeye çalışıyoruz.

G.D.: Mahallede kadınların nefes alacağı hiçbir alan yoktu. Bunu da adaylık sürecinde en çok vurgulayan biz olduk. Hem örgütlü ve feminist olmamız hem de bu bilinçle yaklaşmamızdan kaynaklı bir erkek aday bunu detaylı bir şekilde aslında bilemez. Sadece mahallede kahvelerin çok yoğunlukta olması ve kahvelere erkeklerin gitmesinden kaynaklı kadınların eve tıkıldıkları bir durum oluyor. Bir kadın nefes alacağı bir yer istediğinde yoksulluğu da hesaba katınca bir yere gidemiyor. Gidecekse mahallede bir yere gidecek ama mahallede doğru dürüst oturabileceği, sosyalleşeceği bir mekânın dâhi olmaması seçim boyunca da tartıştığımız bir konuydu. Kadın muhtar olsaydı bunu tabii ki daha detayla bir şekilde dile getirebilirdi. Mahallede çocukların nefes alacağı alanların olmadığını da dile getirdik. Çünkü binaların çok yoğunlukta olması, kaldırımda çocukların oynaması, çoğu zaman kazaların olması ve çocukların zarar görmesi sonucunu doğuruyor. Bunu detaylandıranlar genelde kadınlar oluyor. Bu açıdan da kadın muhtar olmak erkek muhtar olmaktan daha önemli ve farklı.

Yürüttüğünüz kampanya mahallede nasıl bir karşılık buldu? Halkın size karşı yaklaşımı nasıldı? Bu yaklaşımın seçim sonrasına nasıl yansıyacağını ön görüyorsunuz?

B.E.: Bizim taleplerimiz halkın taleplerinden oluştuğu için rutin bir muhtar talepleri değildi. Bu bağlamda da halkın bize yaklaşımı gayet iyiydi ve çok sıcak karşılandığımız durumlar oldu. Ve bir kadın adayın olması da kadının yaratıcılığından dolayı bu potansiyeli görmelerine vesile oldu.

G.D.: Yürüttüğümüz kampanya normal klasik seçim çalışması olmadığı için bunun olumlu karşılığı oldu. Mahallede belli zorluklarla karşıya kaldık evet ama burada daha çok memleketçiliğin önemli olduğunu biz de seçim sürecinde öğrendik. Ben de Mardinliyim. Mardinlilerin bu mahallede fazla olmamasına rağmen mahallede bir şeylerin kırıldığını da gördük. Aldığımız oy memleket ve kimlik üzerinden çalışma yapmadan da bir şeylerin olabileceğini gösteriyordu. Bu da yürüttüğümüz kampanya sayesinde oldu. Ve söyleniyor da bu.

P.K.: Mahalledeki yaklaşımı oy sonucunda da görebiliyoruz aslında. 7031 oy aldık. Bu oldukça önemli bir rakam. Çünkü mahallenin önemli belirleyenlerinden biri doğup büyüdüğün mahalle olmasıydı. Ve aslında bizim adayımız on yıldır mahalledeydi ve bunun da birçok zamanında iş yerindeydi. Farklı bir kentte üniversite okumuştu. Bunlar aslında o mahalleli olma sürecine yeni bir perspektif kazandırmış oldu. Ve yürütümüz kampanyanın güçlü bir karşılık bulduğunu aldığımız oy sonucu bize gösterdi. Halkta bir umut oluştu. Var olan sorunların çözülebileceğine ve bu sorunlarda kendilerinin de sözü olabileceğine dair bir fikir yaratmış olduk. Bence kampanyanın en önemli noktası buydu. Birlikte yönetme, talep etme, bu talebinin peşine düşme perspektifini açığa çıkarttık. Bu perspektifin ne düzeyde kalıcılaşacağını elbette ki önümüzdeki çalışmalarda göreceğiz. Seçim çalışması boyunca, kendi sorununun sahibi olma, çözüm iradesi olma noktasında bir yol aldık.

Yine arkadaşlar vurguladı, çatışma zeminini zayıflattık. Konuyu şu memleket, şu kimlik, şu sokak, şu öncelik ayrımından çıkarıp “Hepimiz bu mahallede yaşıyoruz, hepimizin yaşadığı sorun aynı, yol sorunu, ulaşım sorunu, su sorunu aynı. Doğalında çözümlerinde de ortaklaşmamız gerekir. Kimliklerimiz birbirimizin çatışma alanına dönüşmemeli.” Perspektifinin gelişmesini sağladık.

