Afrika’nın “Darbesi” 

Tarihi açlık, yoksulluk ve katliamlarla olduğu kadar direniş, mücadele ve devrimlerle de dolu olan Afrika kıtası, yarım yüzyıllık aradan sonra tekrar dünya gündeminin zirvelerine yerleşti.  

Kıta 19. yüzyılın ikinci yarısından sonraki yüz yıllık dönemde sömürünün, katliamın ve emperyalist güçlerin paylaşım kavgasının merkezi olmuştu. İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın ardından yükselen anti-emperyalist ulusal kurtuluş mücadeleleriyle kıtada sömürge ülke neredeyse kalmadı.  

Fakat SSCB’nin dağılmasının ardından Afrika tekrardan küresel güçlerin paylaşım savaşının merkezine döndürülmeye çalışılıyor. Yaşanan son gelişmeler ise küresel güçlerin bu çabalarına karşı mücadelelerin kıta çapında yayılmaya başladığına işaret ediyor. 

Batı ve “Zor”  

Kapitalizmin krizinin her geçen gün derinleştiği tarihsel konjonktürde, sahip olduğu zengin ve stratejik hammadde kaynakları ile genişleyen ve gelişen pazarıyla Afrika, küresel güçlerin ağzını sulandırıyor. Küresel güçlerin sermayedarları ise bu pastadan olabildiğince büyük pay alabilmek ve böylece krizi “fırsata” dönüştürüp hem krizden çıkmayı hem de büyümeyi amaçlıyorlar. Bu nedenle askeri, ekonomik ve siyasi güçleri seferber etmiş durumdalar. 

Yaptıklarıyla kıta tarihinin sayfalarını kanla dolduran ABD ve Avrupa ülkeleri ile onların sermayedarları, bildikleri yoldan gitmeye devam ediyorlar. Avrupa ülkeleri eşitsiz ticaret, kültürel dayatma, sermaye ihracı ve ülkeleri borç batağına sürükleme gibi yöntemlerle kıtayı sömürmeye devam ediyorlar. ABD ise bunlara ek olarak silahlı gücünü dayatarak kıtanın zenginliğinin büyük payını kendisine aktarmakta.  

Afrika Komutanlığı (AFRICOM) bünyesinde kıtadaki 54 ülkenin 50’sinde 5 binden fazla asker barındıran ABD, kıtadaki varlığını askeri güce dayanarak korumaya çalışıyor.[1] Bu bağlamda Washington, yüzyılın başında çeşitli darbelere yol vererek aldığı payın ufalmasına hiçbir şekilde müsaade etmeyeceğini sürekli gösteriyor. Çin’in kıtada ekonomik güçle yayılmasına engel olmayan Washington, askeri gücüyle ekonomik alanda oluşan değer pastasından payını “zorla” almakta. Önümüzdeki süreçte de pastadaki payının eksilmemesi için askeri gücü ve işbirlikçileriyle “zorun rolünü” kullanmaya devam edecektir. 

Kıtada ABD’nin izinden giden diğer ülke ise Fransa. Cibuti, Fildişi Sahili, Gabon ve Senegal’de üsleri olan ve kıtada yaklaşık 5 bin askeri bulunan Fransa, sömürgeci geçmişini kullanarak ve “cihatçı örgütleri” bahane ederek varlığını sürdürüyor. ABD’den farklı olarak Fransa, askerî gücünü ekonomi alanındaki gücüyle birleştirmekte. CFA Frangı (Afrika Finans Topluluğu Frangı) aracılığıyla eski sömürgesi olan ülkelerin döviz rezervlerinin yüzde 50’sini Fransa Hazinesi’nde zorla tutan Paris, bu bağımlılığa karşı söz söyleyene sopayı göstermekten çekinmediğini son on yılda gerçekleştirdiği operasyonlarla ortaya koyuyor.  Dolayısıyla Paris de Washington gibi kıtanın pastasından payını almak için zorun rolünü kullanmayı sürdürüyor. 

