Barınma Hakkı ve Kiracı Örgütlenmesi

Kiracı olup da evden çıkartılma tehdidi ile karşı karşıya olmayan yok gibidir. Her sene kira artırımı dönemi milyonlarca kiracı için evde huzursuzluğun yaşandığı günler demektir. Peki kiracılar hep diken üstünde oturmak zorunda mı?

Sömürü mekanizmalarının emekçiler üzerinde yarattığı ekonomik kriz derinleştikçe yükselen kiralarla birlikte barınma, gittikçe büyüyen bir sorun haline geldi.

Okulların açılma döneminde üniversite öğrencilerinin yurtların yetersizliği ve ev kiralarının yüksekliğine dikkat çeken hareketi, sorun toplumun daha geniş bir kesimini ilgilendirmesine rağmen yayılma eğiliminde olmadı. Kira artışları her ne kadar TÜİK’in açıkladığı TÜFE oranında yapılıyorsa da yaşananlar, gerçeğin hiç de öyle olmadığını gösteriyor. Yapılan araştırmalar Türkiye’de konut kiralarında 2021 yılında ortalama %68,7 oranında artış olduğunu söylüyor. Bu ortalamada Antalya %84,8, İstanbul %84,6 ve Muğla %80 ile en çok artış gösteren iller olarak ilk üç sırayı paylaşıyor. TÜİK’in açıkladığı rakamlar ise bu oranın yanına bile yaklaşamıyor. Kaldı ki TÜİK’in TÜFE’si ile gerçek hayattaki uçurumun karşılığını da adliye koridorlarında görüyoruz. Sulh ve icra hukuk mahkemelerinde görülen kira tespit ve kira tahliye davalarının, toplam dava sayısına oranının bir yılda %10’lardan %20’lere çıktığı ve genel davalar arasında ilk sıralara yükseldiği ifade ediliyor. Ücretlerin aynı oranda artmadığı bir durumda evlerinden tahliye edilme durumu ile karşı karşıya kalan insanlar büyük bir çaresizlik içine hapsoluyor.

Avrupa’da Kiracılar

2021 yılı içinde Avrupa’nın değişik kentlerinde başlayan kira protestoları da esasında konunun yerel olmadığını gösteriyor. Özellikle Almanya ve Hollanda’da binlerce insanın katılımıyla sokağa taşınan tepkiler örgütlü gücün sonuç alıcı bir etki yaratabilmesi için oldukça önemli bir rol oynuyor. Avrupa’nın büyük şehirlerinde kiralık konutların büyük kesiminin şirketlerin ve bankaların elinde olduğunu düşünürsek kiracıların da bu sermayeye karşı örgütlenmesinin kaçınılmaz olduğu gerçeği ile karşı karşıya kaldıklarını görüyoruz. Diğer yandan bu şirketlere karşı yerel yönetimler de kiracıların örgütlenmesi ile beraber belli tavırlar geliştirmek zorunda kalıyor. Barselona belediyesinin yüksek kira isteyen ev sahibine verdiği para cezası ve Berlin belediyesinin 240 binden fazla apartman dairesinin emlak şirketlerinin elinden alınarak kamulaştırılması için yaptığı referandum gibi önemli örnekler yakın zamanda yaşanan gelişmelerdi.

Yeniden Kamulaştırma

Berlin’de gerçekleştirilen referandumdan hareketle, “kamulaştırma” kavramının tekrar hayata giriyor olması oldukça önemli. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından itibaren hayatımızda esen ve artık herkesin kanıksadığı özelleştirme furyasına karşı “unutulmuş” bir hareket olarak kamulaştırmayı yeniden görmek ve bu kavramı yeniden hayata sokarak tartıştırmak barınma sorununun en temel ihtiyacı. Özellikle işçi ve memurların barınma sorunu için büyük bir çözüm olan lojmanların özelleştirme vurgunuyla elden çıkartılması ile beraber çalışanların önemli bir kesimine kira bedelleri büyük bir yük bindirmiş olmuştu. Öğrencilerin özel yurtlara mahkûm kalması da buna benzer bir durum. Artık gittikçe azalan işçi, memur lojmanları ve yetersiz öğrenci yurtları barınma sorununun çözümünü piyasanın vicdansız ellerine bırakıyor.

