Crocus Saldırısı ve Sonrası

Bir haftadan biraz daha uzun bir süre önce, Moskova yakınlarındaki Crocus City Hall’de, 30 Mart itibarıyla kurban sayısı 144 kişiye ulaşan bir silahlı saldırı meydana geldi. Saldırının onuncu günde, yanan konser salonunun yakınında kurbanlar için bir anma töreni düzenlendi ve diplomatik misyonlar ile uluslararası kuruluşların temsilcileri, kompleksin yakınındaki anma törenine çiçek bıraktı. Rusya Dışişleri Bakanlığı Devlet Protokolü Departmanı, anmaya yaklaşık 130 diplomatik misyon ve uluslararası kuruluştan temsilcinin katıldığını, toplamda 250’den fazla kişinin Crocus’taki anma törenine geldiğini açıkladı. Katılımcılar arasında ABD, Almanya, İtalya’nın yanı sıra Vatikan, Brezilya, Bolivya, Nikaragua, Peru, İsrail, İran, Suriye, Filistin, Mısır ve Cezayir’in büyükelçileri de vardı. Birleşmiş Milletler (BM), Avrasya Ekonomik Birliği (EAEU) ve diğer uluslararası kuruluşların temsilcileri de çiçek bıraktı.

Bu saldırı sonrasında toplum içinde yükselen aşırı milliyetçi ve ırkçı eğilimler, Kremlin’i oldukça endişelendirdiği için saldırı sonrası halka seslenen Putin’in temel vurgusu Rusya’nın çok uluslu etnik yapısının önemi oldu. Kremlin, milliyetçi akımların Rusya’ya zarar vereceğini ve Rusya’nın farklı ulus ve kültürlerle bir arada yaşamasının ülkenin bütünlüğü için gerekli olduğuna dikkat çekti. Saldırının zanlılarının gözaltına alınmasının ardından aşırı sağcı ve savaş yanlısı Rus Telegram kanalları, Orta Asyalı göçmenlere yönelik şiddet çağrısında bulunmaya, onların aileleriyle birlikte sınır dışı edilmesini teklif etmeye başladı. Bazı Tacikler Deutsche Welle’ye Rusya’daki durumun kendileri için daha da kötüleşebileceğinden korktuklarını söyledi[1].

Rusya’da zayıf olan milliyetçi eğilimler tabiri caizse kendi konumlarını müdafaa etmeye ve fırsat yakaladığında kendini parlatmaya çalışan bir yerden yükselmeye çalışıyor. Bu noktada mevcut Kremlin yönetimini ve Putin’i Rus milliyetçisi olarak tanımlamak doğru olmaz. Zira Putin yıllardır yaptığı her konuşmada Rusya’nın mozaik yapısına ve anayasal olarak tüm kültürlerin, ulusların eşitliğine dikkat çekmiştir. Putin’in bu politikası, iktidarı boyunca en yüksek katılımla gerçekleşen Rusya’daki başkanlık seçimlerinde %87’nin üzerinde bir oy almasında önemli bir etkendir.

Yükselen Milliyetçilik ve Göçmen İşçiler

Crocus City Hall saldırısıyla suçlananlar Tacikistan’ın yerlileri ile bu ülkeden gelen göçmenler şu anda Rusya’da yabancı düşmanlığıyla karşı karşıya. Moskova’da taksi yolcuları, sürücünün Tacik olduğunu öğrenince seyahat etmeyi reddediyor. Polisle ve denetimlerle tehdit ediliyorlar. Rus milliyetçileri de yangını körüklüyor. Tıpkı Türkiye’deki ırkçıların mevcut AKP-MHP iktidarına bulaşmadan Suriyeli göçmenler üzerinden yaptığı kışkırtmaların benzeri bugün Rusya-Ukrayna savaşına karşı çıkan milliyetçilerin Kremlin politikalarına karşı Orta Asya’dan gelen göçmenleri hedef göstermesi endişe uyandırıyor. Faşist fikirleriyle tanınan Rus siyaset bilimci Aleksandr Dugin, göçmen karşıtı ve ırkçı fikirlerini saldırı sonrası açıkça yaymaya başladı. Aleksandr Dugin, “Orta Asya’dan gelen göç akışı, terörist yeraltı için ideal bir üreme alanıdır ve Rusya’nın güvenliğine yönelik sürekli bir tehdittir. Göçmenlerin artması ve asimilasyonu için propaganda yapan akademik kurumların uzmanlarının, yetkililerin ve liberallerin arkasında CIA ve MI-6’nın kulakları öne çıkıyor. Crocus’taki terör saldırısından sonra şu açık: Savaş zamanında Orta Asya’dan gelen kontrolsüz göç, doğrudan ve açık bir terör tehlikesi yaratıyor. Göçmenler, terörist savaşın cephesi olan ikinci cephe için top yemidir.” ifadelerini kullanan bir demeç yayınladı. Bu ırkçı güruh istatistik biliminin kurnazlığını da iyi kullanıyor. 2022 yılında Rusya’da işlenen tüm suçların sadece %2’si göçmenler tarafından işlenmiş olmasına rağmen göçmenlerin işlediği suçların %75 arttığının vurgulamaktan geri durmuyorlar. Yani Rusların işlediği suç önemli değil onu istatistiğe katmaya lüzum yok!

