Erhan Karaesmen: Beethoven Uygarlık Tarihinde Bir Büyük Işıldak Olarak Yerini Almıştır

El Yazmaları’nın Notu: Klasik müzikte devrimci dönüşümlere yol açmış ve çağlar boyunca dinlenen çeşitli eserlere imza atmış büyük besteci Beethoven’ın 250. doğum yılı vesilesiyle hazırladığımız mini dosya kapsamında emekli öğretim üyesi olup Boğaziçi Üniversitesi ve ODTÜ’de yarı zamanlı ders vermeye devam eden, sanat konularında çeşitli dergilerde yazılar yazan Erhan Karaesmen ile yaptığımız röportajı siz değerli okuyucularımızla paylaşıyoruz.

 

Beethoven 250. doğum yılı pandemiye rağmen bütün dünyada çeşitli şekillerde kutlandı. Doğumundan 250 yıl geçmesine rağmen Beethoven’i günümüzde de değerli kılan nedir? 

Evrensel sanat ve kültür tarihinin akışı bilim ve teknoloji alanındaki gelişmelerle paralellik gösterir. Eski Akdeniz uygarlıklarından başlayıp Orta Çağ, Rönesans dönemlerinde ve günümüze kadar gelen zaman diliminde, Yeni ve Yakın Çağlar’da, bunun örneklerine çok rastlanmıştır. Homeros ile Arşimet’in, Sokrates ile Pisagor’un sergilediği üstün deha bağlantıları çok sonraları  Dante ve Galileo’nun kol kola girişleriyle uygarlık akışı çizgisinin devam etmesine yol açmıştı. Descartes ve Paskal’dan sonra, çok sesli müzik olayının,  Monteverdi’den başlayıp Mozart’a kadar uzanan ve eksenine J.S. Bach’ın yerleşmiş bulunduğu olağanüstü serüven; bu oluşumların daha yakınlardaki yansımalarını göstermiştir.

Bach’ın bazılarına göre alabildiğine sade ama derin ruhsal duyumsamalar yaratan müziğinde gizil bir matematiksel gücün yönlendiricilik yaptığını düşünenlere de rastlanmıştır. Beethoven kendisininkinden önceki dönemlerin bilimsel, sanatsal ve kültürel oluşumlarının alabildiğine farkındaydı.

Geçmişten gelen değişimci izleri ve kendi döneminin yenilikçi yaklaşımlarını, Goethe’nin çevresine yaydığı olağanüstü ışıktan da yararlanarak,  kendi yaratıcılık dokusuna yerleştirmiş bir Beethoven kişiliği ortaya çıkıyordu.  Bach’ın yüz yıl boyunca neredeyse unutulacak ve notaları bile bir yerlere savrulmuş gitmiş müziğindeki duyumsatma derinliğini ve füglerindeki matematiksel dayanak gücünü ussal ve duygusal bir kavrayıcılıkla kucaklıyordu. 18. yüzyıl sonları batı ülkeleri yaşamındaki sosyo-kültürel ve politik değişimlerin de duyarlı ve dikkatli bir izleyicisiydi. Hepsi birlikte Beethoven uygarlık tarihinde bir büyük ışıldak olarak yerini almıştır.

Beethoven, senfonik müziğe ilk kez insan sesi katan isim. Senfonik müziğe insan sesinin katılmasının özellikle o dönem için anlamı nedir? Bununla Beethoven’in klasik müzikte bir devrim gerçekleştirdiğini söyleyebilir miyiz? 

Beethoven “ses” denen fiziksel oluşumun kurgulanması ve düzenlenmesinde benzersiz bir anlatım  kudreti sergilemiştir. Müzik sesi  yaylı, vurmalı, üflemeli çalgı aletlerinden ya da insan hançeresinden çıkarak dinleyicinin kulağına gidip oradan da beyine ulaşıp haz yaratan benzersiz bir fiziksel olgudur. Çalgıdan ses çıkarmanın gerektirdiği hüner bu fiziksel oluşumu zenginleştiren bir unsur olarak salt insan sesiyle yapılan müziğin önünde gelirdi. İbadet olayının bir parçası olarak koro biçiminde çıkarılan  müzik sesleri org sesinin gölgesinde kalırdı.

