Kadıköy Belediye İşçileri Grevinin Ardından DİSK ve İşçi Hareketi

Bir süredir sürdürülen İstanbul Kadıköy Belediyesi ile belediye işçileri arasındaki TİS süreci Belediye’nin yüzde 7’lik zam teklifinde ısrarı sonucu anlaşmazlık ile bitti ve haklarının peşindeki işçiler adına örgütlü sendika olan DİSK Genel-İş grev kararı aldı. Yaşamlarını her geçen gün daha da çekilmez kılan ve sürekli büyüyen geçim derdinin basıncı altındaki Belediye işçileri coşkulu ve kararlı bir biçimde grevi sahiplendiler. Buraya kadar yaşanan her şey “normal” seyri içinde okuduğumuz zaman güzel gelişmeler…

CHP: Yok Bir Farkı AKP’den

Her şey çok güzel” olacak jargonuyla halkçılık iddiası ile emekçilerden oy toplayan düzen partisi CHP’nin Kadıköy Belediye Başkanı grev başlar başlamaz yaptığı açıklama ile işçilerin taleplerini itibarsızlaştırma girişiminde bulundu.

İşçilerin aslında “çok” maaş aldığını ve yüksek zam tekliflerinin kabul edilmediğini iddia etti. İşçiler AKP iktidarından aşina oldukları bu işçi düşmanı tutumu hemen tanıdılar ve ısrarla gerçekleri anlattılar. Bordrolarını kamuoyu ile paylaşan işçiler gerçeğin öyle olmadığını ispat etse de CHP’nin yerel iktidar alanından nemalanan kimi liberal kalemler işçi ve emek düşmanı açıklamaları ile basında sosyal medyada işçileri şımarıklık, nankörlük, aç gözlülük, AKP için çalışmak gibi ahlak yoksunu iftiralar ile suçlayıp mücadeleyi itibarsızlaştırmak istediler.

Bunu yaparken Kadıköy ilçesinde yaşayanların ağırlıklı kültürel ve politik geri konumlarına seslenmeyi, işçiler ile halkı karşı karşıya getirmeyi de ihmal etmediler. Aman iktidarlarına toz konmasındı. Bu işçi düşmanı pratiği AKP iktidarından iyi biliyoruz. İktidarın alternatifi diye topluma sunulmak istenen CHPciliğin emek, haklar, eşitlik dediğimiz zaman, özellikle sınıfsal konumu itibariyle anında özüne rücu etmesi şaşırtıcı değil. Hepsi sermayenin farklı tonları olarak şekil alan düzen güçlerinin belediyecilik konusunda da anahtar kelimeleri beton, asfalt, ihale, şirketleştirme. Belediye konserlerinde sahne alacak sanatçıların ve panellerde para karşılığı konuşturulacak köşe yazarlarının parti aidiyetleri değişik olacak o kadar. Ton farkı o kadar.

Genel olarak sol muhalefetin de başlangıcında pek de ilgi göstermediği grev işçilerin militan bir tutumla grevi sahiplenmesi, işçiler ile dayanışma içinde olan sosyalist örgütlerin süreci ısrarla takip etmesiyle beraber saatler içinde muhalif gündemde baş köşelere taşındı. CHP’lileri ürkütmeyelimci sol hastalığa rağmen sosyal medyada da işçilerin talepleri sahiplenilmeye ve CHP’nin tutumu eleştirilmeye başlandı. Muhalif görünümlü CHP’li büyükşehir belediyesinin grev kırıcı hamleleri, iktidar ve sermaye güdümlü havuz medyasının CHP’yi eleştirmek adına işçilere mikrofon uzatışı ironik rezaletlerdi.

Arkamızda Şanlı DİSK var!

18 Şubat günü grev alanına düşen bir bilgi işçilerde hayal kırıklığı ve tepkilere sebep oldu. Sendikal hareketimizin tarihinde sıklıkla karşılaştığımız durum bir kez daha yaşanmış ve Genel İş Genel Merkezi ve CHP arasında gece yarısı kapalı kapılar ardında bir anlaşma yapılmış, işçilerin iradesi çiğnenerek yüzde 8’lik bir zam içeren sözleşmeye imza atılmış oldu. Kadıköy Belediyesi’nde örgütlü şube olan Genel İş 1 No’lu yöneticileri ise evvela bu sözleşmeden “Genel Merkez”i sorumlu tutarak, işçilerden, işçilerin talep ve iradelerinden yana taraf olduğunu beyan etmiş ancak ne hikmetse çok geçmeden, Belediye Binası önündeki öfkeli bekleyişlerini sürdüren yüzlerce işçinin iradesinin üzerinden bizzat atlayarak işçilere “evlerinize dönün” diyen taraf olmuş, tercihini genel merkezden yana kullanmıştı..

