G-20’nin Koridor Hamlesi 

Çatışmalar, uzlaşmalar ve hamlelerle bezeli “ilginç zamanlar”, sıfatının hakkını verecek şekilde hızla devam ediyor. İçinden geçtiğimiz “ilginç zamanlar”ın uzunluğunu küresel ve bölgesel güçlerin çıkarlarının uzlaşmazlığı belirlerken kalınlığını bu güçlerin her geçen gün şiddetini artıran hamleleri tanımlıyor. Son hamle küresel güç adaylarından Hindistan’da gerçekleşen G-20 zirvesinde geldi. 

Biçilmiş Kaftan IMEC  

BRICS’in Johannesburg’taki zirvesinin ardından Yeni Delhi’de toplanan G-20 ülkeleri, küresel hegemonya mücadelesinde belirleyici olacak IMEC projesini ilan ettiler. Kısaltması IMEC olan “Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru” projesi, Hindistan’dan Körfez ülkelerine, oradan Ürdün ve İsrail üzerinden Akdeniz’e inerek Yunanistan’a varan bir koridoru vaat ediyor. Adı ve rotası belirlenmeden önce, Biden ABD Başkanı olduktan sonra böyle bir projenin varlığından söz etmekteydi. Fakat şimdi adıyla sanıyla ortaya atılmasında Çin’e yönelik özel bir sürecin yürütülmesinin payı bulunuyor. 

Ticari ambargolar ve yaptırımlara rağmen Çin’in ekonomik gücüne önemli bir darbe vurulamaması ya da geriletilememesi, askeri alanda olduğu gibi ekonomik alanda da kuşatma stratejisini gerekli kılıyor. Bu bağlamda Çin’in hem ekonomik hem de siyasi anlamda küresel güç olmasını sağlayan ve halihazırda devam eden Tek Kuşak Tek Yol (TKTY) projesine alternatif yaratılması ve böylece bu projesinin akamete uğratılması hayati önem taşıyor. IMEC’in rotasının TKTY’nin Asya’dan Afrika’ya geçen noktası üzerinden yani Orta Doğu’dan geçerek adeta tam ortasından bölmesi de buna işaret ediyor. Dolayısıyla IMEC projesi tam da bu strateji için biçilmiş bir kaftan niteliğini taşıyor.  

Hindistan vs. Çin 

IMEC projesinin diğer bir önemli özelliği ise Hindistan’dan başlamasıyla Yeni Delhi’ye özel inisiyatif tanıması. Küresel güç olma hedefinde olan ve bunun için komşusu Çin’le rekabet edebilir bir güce sahip olması gerektiğinin farkında olan Hindistan için IMEC önemli bir fırsat. Bu koridorun ciddi bir güce kavuşması halinde Çin güç kaybedebilir ve böylece Hindistan hem Asya kıtası çapında büyük güç olabilme hem de küresel zirveye tırmanabilme fırsatını yakalama şansına sahip olabilir. ABD ise Hindistan’a bu fırsatı tanıyarak Çin’e yönelik hamlelerinde Yeni Delhi’nin gücünü kullanmayı ve onu kendi blok zemininde tutmayı planlıyor. 

IMEC’in bir hedefi de Batı bloğunun toplandığı zemini restore etmek. Küresel hegemonya mücadelesinin açtığı çatlaklar, bu bloktaki bazı ülkelerin (Suudiler, Türkiye ve BAE gibi) Rusya ve Çin ile ekonomik ve askeri bağ kurmasına neden olarak zemindeki çatlakların yayılmasına neden oldu. IMEC ile birlikte, özellikle Çin ile ekonomik bağ kuran ülkelerin tekrar Batı zeminine çekilerek çatlakların kapatılması istenmekte. Koridorun Orta Doğu ayağına özel önem atfedilmesi de Suudi Arabistan ve BAE gibi son zamanlarda Çin ile ekonomik ilişkilerini ileri boyutlara taşıyan ülkelerin hedeflendiğine işaret ediyor.  

G-20 zirvesine koridor meselesinin damga vurması kendisini zirvenin deklarasyonunda da gösteriyor. Bir öncekinin aksine G-20 deklarasyonunda Rusya’nın adının geçmemesi ise Çin’in özel olarak hedefe alındığını ortaya koyuyor. Zirvenin Yeni Delhi’de yapılmış olması da Çin’e karşı Hindistan’ın öne çıkartıldığını açıkça işaret ediyor. 

