CHP’de Değişimin Yönü

İktidarı değiştiremeyen CHP değişim sancılarıyla kıvranıyor. CHP değişecek ama bu değişim sonunda neyi getirecek? Kozasından çıkan bir kelebek mi yoksa Gregor Samsa gibi varoluşsal acılar çeken bir hamam böceği mi? Değişim denen bu muammanın sonunda ortaya ne çıkacak?

CHP’ye Operasyon

Ülkede yaşanan kriz ortamında, halk hareketleri için doğru düzgün sistem içi muhalefet bile bir çıkış olanağı olarak görülürken bu durumun ciddiyetini bilen iktidar, açık bulduğu kapılardan sistem dışına taşma riski oluşturabilecek her soruna karşı bir hamle gerçekleştirmekten geri kalmadı. Ana muhalefet partisinin sistemle kurduğu bağların gücü Saray’ın iktidar alanını muhafaza etmesinde en önemli avantajlarından bir tanesi.

Bu avantaj ile seçim öncesi başlayan ve CHP’yi dizayn etme amacı taşıyan operasyon, 6’lı masayı Erdoğan’ın bir sene önce “Bu ülkenin en büyük açığı demokrasiyi içselleştirmiş, milletin değerleri ile barışmış, yerli ve milli muhalefet açığıdır” çizgisinde hizaya sokmuş oldu. Seçim sonrası İYİP kurultayında konuşan Akşener, Saraçhane’de yarım kalan hamlesini tamamlamak için eline geçen ilk fırsatı fütursuzca değerlendirdi.

Etrafı “yerli ve milli muhalefet”ten oluşan köpekbalıkları ile çevrili CHP artık okyanusta bir salın üzerindeki kazazededir. Mevcut şartlarda iki yol gözükmektedir; ya köpekbalıklarına yem olunacak ya da köpekbalığı. Kurtuluşun anahtarı ise geminin neden battığıdır.

Sağ Taraf Şarampol

Restorasyon manifestosuyla girdiği seçim sürecinde popülist sağ propaganda ile ne sermayenin ne de halkın güvenini kazanabilen CHP şimdi değişim için kolları sıvıyor. Sahi nedir bu değişim? Ortada seçim sürecinde izlenen temel yaklaşımın eleştiri ya da özeleştirisine dair yaprak kımıldamıyor.

Yazılıp çizilenlerden anlaşılan, değişim sermayenin ihtiyaçlarına uygun bir şekilde toplumsal ilişkilerin en iyi kimin liderliğinde düzenleneceği bir başkanlık yarışı. İkinci turda direksiyonun iyice sağa kırılması ile şarampole yuvarlanan partinin buradan nasıl çıkarılacağı gündem dahi değil.

Seçim sonrası daha da yoksullaşan halk, kaderi tarikatların eline bırakılmış çocuklar, azgınlaşan sömürü çarkları ve artan iş cinayetleri, kadın cinayetleri, LGBTİ+’lara yönelen resmi şiddet, Kürtler sorunundan yola çıkarak Merdan Yanardağ üzerinden CHP’yi de kapsayan muhalefete yönelen tehdit ve baskı, daha fazla atağa geçen ekolojik yıkım ve daha niceleri CHP’nin değişim gündeminde pek bir yer bulamıyor. Yer bulanlar da sözden öteye geçemiyor.

Solu Felç Olmuş Bir CHP

Liderlik değişimi için kolları sıvayanlardan en popüler isim Akşener eliyle düzenlenen operasyonun prenslerinden İmamoğlu. Adım adım örüldüğü belli olan bir liderlik yürüyüşü başlatan İmamoğlu da şimdilik sadece “değişim”den bahsediyor ama bu değişimin programı netleşmediği için partiyi götürmek istediği istikamet belirsiz.

