ROTA: “Mülteciler Kamplarda Unutulduklarını Düşünüyorlar”

El Yazmaları’nın notu: Covid-19 pandemisi, dünyadaki bütün gündemlerin üzerini kapatmış olsa da biliyoruz ki krizler ve sorunlar arka planda sürüyor. Bu noktada, İsviçre’de mültecilerle dayanışma amaçlı kurulan ROTA örgütlenmesinden Sevtap Akbuga ve Meral Çınar ile, Korona günlerinde İsviçre’deki iltica kamplarının durumu üzerine röportaj gerçekleştirdik. İlginize sunuyoruz.

Merhaba. Öncelikle ROTA’yı tanıyabilir miyiz? Kimlerden oluşuyor, neden kuruldu ve neden ROTA?

Sevtap: Merhaba. ROTA, siyasi, ekonomik veya diğer sebeplerden dolayı İsviçre’ye göç etmek zorunda kalan göçmenlerden oluşuyor.

İsviçre’de göçmenler ciddi derecede ayırımcılığa, ırkçılığa uğruyorlar ve bunun karşısında haklarını savunabilecekleri örgütlü bir gücün ihtiyacı doğuyor. Bu anlamda ROTA, göçmenlerin öz örgütlenmesinin eksikliğinden yola çıkarak kuruldu.

Sistemin, entegrasyon adı altında dayattığı ve çizdiği yolların dışında göçmenlerin kendi rotasını çizebileceği bir yapılanma amaçladığımız için de ismimiz ROTA.

Meral: Aslında İsviçre’de göçmenlerle dayanışma adına, dil kursları, entegrasyon süreci sosyal etkinlikler organize eden bir çok dayanışma ağı ve dernek var. Fakat tüm dünyada, Koronavirüs salgını yaşanmadan önce, Yunanistan sınırında da giderek açığa çıkan bir “göçmen krizi” yaşanıyordu. Savaşlar, siyasi nedenler, ekonomik sebepler ve daha bir çoğu nedeniyle dünya genelinde yoğun bir göç hareketi oluşmuş durumda.

İşte bu göç hareketinin kendisi sığınılan veya varılan ülkelerde de devam ediyor. Göçmenlik ve özellikle mültecilik olgusu, bulunduğumuz ülkede bir çok sorunun artarak devam ettiği gerçeğini karşımıza çıkarmış durumda. İsviçre’de göçmen bir işçi olarak, evlilik yapmış göçmen bir kadın olarak, iltica kamplarında sığınmacı konumunda mülteciler olarak; bizi bir araya getiren binlerce sorunu bir entegrasyon sorunu olmanın ötesine taşıyabilen, diğer dayanışma örgütlerinden farklı olarak kendi öz örgütlenmemizi inşa etmek istedik.

Son günlerde Covid-19 pandemisi bütün gündemi kaplıyor ama tam da öncesinde bir “mülteci krizi” yaşanıyordu. Şu an gündem değişse de orada yaşanan insanlık dışı politikalar devam ediyor. Siz de bu süreçte, İsviçre merkezli bazı göçmen kamplarında örgütlenme çalışmaları yapıyorsunuz. Son olarak Korona günlerinde, İsviçre devletinin göçmenlere yönelik politikalarını açıkça gösteren bir çalışma yaptınız ve bunun raporunu yayımladınız. Burada öne çıkan sorunlar neler?

Sevtap: Bizler ROTA olarak bu süreçte, iltica kamplarında yaşayan mülteci arkadaşlarımızın yaşadıkları sorunları gündemleştirip onlarla dayanışma içerisinde olmayı hedefledik. Yaptığımız çalışma sonucunda da devletin iltica kamplarında ki mültecileri kendi kaderlerine terk ettiğini ve alınan önlemlerin de aslında mülteciler için değil orada çalışan görevliler için olduğunu gördük.

Bu kaygılı süreçte insanların yeterli bilgiye, hijyen malzemelerine ulaşamadığı gibi dışarı çıkmamaları için günlük aldıkları 10 Franklık bütçelerinde bile kesinti olduğunu tespit ettik.

Bir kez daha ülkelerin göç politikalarının göç akışını kontrol etmenin dışında herhangi bir sosyal dönüşüm çabası içerisinde olmadığı gerçeği ile yüzleştik.

Her gün ellerinizi yıkamalısınız, temizliğe çok önem vermelisiniz diyenler, sıvı sabun, dezenfektan, temizlik malzemeleri gibi en temel hijyen malzemelerini bile dağıtmıyorlar. Günlük verdikleri çok cüzi rakamlarla insanların tüm bunları karşılamalarını ve bu sürede açlıktan ölmemelerini bekliyorlar.

