Mahsa Amini’nin Saçları ve Yaşamsallaşan Laiklik Mücadelesi

İran halkı kadınların öncülüğünde büyük bir direnişle sokaklarda.

Daha önce de ekonomik kriz, zamlar, yoksulluk, yolsuzluk, şeriatçı Molla rejiminin baskı, şiddet ve katliam politikaları dolayısıyla meydana gelen irili ufaklı direnişler ile İran sürekli hem Orta Doğu’nun hem de dünyanın gündeminde oldu.

Kürt bir kadın olan Jina Mahsa Amini’nin, Molla rejiminin ‘ahlak’ polislerince gözaltına alınıp işkence sonucu 16 Eylül’de hayatını kaybetmesiyle, başta kadınlar olmak üzere İran halkının direnişi bir kez daha sahneye çıktı. İran’da yanan direniş ateşinin domino taşı gibi birçok ülkeye yayılmasıyla, dünyanın her yerinde sokağa çıkan kadınlar bir kere daha gösterdi ki İran’da hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!

Mahsa Amini’nin ardından İran’da Farsça bir şiir kaleme alan kadınlar o şiirde şöyle diyordu: ‘Mahsa öldürüldü / Hayır, Mahsa bayrak oldu / Mahsa her kadının kavgasının bayrağı oldu!’

Bizzat kadınların direnişinin içinden çıkıp gelen ve kelimelere dökülen bu şiir bugün İran’daki tabloyu çok net bir şekilde ifade ediyor.

Öyle ki; Mahsa Amini bugün başta Orta Doğu’daki tüm kadınlar için ve hiç kuşkusuz dünya ölçeğinde direnen, ayağa kalkan emekçi sınıflar ve halklar için bir özgürlük simgesi haline geldi. Dünya tarihinin kritik dönemeçlerinde, kırılma ve sıçrama anlarında beliren, açığa çıkan kimi semboller vardır ve bu semboller tarihin akışını değiştirme potansiyelini içerisinde barındıran yıkıcı ve yaratıcı manalar taşır. Ve sözünü ettiğimiz bu semboller, Amini’nin başörtüsü ve saçlarında vücut bulduğu gibi; masa başında üretilmez, bizatihi sokakta, bedel ödeye ödeye yazılmış bir tarihin ürünü olarak belirirler.

İşte bugün, Mahsa Amini’nin molla rejiminin ahlak polisleri tarafından saçı görüldüğü için adeta recm edilerek öldürülmesi ardına, Mahsa’nın saçlarının bir özgürlük ve başkaldırı simgesi haline gelişi, Mahsa’yı ve de hatta İran’ı da aşan bir nitelik taşıyor.

İran’da topyekûn devletin ve kurumlarının İslami esaslar üzerine inşa edildiği ve bunun sürekli tahkim edildiği bir rejim var. Bu rejim, kadınlara nasıl giyineceklerini, nasıl yaşayacaklarını, nasıl oturup nasıl kalkacaklarını, hangi kurallara uyarlarsa ‘ahlaklı’ olabileceklerini erkek devlet aile kutsiyetiyle dayatan sistematik bir tahakküm aygıtı. Dolayısıyla, rejimin en ağır baskı ve sömürüsüne maruz kalan kesimlerin başını kadınlar çekiyor. Kadınların isyanının simgesi haline gelen başörtüsü ve saçlarının süreğen eylemliklerin bayrağı oluşu ve de bugün devam eden eylemliklerde rejimi sarsan esas özne olarak kadınların öne çıkıyor olması tesadüfi değil. Zira, başörtüsü karşı karşıya olunan rejimin bekasının sigortası.

***

İran’da kadınlar ilk kez sokaklara çıkmadı, rejime karşı biriken öfke ve tepkileri belli toplumsal patlamalar olarak kendisini gösteriyordu. Daha ziyade pasif direnişler olarak kendisini ifade eden ara ara aktif direnişlerle ivme kazanan eylemlikler, köklü bir direniş geleceğine üzerine oturan İran’da kendisini farklı biçimlerle de olsa ifade ediyordu. Ama bu sefer eylemliklerin sürekliliği ve niteliği açısından daha farklı bir tabloyla karşı karşıyayız. Hem eylemlerin yaygınlığı itibariyle hem de doğrudan rejimin yıkılmasını hedef alan bir direniş olması itibariyle, direnişin bölgede ve dünya ölçeğinde uyandırdığı etki ve meşruiyet kaybı itibariyle güncel tablo kritik bir öneme sahip. Üstelik bundan sonrası açısından önemli bir kopuş dinamiği de hareket halinde; sokakta, pratiğinden içinden geçerek özneleşen halk güçlerinin çıkış arayışları rejimin muazzam saldırılarına, devlet şiddetine rağmen geri adım atmaması, sinme ve sönümlenmesi etkisi değil de korku eşiğini aşma etkisi yaratmış olması dolayısıyla elzem. Bu durum önümüzdeki süreç asından belirleyici olabilir.

İran sokaklarındaki duvar yazılarında vuku bulduğu üzere: ‘Mahsa’dan sonra artık her şey bir saç teline bağlı…’ Süreç yeni patlamalara ve belki de sıçramalara gebe. Her şeyin mümkün olabileceği bir dönemin içerisindeyiz zira…

Direnişin Köklü Bir Tarihi Var

İran’da direnişin köklü bir tarihi var. Özellikle kadınların özgürlük mücadelesi düzeyinde farklılıklar olsa da sürekliliğinden bahsetmek mümkün. 1906’da kadınların gizlice toplanan çeşitli örgütler kurarak yaygınlaştırdığı hareket, 1910’da gerçekleşen Anayasa değişikliği ile birlikte hız kazandı.

