Olağanüstü Gidiş Karşısında Mevzi Açma Zorunluluğu

Uzunca bir süredir içinde bulunduğumuz kaotik ortam genel seçim sonrasında da derinleşerek sürüyor. İktidar, seçim sonrası kazandığı moral güçle ve “kurucu bir yasa-tanımazlıkla” hareket ediyorsa da rejimin güvencesi olabilecek yeni bir anayasayı geçirmiş ve toplumsal meşruiyet krizini çözebilmiş değil.

Can Atalay kararı üzerinden görülen Yargıtay-Anayasa Mahkemesi çatışması, iktidarın kendi anayasal zeminini kurmasının ön koşulu halinde sürüyor. ÇEDES Projesi, Ailenin Korunması Kanunu, Rezerv Alan Yasası, 12. Kalkınma Planı iktidarın çok yönlü saldırılarının yasaya dönüştürülmesinin sadece birkaç örneği.

İktidar kendi faşist sürecini fiili bir saldırganlıkla yasal kılıfa uydurma ihtiyacı bile duymadan sürdürüyor, bunun karşısında resmi muhalefetin başını çeken CHP kendi varlık gerekçesi olan rejim ve anayasayı savunmakta bile zayıflık gösteriyor. Özgür Özel’in genel başkanlığa gelişinin ardından gerçekleşen anayasa nöbeti ve iktidarla ortak bildiriye imza atmama gibi tutumlar temsili hamlelerin ötesine geçmiş değil. Ali Koç’un Cumhuriyet’in 100. yılı ve futboldaki süper kupa finalinde yaptığı Mustafa Kemal hamlesi, yine kendisinin “Tutumumuz, siyasi rekabete malzeme edildi” söylemiyle geri çekilmiş oldu.

Direnişleri Yaygınlaştırma ve Biriktirme Dönemi

İktidarın kararlı gidişi karşısında resmi muhalefetin ikircikli hali ve sosyalist solun bir güç alanı olarak ortaya çıkamaması toplumdaki çözülme ve içe büzülmeyi yoğunlaştırıyor. Fakat bu çözülme, iktidar cenahına aktif bir desteğe dönüşmüyor. Kitlelerde yoğunlaşan öfke ve gerilim, çete-tarikat ağlarıyla çevreleniyor ve Zafer Partisi eliyle ırkçı bir zemine akıtılmaya çalışılıyor. Buna rağmen toplum faşizmin kitle tabanı haline getirilemiyor. Ölen askerler üzerinden yükseltilmeye çalışılan şovenizm, Kürt düşmanlığı ancak bir iki gün sürdürülebiliniyor. Asgari ücret zammı üzerinden estirilmeye çalışılan hava işçilerde bir karşılık üretmiyor, hayat pahalığının yarattığı öfkeyi bu haber sönümlendiremiyor.

İktidar, kendi kitlesinin konsolidasyonunu genel seçim sonrası kısmen sağladı; Filistin meselesinde alınan ikiyüzlü tutum ve dış-iç düşman söylemi bunu kolaylaştırdı. Buna rağmen toplumun yarısı Erdoğan iktidarının karşısında.

Düzenin kuşatması karşısında milyonlar, bir anafor içinde oraya buraya çarpıyor. Olağanüstülük ve hız gündelik yaşam akışının karakteri haline geldi; zamlar, vergiler, yoksulluk, şiddet… Ayakta kalmanın gündelik yaşamı sürdürmenin zorlaştığı, fakat bununla birlikte direnişlerin de sürdüğü, zorlanma ve direnmenin iç içe geçtiği bir ülke gerçekliği içindeyiz.

Gerçekliğin direnme yanını sıçratacak bir ittifak zemini kurulamadığı oranda direnişler tekil kalıyor ve süreci belirleyecek bir güce ulaşamıyor. Öte yandan direnişlerin kazanımla sonuçlanma olasılığı da zayıflıyor. Direnişlerin akacağı birleşik bir mücadele zemini ve Kürt halkıyla sosyalistlerin mücadelesinin ortaklaşacağı bir ittifak ancak halkın direnişinin önünü açabilir.

Yerel seçimler ve seçim öncesi halkın politikleşme eğilimi, hem yerellerde farklı düzeylerde mevziler kazanma yönünde hem halkçı devrimci güçlerin ortaklıklar kurması açısından hem de farklı toplumsal güçler tarafından farklı biçimlerde yürütülen direnişlerin ortaklaşabileceği bir zemin olarak değerlendirilmelidir. Bu ortaklaşma, seçim sonuçlarını aşan bir yerel müdahale kanalları yaratmaya dönüştürülebilir.

Özak Tekstil işçilerinin direnişinin karşısında kurulan patron-müftü-jandarma-sarı sendika ittifakı, başta işçiler olmak üzere tüm direnenlerin karşı karşıya olduğu gücü ve aynı zamanda bu gücün alt edemediği Özak işçilerinin meşru talebini gösteriyor. Özak Direnişi’nden Dikmece’ye ve Asır Plastik işçilerinin direnişine uzanan bir hat üzerinden ilerleyen ve sermayenin saldırgan kuşatmasını yaracak bir kararlılık bu dönemin ihtiyacıdır.

“Haklar yasalardan önce gelir” şiarını parola yapacağımız bir fiili-meşru direniş sürecini büyütmek zorundayız. Aksi takdirde halkın aktif yahut pasif kendiliğinden direnişinin kendisini sürdürmesi zorlanacaktır. Bu zorlanmanın esas sorumlusu sosyalistler, hiç olmadığı kadar günceli tarihsel çıkarla buluşturacak imkana sahiptir.