Emperyalizmin Kârlılık Savaşı: Ukrayna

20. yüzyılın ilk yarısında, tüm insanlık savaşlara sebep olan emperyalizmin korkunç sonuçlarıyla karşı karşıya kaldı. Savaşa katılan tüm ülkelerin emekçileri şu sloganla barış için ayağa kalktı: “Savaşa Hayır!” Ancak 20. yüzyıl boyunca, ne kadar insan savaşları durdurmaya çalışmış olsa da savaşlar insanlığın peşini bırakmadı, çünkü savaşların ana suçlusu olan kapitalizm yok edilmedi. Basit, tarihsel olarak kanıtlanmış gerçeği anlamak hayati önem taşıyor: Savaşlar ekonomiyi ellerinde tutanların yararına olduğu sürece hiç durmaksızın devam edecek.

Sosyalistler için halklar arasındaki savaşlar barbarca ve gaddarca olarak değerlendirilir. Ülke içindeki savaşlar ile sınıfların mücadelesi arasındaki kaçınılmaz ilişkiyi idrak etmeli, sınıfları yok etmeden ve sosyalizmi yaratmadan savaşları ortadan kaldırmanın imkansızlığını almalıyız. İç savaşların gerekliliği, yani ezilen sınıfın ezene karşı, kölelerin köle sahiplerine, serflerin toprak sahiplerine, ücretli işçilerin burjuvaziye karşı savaşları olarak tanımlanan sınıf savaşımı diyalektik materyalizm açısından devlet klikleri arasındaki savaşlar ve emperyalist paylaşım için yapılan savaşlardan keskin bir biçimde ayrıdır. Tarihte gerçekleşen savaşların ilerici ya da gerici olma özelliklerine bağlı olarak sosyalistler savaşa karşı tavırlarını geliştirmiştir. İnsanlığın gelişimine fayda sağlayan ilerici yönelim gösteren savaşlar bağlamında sosyalistler için mevcut savaşların tarihsel özellikleri önemlidir. Büyük Fransız Devriminden Paris Komününe değin, 1789’dan 1871’e kadar, savaş türlerinden biri, burjuva ilerici, ulusal kurtuluş niteliğindeki savaşlardı. Bu savaşların tarihsel önemi, mutlakiyetçiliğin ve feodalizmin devrilmesi ve yabancı baskının yıkılmasıydı. Ulusların özgürlüğünü sağlayan ve sömürüyü baltalayan savaşlar çağ açıp kapatan nitelikte olduğundan tarihsel önemi büyüktür (Lenin, 1915). Ancak iki emperyalist devletin koloni paylaşımı ve sermaye rekabeti için giriştiği savaşlar sınıfsal niteliği görünmez kılarak burjuva sınıfının halkı aldatma yoluyla kendi servetini arttırma amacı güder. Bu noktada dünya savaşları da bugünkü Ukrayna – Rusya savaşı da halkların trajedisi haline gelmiş sömürgeci rekabeti şovenist yalanlarla perdeleyen kârlılık savaşlarıdır.

Egemen devletler, savaşlarda anavatanı koruma fikrini öne çıkararak, halkı savaş propagandaları ile kandırarak dış mihraklara karşı mücadele anlamında vatan savunmak, emperyalist hedeflerle hak görülen kolonileri yağmalamak ve diğer halkları ezmek için sosyal şovenist fikirleri tabanda yaygınlaştırıyor. Bu uğurda savaşı milletin bekası ve memleketin müdafaası için gerekli olduğu yalanını defalarca kez tekrarlıyor. Bunun neticesinde toplumda emekçi halklara karşı burjuvazinin safı güçleniyor. Bunun en güzel örneği Ukrayna’daki Rusları kurtarmak vaadiyle Rusya’nın harekâtının meşru hâle getirilerek Rus sermayedarlarının varlıklarını arttırması ve Ukrayna tarafında da Rus barbarların saldırısının Ukrayna milliyetçiliğini tırmandırarak Ukraynalı oligarkları zenginleştirmesi olacaktır.

