Ben Giorgia: Halk İçin Değil Zenginler İçin Varım  – Giuliano Granato

El Yazmaları’nın Notu: “Gelişimin Çelişik Doğası: Dünya Nereye” başlıklı dosyamızın beşinci yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz. İtalyan Marksist parti Potere al Popolo’nun eş sözcüsü Giuliano Granato’nun, birçok ülkede benzerlerine rastladığımız aşırı sağcı/ırkçı/faşist/faşizan hareketlerin yükselişlerinin bir örneği olan Giorgia  Meloni’nin (İtalya’nın Kardeşleri Partisi lideri) yükselişi ile ilgili yazdığı yazıyı okuyucularımızın ilgisine sunuyoruz.

Başlangıçta bir söz vardı: “Ben Giorgia, ben bir kadınım, anneyim, Hristiyan’ım.” Fratelli d’Italia (İtalya’nın Kardeşleri)[1] lideri Roma’daki merkez-sağ gösterisindeki sahneden bu sözleri sarf ettiğinde tarih 19 Ekim 2019’du. Birkaç gün içerisinde bu sözler remixlenecek ve milyonlarca ve milyonlarca kez görüntülenmelere erişecekleri başlıca sosyal platformlara yüklenecekti. Ve Giorgia Meloni bir pop fenomenine dönüşecekti.

Bu başarıyla beraber Giorgia Meloni, 2020’de Rizzoli yayınevi tarafından basılan otobiyografik kitabının başlığını “Ben Giorgia” olarak seçti.

Sonra İspanya, Marbella geldi. Haziran 2022’ydi ve Meloni İspanyol aşırı sağcı parti Andalusia for Vox partisinin başkanlık adayı Macerena Olona’nın seçim propaganda toplantısında konuşuyordu. Burada yine haykırıyordu, “LGBT lobisine hayır! İslamcı şiddete hayır! Göçmenlere hayır! Büyük uluslararası finansa hayır! Doğal aileye evet, LGBT lobisine hayır, cinsel kimliğe evet, cinsiyet ideolojisine hayır, yaşam kültürüne evet, ölüm kültürüne hayır, evrensel Hıristiyan değerlerine evet.”

Konuşmasının videosu sosyal medyada dolaşıma girdi. Anaakım medyaya erişti. Bir parodiye dönüştü. Bu sefer eleştiriler çoktu. Meloni gericiydi, hileciydi, reaksiyonerdi. Ama esas gerçek medya ve politik merkezin Frateli d’İtalia lideri tarafından ele geçirilmesi oldu.

Ve ona meydan okuyanlar, Berlusconi hükümetinin eski Gençlik Bakanı (2008-2011) da olan Meloni tarafından seçilen zemine inerek bunu yapıyorlar. Bu da “kimlik siyaseti”dir. İtalyan ve uluslararası sağın güçlü hissettiği, saldırıya geçtiği ve kâr payını tahsil etmek için güçlendiği yer.

Bunu yapmak için kendisini halkın sağduyusunu muhafaza eden olarak lanse ediyor, halkla duygusal bir bağa sahip olmakla övünüyor, burjuva solun aksine kendisini artık yalnızca iyi orta sınıf, aydınlar ve radikal şıkların oylarına sahip biri görüyor.

Marbella konuşmasının ardından Meloni’ye yağan eleştiri, söylemsel ve politik çerçeveye itiraz etmiyor, aksine onu pekiştiriyor. Örneğin Demokrat Parti’nin dış ilişkiler sorumlusu Lia Quartapella’nın sözlerini ele alalım: “Bilindik faşist ve hiçbir zaman bitmeyen bir geçmişe ait sözler.” Marbella konuşmasında Meloni’nin dediği şey buydu. Meloni’ye “faşist” olduğu şeklindeki basitçe saldırı işe yaramaz: Önceki fikirleri pekiştirir, hiçbir şeyi değiştirmez. Nüfusun bir kısmı Meloni’yi tam da faşizme az çok örtük olarak atıfta bulunduğu için seviyor ve bir başka kısmı, muhtemelen bugün Fratelli d’Italia’daki büyük bir çoğunluğu ise faşizm meselesiyle hiç ilgilenmemeye dair fikir birliğine sahip.