Oldukça yüksek bir oy aldınız. Bu desteği kalıcı kılmak üzere neler yapmayı düşünüyorsunuz?

B.E.: Evet, oldukça yüksek bir oy aldık. Gülbin muhtar olsaydı hedeflerimiz vardı. Biz muhtarlığı kazanamasak da bu hedefler için çalışmaya devam etmeyi düşünüyoruz. Zaten çalışmalarımız devam ediyor. Mahallede görüşmelerimiz de devam ediyor. Bir kültür merkezi açma planımız var. Kadınlarla ilgili çalışmalar yapma planımız var. Gençler üzerine ve emek üzerine de yapacağımız projelerimiz var.

G.D.: Evet, oldukça yüksek bir oy aldık. Bu da tabii ki seçim sürecinde farklı bir şekilde yaklaştığımızdan kaynaklı aldık. Aslında seçim çalışmamızı burada kalıcı bir durum oluşturmak için ilerlettik. Bunu da mahalleli ile beraber yaptık.

İlk önce mahallenin eksiklerini belirledik. Mahallenin ağırlıklı olarak yoksullardan oluşmasından kaynaklı dayanışmanın çok önemli olduğunu seçim öncesinden de detaylı konuşuyorduk. Seçimi kaybedince de bırakmadık tabii ki. Tekrardan gezmelerimize devam ettik. Hem teşekkür ziyaretlerimizi yaptık hem de mücadeleyi bırakmadığımızı ifade ederek, birlikte neler yapabileceğimizi konuştuk. Kazansak da kaybetsek de hedef olarak belirlediğimiz, seçim boyunca da dillendirdiğimiz Zümrütevler Kültürevi’ni seçimden hemen sonra mahallede gündeme getirdik. Mahalleli bu konuda elinden geleni yapacağını söyledi. Sadece birkaç kişini karar verdiği bir şey değil. Mahallelinin talebi doğrultusunda kültürevini açıp ve onun üzerinden mahalle meclislerini de kuracağımız bir biçim düşünüyoruz.

P.K.: Bu aldığımız 7 bin oyu ortak bir dernek iradesinde somutlaştırmayı hedefliyoruz. Kazanan aday da dokuz bin oy aldı. Arada fark çok fazla değil. Kazanan adayın blok oyu olmasına rağmen fark bu durumda ve bu mahallenin bir bölümünün desteğini aldığımız anlamına geliyor. Bu desteği kalıcı kılmak adına iletişimi sürdüreceğiz. Seçimin hemen ertesinden başladığımız temel iş teşekkür ziyaretleri gerçekleştirmek oldu. Bu oy meselesini kazanmak veya kaybetmek denklemine sıkıştırmadan aslında bu sürecin kazananı olduğumuz, mahallenin dinamiklerine girdiğimiz ve bu dinamikleri harekete geçirebileceğimiz üzerinden değerlendirmelerimizi ortaklaştırdık.

Çocuk şenlikleri, kadın şenlikleri, emek buluşmalarıyla birlikte bilinç yükseltmeyi hedefliyoruz. Mahalle meclislerini kurmayı, mahalle meclisinde yoğunlaştırdığımız iradeyi, belediye yönetimi ile iletişim kurarak mahallenin sorunlarının çözüm adresi kılmayı hedefliyoruz. Henüz çok başındayız. Ama mahallede aldığımız desteği kalıcılaştırabileceğimiz güçlü bir irade alanı içerisindeyiz. Çünkü bu oyu verenler sadece bir muhtara, sadece bir şahsa oy vermediklerini aynı zamanda komisyonlarla birlikte yönetmeyi ve hayvan haklarıyla, kadın haklarıyla vb. ile ilgilenen bir anlayışa oy verdiklerini biliyordu.

Mahalledeki çoğunlukla hangi toplumsal ve sınıfsal kesimlerden destek aldınız? Farklı siyasi görüşten insanlarla nasıl bir ilişkiniz oldu? Onları size oy vermeye nasıl ikna ettiniz?

