Seçimler ve Emekliler: Yaşayan Ölülerin İntikamı

Emeğin kendini güvence altına aldığı bir kazanım olarak sosyal güvenlik, neoliberal politikalarla beraber sermayenin sistemli saldırılarının hedefi olmuştur. Sermaye sadece Türkiye’de değil tüm kapitalist sistem içerisinde sosyal güvenliğe dair her kalemi tek tek gasp edip kendi birikimine dahil ederek emekçi sınıfları gittikçe kendi tahakkümü karşısında güvencesiz bırakan bir düzen yaratmayı amaçlar.

Her şey gibi sosyal güvenliği de piyasalaştırmayı hedefleyen neoliberalizm AKP iktidarının da temel düsturudur. İktidara geldikten kısa bir süre sonra başlayan “Sosyal Güvenlik Reformu” tartışmaları ve hemen ardından çıkartılan kanunla beraber emeğe saldırıların kapsamı da genişlemiştir. Sözde reform ile beraber devletin sosyal güvenliğe harcadığı kaynaklar azaltılırken emekliliğe dair düzenlemeler de bugünkü vahim durumun baş sebebi olarak hayatımızdaki yerini aldı.

Yoksulluğa Giden Yolun Taşları

İktidara gelir gelmez 2004 yılında IMF’ye sunulan niyet mektubunda sosyal güvenlik için devlet desteğinin, GSMH’nın % 1’i seviyesine düşürülmesi amaçlandığı ifade edilirken mektubun altında bugünün “muhalif lideri” Ali Babacan’ın imzası, şimdinin derinleşen yoksulluğun da taşlarını döşeyen imzaydı. Piyasa kuralları içinde sosyal güvenliği bir finans sorunu olarak gören reform ile beraber sosyal güvenliğe ayrılan kaynak toplumun gözünde bir “sorun” olarak gösterilerek azaltılma yoluna gidilmiş ve ortaya hem sosyal hem de güvenlik açısından zavallı bir sistem çıkmıştır.

Sağlık sisteminde yaşanan sorunların yanında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile beraber emeklilik sisteminde yapılan düzenlemeler ile emekli aylıkları yasanın yürürlüğe girdiği yıl olan 2008’den itibaren düşmeye başlamış ve bugün neredeyse asgari ücretin yarısına tekabül eden rakamlara kadar gerilemiştir. Aylıklar düşerken emeklilik yaşı da kademeli olarak artırılarak emekli olmak neredeyse imkansız hale getirilmiştir.

“Emekli Sandığı”

Erdoğan’ın seçim meydanlarında milyonlarca emeklinin beklentilerine rağmen emekli maaşlarında yapılacak düzenlemeye kaynak olmadığını açıklaması, emeklilerin sorununun işte bu finans sorunu olarak ele alınmasından kaynaklanmaktadır. Sermaye için değerin yoksa bir hiçsin! Neoliberal piyasa mantığı içerisinde emek süreci dışına düşmüş milyonlarca posası çıkmış emekli kurtulunması gereken bir çöp olarak görülmekte ve bu çerçevede hesaplanmış yaşam sürelerinin azaltılması için gerekli düzenlemeler yapılmaktadır. Bu çerçevede devletin sağlıktan ulaşıma, temel insani ihtiyaçlardan barınmaya kadar emekliler için yapılan harcamaları azaltılması onları yaşam dışına atılmasını hızlandırmayı amaçlamaktadır. İnsanlık dışı bir sistem olan kapitalizmin “çöplerden” kurtulmak için yaptığı böylesi düzenlemeler sistemin doğasına oldukça uygundur.

Geçtiğimiz yılın sonunda Neoliberal politikalar ekseninde Mehmet Şimşek’in Orta Vadeli Programı yoksulluğun programı olarak hem çalışanlar hem de emeklilerin karşısına dikilmişti. Programın belirlediği enflasyon rakamı ve dolayısıyla ücretlerde gerçekleşecek zam oranları gerçekliğin çok altında kalarak reel ücretleri geriletirken artan dolaylı vergiler zaten azalan gelirleri daha da aşağılara çekiyordu. Programın sonuçlarını görmek için çok beklemek gerekmedi. 2023 Mayıs seçimleri için yatırım olarak görülen en düşük emekli maaşının 7500 TL’ye çıkartılmasına rağmen yoksulluk zincirleme bir şekilde hızla yayıldı.

Kazanılmış hakların gasp edilmesiyle oluşan boşluğun sosyal yardım politikaları ile ikame edilmeye çalışıldığı sistem, derinleşen yoksulluğu taşımaya yetmemektedir. Bu yetmezlik karşısında iktidarın manevra yapamaması sonucunda piramidin en diplerinde yer alan emekliler tepkisini sandıkta göstermiştir. Sermaye için her tür vergi kolaylığını ve teşvikleri göğsünü gere gere haykıran Saray rejimi, emekliler için banka promosyonlarını bir “müjde” olarak sunarken gerçekte kimin temsilcisi olduğunu da milyonlarca emeklinin kafasına kazıyordu. Ortaya çıkan seçim sonucu adeta “yaşayan ölü” haline gelen emeklilerin intikamı olmuştur.

Emeklilerin İhtiyacı

Elbette yaşanan sorunlar basit bir şekilde emekli aylıklarına yapılacak zamlarla çözülmekten çok uzaktır. Emeklilik sistemi insanca yaşamı esas alacak halkçı bir düzenlemeyle yeni baştan ele alınmayı gerektirmektedir. Emekli örgütleri hem haklarını korumak hem de bu sistemi değiştirecek yeni yapıyı oluşturmak üzere bir araya gelerek halkçı bir yönelime ihtiyaç duymaktadır. Emeklilerin sağlıklı ve insanca yaşama umudu için bu mücadele elzemdir.

Şimdi çeşitli sendika, dernek ve platformlarda bir araya gelen emeklilerin hem örgütlülüklerini geliştirme hem de yaşamsal haklarını dar eylem kalıplarının dışına çıkartarak iktidarın karşısına dikilme zamanı. Emeklilerin yaşadığı her sorun Saray rejiminin uzun yıllara dayanan politikalarının bir sonucudur ve bu sonucu değiştirmek için örgütlü ve programlı bir mücadele yürütmek tek çözümdür.