Opera sanatının da henüz yerleşik bir düzene sahip olmadığı dönemlerde insan sesinin tekil ya da koro biçiminde yaygınlık kazanması gecikiyordu. İnsan sesine sahnelerde yer verilmesi girişimini  Monteverdi’nin başlattığı kabul edilir.  Barok Dönemi‘nin gelişmeleri çerçevesinde oratoryo, requiem ve missa türü belli sayıda çalgı ile desteklenmiş koroların müzik yaşamında daha sık yer aldığı bilinirdi.

İnsan sesini orkestra boyutuna varmış çalgı gruplarıyla birlikte kullanma yolunda Vivaldi, Scarlatti, Haendel  ve Haydn’ın sürdürdüğü gelişme çizgisinde Mozart’a kadar varılmıştı.  Beethoven’in insan sesini orkestra sesiyle birleştiren ilk besteci olduğu yargısına 19. yüzyıl müzikolojisinden bu yana yer verildiği bilinegelir. Ancak, bu konunun tartışmaya açık olduğu düşünülegelmiştir. Beethoven’in müzik tarihine ve uygarlık tarihine derin izler bırakmış öylesine güçlü ve değişik özellikleri vardır ki orkestra sesiyle insan sesini bütünleştirmiş ilk kişi oluşunun üstüne fazla gidilmesi gerekli değildir.

Beethoven Fidelio operası için “Evlatlarımın arasında bana en büyük acıyı veren ve en fazla eziyet çektiren o oldu” der. Sizce Fidelio’nun beklenen ilgiyi görmemesinin ve Beethoven’in onu böyle tanımlamasının nedenleri neler olabilir? 

Fidelio Operası, Koca Beethoven’in pırıltılı ve görkemli yaratıcılık serüveninin tartışmalı ve biraz da sızılı bir yapıtı olarak tarihe geçmiştir. Bu olgunun zaman zaman tekrarlanan çeşitli  kaynakları ve nedenleri olduğu bilinir. Beethoven’in taşkın sanatsal yaratıcılığının yanı sıra yaygın bir ilgi ve merak alanına sahip oluşu 1789 Fransız Devrimi’ni  anlamlı bir sosyo-kültürel ve politik değişim olarak benimsemesine yol açmıştı. Konusunu o dönemin olaylarından alan bir opera besteleme denemesine girişmesi de bu ilgi ve soruşturmacı merak özelliklerine sahip oluşundan geliyordu. Ancak, Alman sosyal yaşamında ve sanat-kültür ortamında Fransız Devrimi bağlantılı gelişmeler Beethoven’inki kadar yüksek bir duyarlık ve heyecanla izlenmiyor gibiydi. Fidelio olayının talihsizliklerinden birinin bu durumla bağlantılı olduğu düşünülegelmiştir.

Öte yandan  Viyana entelektüel kültür ortamında 18. yüzyılın son dönemi ve 19. yüzyıllar için çok yetenekli bir genç bestecinin gelişmesi memnuniyetle izleniyor olsa da bir operacılık denemesine girişmesi yadırganmış gibiydi.  Sanat ve müzik meraklısı sosyal ortamlarda Mozart’ın o paha biçilmez “Sihirli Flüt” ve “Don Juan”ından hemen sonra bir büyük opera olayı yaşanabileceğine olan inancın azalması da söz konusuydu. Fidelio’nun 1791’deki ilk bestelenme girişiminden 1805’teki ilk sahnelenişine kadar geçen yıllarda  ve  Beethoven’in kendi olağanüstü yaratıcılığının ilk dönemi olarak bilinen yıllarda sanatsever çevre bir opera yapıtı beklemiyordu. Arka arkaya oda müziği yapıtları, tekil piyano için parçalar ve üçüncüsü ünlü “Eroica” olmak üzere ilk üç senfonisinin ortaya döküldüğü zamanlar yaşanıyordu. İnsan sesi düzenlemesi örneği olarak Beethoven’in bazı küçük şarkıları, opus sıra numarasına girmeyecek, yan çalışmalar olarak yürüttüğü biliniyordu. Ama bunlardan bir bütün opera çıkartılması şaşırtıcı olacaktı ve zaten öyle olmuştur.