G.D.: Aslında mahalleden her kesimden oy aldık. Solculardan da sağcılardan da AKP’liden de CHP’liden de İYİ Parti’liden de Yeniden Refah’lıdan da oy aldık. Tabi sosyalist olduğumuzdan solcuların daha çok dikkatini çektik ve çoğunluğu bize oy verdi. Tabi siz de bilirsiniz ki mahallelerde tabanda sosyalistler çoğunlukta değil. Bu seçim sürecinde tabanda Yeniden Refah’ın ne kadar yayıldığını da gördük.

Biz daha çok şu şekilde gittik: Aynı yoldan yürüyoruz, aynı yerden alışveriş yapıyoruz, yağmur yağdığında yolun bozukluğu hepimize etkiliyor, çöp sorunu hepimizin, mahalledeki bütün sorunları hepimiz yaşıyoruz. Bugün bir ışıklandırma olmadığında kadınlar evine özgürce gidemiyor. Ben de aynı şekilde gidemiyorum. Bu da işte sağı da etkiliyor, solu da etkiliyor. Kadınları etkiliyor. Herkesi etkiliyor. Bugün burada mahallede bir kreşin olmaması siyasi bir olay değil. Siyasi bir olay değil derken, aynı görüşte olmak zorunda değiliz. Bugün burada bir kreşin olması, bir parkın olması, bütün her kesimi etkileyeceğinden biz aslında biraz bu şekilde sorunları ortaklaştırarak oy topladık. Zaten anlayışımız da şucu, bucu ya da ayrımcı, kutuplaştırıcı bir dil olmadığı için kutuplaştırmaya gelenlere karşı da sorunlarımızın ortaklığında dem vurduk. Yoksullukla da birlikte savaşıyoruz, mahalledeki sorunlarla da birlikte savaşıyoruz. Bugün mahallenin güzelleşmesi, hepimizin isteyeceği bir şey. Dilimizi bu şekilde kullanarak oy istedik.

P.K.: Özel olarak şu sınıfsal kesimden, şu toplumsal kesimden oy aldık diyemeyiz. Mahallenin çok farklı sınıfsal ve toplumsal kesimlerinden gelenlerinden oy aldık. Sözgelimi sitelerde yaşayanlarla mahallenin aşağısı diye tarif edilen yoksullardan da aynı anda oy aldık. Çünkü sunduğumuz perspektif tüm kesimleri kapsadı. Talepleri ve önerileri mahalleli ile birlikte belirledik demiştik. Aslında birlikte belirlememiz ikna sürecini da hızlandırmış oldu. Öncelikle sorun mahallenin birbirine yabancılaşmasıydı. Bir güven ortamının birlikte kurulabilecek olması tüm kesimleri etkileyen temel mesele oldu. Yine biraz önce Gülbin bahsetti, ulaşım sorunu otopark sorunu, otobüs sorunu, pazar sorunu, mesela üzerinde en çok ortaklaşılan mesele sitelerde de mahallenin aşağısında da pazar sorunuydu. Yine üzerinde ortaklaşılan bir diğer sorun sosyalleşme alanının olmayışıydı. Bunlar önemliydi. Farklı siyasi görüşten insanların oy vermesindeki temel mesele de kendi ihtiyaçlarının gündeme alınmasını görmüş olmalarıydı. Kurulan dilin ortaklaşan bir perspektife sahip olması da bu ikna sürecini hızlandırdı. Evet, biz farklı kimliklerden, düşünüş yapılarından geliyor olabiliriz. Ama bunu bir dayatma biçiminden çıkartarak “Ortak bir tartışma zeminine çekeceğiz” söyleminin, meclis söyleminin, birlikte yönetme söyleminin ikna etmekte güçlü bir kolaylaştırıcı ifade olduğunu söyleyebiliriz.

Mahallede devrimci demokrat bir örgütlenme mevcut mu? Mevcutsa bu çevrelerle nasıl bir ilişki kurdunuz? Sizi desteklediler mi?

G.D.: Maalesef yok denecek kadar az. Bu yerel seçim çalışmasıyla birlikte gördüklerimiz çerçevesinde mahallede devrimci demokrat bir örgütlenmenin mevcut olmadığını söyleyebiliriz. Yöre derneklerinin yoğunlukta olduğu, insanların daha çok buralarda sosyalleştiği ve politikayı da buradan yürüttükleri ve tartıştıkları bir durum vardı. Biz de oralara gittik.