Meloni’yi “faşist” olarak göstermek, yalnızca sizi anti-faşist bir güç olarak isteyen anlatıyı güçlendirmeye hizmet eder. Ve burada Demokrat Parti’nin bir “ya.. ya..” olarak ortaya koyduğu bir anlatı “çerçevesinde” bulunuyoruz: ya Meloni’nin faşizmi ya da PD’nin anti-faşizmine kabul töreni.

Rakip tarafından seçilen zeminde kalmak, kaybetme stratejisidir. Bir başka alana geçmek gerekir. Tıpkı Giorgia Meloni’nin, işverenler federasyonu Confindustria’nın günlük gazetesi Il Sole 24 Ore ile 12 Temmuz’da yaptığı röportajın bize gösterdiği gibi. Burada Meloni, partisinin ekonomik programının çoğunu birkaç cümleyle ifade ediyor.

Nereden başlayacağı şimdiden çok net: “Confindustria, üçte ikisi işçilere ve üçte biri işletmelere olmak üzere 16 milyarlık bir vergi kesintisi indirimi önerdi; bu aynı zamanda bizim teklifimiz.” Düşük ücretler, yani İtalya’da çalışan kadın ve erkeklerin çoğunun durumuyla ilgili tartışmada Meloni, bağımsız bir bakış açısı ortaya koyma çabası bile göstermiyor. Büyük girişimcilerin ana programatik noktalarını doğrudan kopyalıyor.

Tekrar ekmek gerekirse bu, Confindustria başkanı Carlo Bonomi ve arkadaşlarını memnun etmek adına işletmeler için hatırı sayılır miktarda para tasarrufu sağlayacak olan bir indirimin tarifidir. Ancak Meloni’nin yasal bir asgari ücretin getirilmesi ve güvencesizliği ortadan kaldırma politikaları hakkında hiçbir sözü yok. Fratelli d’Italia için bu dertler, hiç konuşmadıkları için mevcut değil. Yine de Draghi hükümeti altında, güvencesiz işçiler Cumhuriyet tarihinde tüm zamanların rekoruna ulaştı: Bugün güvencesiz işçi sayısı 3.175.000’den az değil ve bunlar daha önce hiç görülmemiş sayılar.

Ve Giorgia Meloni vergi kesintilerindeki bu indirimi nasıl finanse edecekti? “Covid acil durumunun başlangıcından bu yana açık hesaptan 200 milyar harcadık. Kesintiler için 16 milyarın bulunamayacağına gerçekten inanıyor musunuz?” Yani çözümü daha fazla açık, daha fazla borç. Fratelli d’Italia programında ve Meloni’nin mitinglerinde geliri yeniden dağıtma politikalarına dair hiçbir işaret yok. Onlar için ilaç, enerji, lojistik vb. gibi çok iyi işleyen sektörlerdeki şirketlerin devasa kârları bile kutsal ve dokunulmazdır. Vatandaşların esaslı eşitliğinin önündeki engelleri kaldırmak için en çok ödemesi gerekeni belirleyen ve 1948 Cumhuriyet Anayasası’nda bile öngörülen bu ilke, İtalyan kardeşlerin DNA’sında yoktur.

Ve aslında, birkaç ay önce Milano kongresinde Fratelli d’Italia Senatörü Daniela Santanché, toplum karşıtı sabit vergiye olan ihtiyacı savundu ve Meloni, “büyükanne ve büyükbabaların torunlarına bıraktıkları kaynakların onları desteklemek için vergiden arındırılmasını önerdi.” Sanki İtalya’daki miraslar, 90’lı ve 2000’li yıllarda Berlusconi hükümetleri tarafından halihazırda önemli ölçüde vergiden arındırılmamış gibi.

