Teknoloji Dünyasının Önde Gelen İsimleri Trump’ın Yemin Töreninde Ön Sıralarda Yer Alıyor Ancak İstedikleri Bundan Çok Daha Fazlası – Quinn Slobodian

Joe Biden, başkanlığının son konuşmasında Amerika Birleşik Devletleri’ni genellikle yalnızca ulusun düşmanlarını tanımladığı şekilde tanımladı: bir oligarşi. “Çok az sayıda ultra zengin insanın elinde tehlikeli bir güç yoğunlaşması” konusundaki korkuları, haftalarca mega zenginlerin göreve gelen Trump yönetimi üzerindeki etkisinin tartışılmasının ardından geldi. Yeni başkan altında en az 13 milyarderin hükümet görevlerine gelmesi bekleniyor ve beklenen kabinesinin değeri en az 7 milyar dolar olacak, bu kendi ilk döneminin iki katı ve şu anki kabinenin net servetinin şaşırtıcı bir şekilde 60 katı. Trump’ın yakın danışmanı Elon Musk’ı da hesaba katarsak, rakam yarım trilyonun üzerine çıkıyor. Zenginlik ve iktidar Amerika’da uzun zamandır mutlu bir evlilik sürdürüyor. Şimdi ne farklı? Bunu üç terimle özetleyebiliriz: ölçek, sektör ve strateji.

ABD’deki milyarderlerle ilgili bir şey de çoğalmaya devam etmeleridir. 1990’da 60 civarındaydılar. On yıl sonra, 298 tane vardı. Bugün neredeyse 750 tane var, bir çift jumbo jeti dolduracak kadar (bazılarının ekonomi sınıfında seyahat etmeye ikna edilebileceğini varsayarsak). Milyarder statüsü artık sizi herkesin bildiği bir isim yapmaya yetmiyor. “Zengin oldukları için ünlü olacak kadar zengin” olan Scrooge McDuck veya John D Rockefeller statüsüne sahip olanlar daha uygun bir şekilde centibillionaires olarak tanımlanıyor: 100 milyar dolardan fazla servete sahip insanlar.

ABD’deki en büyük 10 milyarderden biri (Warren Buffett) hariç hepsi milenyumun başlangıcından bu yana patlama yaşayan teknoloji sektöründen zengin oldu. Biden konuşmasında, Başkan Dwight D Eisenhower’ın 1961’de “askeri-endüstriyel kompleks” hakkında yaptığı uyarıyı, “teknoloji-endüstriyel kompleks” konusunda alarma geçirmek için değiştirdi. Her ikisi de uzun süredir var olan finans-endüstriyel kompleksten bahsetmedi. Geçtiğimiz birkaç on yılda, Amerikan siyasetindeki döngü sizi diğer yerlere göre daha sık bir yere tükürdü: Wall Street. Ve özel sektör ile yönetici sınıf arasındaki örtüşme, uzun süredir özellikle bir yatırım bankası, Goldman Sachs tarafından domine ediliyordu.

O zamanki Goldman eş başkanı Robert Rubin, Bill Clinton’ın maliye bakanıydı, Goldman CEO’su Henry Paulson aynı rolü George W. Bush için icra etti ve 2008 kurtarma paketini (ve kendisinin finans alanındaki meslektaşlarına verilen dostça vadeleri) denetledi. Hem Steve Mnuchin hem de Gary Cohn da Trump’ın ilk kabinesine Goldman Sachs’tan katıldı. Bir dereceye kadar, bu kalıp hâlâ geçerli. Ticaret ve hazine departmanlarının her ikisinin de yatırım bankacılığı dünyasından milyarderler tarafından yönetilmesi bekleniyor– hatta biri servetini zengin ünlüsü George Soros ile yaptığı biliniyor.

Ancak Washington DC’ye gelen daha dikkat çekici isimler Silikon Vadisi’nden gelenler. Girişimci sermayedar David Sacks gibi teknoloji figürleri – Trump’ın kabinesinde “Yapay Zeka ve Kripto Çarı” olarak seçildi – ve danışma amaçlı “hükümet verimliliği departmanına” başkanlık etmesi planlanan Musk, 2016’da Mark Zuckerberg ve Jeff Bezos gibi kişilerin onu yüksek sesle eleştirdiği dönemde Trump’ı desteklemek için riskli bir bahis oynayan PayPal’ın kurucu ortağı Peter Thiel’in açtığı yolda yürüyor.

Trump, pazartesi günü Amerika Birleşik Devletleri başkanı olarak ikinci kez yemin etmek üzere kürsüye çıktığında, yanında yalnızca eski eleştirmenler değil, aynı zamanda biraz daha şaşırtıcı bir şekilde Biden tarafından yasadışı hale getirilmesi planlanan bir şirketin başkanı olan TikTok CEO’su Shou Zi Chew da bulunacak. Uzun zamandır Beyaz Saray’da baskın bir aktör olan Wall Street, teknoloji devleri arasında artık kendine bir rakip bulmuş gibi görünüyor.