Bu savaşta – aynı geçmişteki tüm burjuva savaşlarında olduğu gibi – kendi hükümetlerinin zaferini savunanlarla, tıpkı “ne zafer ne de mağlubiyet” sloganının savunucuları gibi, eşit derecede sosyal şovenizm bakış açısında duruyorlar. Gerici bir savaşta devrimciler kendi hükümetini destekleyerek sosyal şovenlere ortak olamazlar. Aksi takdirde bu onları devrimci değil gerici yapacaktır. Bu noktadan değerlendirildiğinde de bugünkü Rusya ve Belarus Komünist Partileri tamamıyla devlet tarafından ele geçirilmiş Kautskiyci sosyal şovenist partiler hâline gelmiştir. Zira Lenin “Gerici bir savaştaki devrimci sınıf, hükümetinin yenilgisini istemeden yapamaz, askeri başarısızlıkları ile devrilmesinin kolaylaştırılması arasındaki bağlantıyı görmeden edemez. Hükümetlerin her ne pahasına olursa olsun başlattığı savaşın, hükümetler arası bir savaş olarak sona ereceğine inanan ve bunu dileyen burjuvalar, savaşan tüm ülkelerin sosyalistlerinin “kendi” hükümetlerinin yenilgiye uğratılması arzusuyla ortaya çıkacakları fikrini gülünç ve saçma buluyor. Tam tersine, böyle bir eylem, bilinçli her işçinin gizli düşüncelerine tekabül eder ve emperyalist savaşı iç savaşa dönüştürme faaliyetimizin çizgisinde yer alır.” diyerek sosyalistlerin savaşa karşı tutumunu vurgulamıştır (Lenin, 1915).

Ukrayna savaşının emperyalist amaçlarının anlaşılması açısından Ukrayna’da tarihte meydana gelen olayların incelenmesi faydalı olacaktır. Sovyet iç savaş döneminde (1917-1922) tam da bu savaşa benzer bir savaş Ukraynalı komünistler tarafından iç savaşa çevrilmiş ve Ukrayna işçi sınıfı ile Bolşeviklerin dayanışma ağını örerek Ukrayna’yı emperyalizmin köleleştirici sermaye zulmünden kurtarmıştır. Ama elbette ki bu Ukrayna halkının kendi örgütlü gücü ve öncü partisi ile mümkün olmuştur. Ukrayna’da kurulan İşçi-Köylü Sovyeti hem beyaz ordu artıklarını hem de emperyalizmin kuyrukçusu milliyetçi unsurları temizlemeyi başarmıştı (Stalin, 1918). Bu bağlamda geçen yüzyılın başında Avusturya-Almanya ve İngiliz-Fransız emperyalistlerine yönelik dışarıdaki düşmanla mücadele edilirken bugün NATO, ABD ve AB güdümlü emperyalistlerin kışkırtması ile savaşın körüklendiği görülüyor. Aynı şekilde dün içeride “maceracı” Petlyura varken bugün Zelenskiy var. Dün Çarlık artığı beyaz ordular ve onun generalleri varken bugün Putin yalakası kapitalist Rusya’nın oligarkları ve paralı askerleri var. Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı dönemi ile bugünün en büyük farkı ise bu pislikleri temizleyecek bir Ukrayna İşçi-Köylü Sovyeti’nin var olmayışıdır.

Ukrayna Savaşı “Devam Ediyor”

Yaklaşık bir buçuk yıldır devam eden Ukrayna – Rusya savaşı halkların trajedisi olmaya devam ediyor. Rusya bir yıldırım harekâtı ile Ukrayna’yı hızla işgal edip Kiev yönetimini devirerek kukla bir hükümet kurmayı amaçlıyordu. Ancak Ukrayna ordusunun gösterdiği direnç Kiev’in düşmesini önleyerek Rusya’yı kuzeyden çekilmeye zorladı. Rusya, Ukrayna’daki Rus etnik kimliğini taşıyan Donbass halkını Ukraynalı faşistlerden kurtarma sloganıyla savaşı başlatırken, Ukrayna yönetimi de Moskova barbarlığına karşı halkı seferberliğe çağırıyordu. Ancak bu savaş emperyalist kamplar arasında meydana gelen bir çıkar savaşıydı ve her iki ülke emekçi halklarını hâlâ ölüme göndermeye devam ediyor.