Pastadan ağzı sulanan bir diğer aktör olan Avrupa Birliği (AB) de Fransa ve ABD’nin açtığı yoldan mütevazi adımlarla ilerliyor. “Terörle mücadele” adı altında Mali ve Nijer’e gönderdiği askerlerin darbelerle uğurlanmasından sonra AB, Gine Körfezi ülkeleri olan Gana, Togo, Benin ve Fildişi Sahili’ne “sivil-askeri misyon” gönderme hazırlığında.[2] Bu ülkelerde “İslami terör tehlikesi” olduğunu ileri süren AB yetkilileri, bu tehlikeye karşı asker ve polisleri “eğitmeyi” amaçlıyor. Özcesi bütün aktörleriyle “Batı”, kıtanın bütün zenginliklerine daha önceden olduğu gibi şimdi de askeri gücüyle el koymayı amaçladığını açıkça ortaya koyuyor. 

Pekin’in Ekonomik Gücü 

Küresel çaptaki hegemonya mücadelesinde ABD’yle arasındaki gerilim her geçen gün artan Çin ise kıtada rakibinden farklı bir yol izlemekte. Altyapı yatırımları, ucuz krediler, doğrudan yatırımlar ve ticaret ile kıtaya yerleşen Pekin, “ekonomik güç” ile kıtadaki nüfuzunu sürekli genişletiyor. 

Kıtaya altyapı desteği sağlamak için Pekin, bir taraftan Mali-Gine ve Sudan-Senegal arasındaki demiryolunu inşa ederken, diğer yandan Gana ve Nijerya’da enerji santrali ve baraj yapıyor. Altyapı yatırımlarıyla Çin’in iki şeyi hedeflediği görülüyor. Birincisi Tek Kuşak Tek Yol Projesi kapsamında meta ihracını Afrika’ya ulaştırarak küresel tedarik zincirinde hegemonik hale gelmek. İkincisi ise altyapı yatırımları aracılığıyla kıtanın altın, petrol, doğalgaz ve diğer kaynaklarını alarak hammadde ihtiyacını karşılamak.  

Çin’in kıtadaki nüfuzunu artıran bir diğer araç ise krediler. Kıta ülkelerinin ihtiyaç duyduğu kredileri yüksek faizle vererek borç batağına sürükleyip kendisine bağımlı kılan Batı’nın aksine Pekin, ucuz kredi ve hibelerle gönülleri “fethediyor”. Sadece 2022 yılında Çin bankaları kıtadaki ülkelere 170 milyar dolarlık kredi ve 40 milyar dolarlık yardım ve hibe verirken, geçtiğimiz günlerde Çin Kalkınma Bankası ile Afrika İthalat-İhracat Bankası arasında Afrikalı KOBİ’lere 400 milyon dolar değerinde kredi verilmesi konusunda Kahire’de anlaşma imzalandı.[3] Çin bu ucuz kredi ve hibelerle hem kendine meşruiyet alanı yaratıyor hem de bu kıta ülkelerinin ekonomisini kendi etki alanına bağlıyor. 

Kıta ülkelerini kendi etki alanına bağlamada Çin’in yaptığı diğer iki hamle ise sermaye ihracı ve ticaret. 2012 yılına kadar kıtaya sermaye ihracında ABD’nin gerisinde olan Çin, bu yıldan sonra öne geçerek liderliğini hâlâ sürdürmekte. Üstelik günümüze kadar gelen bu süreçte ABD’nin sermaye ihracı sürekli azalırken Pekin’in artmakta.  

Ticarette ise Çin’in tartışmasız üstünlüğü bulunuyor. Afrika ile olan ticareti geçtiğimiz yıl 282 milyar dolara[4] ulaşan Çin, açık ara Afrika’nın en büyük ticaret ortağı. ABD’nin Afrika ile olan ticareti ise 71 milyar dolar.[5]

Kıtadaki nüfuzunu arttırmak ve genişletmek için Çin, ekonomik alandaki gücünü oldukça yoğunlaştırmış durumda. Bu güçle Çin, bir yandan kıta ülkelerinin Batı’ya olan ekonomik bağımlılıklarını azaltarak Batı’nın kıtadaki nüfuzunu azaltıyor, bir yandan hegemonik güç olma niteliğini güçlendiriyor, bir yandan kendisini kuşatmak isteyenleri başka bir alanda kuşatarak cevap veriyor, bir diğer yandan da küresel hegemonya mücadelesinde rakiplerinin ekonomik gücüne önemli bir darbe vuruyor. Dolayısıyla Afrika kıtasındaki ekonomik alanda nüfuzu ele geçirmek Çin için yaşamsal. Burada Çin’in en zayıf noktasını ise askeri gücünün sınırlı olması oluşturuyor. O noktada ise Rusya’nın gücü oldukça önemli. 

