Covid 19, Kod 29, Biz Bu Oyunlara Tokuz

Covid-19 salgını sadece halk sağlığına yönelik yarattığı yıkım ile değil toplumsal yaşamda emekçi sınıflar için de derin ve yıkıcı sonuçlar doğuruyor. Tüm krizleri kendi düzenlerini sürdürme ve faturayı emekçilere ödetme parolası ile çözmeye çalışan sermaye güçlerinin politikaları sebebiyle salgının toplumsal ve iktisadi etkileri en çok işçi sınıfı ve emekçi kesimleri etkiliyor. Hastalığa yakalanma ve yaşamını yitirme konusunda da istatistikleri işçi sınıfı ve emekçiler doldurmakta. Salgının büyük istihdam kayıplarına yol açmasına ek olarak gelir adaletsizliğini ve yoksulluğu daha da tetikleyeceği bir sır değil. Salgını bir koz olarak kullanan patronlar ise birçok sektörde angaryayı, fazla mesaileri, az eleman ile çok iş yaptırmayı “aynı gemideyiz” hikâyesi ile çoktan uygulamaya koymuş durumda.

Hükümet ise emek düşmanlığı ve doğa talanı üzerine kurulu “sermaye birikim planlarını” uygulama konusunda diğer kapitalist ülkelere nazaran hoyratça hayata geçirerek onlara parmak ısırtıyor diyebiliriz. Bütün söylemlerini “Çarklar dönmeye devam edecek” üstüne kuran hükümetin salgınla mücadele adı altında emekçilerle mücadeleye giriştiği çok açık. Bu konuda farklı bir istatistik durumu özetliyor: Geçen yıl Covid-19 sürecinde dünya genelinde devletler toplam 7,8 trilyon dolar destek harcaması yaptı. Zengin ülkeler yurttaşlarına gayri safi yurtiçi hasılalarının yüzde 12,7’si kadar nakit harcama ve gelir desteği verirken bu oran, orta gelirli ülkelerde yüzde 3,6, yoksul ülkelerde yüzde 1,6 oldu. Bu oran Türkiye’de ise yüzde 1,1’de kaldı.

Kâğıt üzerinde “pandemi süresince işten atma yasağı” uygulanan ülkemizde, gerçek hayatta bu yasağın uygulanmadığını görebiliyoruz. DİSK-AR tarafından hazırlanan Ocak 2021 raporuna göre iş başında olanların sayısı son bir yılda 1 milyon 833 bin kişi azaldı. Peki bu nasıl oldu?

İşten atma yasağına bazı “istisnalar” getirildi. İş Yasası’nın 25/2 maddesinde sıralanan, belirli süreli iş sözleşmesinin süresinin bitiminde, işyerinin kapatılmasında, işyerinin faaliyetlerinin sona ermesinde, hizmet alımı yoluyla yapılan işlerde işin sona ermesi halinde işveren işçiyi çıkartabilecek. Patronlar sadece evraklar üstünde oynayarak dahi bu koşulları yaratıyor ve işçileri kapının önüne rahatça koyabiliyorlar.

Dönemin ikinci ve en yaygın kullanılan “istisnası” ise yasada bulunan ve Kod 29 olarak tanımlanan “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri” başlıklı, yoruma açık madde. Kod 29 sayesinde 4857 sayılı İş Yasası’nın geçici 10. maddesiyle işverenlere getirilen işten çıkarma yasağı patronlar tarafından adeta bir fırsata dönüştürüldü. Çalıştırmak istemediği işçiyi, ihbar ve kıdem tazminatlarını bile ödemeksizin işten çıkarmaya başlayan patronların bahanesi hep aynı idi: Kod 29.

İşten çıkarma gerekçesi olarak sunulan “namussuzluk, ahlaksızlık, cinsel suçlar, ailenin ve iş arkadaşlarının yüzüne bakamaz hale gelme” maddeleri kadın işçiler için tüm çalışma yaşamı boyunca karşılaştıkları olumsuzluklara ek bir baskı aracı haline geliyor.

Ahlaksız İşçi, Mağdur Mazlum Patron Masalı

İşçi sınıfımızın ahlaki bir düşkünlük içinde olduğuna kani olan ahlak küpü patronlar sınıfımız işçileri 5’er 10’ar Kod 29’dan işten atmaya başladılar. Kod 29’dan atılan işçilerin gerçek sayılarına ulaşmak ise oldukça zor. “Ticari sır” adı altında kamuoyu ile paylaşılmayan bu rakamların çoğaldığını son dönemdeki işçi eylemlerinden, direnişlerinden, davalardan ve işçi dostlarımızdan biliyoruz.

Son dönemde öne çıkan direnişleri ile PTT’de sendikal mücadele veren taşeron işçiler, DİSK Birleşik Metal’de örgütlenen Çorum Ekmekçioğlu işçileri, TOMİS’te örgütlenen Sinbo Fabrikası işçileri, DİSK/Tekstil’de örgütlenen Güven Boya işçileri patronların Kod 29 silahının hedefi oldu.

Covid 19 ile angaryaya ve yoksulluğa ses çıkarmaması beklenen işçiler olası bir itirazlarında işte bu Kod 29 ile tehdit ediliyorlar.

Kod 29 bütün işçiler için korkutucu bir tehdit. Çünkü sadece işsiz kalmıyorsunuz. Tazminat ve işsizlik maaşı da alamıyorsunuz. En kötüsü de başka bir işe başvurulduğu zaman Kod 29 adeta bir damga haline gelip sizi sonsuz bir işsizliğe mahkûm etmeye çalışıyor.

Kod 29 Kadın İşçileri İki Kere Vuruyor

Kod 29’un kadın işçiler üzerinde de ekstra bir baskı aracı olarak kullanıldığı pek çok işçi haberinde karşımıza çıkıyor.

İşten çıkarma gerekçesi olarak sunulan “namussuzluk, ahlaksızlık, cinsel suçlar, ailenin ve iş arkadaşlarının yüzüne bakamaz hale gelme” maddeleri kadın işçiler için tüm çalışma yaşamı boyunca karşılaştıkları olumsuzluklara ek bir baskı aracı haline geliyor. İşten atılma gerekçesinde böyle bir madde ile karşılaşan kadın işçiler eş ve aile karşısında bir de bu durumu izah etmek sıkıntısı ile karşı karşıya kalıyor. Birçok kadın işçi bu damgayı yememek adına sayısız sıkıntıya katlanmak zorunda kalıyor.

19, 29, 39, 49, Bu Oyunlara Tokuz

Covid-19 çalışma koşullarını ağırlaştırma bahanesi yapılırken Kod 29 da işçiyi susturmanın bir aracına dönüşmüş durumda.

Emeğe yönelik bu saldırı araçlarını boşa düşürmek, işçilerin haklarını almak ve genişletmek için; işçilerin söz, yetki ve karar sahibi olduğu örgütlenmeleri yaratıp çoğaltmak en önemli görev olarak gerçekleştirilmeyi bekliyor. İşçilerin iş güvencesi, gelir güvencesi, insanca yaşayacak koşullar etrafında mücadeleye katılması için bu gündemleri emek hareketine dönük fikir ve emek üreten herkesin öncelikli gündemi haline getirmek gerekiyor.