Faşizmin İlerleyişinde Yerel Seçim Kavşağı

Genel seçim sonuçları, ülkede aynı anda hem belli netlikleri ve hem de bazı belirsizlikleri açığa çıkardı.

Faşizmin ilerleyişinde önemli bir kavşak olan genel seçimler, resmi muhalefetin iktidarın ilerleyişini engellemekle ilgili bir meselesi olmadığını, özellikle başta seçim günü korunmayan sandıklar ve sonrasında hızla düşülen koltuk savaşları ve pazarlıklarıyla ortaya koymuş oldu. Uzunca bir süredir başta CHP olmak üzere resmi muhalefetin halka yaptığı “sokaktan uzak dur” çağrılarının ne anlama geldiği, seçim günündeki teslimiyetleriyle halkın nezdinde berraklaştı.

İşte önemli netliklerden biri, sistem içi muhalefetin “seçenek olma makyajının” ortadan kalkmasıdır. Bununla birlikte ülkede açlık ve ölüm düzeninin neredeyse tümüyle kendini hakim kılmaya çalıştığı bir olağanüstülük söz konusu. 

Gayrimeşru seçim sonuçlarını arkasına alan Erdoğan liderliğindeki faşist ittifak, her türlü şiddeti günlük hayatın rutini haline getiriyor. Bir işçinin iş cinayetinde katledilmesi, bir kadının hayatındaki erkek tarafından öldürülmesi, bir gencin geleceksizlik kıskacı içinde intihara sürüklenmesi, sokakta bir çete hesaplaşması ortasında ölmek artık “olağanlaşmış” durumda. Günlük konularda bile artık yasaların geçerli olmaktan çıktığı bir çete devletiyle karşı karşıyayız. Faşizm, mayınlı arazide ilerliyor. Hâlâ toplumun yarısı iktidarın karşısında, fakat her şeye rağmen faşizm ilerliyor ve ilerlerken toplumu çürütüyor.

İşte, netlik ve belirsizliğin iç içe geçtiği dinamik bir gerçeklik söz konusu. Bu gerçekliğe müdahale edilebilecek her an ve her kavşak özel önem taşıyor. 

Yerel Seçimlere Gidiş 

Genel seçim sonrası faşist ittifak, merkezi yapıda aldığı inisiyatifi, yerel seçimlerle yereldeki tüm idari yapılarda da almayı hedefliyor.

Merkez yerel üzerindeki baskısını temsilcileri olan kaymakam ve valilerle sağlamakla beraber, bu baskılar yetmemiş olacak ki, değiştirdiği büyükşehir yasasıyla egemenliğini belediyelere doğru genişletmeye çalıştı. Öte yandan, zaten düzen belediyeciliği anlayışıyla yönetilen belediyeler, yandaşlara, cemaat-tarikatlara akıtılacak önemli rant kanalları.

İBB’nin 2023 yılı bütçe büyüklüğü 115 milyar 250 milyon lira, buna İSKİ ve İETT eklendiğinde toplam büyüklük 163 milyar liraya ulaşıyor.

İşte iktidar, faşizmin kitle konsolidasyonunu sağlayabilmek ve yoksulluğun yönetiminde esas aldığı “sadakaya bağlama” politikasını sürdürebilmek için başta 3 büyükşehir olmak üzere belediyelerin çoğunu almak istiyor. Belediyelerdeki kaynaklar faşizmin örgütlenmesine aktarılacaktır.

Yerel seçimler, yereldeki büyük devlet ihalelerini ve büyük vurgunları kimin yapacağının, yerel kaynakların rantını kimin yiyeceğinin savaşı haline gelmiştir. CHP’li belediyeler için de durum pek farksız değil, ulaşım zamlarından su zamlarına krizin faturası emekçilere kesiliyor. 

Yerel seçimlere giderken İyi Parti’nin pazarlıkta el yükseltmesi ve kendisini de bir güç alanı gibi ortaya koyması, Cumhur ittifakının önünü açıyor. Seçimlerin hemen sonrasında parlamentoda Deva ve Gelecek partilerinin iktidar zeminine geçmesi, yerel seçimlerde en geniş “halk düşmanı” ittifakın kurulabileceğini gösteriyor. 

İttifaklarımız

Egemen düzenin iki bloku karşısında yerellerde kurulabilecek ittifaklar önem taşıyor. Belli ilkeler etrafında sokak sokak, mahalle mahalle yan yana gelişleri örgütlemek ve halkın yerel seçim sürecine sandık günü ile sınırlı olmayacak bir biçimde katılımını sağlama zorunluluğumuz var.

Halkın resmi muhalefete mahkum edilmemesini salt söylem düzeyinde politik bir ayrım çizerek kazanma şansımız yok. Mutlaka farklı yerellerde farklı biçimlerde kurulacak pratik yan yana gelişlere ihtiyaç var.

Ne yazık ki solun, genel seçimlerde “seçim ittifakını” dahi bir güç ve güven alanı olarak ortaya koyamaması, halkı seçeneksiz bıraktı. Gayrimeşru biçimde galibiyet ilanı yapılan seçim sonucunda halkta oluşan umutsuzluğa müdahale edemeyen bir “Sol” gerçekliğinin içindeyiz. Muazzam bir faşist basınç ve zorlanma altında ezilmeye çalışılan halkın mücadeleye dahil olacağı kanalların inşası hiç olmadığı kadar acil. Şu ya da bu belediyenin tek başına faşizm karşısında bir demokratik kazanım olması olasılığı zayıf.

Başta sosyalistler ve Kürt halkı olmak üzere belli ilkeler etrafında kurulacak güç birlikleri inşasıyla kazanılabilecek belediye sayısının da ötesinde, sonrasında da devam edebilecek bir ittifak alanı oluşmuş olacak. Faşizmin son dönemde hız kazanan ilerleyişi engellemenin en önemli yollarından biri de böylesi bir ittifak alanı olacaktır.

Kapitalizmin içine girdiği krizin faturası en ağır haliyle halka, emekçilere kesiliyor. Ülkenin her yanı talana ve ranta açılıyor. Barınma, beslenme, ulaşım gibi en temel ihtiyaçlar karşılanamıyor. Halkçı belediyecilik anlayışıyla yönetilebilecek ve rant alanları olmaktan çıkarılacak belediye yönetimlerini Dersim örneğinde olduğu gibi kazanma ve yaygınlaştırma bu dönemin önemli hedeflerinden.

Halkın yetki ve karar düzleminde dahil olacağı bir sürecin inşası, sadece seçimlerin kazanılması üzerinden değil aynı zamanda geçtiğimiz dönem Kürt illerinde uygulanan “kayyum politikalarını” da engellemenin bir yöntemi olacak.

Uzunca bir süredir seçimlerin, gösteriye döndüğü, her seçim sonrası zavallı resmi muhalefetin sandık güvenliği konusunda topu bile isteye taca attığı bir durum söz konusu. Yerel seçimlerde sandık güvenliğini resmi muhalefete bırakmayacak bir çalışma şart. Aksi takdirde her seferinde bu kadar aymazlık olmaz diyeceğimiz bir tabloyla karşılaşmamız işten bile değil. 

Başlarken söylemeye çalıştığımız üzere süreç dinamik ve basınç yüksek, aynı anda hareketli ve sağlam duracak ittifaklar kurulmaksızın bu dönemi kazanmak mümkün değil. Halkın direnişinin ezilmemesinin koşulu, politik aktörlerin sorumluluk üstlenmesiyle mümkün olacak.