Depremin Ardından Hatice Can’ın Anısına…

Dünya kadınlarının özgürlük türküsünü hep bir ağızdan söylediği, kadın cinayetlerine, tacize, tecavüze, savaşa, krizlere karşı tek vücut olduğu, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe birçok kadın arkadaşım olmadan, kadın mücadelesinin bayrağını yükselttiğimiz Antakya olmadan giriyoruz. Antakya’da her sene 8 Mart çalışmasını beraber ördüğümüz, kadın mücadelesinde ondan çok şey öğrendiğim Hatice hocam da(Av. Hatice Can) yok.

Hatice Can insan hakları ve özellikle kadının insan hakları mücadelesinde dik duruşu, direngenliği ve kararlılığı ile başta ben olmak üzere; birçok kadına örnek olmuş, ömrünü mücadeleye adamış, umut dolu, güler yüzlü kadın. Antakya’da insan hakları mücadelesi denince akla ilk gelen isimlerden biri. Antakya kadın mücadelesinin gelişmesinde emeği büyük. Eylemlerin örülmesinden tutun, alanlarda en ön safta yer almaya, polis ile gerilim anlarında hukukçu kimliği ile kadınlar adına görüşmeler yapmaya kadar her yerde. Antakya Kadın Dayanışması, Hatay Kadınlar Birlikte Güçlü’nün kurulmasında, Dünya Kadın Yürüyüşü’nün Hatay durağı mitinginin örülmesinde katkıları büyük. Depremden sağ çıksaydı eğer, eminim ki kriz masalarından, dayanışma çadırlarının kurulmasına kadar her alanda canla başla çalışırdı.

6 Şubat 2023 gecesi bir deprem ile binalarımız, kentimiz gibi hayatlarımız da tepetaklak oldu.

Bu sene ruhlarda, hafızalarda derin yaralarla gireceğiz 8 Mart’a. Hatice Can ve birçok canımız artık yok. Kadınların ısrarı ile açtığımız ve yürüdüğümüz Saray Caddesi de yok, basın açıklamalarını yaptığımız Künefeciler Meydanı da. 8 Mart eylemi sonrası kadın partileri yaptığımız eski Antakya evleri de yok, Gezi direnişinde simge olan Armutlu sokakları da.

Sevgili Hatice Can…

Hatice Can, seni ilk kez bir panelde yaptığın konuşma ile tanıdım. Kadın mücadelesine adım atıp ilerlediğim anlarda senden çok şey öğrendim. Bu yüzden benim ve birçok kişinin Hatice hocasıydın.

Bazen herhangi bir sebepten dolayı katılamadığın toplantı ya da eylemlerden sonra beni arardın ve seninle kritik yapardık, kızardık, sevinirdik, özeleştiri yapardık, umutlanırdık. Depremin hayatlarımızda yarattığı sarsıntıyı şimdi de ben sana anlatmak istiyorum. Umudumun sıfırlandığı anları da, umudumu yeşerten anları da.

Deprem sonrası sokağa fırlayıp ailemi, arkadaşlarımı bulmaya çalışmak, yağmur ve karanlığa rağmen bulabildiklerime sımsıkı sarılmak ve başımdan geçenleri anlamlandırmaya çalışmak birkaç saat sürdü. Gün aydınlanınca Armutlu Mahallesi’nde yıkılan evleri, enkaz başında bekleyen aileleri görünce depremin büyüklüğünü anladım. Enkazları görmek, bir bir yanlarından geçmek ama altındakilere yardım edememek çok acı vericiydi.

Depreme nasıl yakalandı, uyanabildi mi, evi ne zaman çöktü, yaşam üçgeni oluşturabildi mi soruları yalnız, çaresiz bekleyişine eşlik edince o bir saat bir ömür oluyor. Depremin ilk saatleri arama kurtarma ekipleri yoldadır umudu ile bekledik. Ama ne yazık ki bu bekleyişimiz 3 gün sürdü. 3 gün boyunca Hatay’da yalnızdık, kimsecikler yoktu, o bekleyiş bizim için 3 asırdı. Asrın felaketi deniliyor ya hani bu depreme, evet aslında asrın koordinasyonsuzluğunu, plansızlığını, hazırlıksızlığını, bürokratik engellerini deneyimledik.

Enkaz altında akrabaları olan birçok kişi gibi ben de “enkazın altında kalmak bu yalnızlık ve çaresizlikten, eli kolu bağlı bir şey yapamamaktan daha iyi” dedim defalarca, bunu diyecek kadar çaresiz bırakıldıysak bu benim utancım, halkımın utancı olmasa gerek.

Afet eğitimlerinde “çök, kapan, tutun” tatbikatı yaptırılıyor ya hani, en çok bunu düşündüm. Birkaç saat içinde enkazdan çıkarılacağının sözünü vermektir aslında bu eğitim. Kuzenim birey olarak ona öğretileni yapmıştı ama devlet üstüne düşeni yapmadığı için 6 gün sonra cesedini çöküp kapanmış halde enkazdan çıkardık.