Savaşın ilk gününden itibaren Zelenskiy sürekli olarak Avrupa ve ABD’den destek taleplerini yineledi. Savaşın ilerleyen günlerinde askeri, insani ve mali yardım sağlandı ancak hem NATO hem de AB ülkeleri Rusya ile direkt temastan kaçındı. İlk iki ayda ABD, Polonya ve Estonya’nın silah sevkiyatı ile Ukrayna birlikleri taktik dronlar, obüsler gibi yaklaşık 3,5 milyar dolarlık askeri destek aldılar. Rusya, Ukrayna’nın kuvvetli direnişi ve dünyanın önemli bir kısmının hem diplomatik hem de ticari ambargoları sebebiyle yıldırım harekâtından vazgeçerek bir yıpratma savaşına dönüş yaptı. Rusya tarafındaki moral kaybı ve baş gösteren devlet krizi Ukrayna’nın karşı saldırılarının başlamasına ve işgal altındaki belli bölgeleri geri almasına neden oldu. Böylelikle Kiev’in kuzeyinden ve Harkov bölgesinden Rus birlikleri geri çekildi.

Putin yönetimi beklediği hedeflere zamanında ulaşamayınca Çeçen, Abhaz ve Suriyeli paralı asker birlikleri ile Wagner gibi paralı asker şirketlerini cepheye yönlendirme kararı aldı. Ayrıca savaşın 6. ayında ülke genelinde seferberlik ilan ederek şoven duyguları kabartan savaş propagandasını halk tabanında güçlendirdi. Bu adımlarla Ukrayna karşı saldırılarını yer yer püskürtmeyi başardı ve Ukrayna’nın Azak denizi ile bağlantısını tamamen kopardı. Herson, Mariupol, Melitopol gibi güney bölgelerini ilhak ederek Dinyeper nehri boyunca cephe hattı oluşturdu. 2023 kışında Ukrayna birliklerini zor duruma sokup tekrar Kiev’i düşürecek bir harekât başlatmak hedeflendi ancak devlet krizi ve Ukrayna’nın güçlü direnişi bu planı engelledi. Bu süreçte Kiev yönetimi Rus topraklarına sabotaj saldırıları yaparak savaşı her iki ülke topraklarına yaydı.

Ukrayna savaşı dikkatle incelendiğinde hem Rus hem de Ukraynalı oligarkların zenginleştiği görülüyor. Her iki ülke sermayedarlarının çıkarları doğrultusunda yürüttüğü etkin savaş propagandası yeri geldiğinde ulusal çıkarların dâhi önüne geçiyor. Buna en güzel örnek Rusya’nın Belgorod bölgesinde yaşanan sıcak çatışmalarda özel paralı asker şirketi olan Wagner grubunun bölge savunmasında Rus ordusu yerine inisiyatif alması ve bölge sermayesinin bu kararı Moskova hükümetine rağmen desteklemesi olacaktır. Bireysel kapitalistin bu tür eylemleri, burjuva devletine aykırıdır ve Rus yönetici sınıfı içindeki çatışmayı daha da tırmandırıyor. Dahası, kapitalizmin kendisi istikrarının altına mayınlar döşüyor, çünkü bu sistemin arkasındaki itici güç, böylesine küstah ve süper etkili oligarkların ortaya çıkmasına neden olan kâr hırsıdır. Prigojin’in Şoygu’nun emirlerine uymayı reddetme konusundaki açıklamalarıyla yakın zamanda yaptığı sınırlama, yukarıdaki düşünceleri doğruluyor. Kapitalist sınıf, dost değil, kendi devletlerini yenmek pahasına sermayelerini artırmak isteyen saldırgan bireylerin bir yumağıdır. Prigojin’in Moskova ile ya da Musk’ın ABD hükümeti ile çatışması bize bunu bir kez daha hatırlatıyor.

Prigojin İsyanı ve Rusya’da Devlet Krizi

23 Haziran’da Wagner’in sahibi Prigojin Moskova’ya karşı isyan ederek Ukrayna’daki askerlerini Rusya’ya kaydırdı ve Rostov ile Voronej bölgesindeki kilit tesislerin kontrolünü ele geçirdi. Putin bu isyanı ihanet olarak değerlendirirken küstahça 1917 Büyük Ekim Devrimini karalayan açıklamalarda bulundu. Bu isyanın arka planında temel olarak Rusya içinde savaşın gidişatından memnun olmayanlar ile Putin yanlıları arasında meydana gelen devlet krizi yatıyor (RKSMb, 2023).

