Mollaların Hesapları ve Reisi’nin “Seçilmesi”

Reisi’nin seçilmesinin “dışarısı” kadar “içerisi” için de taşıdığı anlam oldukça büyük. Pandemi öncesindeki son iki yılda halkın isyanıyla sarsılan rejim, halkın sorunlarına çözüm bulmak yerine ekonomik krizin ve pandeminin yükünü halka yüklemeye devam ediyor. Giderek büyüyen işsizlik, temel gıda maddelerine yapılan zamlar halkın belini bükmeye devam ederken pandemide yetersiz önlem alan İran devleti, suçu ambargo uygulayan ABD’ye yüklemeyi tercih ediyor. Fakat halk, bu “tercihi” tercih etmediğini yıllardır sokaklarda göstermekte.

16 Haziran günü Orta Doğu’nun önemli bölgesel gücü İran’da, devletin resmi isminin “cumhuriyet” kısmının hakkını vermek için cumhurbaşkanlığı seçimi gerçekleştirildi. Önceki seçimlere nazaran “sessizce” gerçekleşen seçimi oyların yüzde 62’sini alan “muhafazakâr” aday İbrahim Reisi kazandı. Reisi’nin kazanması ile resmi ismin “İslam” kısmı da gerçekleşmiş oldu. Seçim ve kazananla birlikte ismin “tamamlanmış” olması, İran’ın önümüzdeki dönemde izleyeceği politikaların büyük oranda ipuçlarını da sunuyor.

Rejimin “Seçimi”

16 Haziran’da gerçekleşen her ne kadar “seçim” olsa da esasında molla rejiminin belirlediği çerçevenin halka zorla dayatılmasından ibaret. Örneğin seçimlere başvuran 592 adaydan 40’ının kadın olmasına rağmen, önceki seçimlerde olduğu gibi, hiçbir kadının adaylığının Anayasayı Koruyucular Konseyi (AKK) tarafından onaylanmaması rejimin erkek lider dayatmasının bir göstergesi.

Bir diğer dayatma ise adayların rejimin kurumlarında uzun yıllardır çalışmış olması ve rejim tarafından güvenilir bulunması. Hatta son seçimin reddedilen adaylarına baktığımızda rejime çalışmış olmakla güvenilir olmanın da yetmediği görülüyor. Eski Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad, eski Meclis Başkanı ve Hamaney’in danışmanı Ali Laricani, Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri’nin adaylık başvuruları reddedildi.[1]Kısacası yapılan seçim İran halkının iradesini yaratmaktan çok rejimin halka dayattığı “makbul” adayların onay alması anlamına geliyor. Fakat bu makbul adayların belirlenmesinde İran halkının gösterdiği mücadelenin etkisini de göz ardı etmemek gerekir. Rejim halk hareketinin güçlü olduğu dönemlerde “reformcu” adaylara da yer vererek halkın mücadelesini sistem içerisinde tutmaya çalışıyor.

Has Adam Reisi

Yüzde 48,8 gibi düşük bir katılım oranına sahip seçimi açık ara kazanan İbrahim Reisi, rejimin ete kemiğe bürünmüş hallerinden biri.[2]Şii din insanı olan Reisi, İran İslam Devrimi’nden beri rejim için çalışmış ve rejim için her türlü “işi” yapmaktan geri durmamış. Hukuk eğitimi almamasına rağmen 20 yaşında savcı olan Reisi, başsavcılık ve hâkimlik görevlerinden sonra yüksek yargı organlarında görev yaptı. 1988 yılında Humeyni’nin görevlendirdiği Ölüm Konseyi’nin dört üyesinden biri olarak sayısı belirsiz devrimci ve muhalifin ölüm kararına imza attı.[3]

Diğer yandan Reisi’nin rahatça seçilmesi için profili düşük adaylara onay verilmesi, Reisi’nin sadece medreselerde dini eğitim almış olması onun rejimin has elemanı olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla Reisi’nin kendisi ve seçilme süreci İran’daki rejimin, az da olsa herhangi bir farklı yapıyı içermeden, kendi gücünü esas alarak önümüzdeki dönemi karşılamayı amaçladığına işaret ediyor. Hâlihazırda hem ülke içinde hem de ülke dışında giderek sıkışan rejimin Reisi ve kendi sınırlı öz gücüyle bu dönemi karşılayabilme olasılığı oldukça tartışmalı.

Dışarıdaki Hesaplar

ABD’nin Irak’ı işgali, ardından Suriye ve Yemen’deki savaşlarla birlikte Orta Doğu’ya yayılan İran, kendi paramiliter gruplarıyla birlikte Afganistan’dan Lübnan’a kadar çeşitli Şii milisleri örgütleyerek bölgedeki gücünü tahkim etti. Böylece bölgedeki gücünü kalıcı hale getiren İran, hem ABD ve müttefiklerinin kendisine yönelik olası saldırıları ülke dışında karşılama hem de kendisine saldıracak ABD’nin müttefiklerine doğrudan saldırabilme imkanına kavuştu.

Son günlerde Suriye ve Irak’taki Şii grupların ABD üslerine saldırmaları da İran’ın bu imkânını kullanmaya niyetli olduğunu gösteriyor. Reisi’nin henüz koltuğa oturmadan ABD’yi bu şekilde “selamlaması” ise bu imkânların sıklıkla ve şiddetli bir şekilde kullanılacağı mesajını da taşıyor. Ayrıca bir saldırının Erbil’de gerçekleşmesi de mesajın sadece ABD’ye değil, aynı zamanda bölgedeki müttefiklerine de gönderildiğini gösteriyor.