Rusya Devrede 

Ukrayna’yı işgal ederek küresel hegemonya mücadelesindeki gerilimi üst seviyeye çıkaran Rusya, savaş alanının kendi çevresiyle sınırlı kalmaması için karşı atağa geçmiş durumda. Afrika ise hem SSCB’den kalma nüfuz alanlarını barındırması hem de “Batı”ya güçlü bir darbe vurma olanağı sağlaması açısından karşı atak için oldukça uygun bir alan. 

Çin ölçeğinde bir ekonomik güce sahip olmayan ve askeri gücünün önemli bir kısmını Ukrayna’da kullanan Rusya, Afrika’daki nüfuzunu büyütmek için SSCB’den kalan siyasal, ekonomik ve kültürel alanlara yöneliyor. 

Siyasal alana öncelik veren Rusya, geçtiğimiz aylarda Rusya-Afrika forumunu gerçekleştirerek önemli bir adım attı. Petersburg’da yapılan ve 54 Afrika ülkesinden 49’unun katıldığı forumda “yeni-sömürgecilik” ile birlikte mücadele vurgusu ön plandaydı.[6] Moskova, Sovyetlerin kıtadaki anti-sömürgeci hareketlere verdiği desteğin tarihine yaslanarak dünya çapında siyasal meşruiyetini arttırmanın yanı sıra kıtadaki Batı karşıtı darbeleri teşvik ederek onlara da meşruluk sağlamayı hedefliyor. Darbelerden sonra sokağa dökülen halkın ellerinde Rusya bayraklarının olması ise bu açıdan tesadüf değil. 

Rusya’nın kıtadaki hamlelerinin büyük çoğunluğu ise siyasetin perde arkasında bırakılan askeri alanda gerçekleşiyor. Afrika’nın en büyük silah tedarikçisi olan Rusya, kıtadaki silah pazarının yüzde 35-40’ına sahip.[7] Yine kıtada Rusya ile askeri anlaşma yapmış kırktan fazla ülke bulunuyor. Dolayısıyla Moskova ordulardan örgütlere kadar kıtadaki silahlı güçlerin önemli bir kısmıyla doğrudan bağlantıya sahip. Buna ek olarak Wagner’in varlığı ve operasyonları da Rusya’nın kıtadaki etkinliğini ortaya koyuyor.  

Afrika’da bulunduğu ülkeler ve üye sayısı bilinmemekle birlikte Batı ve Orta Afrika’da etkin olan Wagner, Rusya’nın kıtadaki politikalarının duyduğu askeri güç ihtiyacının önemli bir kısmını karşıladı. Fakat Wagner’in lideri Prigojin’in önce Moskova’ya yürüyüşünden ve ardından “ölmesinden” sonra grubun dağıtılması ihtimalinin yüksek olması ise süren ve sürecek olan askeri güç ihtiyacının karşılanmasında soru işaretleri doğuruyor. Öte yandan bu ihtiyacın yaşamsal önemde olması, Wagner üyelerinin kıtadaki “görünüşlerini” Rus ordusunda devam ettirmelerinin ve grup üyelerinin ordunun koruması altında operasyonlarını ve etkinliklerini sürdürmelerinin mümkün olabileceğini akla getiriyor. Nitekim Mali’deki darbecilerin Wagner’i davet etmesi, Burkina Faso’daki darbenin lideri İbrahim Traoré’nin Rusya’yı güvenilir ortak ilan etmesi[8] Moskova’nın askeri varlığını sürdüreceğine işaret ediyor. 

Rusya, siyasi ve askeri hamlelerin yanı sıra ekonomik alanda da hamlelerini geliştirmeye çabalıyor. Rus doğalgaz şirketlerinin Afrika’ya yatırımı artarken, Moskova yaklaşık on milyon ton (bunların bir kısmı ücretsiz) tahıl göndererek kıtanın en büyük acısı olan açlığı gidermeye çalışıyor.  