Meloni “halkın dostu” olsaydı, milyon dolarlık varlıkları miras alanlar için daha az, çok az miras alanlar ya da hiç miras almayanlar için daha fazla endişelenmesi gerekirdi. İtalya, sosyal hareketliliğin engellendiği bir ülkedir. İşçinin oğlunun doktor olma hayali, giderek boş bir hayal olduğu için çekmeceye geri konulmalıdır. Bunun yerine Meloni, gerçek sosyal referanslarının ayrıcalıklarını koruyan bir önlem önerir: zengin azınlık.

Il Sole 24 Ore’ye verdiği aynı röportajda Meloni, yoksullar için sosyal yardıma karşı hamle yapma fırsatını kaçırmıyor (İtalya’da buna reddito di cittadinanza -Temel gelir, ç.n.- deniyor). Biliniyor ki, en yoksulu desteklemek için alınan az sayıdaki tedbirden birine saldırmak hiç eskimeyen bir moda: “Sosyal yardım gibi iflas etmiş bir tedbire, üstelik bir istismar kaynağına milyarlar verilmeye devam ediliyor.”

Fratelli d’Italia böylece bir kez daha, üretim sistemindeki her kötülüğün nedeni olarak sosyal yardımı göstermeye hazır olan İtalyan iş dünyasının bakış açısını benimser. Ancak Meloni & Co.[2] daha da ileri gidiyor: Sürekli olarak sosyal yardım için kullanılan fonları doğrudan işletmelere vermeyi, örneğin “vergi karşıtı profesör” Maurizio Leo tarafından önerildiği gibi “işe alım yapanlara vergi yükünde bir azalma sağlamayı” teklif ediyorlar. Kısacası halkımıza “açlık”; girişimcilere hediyeler.

Öte yandan Fratelli d’Italia’dan, yalnızca 2021’de 20 milyar avroya mal olan ve çoğunlukla güvencesiz, yarı zamanlı ve düşük ücretli 22 farklı işçi alımı teşvikinin şu anki kullanışlılığı hakkında hiçbir şey duymadık. Para girişimcilere gittiğinde hiç sorun yok; işçi sınıfına gittiğinde çığlık atıp bağırıyorlar. İtalyan girişimciliğinin bekçi köpekleri böyle davranıyor.

Fratelli d’Italia, Avrupa genelindeki aşırı sağda olduğu gibi, toplumlarımızdaki zengin ve ayrıcalıklı azınlığın çıkarlarının bir ifadesidir. Sözde “kimlik siyaseti” ile meşgul olmak tam da onların işine geliyor. Projelerinin halk karşıtı karakterini gizlemelerine ve halklarımızın büyük kısmını temsil eden güçler olarak poz vermelerine izin veriyor.

Bazı solcuların şimdiye kadar yaptıklarının tersini yapmalıyız. Bu kesin. Ama salt yakalamaca oynamaktan kaçınarak ve tam tersine, halkın gerçek ihtiyaç ve arzularından cesaretlenen siyasi kampanyalar inşa ederek. Saatte en az 10 €’luk yasal asgari ücretle başlamak sadece maddi ihtiyaç isteği değildir, aynı zamanda kişinin rolünün, değerinin ve haysiyetinin tanınması isteğidir de. Bir umut ölçüsü olmasının yanı sıra: göç etmek zorunda kalmamak (şu anda İtalya, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemden daha yüksek göç rakamlarına sahiptir); sonunda bir kurtuluş geleceği hakkında düşünmek için şimdiyi değiştirebilmek. Bireysel ve toplu olarak.

Dipnotlar:

[1] 2012 yılında İtalya’da kurulan neo-faşist, milliyetçi muhafazakâr ve sağ popülist siyasi parti. (ç.n.)

[2] Meloni ve ortakları. & Co. genellikle şirketler için kullanılır. (ç.n.)