İşçi hareketimizin ve geleneksel sendikal yapıların somut gerçekliğinden uzak olanlar için bu “satış” bir sürpriz oldu. Öyle ya sınıf mücadelesinin şanlı örgütü DİSK nasıl böyle bir şey yapardı? Ancak sendikal hareketle işçi örgütlenmeleriyle ilişkilenmiş herkes gayet iyi bilir ki gerçekler çok farklıdır.

Üzgünüz Aradığınız DİSK’e Ulaşılamıyor?

Sendikal hareketin alması gereken konumlanma ve işçi hareketimizin geleceği için olmazsa olmaz ilkelerimizi, perspektifleri konuşmadan önce bu yazıda derdimizin DİSK’i hatta DİSK yönetimini topa tutmak olmadığını vurgulamak gerekir.

Mevcut ilişki ağları içinde kurulmuş olan DİSK bir reorganizasyon yaşamadan sadece yönetime gelen ya da gelecek olan isimler üzerinden süreç tartışılamaz. Zaten sorunun asıl tıkandığı nokta da sendikaların nasıl yönetileceği meselesi. Klasik sözdür mevcut ilişkiler ağı ve yönetim mekanizmaları ile en tutarlı demokratları, en yiğit devrimcileri yönetime getirsek de bundan çok ileri sonuçlar alamayız. Sorun işçilerin sendikanın oluşmasında, sürdürülmesinde, mücadelesinde her aşamasında devrede olup olmamasıdır.

Örneğin DİSK Genel İş ile CHP arasında imzalanan TİS işçiler için çok büyük haklar getirmiş olsa idi bile bu tutum bir sınıf sendikasının tutumu olamazdı. Meselemiz mesleği sendikacılık olmuş, üretim süreçlerinden ve işçilerin yaşamından kopmuş profesyonellerin işçiler adına kararlar alıp yönettiği bu hantal yapılar. Bir işçi örgütü olmaktan çıkıp hızla sivil toplum örgütleri haline getirilmek istenen sendikaları olmaları gereken çizgiye getirecek şey de işçinin kendi iradesi olacaktır.

Genel anlamı ile “solumuzun” nasıl olur da DİSK yapmaz şaşkınlık ve sessizliğinin ardında özellikle belediye iş kolunda yatan düzen içi dengeler, kulisler, ufak büfe ihalelerinden, fen işleri taşeron şirketi kurmaya, işe yakınını aldırmadan kitabını satmaya kadar çeşitli çıkar hesapları ile sendikal bürokrasi ve yozlaşma ile kurulan “iyi” ilişkiler bulunmakta. İşçi sınıfı ile ilişki kurmayı sendikacılarla oturup kalkmak olarak algılamak, demokrasi ve emek birliklerinde sendika yöneticilerine pek bir hürmet göstermeler bilinen zaaflar. CHP’ye oy verenleri ürkütmeyelim söylemi ardına saklanan küçük hesaplar, gizli CHPcilikler vs gibi bu ortalama solculuk gerçeğini değiştirmemiz gerekiyor.

CHP’li belediyelerde mevcut sendikaların, Genel Başkan, CHP Genel Merkezi ve milletvekilleri ile yapılan kulislerde meze edilen işçi iradesi ile yapılan kağıt üstü sendikacılık ömrünü doldurmuştur. Sınıfın kendi iradesine dayanan, taban örgütlenmelerine olan açlığı yakıcı boyutlarda.

Sürekli kimi siyasal güç dengeleri üzerinde bir konsensusla yönetilegelen günümüz DİSK’i içindeki mücadeleci odak ve kişileri katmadan söylersek sınıf örgütü olma özelliklerinden uzaklaşarak kurulan yeni emek rejimi ile uyumlu bir sendikaya dönüşme eğiliminde. Hem öncü işçilerin hem de siyasal sendikal grupların bu süreci durdurma çabaları ise ya zayıf kalıyor ya da yönetimlere girip içeriden dengeleyelim gibi taktikler ile genel akışın ortağına dönüşmelerine sebep oluyor.

Sermaye ve iktidarın, emek üzerinde kurmaya çalıştığı mutlak hakimiyetin sol görünümlü versiyonları rejimin restorasyon adayları tarafından emekçilere seçenek olarak sunulmak isteniyor. Ve daha işçi hareketi haline gelememiş örgütlenmeler bu siyasal çepere sıkıştırılıp siyasal olarak ölü hale getiriliyor.

