“Enflasyon Beklentisi Anketi”  Gerçeği Tam Olarak Yansıtıyor mu?

T.C. Merkez Bankası Mayıs ayı ‘Piyasa Katılımcıları Anketi’ni açıkladı.[1] Doğal olarak ana akım iktisatçılar, yorumcular, Tüketici Fiyat Enflasyonu (TÜFE)  beklentisinde ortaya çıkan ciddi kötüleşmeye odaklandılar.

Zira bir önceki ankette bu yılın sonunda enflasyonun yüzde 46.44 olması beklenirken, bu son anket ile bu daha da yukarı çekildi ve yüzde 57.92’ye yükseltildi.

Benzer bir biçimde 12 ay sonraki enflasyon beklentisi yüzde 33.28’e ve 24 ay sonraki enflasyon beklentisi de yüzde 19.54’e yükseltildi. Ayrıca dolar/TL beklentisi 17,57’ye çıkarken, 2022 ekonomik büyüme beklentisi yüzde 3,3’te kaldı.

Kısaca, Piyasa Katılımcıları da enflasyonun ve kurun daha da yükselerek süreceğine inanıyorlar. Bu da yüksek enflasyon ve yüksek kur altında ezilmekte olan düşük ya da dar gelirlilerin, emekçilerin, hatta orta gelir grubunda olanların yoksullaşmasının ve yaşam standartlarındaki düşüşün devam edeceği anlamına geliyor.

Kim Bu Piyasa Katılımcıları?

Peki, bu beklenti gerçeği tam olarak yansıtıyor mu? Kim bu Piyasa Katılımcıları ve Merkez Bankası neden onlarla böyle bir anket yaparak enflasyonla mücadelesinde uygulayacağı para politikasına yön vermeye çalışıyor?

Merkez Bankası’nın sözü edilen bu anket çalışmasına göre, bu Piyasa Katılımcıları toplam 48 kuruluştan ibaret. Bunların 8’i(1’i işveren kuruluşu ve 7’si holding), 37’si finansal sektör  (27 banka ve 10 banka dışı finans) ve 3’ü profesyonellerden oluşuyor.

Hatırlanacağı üzere, bu kuruluşların hemen hepsi bu yılın ilk çeyreğinde süper kârlar açıkladılar. Öyle ki örneğin bankalar geçen yılın ilk çeyreğinde 16,4 milyar TL olan net kârlarını bu yıl aynı dönemde yüzde 285’lik bir artışla 63,2 milyar TL’ye yükselttiler.[2]

Kısaca, Merkez Bankası, yüksek enflasyonda kârlarını artırmış olan büyük sermaye gruplarının/holdinglerin ve bankaların, aylık ücretleri onlarca asgari ücretlinin aldığı ücret toplamından fazla olan piyasa uzmanı profesyonellerin enflasyonla ilgili olarak beklentilerini elde etmek için bu anketi düzenliyor ve uygulanacak olan para politikası araçlarını belirlerken de bu beklentileri dikkate alıyor. Ancak, bütünüyle sermaye kesiminden oluşan Piyasa Katılımcılarının bu anket aracılığıyla Merkez Bankası’nı manipüle etme olasılığı oldukça fazla.

Hanelere Neden Sorulmuyor?

Oysa yüksek enflasyondan asıl etkilenenler hane halkları. Yani yüksek enflasyonda diğerleri gibi kâr etmedikleri gibi, çok ciddi zarar eden milyonlar. Bu yüzden de “bu yıl enflasyon ne olur” diye sorulacakların başında sayıları onlarca milyonu bulan hane halklarının, yani enflasyon faturasını en ağır biçimde yüklenmiş olanların gelmesi gerekiyor.

En az bu kadar önemli bir diğer şey, enflasyondaki artışı en iyi biçimde hanelerin (özellikle de dar gelirlilerin) tahmin edebileceği. Çünkü bu hanelerin insanları çarşıya pazara her çıktıklarında ya da evlerine doğal gaz, elektrik faturası geldiğinde bunu bizzat yaşıyorlar.

