İyi Parti’nin İstifaları

Türkiye’de ekonomide, devlette ve siyasal alanda yaşanan krizlerin etkilediği özneler, içinde bulunulan zamana ve mekâna göre kısmi değişiklikler göstermekte. Son dönemde bu payeye İyi Parti (İYİP) nail oldu. Yerel seçime dair alınan kararlar ve partinin çeşitli düzeylerindeki istifalardan doğan kriz, konjonktürel olduğuna dair izlenimler yaratsa da yapısal sorunların derinliği gizlenemiyor. 

“Dışsal” Etkenler 

CHP’nin yeni genel başkanı Özgür Özel’in yerel seçimlerde ittifak teklifinin İYİP’in Genel İdare Kurulu’nda 14’e karşı 35 oyla reddedilmesi, “parti içi demokrasi”den çok, partiye yönelik içsel ve dışsal baskıların etkilerini gösteriyor.

“Asena” sıfatına sahip bir genel başkanı olan ve liderin otoriterliğini meşru gören bir partide stratejik bir kararın oylanması, parti içi demokrasiden çok partinin “kendi için parti” olamadığına işaret ediyor. Bu bağlamda bir taraftan CHP’nin ittifakın sürdürülmesine diğer taraftan AKP-MHP cephesinin İYİP’in tek başına seçimlere girmesine dair söylem ve politikaları, oylamanın “dışsal” baskılar nedeniyle yapıldığını ortaya koyuyor.  

Nitekim İYİP bugüne kadar girdiği seçimlerde yaptığı ittifakları parti içi demokrasinin değil, varoluşuna neden olan siyasal hedeflerin bir sonucu olarak yapmıştı. Bu siyasal hedef ise Erdoğan liderliğinde yaratılmak istenen siyasal düzene karşı sermayenin çıkarlarına zarar vermeden yapılacak bir restorasyon idi. Fakat bu restorasyonun gerçekleşmemesi ve kısa ve orta vadede gerçekleşeceğine dair bir “ışığın” da olmaması İYİP’in önümüzdeki süreçte büyük oranda “dışsal” etkilerden doğru belirleneceğini imliyor. 

“İçsel” Baskılar 

Dışsal etkilerin baskınlığı, parti içini de baskılamakta. Alınan kararın ardından yapılan açıklamalar ve gerçekleşen istifalar partiye kendisine özgü bir rota çizmeyi değil, yanaşılacak bir liman seçmeyi amaçlıyor. 

Partiden istifa eden Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu’nun AKP’ye geçmesi, yine partiden istifa eden Ankara Milletvekili Adnan Beker’in Erdoğan’a oy verdiğini ilan etmesi, Akşener’in Şeyh Sait’e yönelik açıklamalarından sonra İstanbul milletvekili M. Salim Ensarioğlu ile birlikte Diyarbakır’daki 12 bin üyenin istifa etmesi, oylamada CHP ile ittifakın reddedilmesine verilen 35 oy (14 kabul oyunun 2,5 katı!) İYİP’in iktidar cenahına yanaşmasını isteyenlerin parti içinde ciddi bir güce ulaştıklarını ortaya koyuyor. 

Diğer yandan ittifakın reddedilmesi nedeniyle İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Meclisi İYİ Parti Grup Başkanvekili İbrahim Özkan’ın istifa etmesi, Ankara Milletvekili Yüksel Arslan’ın Mansur Yavaş’ı destekleyeceğini açıklayıp partiden ayrılması, yine önümüzdeki günlerde Mansur Yavaş’ı destekleyen 4 milletvekilinin daha istifa edeceği iddiası ise partinin CHP limanına yanaşmasını isteyenlerin gemiden atlamaya başladıklarını gösteriyor. 

Bu noktada Akşener’in, özellikle CHP ile ittifakı savunanların istifasının ardından yaptığı “savaş ilanı” açıklaması önem taşıyor. Bu açıklamayla Akşener’in de AKP-MHP zeminine yaklaşmayı esas aldığı görülüyor. Akşener’in bu hamlesinin ardında ise ekonomik ve siyasal arzular bulunuyor. 

Gerek kentlerdeki rant ve talanın büyüklüğü gerekse patronaj ilişkilerinden dolayı yerel yönetimler ekonomik açıdan iştah kabartıyor. CHP ile yapılan ittifakın kazancından kendisini büyütecek “ekonomiye” ulaşamayan Akşener, AKP-MHP iktidarının kırıntılarından ve CHP’ye kaybettireceği yerlerden gelecek “akçelerle” kesesini büyütmeyi hedefliyor.  

Restorasyon sürecinin başarısızlıkla sonuçlanması ise Akşener’i en iyi bildiği yerlerden biri olan “devlet alanına” yönelmesine neden oluyor. Akşener, AKP ve MHP arasında devlet alanında yaşanan “pürüzlere” müdahil olarak nüfuz ve mümkünse restorasyon süreciyle hedeflediği alanları kazanmayı arzuluyor. Bu alanlarla da partinin siyasal alandaki varlığını sürdürmeyi amaçlıyor. 

Fakat Akşener’in arzularının gerçekleşmesinin önünde ciddi somut engeller bulunuyor. Bir yandan Bahçeli’nin İYİP’ten istifa edenleri hiçbir şekilde kabul etmeyeceklerini söylemesi, diğer yandan BBP Genel Başkanı’nın Mustafa Destici’nin bile İYİP’den istifa edenleri partilerine katmak için görüştüklerini belirterek partiye göz dikmesi Akşener’in ve İYİP’in “kendisi” olarak iktidarın alanında var olmasının zor olduğu gösteriyor. Öte yandan 2017’den günümüze kadar partinin 200 kurucu üyesinden 75’inin istifa edip 4’ünün ihraç edilmiş olması da İYİP’in var olma savaşıyla karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor.  

Sonuç olarak dışsal etkenler, içsel baskılar ve yapısal sorunlar İYİP’i parlak bir geleceğin beklemediğine işaret ediyor.