Bir de eskiden örgütlü olan devrimci mücadelenin içinde olan insanlarla temas halinde olduk. Onların desteği oldu.

Tek tük belli sol grupların üyeleri vardı. Onların da desteği oy vermek üzerinden oldu. Maltepe’de Maltepe Forumu, Maltepeli Kadınlar gibi belli kurumların yan yana geldiği ve onların kendi çevrelerine kampanyamızı yayarak bizleri destekledikleri de oldu. Kimi STK’ların da yanımızda olduğu bir durum oldu.

P.K.: Aslında sosyalistlerin çalışmaları belli merkezlere sıkışmış durumda. Bunu özellikle Zümrütevler çalışmasında gördük. Herhangi bir sosyalist partinin, devrimci örgütün doğrudan çalıştığı bir mahalle değildi. Başında da söylemiştik İstanbul’un en büyük ikinci mahallesi. Oldukça büyük bir mahalle olmasına rağmen böyle bir şeye rastlamadık. Yöre dernekleri-CHP denkleminde kurulan kodların belirlemesi var. İşte kimlik üzerinden veya kutuplaştırıcı söylem üzerinden bu demokrat ifadesine sahip kurumların da aynı tavır ve tutumlara girebildiğini gördük. Elbette ki oy verildi. Ama bunu örgütlü blok bir oy şeklinde de düşünmemek gerekiyor. Diğer adayların doğma büyüme mahalleli olması da fikirleri ne kadar gerici olursa olsun, demokratların onlara oy vermesini etkiledi.

Mahalle yapısında fikrin belirleyiciliğinden öte birbirini tanıma halinin daha belirleyici olduğu bir durum var. Söz gelimi MHP meclis üyesi doğma büyüme kazanan adayı tanıdığı için ona çalışabiliyor. Ya da işte Bolulu biri Sivaslı bir adaya çalışabiliyor. Mahallede belirleyici dinamik birbirini tanıma üzerinden kuruldu. Fikrin belirleyiciliğinden öte bu biçimde ilerledi.

B.E.: DEM Parti’nin desteklediği aday da olduk aynı zamanda. Yani tam olarak sahada karşılığı olan bir durum değildi. Ama bize desteklerini sundular. Üyelerine Gülbin’i destekledikleri aday olarak tanıttılar. Bizimle sahada çalışmada değillerdi. Fakat desteklerini somut olarak açıklamış oldular.

Ülkede esen siyasi rüzgârın mahalledeki karşılığını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yürüttüğünüz çalışma ile birlikte düşününce Zümrütevler için geleceğe dair neler söyleyebilirsiniz?

G.D.: Maltepe için şöyle bir değerlendirme yapabilirim. Maltepe’de özel bir durum oldu. Aslında Maltepe adayının sosyalist olması ve seçim tartışmalarının Temmuz gibi erken başlamış olmasıyla ilçe genelinde bir rüzgârın oluşmaya başladığını söyleyebiliriz. Evet CHP üzerinden yaratılan bir hava oldu. Maltepe’de özellikle Esin Köymen gibi sosyalist bir adayın kazanması insanlar ve diğer örgütler üzerinde de olumlu bir etki yarattı. Özellikle artık mahallede ve Maltepe’de genel anlamda tartıştığımız meclis fikri benimseniyor. Bu konuda Maltepe’nin bir tık daha ileride olduğunu düşünüyorum.

Evet, bir rüzgâr esti. Fakat Maltepe’de biraz daha farklı bir rüzgârın estiğini, bir dalganın geldiğini söyleyebilirim. Nefes alacağımız, nefes almaya başladığımız bir durum var. Buna nasıl sahip çıkabiliriz? Nasıl daha fazla güçlenebiliriz? Sahip çıkmadığımız ölçüde bunu da kaybedebiliriz. Bu açıdan bence devrimci rüzgârın ve dalganın oluşmaya başladığını en azından sadece Zümrütevler’den değil, Maltepe öznelinden değerlendirebiliriz. Meclislerin konuşulduğu, meclislerin tartışıldığı, mücadelenin tekrardan şekillenmeye başlandığını söyleyebilirim.