Diğerlerinde olduğu gibi enflasyon bu kesimler için fiyatlardaki istatistiki değişimi gösteren sayılardan ibaret değil. Enflasyon aracılığıyla egemen sınıflar onların ekmeğini, sütünü, sebzesini, geleceğini ellerinden aldığı ve daha da yoksullaştırdığı için yüksek enflasyonu onlar gerçek anlamda yaşıyorlar ve hissediyorlar. Bu yüzden gelecekteki enflasyonu en iyi onlar tahmin edebilirler.

Ayrıca, dünyada bu alanda yapılmış olan birçok çalışma enflasyon arttıkça hane halkı enflasyon beklentisinin de arttığını ortaya koyuyor. Bunun da mantıklı bir açıklaması var. O da bu hanelerin, çok sık kullandıkları tüketim maddelerinin fiyatlarındaki değişimden çok daha fazla etkilendikleri gerçeği. Bu nedenle de hanelerin cari enflasyon algısı hem resmi enflasyondan, hem de Piyasa Katılımcılarının enflasyon beklentilerinden çok daha yüksek oluyor.[3]

Merkez Bankası Sırtını Değil, Yüzünü Halka Dönmeli

Bu yüzden de, eğer “enflasyon, beklentilerden etkileniyorsa ve bu beklentileri doğru yönetmek esas olansa”,  Merkez Bankası’nın, kendi kurum içi araştırmalarının yanı sıra, Piyasa Katılımcılarının beklentilerinden ziyade hane halklarının beklentisini dikkate alması ve buradan hareketle de başta faiz olmak üzere diğer para politikası araçlarını buna göre belirlemesi gerekiyor.

“Her şeyin piyasalara sorulduğu”, Merkez Sağdan Merkez Sola ana akım tüm politikacıların  “piyasaların tedirgin edilmemesi gerektiği” yaklaşımını savunmalarından hareketle piyasaların bir fetişe dönüştürüldüğü ve ekonomide demokrasinin hiç olmadığı bir dönemin yaşandığının farkındayız.

Ayrıca, Merkez Bankaları, “hanelere ait yeterli veri ya da çalışma olmadığı ya da oluşturulamadığı, buna karşılık Piyasa Katılımcılarının bunları sağlayabildiği” gibi gerekçelerle de buna karşı çıkabilirler ama hanelere böyle anketler düzenleyen ülkeler de var.

Kaldı ki böyle bir gerekçe “Nasrettin Hoca’nın karanlıkta çalılıkta kaybettiği anahtarını, aydınlık diye sokak lambasının altında aramasına” benzemez mi?

Buradaki asıl mesele, hem kurum, hem de siyasal iktidar için enflasyonu olduğundan düşük gösterme arzusu ve gayreti. Çünkü en azından asgari ücret belirlemesi ve diğer ücret zamları enflasyon üzerinden yapılıyor. Piyasa katılımcıları genelde halka göre daha düşük enflasyon beklentisi sunduklarından Merkez Bankası onlarla anket düzenlemeyi tercih ediyor.

Bu da Merkez Bankası’nın önümüzdeki olası bir demokratik dönemde, yüzünü piyasalara ya da siyasete değil, emekçi halklara, topluma döndürmesini ve fiyat istikrarının yanı sıra, işsizlik gibi yakıcı sorunlara da çözüm üretmeye odaklanacak şekilde kurgulanmasını gerekli kılıyor.

 

[1] TCMB, Piyasa Katılımcıları Anketi (Mayıs 2022), https://www.tcmb.gov.tr (24 Mayıs 2022).

[2] https://www.dunya.com/kose-yazisi/bankaciligin-ilk-ceyrek-karnesi-oldukca-iyi (1 Mayıs 2022).

[3] Fiorella De Fiore, Tirupam Goel, Deniz Igan ve Richhild Moessner, Rising household inflation expectations: what are the communication challenges for central banks?, https://www.bis.org (23 May 2022).