Rusya’daki mevcut rejim faşizme doğru ilerliyor. Faşist bir diktatörlük kurmak her iki tarafın da çıkarına, ama tek fark, kimin, hangi araçlarla Rusya’yı faşizmin nihai kuruluşuna götüreceğidir. Mevcut rejimin yozlaşmış bir bürokratik aygıtıyla kurulacak “yukarıdan” faşizm mi yoksa Wagner haydutlarının anarşi unsurlarıyla faşizm mi sorusu gündemdeydi. İsyandan bir gün sonra Lukaşenko’nun devreye girerek ara bulucu olması devlet krizini çözmüyor. Varılan anlaşmalar yalnızca burjuvazi arasındaki çekişmede bir ateşkes olabilir. Dolayısıyla bu isyan bir “iç savaş” veya bir “devrim” değil, Rus burjuvazisinin faşizm için çabalayan iki gerici grubu arasındaki bir mücadeledir. Bu tür isyanlar, burjuva devletine aykırıdır ve Rus yönetici sınıfı içindeki çatışmayı daha da tırmandırıyor. Prigojin’in isyanı da bu düşünceleri doğruluyor.

Sonuç

Prigojin’in sözde “özel harekâtı” yürütmenin amaçlarına yönelik eleştirisi, Batı ile pazarlığa katılmaya ve daha uygun uzlaşma koşulları teklif etmeye hazır olduğunu gösteriyor. İsyanın, Rusya’nın batı sınırı boyunca NATO’nun askeri varlığında benzeri görülmemiş bir artış yaratmıştır. Buna karşılık Beyaz Saray, Zelenskiy’in uzun menzilli ATACMS taleplerini reddetti ve Rus topraklarına saldırmak için Amerikan teçhizatını kullanamayacağını defalarca ifade etti. Çünkü ABD makamları, Rusya ile doğrudan çatışmaktan kaçınmaya, askeri ve siyasi sorunlarını vekaleten çözmeye çalışıyor. Diğer yandan NATO savunma harcamalarını arttırmayı ve Rusya sınırı boyunca yığınak yapmayı sürdürüyor. Buna rağmen Ukrayna’nın “büyük karşı saldırısı” küçük kazanımlar sağlasa da beklenen ilerlemeyi sağlayamadı. Ancak Ukrayna 2014’te Donbass’ta ve 2015’te Kırım’da kaybettiği kontrolü geri alabilmek adına her yolu deneyecektir. Rusya ise Donbass ve Ukrayna’nın güney bölgesinde denetimini sürdürülebilir hale getirdikten sonra ekonomik toparlanma için mevcut koşulları Ukrayna’ya kabul ettirerek barış yolu arayabilir.

Gördüğümüz gibi, çatışma sadece kızışıyor, ölümcül oklarını bu trajediye karışan tüm halkların üzerine doğrultuyor ve bu işçi sınıfı için iyiye işaret değil. Nükleer silah kullanılmadan sınırlı bir alanda iki süper gücün savaşı sırasında Ukrayna’dan geriye ne kalacağını hayal etmek korkunç. Tarihte zaten böyle bir örnek var. Korkunç Kore Savaşını hatırlayalım. Her iki devletin sanayi ve ulaşım altyapısının %80’inden fazlası, devlet kurumlarının dörtte üçü ve tüm konutların yaklaşık yarısının harap olmuştu. Bunun yanı sıra milyonlarca sivilin, savaş esirinin, mültecilerin ve mahkûmların infazı, Amerikan uçakları tarafından veba ve kolera bulaşmış böceklerin olduğu bombaların atılması gibi insanlığa karşı korkunç savaş suçları da vardı. Küresel kapitalist güçler arasındaki paylaşım savaşıyla paralel şekilde büyüyen silahlanma yarışı bölgeye barış gelmemesi halinde çok daha geniş bir alana yayılarak halklar açısından daha büyük bir trajediye sebep olacaktır.

Kaynakça

Lenin V.İ. (1915). Sosyalizm ve Savaş. Lenin Tüm Eserleri, 26. Cilt, s.309-347 (В. И. Ленин, Социализм и Война, Полное Собрание Сочинений, Том 26, ст.309-347)

RKSM(b) (2023). Devrimci Komünist Gençlik Örgütü/Bolşevik Merkez Komitesinin 23 Haziran 2023 tarihli açıklaması. (Заявление ЦК РКСМ(б) в 23 июня 2023 г. https://rksmb.org/rksmb/official/o-myatezhe-prigozhina-i-chvk-vagner)

Stalin J.V. (1918). Ukrayna Kurtarıldı! Ulusların Hayatı gazetesi, Sayı:4, 1 Aralık 1918 (И. В. Сталин, Украина Освобождаётся!, Жизнь Народов №:4, 1 декабря 1918 г.)