Güncel Lenin: Birçok Yüzü ve Evrensel Mücadelesi – Aleksey Blyuminov

El Yazmaları’nın notu: Ukraynalı Marksist siyaset bilimci Aleksey Blyuminov 2012 yılında Lenin’in 142. doğum günü için kaleme aldığı bu yazıyı; Lenin’in ölümünün 101. yıl dönümünde onun eserlerini ve tarihe bıraktıklarını değerlendirirken, modern çağda Lenin’in devrimci karakterini ve tüm dünyadaki mücadele pratiklerine olan etkisini de okuyucularla paylaşıyoruz.

Lenin’in birçok yüzü var. Sovyet afişlerindeki Lenin, şapkası ve kurnaz bir bakışıyla yüzünde gülümseme olan bir adamdır. John Reed’in “Dünyayı Sarsan On Gün” ve Herbert Wells’in “Gölgeler İçinde Rusya” eserlerindeki Lenin, kitleleri etkileyen, karizmatik bir lider ve fikre fanatikçe bağlı bir figürdür. Eisenstein’ın filmindeki Lenin, sürekli hareket halinde olan, enerjik, coşkulu bir hatiptir. Eduard Limonov’un “Kutsal Canavarlar” adlı eserindeki Lenin ise, bohem bir marjinal, sürekli parti arkadaşlarıyla çatışan ve çevresindekiler tarafından anlaşılmamış büyük fikirleri yüzünden acı çeken bir yalnızdır.

Bir de anti-Sovyetik fıkralarda, Dmitriy Volkogonov’un kitaplarında ve Komsomolskaya Pravda’nın ifşa edici makalelerinde görülen bir başka Lenin var. Bu Lenin, burjuvaları ve papazları kitlesel olarak öldürme fikrine saplantılı, acımasız, kurnaz ve iki yüzlü bir totaliter fanatiktir. Ayrıca, çarşı-pazar propagandalarının “Alman Genelkurmayı ve Wall Street bankerlerinin parasıyla tarihî Rusya’yı mahveden Yahudi-Bolşevik” Lenin imgesi de vardır.

Lenin’in pek çok yüzü vardır ve herkesin kendi Lenin’i vardır. 22 Nisan’da gerçek Lenin – yani Simbirsk Guberniyası Halk Okulları Müfettişi İlya Ulyanov ve Mariya Aleksandrovna Ulyanova’nın oğlu, Çar III. Aleksandr’a suikast düzenlemeye çalıştığı için idam edilen devrimci Aleksandr Ulyanov’un kardeşi, Bolşevik Partisi’nin kurucularından biri ve dünya çapında bir siyasi figür olan Vladimir İlyiç Ulyanov – doğumunun 142. yılını kutluyor.

Ve ne kadar abartılı görünse de Lenin hâlâ “yaşayan ölülerin en dirisi” olarak dünyadaki protesto hareketlerine ilham vermeye devam ediyor. Yunanlar, Almanlar ve İtalyanlar, kentlerinde kızıl bayraklarla sokaklara dökülüyor; Occupy Wall Street eylemlerinde Enternasyonal şarkısını söylüyorlar. Bu yüzden Avrupalı Marksist Slavoj Žižek’in bu eylemlerde Lenin’den bahsetmesi tesadüf değildir. Tüm bunlar, Büyük Buhran sırasında Amerika’da milyonlarca insanın komünist sloganlarla düzenlediği mitingleri, Rus devrim şarkıları söylediklerini ve Lenin portreleri taşıdıklarını hatırlatıyor.

Bugün, emperyalizm ve neoliberalizmin zafer yürüyüşünü izlerken birçok insanın cesareti kırıldığında ve mevcut düzenin değişebileceğine dair inancını kaybettiğinde, Lenin’in örgütlü direniş deneyimi özellikle güncel hâle geliyor. Tam 110 yıl önce, 1902’de, Lenin “Ne Yapmalı?” adlı çalışmasında, merkezî bir mücadele örgütü olarak gördüğü yeni bir parti konseptini ortaya koymuştu: “Bize devrimcilerden oluşan bir örgüt verin, Rusya’yı alt üst edelim!” demişti. Ve böyle bir parti, türlü köşelerden gelen homurdanmalara rağmen doğdu. Sadece birkaç on yıl içinde Bolşevikler, ebedî bir dev gibi görünen Rus otokrasisini yerle bir etti, eski düzenin güçlerinin başlattığı iç savaşı kazandı ve neredeyse Avrupa’ya devrim ihraç edecek duruma geldi. O zamandan beri “komünizmin hayaleti” Marx’ın çalışmalarından soyut bir kavram olmaktan çıkıp ete kemiğe büründü ve yaklaşık yüz yıl boyunca dünya çapında kapitalist sistemi dizginlemek zorunda bıraktı. Bu süreç, Avrupa’da refah devleti fenomenini doğurdu.