Ah Hatice hocam ah… Depremden sağ çıkan biri olarak, hep içimde bir ah ile yaşayacağım, artık biliyorum. 

Yetkililer günler sonra sahaya geldiğinde, çocuklara harçlık dağıttı. Oysa deprem bölgelerinde ele sıkıştırılan banknottan çok daha önemli ihtiyaçlar var. Ama halktan ve enkaz alanlarından uzak olanların bunu anlaması mümkün olmuyor.

Ha bir de eksik davrandıklarını kabul edip helallik istediler biliyor musun? Çoğumuz cenazelerimize bile ulaşamamışken, bazı cenazeler enkaz ile birlikte yok olmuşken ve dini ritüellere göre bile defnedilememişken helallik istemek bu kadar basit miydi?

Bu durumlar tam umudumu yitirmeme sebep olurken, depremin ilk gününden beri kriz masaları kuran sol, sosyalist örgütler, partiler, kadınlara çadır kuran feministler, kadın dernekleri, diğer iller ve ülkelerden gelen gönüllüler, yardım toplayan ve her zorluğa rağmen ulaştıran güzel halkım yükseltiyor umudumu.

Deprem ülkesiyiz; ama depreme hazırlığımız yok. Ne iktidarın ne de yerel yönetimlerin, valiliklerin bir eylem planının olduğunu gördük. İmar iznini verenlerden, imar aflarını çıkaranlara, yapı denetimi yapmayandan, yeşil alanları yok edenlere, nüfusun belli yerlere yığılmasına sebep olan mega projelere imza atanlardan, inşaat sektöründen kar kovalayanlara kadar seri sorumluların parmağı var bu enkazda. Ama her ne hikmetse her deprem sonrası tek suçlu müteahhitlermiş gibi ibre onlara çevrilir, birkaçı yakalanır ve diğer seri sorumlular unutturulur. Suçlular cezalandırıldı algısı yaratılır ve bu şekilde gerçeğin üstü örtülmüş olur. Bu depremde de aynı senaryoya şahit olduk ne yazık ki.

Ekolojik perspektif içermeyen, bilimsellikten uzak çalışmalarla inşa edilen kentlerin bedelini binlerce ölüm ile deneyimledik. Tüm bunlar umudumu yok ediyor ama deprem sonrası halktan yana mimar ve mühendislerin yaptıkları çalışmalar umudumu diriltiyor.

Sevgili Hatice Hocam, hayatta kalan biri olarak, sizlere kaşı sorumluluk hissediyorum. Bu olanların unutulmaması ve kentin yeniden inşası için hayata sarılmam gerektiğini biliyorum.

Koku hafızası güçlüdür, diyor bilim insanları. Depremde Armutlu caddesindeki o kokuyu asla unutmayacağım, yaşadıklarımı da.

Biliyorum, bu yaşadıklarımızdan ders çıkarmalıyız.

Deprem sonrasından çok, deprem öncesi hazırlıklara ağırlık verilecek mi?

Kayıp çocuklar nerede?

Enkazdan çıkan molozlar nereye dökülüyor?

Depremde yardımlardan gelen bu kadar pet şişe ve tek kullanımlık tabaklar ne olacak?

11 ilde eğitim ne olacak ve öğrencilerin hayata tutunması için neler yapılacak?

Şehirler tekrardan nasıl inşa dilecek?

Şehirlerini terk etmek zorunda kalanlar ne zaman dönebilecek?

Deprem acil eylem planları hazırlanacak mı?

Deprem toplanma alanlarının öneminin fakına varıldı mı?

Okullarda müfredata afet eğitimleri eklenecek mi?

Deprem bölgesi olduğumuzu bilerek, depreme dayanıklı kentler inşa edilecek mi?

Deprem sonrası ormanları imara açan kararname iptal edilecek mi?

Kentlerimizin demografik yapısı değiştirilecek mi?

Bu ve benzeri soruları çekinmeden sormalı ve sürecin takipçisi olmalıyız.

Bu zorlu süreci hukukçu kimliğin ve özellikle hak savunuculuğu deneyimlerinle çok daha güçlü atlatabilirdik Hatice Hocam.

Direngenliğin ve mücadeledeki kararlılığınla benim gibi birçok kadına örnek oldun. Şimdi bu kadınlar ve niceleri yaşamı yeniden kurma kararlılığı ile 8 Mart’ta alanları dolduracak.

Ölümlerin olduğu kentimiz Hatay’da, kadınlar yaşam zinciri oluşturacak ve umudu büyütecek. Sen olamayacaksın ama kadın mücadelesine verdiğin emekler alanlarda olacak.

Hatice Hocam, iyi ki mücadele ruhumda izlerin var. 8 Mart Dünya kadınlar günün, günümüz kutlu olsun.