Doğumunun 250. yıl etkinlikleri Covid-19 nedeniyle epey budanmış da olsa doğum kenti Bonn’un Opera Salonu’nda Fidelio’nun yenilikçi bazı değişiklikleri de kapsayan bir yeni sahnelemesi gerçekleşti. Fidelio’nun ana temalarını oluşturan düşünce özgürlüğü ve onun yaygınlaşması için çaba gösterme gayretlerinin bu yeni düzenlemede kuvvetle altı çizilen konular olduğu anlaşılmaktadır. Baskı rejimlerine karşı çıkma davranışının alkışlanması ve yüceltilmesine tanıklık edilmektedir. Bu uyarlamanın Türkiye’mizin siyasi tutuklularına adanmış olduğu bilgisi de anlamlı bir tavır sergilemesi olarak ayrıca takdirle karşılanmalıdır. Umulur ki bu son denemenin de katkısı ile Fidelio yeniden ve daha sık izlenen ve ders alınacak bir opera kimliği kazanacaktır.

Beethoven’in ünlü eserlerinden biri, önce Napolyon Bonapart’a ithaf edip sonrasında “kızgınlıkla” ona olan ithafını sildiği Eroica. Eroica’nın Beethoven için önemi nedir? 

Özgürlük, barış, adalet ve eğitim gibi evrensel değerlerin  Fransa dışında da  yaygınlaşması için mücadele ediyor görünen Napolyon’un sonradan kendini imparator  olarak ilan etmesi büyük dahi ve devrimci Beethoven’i kızdırmaz da kimi kızdırabilirdi ki…

Öte yandan Eroica’nın Beethoven’in yaklaşık otuz yaşlarından itibaren yoğunluk kazanan gelişme çizgisinde anlamlı bir başka yeri vardır. 2. Senfonisi’nde,  önceki yıllarında ve yapıtlarında kaçınılmaz biçimde kendini gösteren Mozart etkisinden sıyrılmaya başlamışlık gözleniyordu. Ancak, senfonik müzik alanındaki “Beethoven Egemenliği”  damgası Eroica ile vurulmuştur.  Uluslararası itibara sahip BBC Müzik Dergisinin dünyanın önde gelen orkestra şefleriyle temas kurarak geliştirdiği bir soruşturmada Eroica hala orkestra yöneticilerinin konser programlarına koymayı en fazla arzuladığı senfoni olarak ortaya çıkmıştı. Benim de bu ilginç müziksel bilgi kurgusunu irdeleyen bir yazım Andante Dergisinde bulunmaktadır.

Beethoven’in bütün dünya tarafından tanınan en önemli eserinin 9. Senfonisi olduğunu söyleyebiliriz. 9. Senfoniyi “bilinir kılan” ve bütün insanlar tarafından kabullenilmesini sağlayan şey sizce nedir? 

Beethoven’in  Korolu 9. Senfoni’si çekişmelere neden olmuştur hep. Senfoni’nin  korolu final bölümü hata mıydı yoksa bir deha vurgusu muydu? Pek çok müzikoloğa göre final bölümü ilk üç bölümünün  duygusal ve senfonik yapısından ayrıştırılamazdı; ayrıştırmak hataydı. Nitekim bu çok özel final teması insanlığın genel sorunlarına, acılar  ve çıkmazlarına Schiller’in de  şiiriyle son verme/verebilme isteği  şeklinde  “Neşeye Övgü”ye ile yaşama sevincine dönüşmüştür.  Avrupa Birliği Marşı olarak günümüzde saygın bir yer de kazanmıştır.

9. Senfoni’nin ilk üç bölümü, o benzersiz korolu final bölümünün hazırlayıcılığını yaparken kendi içinde özel bir tokluğa ve konuşkanlığa sahipti. Özel tutkulu bazı müziksever meraklılar arasında  9. Senfoni’nin ikinci bölümünün neredeyse tek başına anıtsallık taşıdığı düşüncesi yaygındır (İçinde bulunduğumuz pandemi dolayısıyla aksamalar ve gecikmeler yaşamış olsa da şimdilerde Pan Yayınları tarafından dağıtımı yapılmakta olan “Uçsuz Bucaksız Bir Dünyada Gezinirken” adlı kitabımda 9. Senfoni’nin değişik özellikleri ayrıntılı olarak ele alınmıştır).

Mozart’ın babasına gönderdiği mektupta Beethoven için  yazdığı gibi “dünya hep ondan bahsedecek”.  Bizleri ve gelecek nesilleri de sağlıklı düşüncelere götüren müziği ile Beethoven’e  nice kutlamalar dileyerek…