Adı Konmamış Şirketleşme

Türkiye’de halkın %42’si kiracı iken %58’i ev sahibi. TÜİK verilerine göre Türkiye’de ev sahibi olma oranı son yıllarda düşüşte. 2014 yılında %61,1 olan ev sahipliği oranı 2020 yılında %57,8’e düştü. TÜİK verilerine göre, pandemi yılı olan 2020’de düşük faizli konut kredileriyle birlikte konut satışları bir önceki yıla göre %11,2 artarak 1 milyon 499 bin 316 adetle rekor kırdı. Yine TÜİK verilerine göre, oturulan konuta sahip olanlar 2020’de bir önceki yıla göre 1 puan azalarak %57,8’e geriledi. Konut satışları artarken konut sahibi olanların oranındaki azalma birden fazla ev sahibi olan kişi sayısının gittikçe arttığını göstermekte. Mahkemelerde açılan tahliye veya kira tespit davalarında kiracıların yaptığı bildirimlerden de anlaşılıyor ki pek çok konut daha az elde toplanıyor ve ortaya onlarca dairesi olan gayrimenkul zenginleri çıkıyor. Esasında yaşanan, mevcut yasaların konut meselesini enine boyuna ele almamasından kaynaklı adı konmamış bir şirketleşme durumu. Yani onlarca belki yüzlerce kiracı tek bir ev sahibine kira ödemekte ve onun, mevcut piyasa koşullarına göre çıkarını koruması için sözleşme tanımaz tavırlarına katlanmak zorunda. 

Kiradan Kurtulmak için Köleleş

Barınma sorununun mevcut düzen ve piyasa koşulları altında bir hak olmaktan ziyade konut sahibi olmanın zorunluluğu üzerine tartışılması da çalışan kesiminin gelirlerine uzun vadeli el konulmasından başka bir yola açılmamaktadır. Verili sistem konutun para kazanılan bir yatırım aracı olmasından başka bir şey değildir. “Kira öder gibi ev sahibi olmak” hayalinin bankadan, faizsiz iddiasıyla ortaya çıkan kuruluşlardan ya da TOKİ’den geliyor olması sonucu değiştirmemektedir. İş güvencesinin olmadığı, maaşların her geçen gün azaldığı bir ortamda yıllar süren bir borç yükü altına girmek en başta çalışanların hakları için direnme refleksini körelterek düzenin devamını garanti altına almaktan başka bir şey değildir. 

Evde Huzur için Kiracılar Örgütlenmeye

İşte tam da bu yüzden insanca ve yaşanabilir koşullarda barınma hakkının korunması ve geliştirilmesi için kiracıların örgütlenerek toplumsal bir mücadele başlatması kaçınılmazdır. Kiracı örgütlenmesi, ev sahiplerinin oluşturduğu her tür baskıya karşı kiracıların yalnız olmadığını, bu yalnız olmama durumunun hukuk ve ev sahipleri üzerinde bir baskı unsuru oluşturması yaşamsal öneme sahiptir. Yaşadığı yerden çıkarılmaya çalışılan bir insanın bozulan psikolojisi büyük oranda böylesi bir dayanışma ve mücadele ile bertaraf edilebilir.

Diğer yandan, bu tip bir örgütlenme ile kiracılarda oluşacak hak bilincinin ev sahipleri üzerinde de geri adım attırıcı bir etkisi olacaktır. Bu bilincin yaygınlaştırılması yasaların kiracı lehine düzenlenmesi yönünde yapılacak her tür girişimde konunun ele alınış yaygınlığını ve derinliğini de arttıracaktır. 

İşçi ve memur lojmanlarının yaygınlaştırılması, öğrencilere yeterli ve yaşanabilir yurtların yapılması, kiralar üzerinde yasal bir denetim gerçekleştirilmesi, aracı kurumların kiracılar üzerinden gerçekleştirdiği her tür maddi ve manevi sömürünün sonlandırılması gibi konular ancak kiracıların örgütlenerek hakları için mücadele ermesiyle mümkün olabilecek sorunlardır. Evden çıkartılma korkusundan uzak bir yaşam için kiracıların örgütlenmesi kaçınılmazdır.