Şehrin Devrimci Sesi: Vodvil  

 

El Yazmaları’nın notu: Toplumsal Özgürlük Partisi İzmir Kültür Sanat Meclisi ve Serüven Kültür yazı atölyesi ortak çalışması olan bu röportajı okuyucularımızın ilgisine sunuyoruz.

 

Vodvil müzik grubu nasıl kuruldu ve nasıl bir müzik yapma meramı ile yola çıktı?

Vodvil’i, İzmir Serüven Kültür’de gençliğin devrimci müziğini yapma idealiyle bir araya gelen müzisyenlerin ortak çabasıyla kurduk. Öncesinde birlikte yürüdüğümüz yolun ardından, ilk kez ismimizi kullandığımız 27 Aralık 2022’deki İzmir Serüven Kültür Yılbaşı Etkinliği ile birlikte Vodvil serüvenimiz başladı. Uzun zamandır toplumsal muhalefetin sanat ile kurduğu ilişkinin zayıfladığı tespitini yaparak, bu bağları kendi durduğumuz yerden yeniden oluşturma meramı ile bu yolculuğa başladık.

Grup üyelerinden, kendinizden kısaca bahseder misiniz?

Grup üyelerinden tek tek bahsetmek yerine grup hakkında konuşmak daha doğru olur diye düşünüyoruz. Vodvil olarak Serüven Kültür’deki Birlikte Müzik çalışması içerisinde bir araya geldik. Daha sonra buradan taşarak Serüven Kültür’ün etkinliklerine ve de başka toplumsal mücadele alanlarına sözümüzü taşıdık. İklim Grevi, İzBB Evde Bakım İşçileri’nin direnişi gibi eylemlere müziğimizle eşlik ettik. Geçtiğimiz Temmuz’da Hatay’da gerçekleşen Evvel Temmuz Kültür Sanat Festivali’ne katıldık. Şu anda İzmir’de değip dokunabildiğimiz her mücadele alanına müziğimizle destek olmaya çalışıyoruz.

Festivallerde, konserlerde, direnişlerde ve sokaklarda, kısacası hayatın farklı farklı mekanlarında sizleri görüyoruz. Her yerde olduğunuz biçimle sol politik müzik yapma fikri nereden çıktı?

Sistem ile olan mücadelemiz direniş alanlarından konserlerimize, mitinglerden sahne aldığımız festivallere kadar her alanda durmaksızın sürüyor. Atölye çalışmalarımız esnasında elimizdeki devrimci müzik külliyatının oldukça eski olduğunu fark ettik. Elbette birçok yeni devrimci üretim de var, ancak özel olarak içinde bulunduğumuz zamanı kavrayan müziklere ihtiyaç duyulduğunu fark ettik ve bu anlamda yeni üretimlerin çoğalması, yaratıcı seslerin çıkması gerektiğine inandığımız için bu çalışmalara başladık.

Grubunuzun ismini nasıl seçtiniz, neden “Vodvil”?

İsim seçerken gerçekten zorlandık çünkü elimizdeki fikri taşıyacak, yaptığımız işlerle zenginleşecek bir isme ihtiyacımız vardı. Bu süreçte birçok insanla fikir alışverişinde bulunduk. En sonunda ‘’Vodvil’’ önerisi ile karşılaştık. Bir tiyatro terimi olan Vodvil’de toplumsal sorunlar mizahi bir yaklaşımla hicvedilir, taşlamalı güldürü de diyebiliriz bir bakıma. 18. yüzyılda Fransa’da ortaya çıkıyor bu tarz. Hem anlamı hem de bağlamı itibariyle düşündüğümüz Vodvil’in, Fransızca “şehrin sesi” demek olduğunu da öğrenince bu ismi kendimizle daha çok bağdaştırdık ve grubumuzun ismini seçmiş olduk. 

Konserlerinizde genellikle sol politik çizgiden olan farklı müzik gruplarının şarkılarını seslendirdiğinizi görüyoruz. Bu şarkıları neye göre seçiyorsunuz, seçim kriterleriniz nedir? 

Türkiye Devrimci Hareketi müzik konusunda oldukça köklü bir birikime sahip. Ruhi Sulardan Grup Yorumlara, daha yakına gelirsek Gezi’nin sesi Bandista, Praksis… Üretime geçene kadar bu topraklarda bize miras bırakılan devrimci müzik pratiğinden besleneceğiz. Repertuvar tercihlerimiz de buradan şekilleniyor. Seçimlerimizi genel olarak tarihsel bir bakış açısıyla değil, günümüzdeki mücadele alanlarına yüzünü dönen bir yerden yapıyoruz. Grup Yorum’dan Sıyrılıp Gelen şarkısını bize kapitalizmin kesin galibiyeti yalanını dayatmaya çalışan sisteme karşı umudumuzu kuşanmak için, Ruhi Su’dan Mahsus Mahal’i, bugün de devam eden, baskılara boyun eğmeyen mücadele geleneğiyle bağımızı hatırlamak ve hatırlatmak için çalıyoruz.

Kendi şarkılarınızı besteleme hedefiniz var mı? 

Evet!

Bu soruyu duymak ve şu anda bu konuda bir çalışma yapıyor olmak bizi çok heyecanlandırıyor. Şimdiye kadar kendimizin bestelediği bir şarkı olmadı. Bunu bir eksiklik olarak görüp üretim sürecine hazırlanıyorduk. Bu sırada devrimci müzik gruplarının ortak albüm çalışmasından davet aldık. Albüm için bir beste üzerinde çalışıyoruz. İki ay içinde bitirmeyi hedefliyoruz.

Şu anda hegemonik olarak bireyselliğin öne çıkarıldığı, kolektiflerin, müzik gruplarının sayısının giderek azaldığı ya da bir çeşit çıkar ortaklığına dönüştüğü bir zamandayız. Bu akıntının karşısında müziği, kolektif olarak var etmenin sizin açınızdan önemi nedir?

Bahsedilen durumun tahlilini biz de yapıyoruz ve buna karşı çözüm yolları üretmeye çalışıyoruz. Örneğin “birlikte müzik atölyelerini” çok önemsiyoruz ve gittiğimiz her yere, her alana taşımaya çalışıyoruz ki kolektif bir şekilde müzik yapma pratiği olabildiğince yayılıp artsın, hatta mümkünse yeni müzik grupları oluşsun. Bu gruplarla elimizden geldiğince dayanışmaya, birbirimize güç vermek için çabalamaya hazırız. Ayrıca farklı farklı alanlardaki grup müziği eksikliğine de kendimizce çözümler üretmeye çalışıyoruz, örneğin bugün asimilasyon politikalarıyla karşı karşıya kalan Arap Alevi halkının anadilde özgürce müzik yapabilme ve kültürünü koruyabilme mücadelesinin yanında Arapça müzik yapan genç grup olmadığını görüyoruz. Bu tespitten hareketle “Ma Rıhna Kolektif” isimli bir topluluk kurduk ve Evvel Temmuz Kültür Sanat Festivali, Adana Halk Festivali gibi yerlerde Arapça şarkıları seslendirdik. Bu tarz direniş alanlarını ve imkanlarını çoğaltmanın önemi üzerinde düşünüyoruz. Ancak bu pratiklerle ve üretimsel faaliyetlerle mevcut sistemdeki bireyselciliğin ve piyasa sanatının hegemonyasının önüne geçebileceğimizi düşünüyoruz.

 

Fotoğraf: Servet Özdemir