Dünya Sermayenin Çöplüğü Değildir!

Brezilya Donanması’nın 62 yıl boyunca nükleer askeri savaş uçağı gemisi olarak kullandıktan sonra hurdaya çıkarttığı Sao Paulo gemisi, içerdiği tonlarca asbest ve radyoaktif madde yüklü ağır metallerle, sökülmek üzere İzmir Aliağa gemi söküm tesislerinde bulunan SÖK Denizcilik tarafından satın alındı. 

Geminin satışından sonra başta Türkiye ve Brezilya’da yaşayan pek çok İSG uzmanı-akademisyen, ekoloji ve emek örgütünden gelen açıklamalarla geminin içinde barındırdığı zehirli atık miktarına dair haberler çıkmaya başladı. Eğer bu gemi Aliağa’da sökülürse başta gemi söküm işçileri olmak üzere, Ege halkının zehirlenmesine ve geri dönüşü olmayan bir ekolojik yıkıma yol açacağı uzmanlarca belgelenmiş oldu. 

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da Patronlar da Halka Yalan Söylüyor!

Temmuz ayında Çevre Bakanlığı’nın 30 Mayıs’ta Sök Denizcilik firmasına “Sakınca yoktur.” raporu verdiği ortaya çıktı. Bir yandan geminin barındırdığı zehirli atık miktarı hakkında aslı olmayan veriler açıklarken bir yandan da geminin en sağlıklı koşullarda söküleceği yalanlarını bir ağızdan söylemeye başladılar. Bakanlık ve SÖK patronlarının ağız birliği aslında bu memlekette yasaların patronlar için yazıldığını bir kez daha açığa çıkartmış oldu. Fakat geminin sökülmesinin yaratacağı tahribatın boyutu Avrupa çapında faaliyet yürüten birçok işçi sağlığı derneği ve ekoloji örgütü tarafından belgelerle açıklandı. Bu belgeler uluslararası kamuoyunda duyulmuş oldu. Bakanlığın, açıkça bir avuç sermayedarın kârı için havamızın, suyumuzun, toprağımızın zehirlenmesine ve canlı yaşamının yok olmasına göz yumduğu açığa çıktı. 

Geminin söküleceği ve hâlihazırda zaten denetlenmeyen, “sağlıklı” olduğu iddia edilen şantiye koşullarını da Şubat ayında, insanca çalışma koşulları için günlerce direnen gemi söküm işçilerinin taleplerinde gördük.  Aliağa tesisleri, dünyada üçüncü, Avrupa’nınsa gemi söküm için şuanki tek adresi. Gemi söküm patronları, yıllık ortalama 200 milyon dolarlık kazanç sağlıyor. Dünyanın dört bir yanından gelen gemileri parçalayan gemi söküm işçileri, işçi ve çevre sağlığı açısından ağır sanayi koşullarında çalışmasına rağmen bu iş kolunda sayılmıyor. Şantiyelerde işçiler Kişisel Koruyucu Donanım verilmeden çalıştırılıyor. Doğrudan asbest ve birçok zehirli atık maddesine maruz kalıyor. Çoğu işçi solunum yolları hastalıklarına veya kansere yakalanıyor. İSİG Meclisi’nin açıkladığı rapora göre 2013 yılından bu güne 27, son bir yılda ise 7 gemi söküm işçisi iş cinayetine kurban edildi. Bu koşullar altında hiçbir ülkenin sökmeyi kabul etmediği Sao Paulo gemisinin tek adresi “elbette” ucuz emek cennetine dönüştürülen, işçi ölümlerinin sıradanlaştığı ve kâr hırsıyla karış karış talan edilen Türkiye olacaktı!

Patronlara Milyon Dolarlar; İşçiye ve Halka, Kanser ve Ölüm 

Fakat Aliağa’da faaliyette olan birçok demir çelik fabrikası, petrokimya tesisleri, rafineri ve gemi söküm tesisinin yarattığı kirlilikten sadece çalışan işçiler değil, bütün Aliağa-Menemen halkı etkileniyor. İzmir’in havasının en kirli olduğu Aliağa’da kronik akciğer hastalıklarının oranı gün geçtikçe yükseliyor.  Gidenler bilir daha metro istasyonunda indiğinizde boğazınız yanmaya başlar. Tüpraş ve söküm tesislerine doğru giden yolda nefesiniz kesilir.

Aliağa’da bulunan ağır sanayi, gemi söküm tesisleri, kömürlü termik santrallerin sonucunda Aliağa’nın sadece havası değil, toprağı ve suyu da kirlenmiş durumda. Yapılan bilimsel çalışmalarla Aliağa’daki kanser oranının Türkiye ortalamasının üzerinde olduğu belgelenmiş oldu. Aynı çalışmada hava kirliliğinin yüksek olduğu mahallelerde yaşayan 6-8 yaş arası çocukların bilişsel gelişiminin geride kaldığı açığa çıkmış oldu. Tesislerden doğrudan etkilenen Horozgediği Köyü’nde yaşayan her 10 kişiden 8’i akciğer kanserine yakalanmış durumda. 