G-20 zirvesinin perde arkasında kalan diğer iki gelişme de oldukça önem taşıyor: Afrika Birliği’nin G-20’ye alınması ve G-20’de başkanlığın Lula’ya geçmesi. Son dönemde başta Afrika ve Latin Amerika olmak üzere “güney”de yaşadığı büyük kayıplara karşı Batı, onlara alan açarak önümüzdeki dönemde zemininde “restorasyona” gitmeye çalışacağı izlenimini edindiriyor. Fakat Çin’in ekonomik gücü ve diplomatik desteği ile Rusya’nın askeri ve siyasi hamleleri bu izlenimin edinilmesinin kolay olmayacağını ortaya koyuyor. 

Pekin “Sakin” 

Daha öncekilerde olduğu gibi kendisine yönelik bu hamlelere karşı Pekin “sakinliğini” koruyor. Koridora yapılan ilk açıklamalarda kendini gösteren bu “sakinlik”,  Çin’in saldırılara nasıl karşı koyacağından çok bu saldırılardan nasıl faydalanabileceğine odaklanmasından kaynaklanıyor. Nitekim IMEC’in alternatifi olduğu TKTY projesi şimdiye kadar büyük yol kat etti. 2049’a kadar tamamlanması planlanan TKTY kapsamında 150’nin üzerinde ülke ile 30’un üzerinde uluslararası örgütle anlaşmalar imzalanmış, üç bine yakın proje finanse edilmiş ve 1 trilyon dolarlık harcama yapılmış durumda.[1]

Proje kapsamında Batının yaptırımlarına direnmeleri için “güney” ülkeleri ile ABD’nin müttefiklerine sunulan ekonomik yardıma ek olarak siyasi ve diplomatik destek sunuluyor olması Çin’in elinin güçlü olmasını sağlıyor. Üstelik IMEC’in ilanından sonra İtalya dışında hiçbir ülkenin TKTY’den uzaklaşmaya dair bir belirti sunmamış olması Pekin’in sakin olmasını sağlıyor. Ve bu “sakinlik” Çin’in IMEC’den faydalanmak için göstereceği çabaya enerji ve güç sunuyor. Önümüzdeki dönemde Pekin bu çabayı göstermekten imtina etmeyecektir.  

Koridorlar Krizi Çözer mi? 

Küresel güçlerin birbirlerine karşı yaptıkları hamlelerin en önemli nedeni ise kapitalizmin yapısal krizi. Var olan krizlerini aşmak bir yana sürekli kriz üreten bir yapısallığa sahip olan kapitalizm, üretim alanından çok dolaşım alanına yönelerek şansını deniyor. Dolaşım alanında sağlanacak hegemonya ve istikrarın, metaların tüketilmesini sağlayarak art-değerin realize olmasını ve böylece krizin ilacı olabileceğinden medet umuluyor. Buna ek olarak bu dolaşım alanının diğer yönlü akışıyla ucuz hammadde sağlaması ve diğer güçlerin bundan mahrum edilerek hegemonya mücadelesinden galip çıkılması da arzulanıyor. Fakat bu arzuların gerçekleşmesinin önünde ciddi engeller bulunuyor.  

Düşen kâr oranlarını artırmak için emek-gücüne hem mutlak hem de göreli artı-değer yönünden yapılan baskı, artı-değerin realize olmamasının en büyük nedeni. Dolayısıyla dolaşım alanında yapılacak “temizlik” ve yaratılacak “refah”, üretimden kaynaklanan esas sorunu ortadan kaldırmak bir yana daha da şiddetlendirecektir. Diğer yandan dolaşımda özellikle hammadde konusunda sağlanacak “istikrar” halihazırda var olan ekolojik talanı daha da artırarak canlı yaşamın sonunu getirmeye daha çok yaklaşacaktır. Son olarak koridorlar, küresel güçlerin barışçıl bir şekilde rekabet edecekleri “ultra-emperyalizm”in oluşması ihtimalini değil, derinleşen çıkar çatışmalarından dolayı zaten var olan bölgesel çatışmaları artıracaktır. Bir tarafta ABD hegemonyasını adım adım gerileterek küresel hegemon olma hedefine hızla ilerleyen Çin ile kendisine yönelik saldırıları varlık-yokluk meselesi olarak görerek savaşan Rusya, diğer tarafta Afrika’da askeri darbeler ve Orta Doğu’da irili ufaklı halkçı eylemlerle kendini gösteren “Batı” karşıtı isyanlar bu çatışmaların büyüyerek devam edeceğini açıkça ortaya koyuyor. Ve bu gelişmeler önümüzdeki günlerde “ilginç zamanlar”ın koridorlar aracılığıyla şiddetleneceğini imliyor. 

Dipnotlar

[1] https://www.gazeteduvar.com.tr/koridor-savaslarindan-koridor-kesismelerine-makale-1637575