İran’ın “saldırganlığının” altında ise Biden’ın yönetime geldiğinden bu yana başlattığı saldırı hamlelerinin önünü alma çabası yatıyor. Biden her ne kadar nükleer anlaşmaya dönüleceğini ima etse de ABD’nin bölgeye eskisinden daha da güçlü döneceğini de belirtmişti. ABD emperyalizminin; kapitalizmin içerisinde olduğu yapısal kriz ve buna bağlı olarak yaşadığı birikim krizi ile birlikte hegemon olma gücünün tahribe uğraması, ABD’nin bölgeye eskisinden daha güçlü dönmesini zorunlu kılıyor. Fakat Çin’in artık güçlü bir küresel rakip olması nedeniyle ABD’nin Çin’e karşı da mücadele etmek zorunda olması, krizler nedeniyle gücü sınırlanmış ABD’yi farklı bir strateji izlemeye itiyor.

Küresel alanda Çin’in önünü almayı gündemin başına koyan ABD, Orta Doğu’ya sınırlı ama etkili bir şekilde müdahale etmeye çalışıyor. Bunun için de müttefiklerinin gücüne ihtiyaç duyan ABD, onları bir araya getirmeye ve aştıkları kimi “çizgilere” geri çekmeye çalışmakta. Netanyahu’nun “devrilmesi”, Suudi veliahtta perde arkasından parmak sallanması, Lübnan’da Hariri’ye alternatif aranması, Türkiye’de Erdoğan’a “yüz verilmemesi” bu çalışmanın ürünleri.

“Düşmanlarının” dağınıklığından da yararlanarak bölgeye yayılan İran ise bu çalışmaların farkında. Bu bağlamda özellikle askeri gücünü tahkim etmeye yönelen İran, ABD’nin en önemli müttefiklerinden Erbil’in havaalanını vurarak ABD’nin çalışmalarına da ket vurmaya çalışıyor. Böylece İran’ın Ruhani dönemindeki gibi “diplomasi”yi değil, “askeri gücü” esas alacağı görülüyor. Askeri gücün “asabiyetini” sağlamada en önemli öğenin Şiilik olması, Reisi’nin neden “seçildiğini” bir diğer göstergesi.

İran kendi gücünü esas almanın yanı sıra ABD’ye farklı yerlerden vurmaya da çalışıyor. Afganistan’da son zamanlarda yüzün üzerinde ilçeyi ele geçiren Taliban’a el altından silah desteği sağlayan İran, hem ABD’nin hem de müttefiklerinin gücünün bir kısmını oraya yönelmesini hedefliyor.

ABD’nin küresel rakibi Çin ile de ilişkileri geliştirmeye yönelen İran, henüz resmi olarak açıklanmasa da, Pekin yönetimiyle 400 milyar dolar değerinde 25 yıllık stratejik işbirliği anlaşması imzaladı.[4]Anlaşmayla Çin’in diplomatik desteğinin yanı sıra ekonomik desteğini de kapan Tahran dışarıdaki giderlerini ve içerideki “rahatsızlıkları” bu destekle kapatmayı hedefliyor.

Halk İsyanına Karşı Cellat

Reisi’nin seçilmesinin “dışarısı” kadar “içerisi” için de taşıdığı anlam oldukça büyük. Pandemi öncesindeki son iki yılda halkın isyanıyla sarsılan rejim, halkın sorunlarına çözüm bulmak yerine ekonomik krizin ve pandeminin yükünü halka yüklemeye devam ediyor. Giderek büyüyen işsizlik, temel gıda maddelerine yapılan zamlar halkın belini bükmeye devam ederken pandemide yetersiz önlem alan İran devleti, suçu ambargo uygulayan ABD’ye yüklemeyi tercih ediyor. Fakat halk, bu “tercihi” tercih etmediğini yıllardır sokaklarda göstermekte.

Diğer yandan rejimin bitmek bilmeyen yolsuzluk skandalları, Güney Azerbaycanlılardan Kürtlere ve Belucilere uyguladıkları asimilasyon ve inkâr politikaları da İran halkının rejime yönelik öfkesini artırıyor. Bu öfkeyi dindirmek için Reisi gibi bir “celladı” halkın karşısına koyan rejim, halkın isyanına karşı şiddetini ve zulmünü arttıracağını şimdiden gösteriyor. Fakat mücadelesiyle çoğu zaman molla rejimine geri adım attıran İran halkının Reisi’ye sonuna kadar sabır göstereceğinin garantisi yok. Ve önümüzdeki süreç, İran halkının yoksulluğa, şiddet ve zulme karşı mücadelesini yükseltmesinin önemli bir olasılık olduğuna işaret ediyor.

 

 

[1]https://www.gazeteduvar.com.tr/iranin-secim-muhendisligi-cumhuriyete-veda-mi-makale-1525352

[2]https://www.dw.com/tr/irandaki-cumhurba%C5%9Fkanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-se%C3%A7imlerini-reisi-kazand%C4%B1/a-57963174

[3]https://gergedan.press/cezaevlerinin-acimasiz-savcisinin-iran-cumhurbaskanligi-koltuguna-yukselisi-ibrahim-reisi-9530/

[4]https://gergedan.press/cin-iran-anlasmasi-9273/