İran kadın hareketinin zaman zaman ciddi kazanımlar elde ettiğini zaman zaman ise yenilgiler yaşadığını söyleyebiliriz. Özellikle 1962-1978 arasında önemli kazanımlar elde eden hareket kadınlarda bir bilinç açığa çıkarırken, 1979’a geldiğimizde İran İslam Devrimi’yle farklı bir düzeye çıktı.

İran İslam Devrimi’nden kısa süre sonra özellikle kadınlara yönelik baskıların giderek arttığı süreçten bugüne hareket varlığını devam ettiriyor. İran’ın ilk kadın bakanı olan kadın hakları savunucusu Farrokhoo Parsa’nın kurşuna dizilerek katledilmesi, kadın hareketine karşı rejimin yönelimin en önemli göstergelerinden biri. İran’da kadın hareketi kazanımlarını korumak ve özellikle kadınlara karşı ayrımcılığı sonlandırmak için bir dizi çalışmalarla varlığını sürdürse de Molla rejiminin baskı ve yasaklarıyla birlikte tüm toplumsal dinamiklerde olduğu gibi toplumsal mücadele zeminin rejim tarafından tamamen ortadan kaldırılmasıyla yüzleşti.

Şeriatın tüm duvarlarını aşmakta ısrar eden kadınların hareketliliğinin bir önceki örneğini yaygın bir biçimde ‘Beyaz Çarşamba’ eylemlerinde gördük. 

Bu durum karşısında gizli örgütlenmelerin önem kazandığı ve ilerlediğini bugün gerçekleşen direnişe yansıma biçimiyle okuyabiliriz. Tüm bu baskıcı, yasakçı uygulamalar başta Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt Kadın Hareketi olmak üzere daha gizli örgütlenmeleri açığa çıkarırken bugün oluşan direnişe bu örgütlenmelerin rengini verdiği açık. Bunun en bariz örneği ‘Jin Jiyan Azadi’ sloganıyla bugün İran ve tüm dünyadaki yankısında kendini gösteriyor.

Molla rejiminin direnişe katlederek, tutuklayarak cevap vermesi karşılığında sokaklardaki kararlılığın bu örgütlenme düzeyi ile de ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Jina Mahsa Amini’nin hastaneye kaldırılmasına dair haberi yapan kadın gazeteci Nilufar Hamidi’nin tutuklanmasından tutalım da katliamların gerçekleşmesine kadar Molla rejiminin tüm saldırılarına başta kadınlar olmak üzere İran halkı direnişle cevap veriyor.

Direniş Dünyaya Yayıldı

İran direnişi elbette sadece İran ya da Orta Doğu’yla sınırlı kalmadı ve tüm dünyaya yayıldı. Şeriata ve Molla rejime karşı başta İran dışında yaşamak zorunda olan İranlılar olmak üzere yüzlerce, binlerce insan sokaklara aktı.

Türkiye’de de çok yaygın ve güçlü eylemlerin örgütlenmesiyle enternasyonal kadın dayanışması güçlendi. Jina Mahsa Amini’nin katledilmesinin hemen ardından İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere birçok kentte kitlesel eylemler gerçekleşti ve gerçekleşmeye devam ediyor. Kadınlar hep birlikte birleşik mücadele alanları olan Kadınlar Birlikte Güçlü ya da kadın platformları üzerinden hızlıca örgütlenip İran’da canı pahasına mücadele eden kız kardeşlerinin sesini büyütmeye devam ediyor.

İranlı kadınlarla özel bağların kurulduğu bu eylemlilikler hem kadın hareketinin enternasyonal forma büründüğünü bir biçimiyle bize gösterirken buna iradi bir şekil verme ihtiyacını da bir görev olarak açığa çıkarıyor. En son 2 Ekim’de dünyanın her yerinde gerçekleşen eş zamanlı eylemlerle bunun imkân ve olanakları bir kere daha açığa çıktı. Türkiye’de de en az 15 ilde kitlesel bir biçimde gerçekleştirilen eylemlerle de başta İran’da olmak üzere hareketlilik büyüyor ve genişliyor.

İran Direnişi ile 25 Kasım’a

Kadın isyanının tüm dünyada yankılandığı koşullarda 25 Kasım’a yaklaşıyoruz.

25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü bu sene İran direnişinin açığa çıkardığı enternasyonal kadın mücadelesinin izlerini taşıyacak. Aynı şekilde, kurucu bir laiklik inşasına olan gereksinim kendini an an daha da yakıcı bir şekilde hissettirirken, Amini’nin saçlarıyla birlikte laiklik de yaşam mücadelemizin bayrağı olacak.

Zira bugün İran’da, rejimin yıkıntıları arasından kadınların ve halk güçlerinin yeni bir yaşam arayışı ve ufku filizleniyor. Ve laiklik mücadelesi kadınların öncülüğünde süreğen eylemliklerle yaşamsallaşıyor. Ve ülkemiz nesnelliğinden de tanıklık ettiğimiz üzere bu sadece İran’la sınırlı bir yaşamsal talep değil.

Evet, İran’dan tüm dünyaya ayna olan direniş büyümeye devam ediyor ve yol gösteriyor. Kadın hareketi, tarihinden ve bugününden öğrenerek ilerleyişini sürdürürken İranlı kadınların mücadele tarihi önemli bir kılavuz. Direnişin yaygınlığı sloganımıza işaret ediyor; Yaşasın Enternasyonal Kadın Mücadelemiz!