Bir önemli noktaya daha değinmek istiyorum. Bugünlerde moda olan “komünist doktrinin millîleştirilmesi” fikirlerine son derece olumsuz bakıyorum. “Rus komünizmi” üzerine yapılan bu konuşmalar beni deli ediyor. 20. yüzyılda sol fikirlerin gelişimiyle ilgili olumlu ve olumsuz tüm deneyimler, enternasyonal çizgiden saparak şovenleşen bir sosyalizmin var olamayacağını açıkça göstermiştir. “Kızıl proje” ancak uluslararası, evrensel ve küresel olabilir. Ancak bu şekilde gelişebilir ve kazanabilir; ülke ülke mücadele alanını genişletebilir. Sovyet projesi, kapitalist kamp ile “barış içinde bir arada yaşamayı” tercih ederek ideolojik genişlemeyi terk ettiğinde tökezlemeye ve burjuva restorasyonunun bataklığına saplanmaya başladı. Che Guevara ve Alman RAF’ın öncüleri, devrimci yangının enternasyonalleşmesinin önemini ve potansiyelini gayet iyi kavramışlardı. Kendilerini Alman olarak değil, üçüncü dünyanın mücadele eden ülkelerinin metropollerdeki beşinci kolu olarak görmüş ve “düşman topraklarında binlerce Vietnam” yaratmayı hedeflemişlerdi. Ancak Komintern’in misyonundan uzaklaşan Brejnev dönemi Sovyet diplomasisi, bu devrimci ruhu “küçük burjuva maceracılığı” olarak görüp bastırmayı tercih etti.

Bu sürecin dönüm noktası 1968 yılıydı. Moskova ve Washington arasında “büyük bir takas” yapıldı: Batı, “Prag Baharı”nın bastırılmasına göz yumdu; karşılığında Brejnev’in Politbürosu, CIA ajanları ve Fransız muhafazakâr tepkileri tarafından bastırılan “Kızıl Mayıs”tan elini çekti. Oysa Fransa, sosyalist devrimden bir adım uzaktaydı ve Moskova’ya bağlı Fransız Komünist Partisi’nin devrimci süreci desteklememesi, kapitalist dünyada bir gedik açılmasını engelledi.

Bu yüzden bugün “millî ruh” hayranlarına, dünyanın şu anda ulus devletler tarafından değil, çok uluslu şirketler tarafından yönetildiğini hatırlatmak isterim. Bu durumda, onlara karşı etkili bir mücadele yalnızca sınırları ve ulusal üstünlük iddialarını tanımayan küresel ölçekte dayanışma temelinde mümkündür. Sık sık düşünüyorum: Lenin bugünün siyasi olaylarının ortasında olsaydı ne yapardı? Elbette bu, fantastik bir varsayım, ama yine de bence Lenin’in hedefinde ilk olarak, isyan ve protesto estetiğini unutan, kapitalist sistemle bütünleşmiş ve asalak bir sınıfın parçası haline gelmiş modern “komünist partiler” olurdu. Çünkü devrimler için “limitler koyan” bu kişiler, Lenin’in ve diğer devrimcilerin isimlerine sahte yeminler ederek, onların devrimci geleneğine tamamen aykırı bir duruş sergiliyorlar. Devrimci gelenek dışında yapılan her türlü “kızıl proje” ya da komünistlik iddiası, yalnızca anlamsız bir hava çırpıntısıdır.

Yazı özgün dili olan Rusça’dan Türkçe’ye Efecan Özcan tarafından çevrilmiştir.

Özgün metin: https://leninism.su/lenin-now/4081-aktualnyj-lenin.html

Scroll to Top