Rusya’nın Afrika’daki hamleleri hegemonya mücadelesinde kendisine önemli alan açsa da büyük oranda sınırlılıkları barındırıyor. ABD ve Fransa’nın ciddi askeri gücü bulunduğu kıtada Rusya ciddi kazanımlar elde etse de alan büyüdükçe kontrol ve hegemonya konusunda sınırlarına çarpabilir. Bu noktada Çin’in ekonomik gücü oldukça fayda sağlayabilir. Ki Çin’in askeri güç eksikliği de göz önüne alındığında bu iki ülkenin yapacağı işbirliği hem Batı’nın gerilemesinin sürmesine hem de kıta ülkelerin bir adım ileriye gitmelerine neden olabilir. 

Afrika’nın Dirilişi mi? 

Son iki yılda Mali, Burkina Faso, Gine, Nijer ve şimdi de Gabon’da gerçekleşen “Batı karşıtı” askeri darbeler (başarısız olan Çad, São Tomé ve Príncipe, Gambia’daki darbeler de) Afrika halklarının tekrardan ayağa kalktığına dair umutları yeşertti. Darbecilerin anti-sömürgeci lidere yaptıkları atıflar, yoksulların darbecilere destek için sokaklara dökülmesi halkların açlığa, yoksulluğa ve sömürüye karşı mücadele etmeye hazır olduğuna dair işaretleri güçlendiriyor. 

Diğer yandan darbecilerin ise halka dayanmaktan çok Batı ile ilişkileri olabilidiğince korumaya, Rusya ve Çin’in askeri ve ekonomik desteğini almaya ve ECOWAS’ın askeri müdahalesine karşı birlikte savaşmaya odaklandıkları görülüyor. Bu odaklanma “Batı karşıtı” darbecilerin iktidarda kalmasını ve halkların bir nebze de olsa nefes almalarını sağlayabilir. Fakat kapitalizmin derinleşen krizi ve şiddeti artan küresel hegemonya mücadelesi bu nefesin kısa ömürlü olabileceğine işaret ediyor. ABD ve Batı’ya karşı Rusya ve Çin’e açılacak alanlar, kıta halklarının yaşadığı açlığı, yoksulluğu ve sömürüyü azaltacağını hiçbir şekilde garanti etmiyor. Hatta kapitalizmin krizi ve hegemonya mücadelesi devam edip derinleştikçe Rusya ve Çin’in en az Batı ve ABD kadar sömürü ve şiddet uygulaması hiç de küçük bir ihtimal değil. Fakat bütün bunlara karşın halkların mücadelesinin en ufak kıpırtısının büyük dalgalara yol açabileceği tarihsel bir dönemden geçiliyor. Dolayısıyla Afrika halklarının mücadelesi örgütlü ve belirli bir program etrafında şekillenen bir biçme büründüğü ve dünya çapında desteğe kavuştuğu takdirde bu tarihsel dönemin küresel güçlerin değil halkların yazdığı bir dönem olabilir.  

Dipnotlar

[1] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/abdnin-afrikadaki-ekonomik-ve-askeri-varligi/1175273

[2] https://www.evrensel.net/haber/497857/ab-bati-afrika-icin-yeni-askeri-planlar-yapiyor

[3]https://www.afreximbank.com/afreximbank-and-china-development-bank-sign-us400-million-loan-to-support-africa-smes/

[4]http://www.focac.org/eng/zfzs_1/202306/t20230630_11105868.htm#:~:text=China%20is%20Africa’s%20largest%20trading,billion%20U.S.%20dollars%20in%202022.

[5] https://www.census.gov/foreign-trade/balance/c0013.html#2022

[6] https://moderndiplomacy.eu/2023/07/22/russia-africa-summit-to-focus-on-neocolonialism-and-global-politics/

[7] https://www.gazeteduvar.com.tr/putinin-afrika-calimi-batiya-yanit-mi-sirk-mi-makale-1630545

[8] https://www.reuters.com/world/burkina-faso-interim-leader-hails-russia-strategic-ally-2023-05-05/