Meral: En büyük sorun, Sevtap’ın da dediği gibi, bugün sosyal medya araçları aracılığıyla her dakika karşımıza çıkan Korona’dan korunma yöntemlerinin başını çektiği hijyen ve sosyal mesafe mevzusu.

Kamplarda ortalama elli kişi kalıyor. Yüz kişinin üstünde insanın kaldığı kamplar da var. Bazı kamplarda odalarda on beş kişinin kaldığı bile oluyor.

Böyle bir ortamda sosyal mesafe kurmak ne kadar mümkün?

Her gün ellerinizi yıkamalısınız, temizliğe çok önem vermelisiniz diyenler, sıvı sabun, dezenfektan, temizlik malzemeleri gibi en temel hijyen malzemelerini bile dağıtmıyorlar. Günlük verdikleri çok cüzi rakamlarla insanların tüm bunları karşılamalarını ve bu sürede açlıktan ölmemelerini bekliyorlar.

Gördüğümüz sonuç şu ki: Mültecilerin çoğu çok kaygılı. Kendilerinin unutulduğunu, gerekli sağlık imkanları yetersiz kalırsa ilk gözden çıkarılacak olanların kendileri olacağını düşünüyorlar.

Çocuklar ve kadınlar içinse durum daha vahim. Çok fazla kadın çocuklarıyla birlikte bu kamplarda yalnız yaşıyor. Onlar hem çocukları hem de kendileri adına daha da kaygılılar.

Tüm insanların, hiçbir önlem alınmayan bu kamplardan çıkarılıp derhal boş olan evlere yerleştirilmesini talep ediyor, önceliğin de yaşlılar ve çocuklarıyla birlikte yaşayan kadınlara ait olması gerektiğini düşünüyoruz.

Biliyoruz ki dünyanın birçok ülkesinde sağlık sistemleri çökme noktasına geldi. Peki, göçmenlerin sağlık sisteminden yararlanma olanakları neler? Var mı böyle imkanları? Bu kamplarda korona için testler yapılıyor mu, göçmenler hastaneye gidip talep edebiliyorlar mı? Sizin bilginiz dahilinde olan pozitif vakalar var mı ve bunlar için neler yapılmış/yapılıyor?

Sevtap: İsviçre’de sağlık hizmeti genel olarak bürokratik işliyor. Sigorta üç segmentten oluşuyor : Genel, yarı özel, tam özel. Bu piramitin en altında da mülteciler bulunuyor. Kampta bulunan bir göçmen hastalandığında önce kamp sorumlusunu ikna etmesi gerekiyor hasta olduğuna. Ya da ev doktoruna bile görünemeden kamp sorumlusunun verdiği ilaçlarla kendi kendini tedavi etmeye çalışıyor.

Bu özel süreçte de herhangi bir test yapılmıyor genel olarak. Risk grubunda değilsen karantina sürecinde semptomlarını takip ediyorsun. Bizim görüştüğümüz bazı kamplarda pozitif vakalar var. Bazı kamplarda bu insanları ayrı yerlerde karantinaya almışlar. Fakat orada kalan diğer insanlara herhangi bir şekilde test yapılmamış. Bazı kamplarda ise sonucu pozitif çıkan bazı aileleri karantinaya bile almamışlar.

Bu insanlar kendi karantinalarını da 10 kişilik odalarda yatıp ortak tuvalet ve mutfak kullandıkları için yaratamıyorlar. Bu koşullar da kamplarda virüsün daha hızlı yayılmasına olanak sağlıyor.

Ama bazı iyi haberler de alıyoruz. Test sonucu pozitif çıkan kişilerin olduğu, istisnai bazı kamplarda herkesi tek kişilik odalara alınıyor; izole ediliyorlar, yemek ve bakım hizmeti alıyorlar.

Yaptığınız görüşmelerde özellikle çocuklu ailelerin yaşadıkları sorunlar öne çıkıyor. Bu noktada iltica kamplarında bulunan çocukların durumu nasıl? Kamp koşulları çocuklar için uygun mu, güvenli ve hijyenik alanlar mevcut var mı ve çocuklara özel tedbirler alınıyor mu?

Sevtap: Kamplarda şartlar genel olarak yetişkinler için bile elverişsiz durumda. Bu durum çocuklar için çok daha ağır travmalar yaratıyor. Kişisel olarak, kamp süreçlerinden kaynaklı psikolojisi bozulan çocuklar tanıyorum.

Çocukların herhangi bir oyun alanları yok, onlara özel bir etkinlik düzenlenmediği gibi bu süreçte de özel olarak ne psikolojileri ne de öz bakımları düşünülüyor.

