Murat Akbaş: Demokrasi Konferansı önemli bir başlangıç. Kat etmemiz gereken uzun bir yolumuz var ve biz henüz bu yolun başındayız

El Yazmaları’nın Notu: 24 Haziran’da İstanbul’da gerçekleştirilecek olan Demokrasi Konferansı’nın, Sekretaryası ve Esnaf Çalışma Alanı’nda yer alan Murat Akbaş ile yaptığımız röportajı okuyucularımızın ilgisine sunarız

Pandemi ile birlikte daha yakıcı hale gelen ekonomik kriz ve son haftalarda açığa çıkan yolsuzluklar ve ifşaatlarla daha da açığa çıkan ve derinleşen devlet krizi Türkiye siyasal atmosferini çevrelemiş durumda. Ekolojik kriz, kadın cinayetleri ve artan şiddet, gençlerin geleceksizleşmesi… Tüm sorunlarla birlikte düşündüğümüzde bugün bu atmosferde Demokrasi Konferansı’nın anlamı, önemi sizce nedir

Öz itibariyle emperyalizmin krizi süreklilik arz eder ve yapısaldır, bunun dönem dönem derinleşmesi ve bizim gibi yeni sömürge ülkelere yansıması hat safhaya çıkıp bir ekonomik buhrana dönüşmesi kaçınılmaz oluyor. Yenilenen ve bir parti devletine dönüşen, henüz yenilenme sürecini tamamlamayan yeni devlet özellikle 2013’ten başlayarak yavaş yavaş ekonomik, siyasi ve askeri krizin içine düşmeye başladı. İç iktidar mücadelesinin derinleşmesi, emperyalizmin aldığı tavır, bölgesel sorunların antagonizma kazanması, ulusal sorun ve yeni devletin bölge pastasından pay istemi giderek bu krizin derinleşmesini beraberinde getirdi. Yıl yıl derinleşen ekonomik kriz pandemiyle birlikte katmerleşerek sistemi tıkamaya, esas olarak da paramiliter yanının öne çıkmasına neden oldu. Hiç yenilmeyecek gibi bir ruh haline sahip 20 yıllık iktidarın 2019’da yenilgiyi tatması, geçmişten günümüze içinde büyüttüğü geniş iktidar olanaklarıyla görünmez kıldığı ve pastadan pay verdiği iç içe geçmiş resmi-sivil kontrgerillanın palazlanarak sistemin açmazını ve derinleşmesini, İçişleri Bakanlığı eliyle de – Ağar, Çakıcı, Eken – deşifre olan yüzüyle biz buradayız fotoğrafını ortaya çıkardı. Kendi aralarındaki çelişki -ki her zaman bu çelişkinin ortaya çıkması ve büyümesi sistem açısından problem oluşturmaktadır- bürokrasideki yolsuzluğu birçok kuruma el konulmasının deşifrasyonu devletin dayandığı çapulcu sınıfsal yapının -beşli çete, Demirören gibi- ise tüm alanları yağmalaması dışavurumu getirdi. Ülke muhalif siyasal atmosferi bir bütün olarak düzen içi- düzen dışı olarak örgütsüzlükten çevrelenmiş durumda, sistemin her alanda tel tel döküldüğü günümüzde neredeyse %99’un ayakta olduğu ve kendi kendine pratiği örgütlediği bu süreçte, umutsuzluk ve geleceksizlikten bahsediliyorsa, umut olamamak ve önderlik edememekten kaynaklandığının altını çizmek gerekir. Siyasi yapı ve partiler iktidar perspektifiyle mücadele etmediği için hızla tüm yapıların bir araya geleceği çalışmalar hız kazanıyor. Bu ortaklaşmadan bir umut çıkarılmaya çalışılıyor. Politik önderlik olmadan her sınıf ve katmanın ortaklaşması zorlaşır. Murad edilir, emek verilir ama… Kat etmemiz gereken uzun bir yolumuz var ve biz henüz bu yolun başındayız. Yüzlerce yorgun düşmüş benzemezi bir araya getirmeye çalışmış ve bunu kısmen başarmış bir noktadayız, Demokrasi konferansı bir denemedir, konferans deyimi bizi yanıltmamalı, ülkemizde ortak pratik, mücadele kültürü gelişmiş değil (hatta her bir araya geliş bölünmeleri de getirmiş bu çalışma sürecinde bu olmadı.) Bu ciddi bir olumluluk, konferans sonrasına bu birliktelik taşınabilirse, ki taşınmalı, o zaman bir ilk gerçekleşmiş olacak ve bu gerçekleşecek olan ortak mücadele kendi politik önderliğini de içinden çıkaracaktık, yani tersinden bir deneme gerçekleşmiş olacaktır.

Toplumsal kesimler için ve de özelde esnaflar açısından bu konferans neden önemli? Esnafların yaşadığı temel sorunlar neler ve konferansa hangi sorunlar çevresinde ihtiyaç duyuluyor? Çalışma alanlarınızda öne çıkan talepleriniz nelerdir?

Konferansın tüm kesimler için önemi esas olarak bir arada olabilme, ayrı ayrı sorunlarımız olmakla birlikte, ortak sorunlarımızın sistemden kaynaklı hepimizi ortak yaktığı anlayışını tartışabilme ve çözüm üretme iradesini oluşturmaya çalışmasıdır. Esnaflar ise bu kriz sürecinde sınıfsal ve siyasal temel olgularla tanıştı, daha ilerisi sistemle tanıştı. Bu yakıcı sorunlara karşı belki de ilk defa minicikte olsa ortak ve örgütlü tavır alarak “hesabı biz ödemeyeceğiz” diyerek siyasal, sınıfsal tavır aldı. Neredeyse ülke genelinde bir yıl pratik eylemlerin öncüsü oldu. Yaşadığımız en temel sorun siyasal iktidarın ideolojik bakış açısı gereği bize dayattığı tasfiye, iflas ve intiharlardır. Konferansa demokrasi sorunu çerçevesinde ihtiyaç duyuyoruz. Demokrasi yoksa; hak, hukuk, adalet olmuyor. Adalet olmayınca çalışma barışı, ortak bölüşüm, ülke değer ve birikimlerinden eşit yararlanma gerçekleşmiyor.