Bu bizi strateji sorusuna getiriyor. Silikon Vadisi ne istiyor? Kolay cevap, iş dünyasının ileri gelenlerinin her zaman istediği şeyi istedikleridir: kendi çıkarlarına hizmet eden düzenlemeler, birleşme ve satın almalara giden yolların açılması, Biden başkanlığı tarafından uygulamaya konulan antitröst çabalarının ve yapay zekâ kısıtlamalarının ezilmesi, emeğe düşen kâr payının azaltılması ve tabii ki daha düşük kurumlar ve şahsi gelir vergileri. Bu yıl sona ermesi beklenen Trump’ın 2017 vergi kesintileri -tek dikkate değer yasa tasarısı- büyük ihtimalle kalıcı hale getirilecek ve ülkenin en zenginlerinin kollarına nakit damar yolu açılacak.

Ayrıca federal sözleşmelerin olağan meyvelerini de toplamak isteyeceklerdir. Thiel destekli Anduril gibi yeni silah üreticileri, mevcut Raytheon, Lockheed Martin ve benzeri silah devlerine meydan okudu. Thiel’in Palantir Teknoloji firması, analitik araçlarını ABD Savunma Bakanlığı’nın yanı sıra ABD’deki ve dünyadaki polis departmanlarına sözleşmeli olarak veriyor. Musk’ın SpaceX’i, on yıldan fazla bir süredir NASA’nın uydu fırlatma sağlayıcısıdır ve kendisi Trump’ın gümrük vergisi tehdidi koçbaşının X.com, Starlink uydu interneti, Tesla elektrikli araçları ve sonunda robo-taksiler ve kamyonlar için daha fazla pazar açmasını çok isterdi.

Şimdiye kadar bu, 20. yüzyılda gördüğümüz ABD’deki şirket ve siyasi iktidarın yakınlığı açısından standart uygulama gibi görünüyor. Ancak kenarlarda daha radikal bir şeyin ipuçları var. Trump ile kürsüyü paylaşacak olan aynı Silikon Vadisi figürleri, uzun zamandır devlete karşı temel bir düşmanlık besliyorlar. İçlerinden girişimci sermayedar Balaji Srinivasan gibileri, yeni özel siyasetler veya “ağ devletleri” yaratmak da dâhil olmak üzere ulus devletten “çıkmak” için ayrıntılı planlar bile ortaya koydular. 2009’da Thiel, dünya haritasını binlerce yeni ulusa bölmeyi hayal ediyordu. “Özgürlüğü artırmak istiyorsak,” “ülke sayısını artırmak istiyoruz.” demişti.

Musk’ın, Teksas’taki “şirket kasabası” fikrini yeniden canlandırarak bazı liberteryenlerin “yumuşak ayrılık” olarak adlandırdığı şeye doğru hareketi – ve birkaç seçkin arkadaşla gezegenden tamamen kaçıp Mars’a gitmekten uzun uzun bahsetmesi – Amerika’nın zengin ve güçlülerinin son kaçamaklarında yeni bir sapkınlık olduğunu gösteriyor. Bu oligarkların bazıları, Birleşik Devletleri’nin mirasına hiç de bağlı görünmüyor. Belki de bağlılıkları, vergi yükünün en hafif olduğu her yerde kendilerini “yerleşik” tutan şirketleri kadar gezici.

Maga’nın ikinci gelişi, aynı zamanda belirli bir toprak parçasına en az bağlı olan ve daha uygun bir ortak ortaya çıktığında kaçmaya en istekli olan bazı insanların iktidara yükselişi olabilir. Huysuz etno-milliyetçi Steve Bannon’ın Musk ve diğerlerine (retorik olarak) savaş açması boşuna değil. Bannon’ın 2016’daki katı sınırlar, Çin’den ayrılma ve Büyük Teknoloji’nin dağılması çağrıları, Silikon Vadisi sağının dilinden çok uzak. İlk dört yıldan Trump’ın diğer zengin insanlarla anlaşmalar yapma konusunda bir geliştirici yeteneğine sahip olduğunu öğrendiler.

Biden, ayrılırken ABD’nin karşı karşıya olduğu tehdidin kan ve toprak faşizminden çok, çıplak hakikâtin toptan yıkıcı kapitalizm olduğunu fark ettiği için takdir edilmelidir. Ne yazık ki ne kendisi ne de partisi iktidarda oldukları yıllarda bununla mücadele etmek için yeterli çaba sarf etmedi.

Efecan Özcan tarafından İngilizce orijinalinden Türkçeye tercüme edildi.

https://www.theguardian.com/commentisfree/2025/jan/18/tech-bros-trump-inauguration-silicon-valley-nation-state

+ posts

bilgi@elyazmalari.com

Scroll to Top