Meral: Çocuklarla ilgili edindiğimiz bilgiler aracılığıyla, bu süreçten en az etkilenenlerin çocuklar olduğu fikrinin külliyen hata olduğu kanısına vardık. Çünkü, çocuklar en ufak bir hastalık atlattığında artık bunun Korona olduğunu ve ölmekle ilgili büyük endişelere kapıldıkları yönünde ifadeler de bulunuyorlarmış. Yani evde kalan bir çocuğun bile kaygı düzeyi oldukça yüksekken, kamplarda kalan çocuklar için durumu siz düşünün.

Çünkü bu çocuklar, onlara sürece dair hiçbir aktarımın uygun şekilde yapılmadığı, kendilerini eyleyebilecekleri alanların olmadığı ve hastalandıklarında onlarla ilgilenecek hiçbir görevlinin olmadığı bir ortamın içerisinde yaşıyorlar.

Bu ülkede göçmenlere yönelik ırkçılık büyük bir sorun. Bu süreçte bunun yansımasını, göçmenlerin kendi kaderlerine terke edilmelerinde görüyoruz. Böylesi kriz durumlarında gözden ilk çıkarılanlar mülteciler oluyor… Şu an insanlar kamplarda yaşam savaşı verdikleri için, görüştüğümüz kişiler açıkçası bu süreçte uğradıkları ırkçılıkları ikinci plana atıyorlar.

Mülteci karşıtlığının halihazırda yüksek olduğu Avrupa’da, koronavirüs sonrası bu mülteci karşıtı politikalar artıyor. Mülteciler, Korona günlerinde salgına yakalanma riski en fazla olan kesim iken bir yandan da ırkçı, ayrımcı politika ve söylemlere maruz bırakılıyorlar. Görüştüğünüz kişiler buna dair neleri dile getiriyorlar? Siz bununla ilgili neler söylersiniz?

Sevtap: Bu ülkede göçmenlere yönelik ırkçılık büyük bir sorun. Bu süreçte bunun yansımasını, göçmenlerin kendi kaderlerine terk edilmelerinde görüyoruz. Böylesi kriz durumlarında gözden ilk çıkarılanlar mülteciler oluyor… Şu an insanlar kamplarda yaşam savaşı verdikleri için, görüştüğümüz kişiler açıkçası bu süreçte uğradıkları ırkçılıkları ikinci plana atıyorlar.

Meral: Kamplarda kalanlarla yaptığımız röportajlarda böylesi bir soru yöneltmiştik. “Koronavirüs salgını nedeniyle mültecilere yönelik ırkçılığın arttığı yönünde bir endişeniz var mı” diye. Çoğunlukla hayır denildi. Ama ırkçılık yapısı itibariyle öyle sinsi şekilde ilerliyor ki uğrayanlar bile algılamakta güçlük çekiyor. İsviçre’de bu tarz sinsi bir ırkçılık her zaman vardı. Aslında başka birkaç soruda, acil ihtiyaçlarını ve kamplardaki durumlara yönelik sorunları konuştuğumuzda, nasıl da unutulduklarını, hiçbir önlemin alınmadığını, kaygılı olduklarını ve hatta ölüme terk edildiklerini söylüyorlar. Hükümetin ve kısmen İsviçre toplumunun ırkçılığı birkaç yabanıl ve kaba söylem üretmekten çok bunu en acı şekilde hissettiriyor.

Son olarak bütün bunlar karşısında ROTA’nın talepleri nelerdir?

Sevtap: Tabi ROTA sadece burada bulunan ilticacılar için değil tüm göçmenler için kurulmuş bir yapı. Ama bu kriz döneminde iltica kamplarında durumlar çok ağır. Bir an önce temel ihtiyaçların karşılanması gerekiyor.

Bizler;

a) Kamplardaki koşulların iyileştirilmesini ve herkesin kendi ana dilinde sürece dair sağlıklı bir şekilde bilgilendirilmesini,

b) Gerekli hijyen malzemelerinin (sabun, eldiven, maske temizlik malzemeleri) bir an önce temin edilmesini,

c) İnsanların sağlık hizmetlerinden kolayca faydalanmasını,

d) Tek kişilik odalara alınmalarını ve hatta gerektiğinde boş olan evlere yerleştirilmelerini,

e) Bu süreçte gerektiğinde psikolojik yardımın koşullarının oluşturulmasını,

f) Çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve kronik rahatsızlığı olanlar için ayrıca özel önlemler alınmasını talep ediyoruz.

ROTA olarak, göstermiş olduğunuz ilgi ve dayanışma için El Yazmaları’na teşekkür ederiz.