Sermaye, devleti, toplumu dünya çapında değiştirirken toplumun farklı yapılarını da bozuyor ve çözüyor. Zaten hantal olan ya da yeni dönem için hantallaşmış eski yapıları yenilemek zorundayız.

Toplumun farklı örgütlenmeleri içinde olduğu gibi DİSK tarihi boyunca da iç mücadeleler verilmiş, her zaman sınıf sendikacılığı ile sosyal demokrat sendikacılık arasında bir mücadele süre gelmiştir. Ancak bugün geldiğimiz noktada iki eğilim arasındaki nicelik farkı oldukça açılmış durumda. DİSK’in işçi sınıfının sınıf bağımsızlığını koruyacak, sınıf dayanışması ve öz örgütlülüğü merkezine alan hareketli, dinamik, bürokrasiye düşman, hantallıktan uzak ve yeni dönemi kavrayan bir hale dönüştürülmesine ihtiyacımız var.

Belediye İş kolu ve Genel İş

Kadıköy Belediyesi örneğinde karşımıza çıkan Genel İş gerçeğinde oldukça sıkıntılı başka sorunlar da yatmakta. Genel İş son zamanlarda farklı olumsuz pratiklerle adından söz ettiriyor. Ege bölgesinde KHK ile işten çıkarılan emekçilere sahip çıkmayan tutumlar, astronomik ücretler alan genel merkez yöneticileri, işveren olan Belediye Başkanları ile beraber dolaşan yöneticiler, taşeron firma kurmuş sendikacılar ile ilgili haberler sık sık karşımıza çıkıyor.

Uzun yıllardır CHP’li belediyeler üzerinde CHP Genel Merkezi’nin yerel yönetimlerden sorumlu yöneticileri ve etkili Belediye Başkanlarının “adamları” tarafından belirlenen bir sendikal yönetici kuşağı oluşmuş durumda. Oysa Genel İş tarihi boyunca sayısız işçi direnişine, onurlu mücadeleye önderlik etmiş köklü bir örgüt. Belediye işçileri için örgütlerini temizleme çağrısı basit bir ahlaki arınma çağrısı ile sınırlı kalmamalı. Belediye işçileri kendi taban örgütlenmelerini yaratmaksızın, iradesi ile kaderini belirlemeye koyulmaksızın Genel İş’te atıl üye olarak ne haklarını büyütebilecek ne de eldeki haklarını koruyabilecektir.

Daha şimdiden geride kalmış bir grev olarak tarihsel belleğimizde yer alan Kadıköy Belediye Grevi de şu an yaşanan çeşitli direnişler de hep aynı tarihsel dersi ve ödevi önümüze koyuyor: İşçilerin iradesini örgütleme.

Sendikaları doğrudan işçiler, işçi kalarak, işçi sınıfının genel çıkarlarını gözeterek yönetmedikçe hiç bir değişiklik beklememek gerekiyor.

Sınıfın genel çıkarlarını gözeten bir konumlanış, emeğin yeni parçalanmış yapısını kavrayacak bir bakış, ama en önemlisi derin bir sabrı kucaklayacak bir varoluş hayallerde yaşayan DİSK’i gerçek bir DİSK’i kuracak. Boğaziçi direnişi ile Kadıköy Belediye işçilerinin grevi arasında nasıl bir bağlantı var demeyin, bal gibi var. Boğaziçi direnişi bir bütün olarak tüm statükocu güçleri ve siyasal elitleri karşısına aldı, bağımsız halkçı bir hatta konumlandı. Kadıköy belediye işçileri de benzer bir tutum takındı ve AKP/MHP’nin sınıf düşmanı politikalarına karşı olduğu kadar bir başka siyasal odağı (CHP, uzlaşmacı DİSK) da karşısına aldı ve statükocu güçlerle karşı karşıya geldi.

Bugün işçilerin olası ihanetler karşısında bu tip dik duruşlarını desteklemek ve kendi karar alma süreçlerini, örgütlenme hamlelerinin önünü açmak gerekiyor. İşçi komite, kurul vs gibi taban örgütlenmeleri halihazırda sendikaların bulunduğu alanlarda denetim, sendikanın bulunmadığı alanlarda ise kurucu bir rol oynaması için cesaretlendirici ve ön açıcı olmak zorundayız. İşçi denetimi her zaman her türlü çürümenin panzehiridir. İşçi sınıfı devrimciliği konusunda ısrar eden komünistler bu yolu, bu ilkeyi işçilerle beraber savunmaya, anlatmaya ve örgütlemeye devam edecekler. Beraber öğrenecek, beraber dövüşecek beraber kazanacağız!