Zümrütevler’de bizim seçim çalışmamızla beraber- konu CHP’nin kazanmasıyla sınırlı değil- seçim çalışmamızla beraber tekrardan bunlar tartışıldı. İşte diğer yerlerde de AKP’nin kaybetmesi insanlarda umut oldu. CHP’nin her şeye bir çözüm olacağının düşünüldüğü bir durum yok.

P.K.: Ülkede esen değişim rüzgârı elbette ki Zümrütevler’i de etkiliyor. Temel sorun yoksulluk ve bu yoksullukta belediyenin bir işlevinin olup olmayacağı, hâlâ gelen sorular bu yönde. İstihdam problemi çok ciddi bir problem. Önemli tartışma konularından biri bu. Mahallede de insanların temel eleştirisi bu yoksulluğun artması üzerine kurulmuş durumda. Yürüttüğümüz çalışma üzerinden düşününce çok kısa sürede yedi bin oy almamız Zümrütevler’de ciddi bir devrimci dönüşüm sürecini yaratabileceğimiz anlamına geliyor.

Fakat bunun kısa vadede somutlaşacağı biçimleri hızla açığa çıkartmalıyız. Değişim iddiasının iradesinin mahallelerde yayılması özelinde Zümrütevler’de bir deneyimi açığa çıkartma hedefimiz var. Çünkü açığa çıkan değişim iradesi bir biçimiyle CHP’ye aktı ama çoğunlukla konuştuğumuz, tartıştığımız üzere bu, insanların CHP’li olduğu anlamına gelmiyor. Veya CHP’nin var olan sorunlarda bir çözüm adresi olabileceği anlamına gelmiyor.

Bu açıdan Zümrütevler’de mahallelinin iradesiyle oluşturacağımız ve açığa çıkartacağımız deneyim, ülkenin genelinde bir modele dönüştürebilme anlamında oldukça önem taşıyor. Biz de heyecanlı ve umutluyuz Zümrütevler’in geleceği için. Zaman kaybetmeden tekrar birebir temaslara, görüşmelere başladık. Önümüzdeki günlerde de daha büyük bir araya gelişlerle, şenliklerle mahalleli olma sürecini değiştirme iradesini güçlendirme sürecini örgütleyeceğiz.

Maltepe’de CHP ilk kez kazanmıyor. Üç dönemdir kazanıyor. Fakat kadın bir aday kazandı. Artık insanlar parti tutmuyor, bir gelecek kaygısı güdüyor. Ve bu gelecek kaygısı içerisinde kimin değiştirebileceğini bulmaya çalışıyor. Seçimlerin belirleyici olmasından öte artık değiştirme iradesinin daha güçlü olduğu bir süreç var.

L.G.: Aslında Gülbin’e oy vermelerinin sebebi insanların herhangi bir partiye bağlı olmayışıydı. Gülbin’in her kesime hitap edişiydi. Kadın, erkek, çocuk, hayvan herkesi kapsayan bir süreç oldu. İnsanlar aslında parti tutmadan bu seçime gittiler. Çünkü değişiklik istiyorlardı. Ekonomik kaygıları vardı. Çünkü eskiden takım tutar gibi parti tutuyorlardı ve bağımlısı oluyorlardı. Bundan vazgeçemiyorlardı.

Muhtarlıkta bir de şöyle bir durum var aslında. İnsanlar kendi tanıdığı, kendi bildiği, memleketlisini getirirdi. Eskiden bu şekildeydi muhtarlık seçimleri. Ama daha sonrasında insanlar kendi isteklerini ön plana koyup bunun üzerine oy vermeye başladılar. Buna göre seçime gittiklerini düşünüyorum.

Zümrütevler çok güzel bir yer. Öncelikle Zümrütevler daha da güzelleşebilir. Bunun için de bence bir kadın adayın olması çok doğru bir karardı. Gülbin’in doğru aday olduğunu da zaten yedi bin üstünde olan bir oyla gösterdiler. Zümrütevler çok kalabalık bir alan. Herkes Gülbin’e oy verdi. Çünkü insanların istekleri uyuyordu. Ben Zümrütevler’in çok daha güzel olacağına inanıyorum.

G.D.: Hâlâ da yapacağız. Leyla’cığım bizim azamız aynı zamanda ve artık bizim yoldaşımız.