Göçmen meselesi, kültürel bir parçalanmışlığın etkisiyle karmaşık bir mesele haline gelmiş durumda. Çünkü bugün göçmen denen işçiler esasen Sovyetler Birliği’nde bir arada, iç içe yaşayan tek bir halkın çeşitli bölümleriydi. SSCB’nin çözülmesinden sonra çizilen sınırlar ortak kültürün de parçalanmasına yol açtı. 30 yıl öncenin aynı halkı, şimdi karşılıklı pasaportla ve çalışma izniyle seyahat edebiliyor. Rusya’daki işgücü açığı göçmen işçiler dışında çözülemez, zira Ukrayna savaşı bu açığın büyümesine sebep oldu. Niteliksiz işgücüne olan ihtiyaç da Orta Asya ülkelerinden sağlanınca hâliyle sosyokültürel farklılıkların yoğunlaştığı göçmen semtleri meydana geldi. Bu durumun neticesinde de sürekli dışlanan göçmen işçiler, milliyetçiliğin de yükselmesiyle daha da kendi içine kapanmak zorunda kalıyor.

Sonuç

Crocus saldırısının hemen ardından ABD faillerin IŞİD militanı olduğunu kamuoyu ile paylaşmıştı. Rusya tarafı ise yürüttüğü soruşturma neticesinde olayın arkasında Ukraynalıların olduğunda ısrar ediyor. Emperyalistlerin kendi çıkarları doğrultusunda bir açıklama yapması sistemin doğasından gelen bir durum. Ukrayna’nın iddia ettiği gibi Putin’in Ukrayna’daki savaşta daha büyük adımlar atabilmesi için bu saldırıyı planlamış olması, Putin’in son seçimlerde aldığı oy ve destek düşünüldüğünde doğru bir hamle olarak görünmüyor. Yüksek bir oy oranıyla halkın büyük çoğunun rızasını almayı başararak tekrar devlet başkanı olan Putin, aslında mevcut askerî politikalarla halkı ikna etmiş görünüyor. Rusya Dışişleri Sözcüsü Mariya Zaharova’nın Komsomolskaya Pravda radyosuna verdiği mülakatta bu saldırı ile ilgili IŞİD’in öne çıkarılma sebebi olarak ABD’nin Ukrayna’yı aklamak için gerçekleştirdiği bir hamle olduğunu belirtiyor.

Tüm bunlar bir yana, Rusya’daki ırkçı grupların bu saldırılar ve Ukrayna savaşının derinleşmesinin yarattığı gündemle Rus milliyetçiliğini tırmandırması Rusya’da yaşayan göçmen işçiler açısından büyük bir tehdit oluşturuyor. Putin her ne kadar Rusya’nın bütünlüğü için çok uluslu ve kültürlü yapısının önemini vurgulasa da özellikle Batı bölgelerinde Slavcı faşistlerin Orta Asya halklarına karşı ırkçı şoven bir düşmanlık pompalamasına engel olamıyor. Sınıf mücadelesini gölgeleyen sağ siyaset, kapitalizmin en yüksek aşaması olan emperyalizmin Ukrayna, Rusya, Orta Doğu ve Orta Asya coğrafyalarında iki rakip kapitalist ülkenin yani ABD ve Rusya’nın sermayesinin çıkarına politika üretiyor. Memleketi neresi olursa olsun işçi sınıfı bulunduğu ülkenin sermayesini emeğiyle değerlendiriyor ve sermayenin savaş politikalarını sözüm ona protesto ediyormuş gibi yaparak ırkçılığı yükselten faşist anlayış tamamen sermaye sınıfının çıkarına hizmet eden sınıf bilincini bulanıklaştırmayı hedefleyen bir siyasi eğilimdir.

Dipnotlar:

[1] https://www.dw.com/ru/posle-krokusa-migranty-v-rf-zaluutsa-na-vrazdebnost/a-68686631