Belirsiz ama değişimden bahseden herkes üç aşağı beş yukarı aynı yuvarlak sözleri kullanıyor; Demokrasi, adil bir bölüşüm, özgür bir toplum. Söylemlerin altı bu değişimi sağlayacak maddi temellerden yoksun. Söylemler sol esintili olsa da uygulamalar sağdan esiyor. Bunu Tunç Soyer’in liberal gönülleri okşayan “İzmir Duruşu” metninin ardından ilk icraatı olarak Arapça tabelaların sökülmesinde görüyoruz. Keza CHP lideri de bundan geri kalmıyor ve el yükselterek Zafer Partisi’ni partiye monte etmeye soyunuyor. İYİP’den umduğunu bulamayan Kılıçdaroğlu Akşener’in artıklarından karnını doyurmaya çalışıyor. Ne söylemler ne de eylemler halkçı-demokratik bir seçeneğe yöneliyor. Partide sağ kanatın yaptığı hamleler daha sağdan yanıtlar buluyor.

Yarım Kalan Yürüyüş

Oysa ki CHP için gerçek bir değişim heyecanına en yakın an 2017’deki Adalet Yürüyüşü ile yaşanmıştı. Referandum hilesine karşı yükselen tepkileri hemen sonrasında sönümlendiren CHP, iktidarın kendisine yönelen saldırılarına cevabı sokakta vermek üzere kolları sıvamış ama uygun kanalları bulan halk güçlerinin açığa çıkan enerjisi bir anda partiyi gelenekleri dışına taşımıştı.

Halk tarafından sokakta değişime zorlanan CHP yürüyüşü bitirdikten sonra bir daha da sokağa inmeye tövbe etti.  Maltepe’de sona eren sadece yürüyüş değil CHP’nin halk hareketiyle kurduğu canlı bağın sistemin temellerini sarsma olasılığıydı. İşte o olasılık gerçek bir iktidar değişikliği için bugün CHP’deki değişimin de kıblesini gösteriyor.

2019 yerel seçimlerinde yaşanan kırılma bir uçtan Adalet Yürüyüşü’nün potansiyel enerjisi diğer uçtan da iktidarın şeytanlaştırdığı güçlerin etkileşimiyle mümkün olmuştu. O güç alanının bugün kalıcı ve aktif bir biçimde inşa edilememesinin sonuçları seçimin meşruluk zeminini de çökertmiştir.

“Dataizm” de Bir Yere Kadar

İki turda da araştırma şirketlerinin gün gün yayımladığı yoğun veriler iktidarın değişeceğine dair büyük bir beklenti oluşturmuştu. Ama halkı özneleştirecek güvenin yapılanmasına dair ortada bir emare olmayınca “Big Data” iktidarın devlet imkanlarıyla yonttuğu ve ucunu milliyetçilikle sivrilttiği değneğiyle patlatılan büyük bir balona döndü.

Seçim öncesi ortaya dökülen veriler meşruluğu şüpheli sonuçlara toplumsal iradenin nasıl rıza gösterdiğini açıklamakta yetersiz kaldı. Öncesi ve sonrasıyla bütün bir seçim sürecinin datalar üzerinden yürütülen sistem değişikliği analizleri buz gibi bir gerçeğe çarptı: Sisteme karşı örgütlenip geniş tabanlı ve aktif bir direniş cephesi oluşturmadan faşizmin kurumsallaşmasına engel olmak mümkün değil. Halk güçlerinin kaderini örgütlü bir mücadele yerine seçim anketlerinden çıkacak sonuçlara teslim ettiğiniz an güvendiğiniz rakamlar yüzünüze bakmaz oluyor.

Bugün CHP’de dillendirilen değişim arzusu halkın gerçek gündeminden ve bu gündemi halk güçlerinin değiştirici gücüyle buluşturmaktan oldukça uzak. Kılıçdaroğlu’nun ittifak arayışları sağın en ırkçı kesimlerine kadar uzanırken başkanlık yarışına soyunan olası isimlerin hepsi restorasyonculuğun birer sözcüsü. Bu haliyle CHP değişim istiyor ama bu değişim halka doğru değil.