Gelelim asıl soruya. Kuralsızlığın kural haline geldiği, denetimlerin formaliteden yapıldığı, halkı göz göre göre zehirleyecek olan atıkların denize döküldüğü bu gemi söküm şantiyelerinin patronları gücünü kimden alıyor? Aslında bu sorunun cevabını hepimiz biliyoruz. Bilmekle kalmayıp apaçık görüyoruz hatta! Mafya-çete- devlet ilişkilerinin ortalığa saçıldığı gemi söküm patronlarının, kirli ilişkileri daha önce de farklı biçimlerde kamuoyuna yansımıştı: Gemilerle taşınan uyuşturucular, aynı masada kumar oynayan gemi söküm patronları ve AKP temsilcileri… 

 İSİG Meclisi’nin raporuna göre 2013’ten bu yana Aliağa’da en az 97 işçi hayatını kaybetti ve bunlar sadece basına yansıyanlar. Bu kadar usulsüzlük ve cinayetin yaşandığı bu tesislerin patronlarının kimler tarafından korunduğu artık kendileri tarafından da gizlenemiyor. Nitekim Basel Sözleşmesi, Barselona Sözleşmesi, İzmir Protokolü gibi sözleşmelere aykırı bir biçimde ve Brezilya Mahkemesi’nden geminin yola çıkmaması kararına rağmen kaçak bir biçimde yola çıkartılan Sao Paulo gemisi için yola çıktıktan 4 gün sonra Tehlikeli Madde Envanteri (IHM) isteyen Çevre Bakanlığı’nın bu manidar çıkışı da bunun göstergesidir.

O Gemi Bu Limana Giremeyecek Demiştik!

İzmir halkının ve gemi söküm işçilerinin aylardır bu geminin yaratacağı faciaları dile getirmesine rağmen gemi 5 Ağustos’ta yola çıkıp Aliağa tesislerine doğru yola almaya başladı. “Yaşamak istiyoruz, kanser olmak istemiyoruz, havamızın-suyumuzun kirlenmesini istemiyoruz, işçilerin ve Ege halkının zehirlenmesini istemiyoruz!”  diyen ekoloji ve emek örgütleri, STK’lar ve İzmir halkı olarak bir araya geldik. “Ölüm Gemisini Durduracağız!” sözünü İzmir’in dört bir yanında kolektif bir biçimde örgütledik. Forumlarda buluştuk, eylemler örgütledik.  Ve zehirli Sao Paulo gemisini hep birlikte durdurduk! Yürütmüş olduğumuz mücadele sonucunda Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, geminin karasularımıza giremeyeceğine dair açıklama yapmak zorunda kaldı.

Bu kazanım işçilerin, halkın, doğa-yaşam ve hayvan hakları savunucularının, emek ve meslek örgütlerinin, akademisyenlerin, basın emekçilerinin ortak mücadelesi ile gerçekleşti. Bu kazanım aynı zamanda Brezilya ve Fransa’da mücadele eden ekoloji ve emek örgütlerinin, işçi sendikalarının bizlerle dayanışmasının bir sonucuydu. Sesimizi sadece Türkiye’ye değil bütün dünyaya duyurduk. Bu dayanışma ve birlikteliğin sonucunda o açıklamayı yaptırmayı başardık! 

Şimdi, bakanlık o açıklamayı yapmış olsa da ve Brezilya Çevre ve Şehircilik Bakanlığı gemiye geri dön talimatı vermiş olsa da gemi hızını düşürmüş bir vaziyette Aliağa’ya doğru gelmeye devam ediyor. Elbette bizler de mücadelemize devam ediyoruz. Hiçbir yere gitmedik, buradayız! O gemiyi Aliağa’da söktürmeyeceğiz. Sao Paulo sökülecekse, gerekli bütün teknik ve bilimsel önlemler alındıktan sonra gemiyi kullanan Brezilya tarafından sökülmelidir.

Dünyayı sermayedarların çöplüğüne dönüştürenler, yaşanacak her türlü facianın sorumlusudur.  Gemi söküm tesislerinde işçi sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alınmadığı; işçilerin asbest, radyoaktif ve zehirli maddelere maruz kaldığı artık patronlar tarafından gizlenemiyor. 

Umutsuzluğun bir kara bulut gibi tepemizde gezdirilmek istendiği böylesi bir dönemde birleşince ne kadar güçlü olduğumuzu gördük, gösterdik. Sao Paulo’yu durdurmanın tek başına yetmeyeceğini, mücadelemizi gemi söküm tesislerinde kölece çalışma koşulları son bulana ve tesislerin halk sağlığına, doğaya verdiği zararlar son bulana dek sürdürmemiz gerektiği bilinciyle yaratmış olduğumuz birlikteliğimizi koruma ve ilerletme çabamız devam edecek.