Dünya, ABD Başkanı D. Trump’ın göreve başlamasıyla birlikte çılgın bir dönemin içine girdi. Cehennemin kapıları açıldı dersek abartmış olmayız. Kapılar elbette aniden açılmadı. Uzun zamandır süren hegemonya krizinin zorlaması en nihayetinde zincirleri boşalttı.
İkinci kez ABD’nin başına geçen Trump ilk seferine nazaran daha kararlı ve en önemlisi hem siyaseten hem de etrafında oluşturduğu sermaye ordusu ile daha güçlü. Seçim döneminde ortaya attığı fikir ve vaatler ile tüm dünyaya meydan okurken iktidara geldikten sonra biraz durulacağını zannedenler ilk gün imzaladığı kararnameler ve yaptığı konuşma ile neyle karşı karşıya olduklarını görmüş oldular.
Faşist İttifak
Önceki döneminin seçim sloganı olarak başlayan MAGA (Make America Great Again – Amerika’yı Tekrardan Yücelt) şimdi karşımızda faşist bir hareket olarak bulunuyor. Hareketin fiilen ilk karşımıza çıkışı 2021 yılında, sosyolojik birçok yazıya da konu olmuş Kongre baskınıydı. O gün sosyal medyada dalga konusu olan karakter bugün Trump’ın ardında daha örgütlü bir güç olarak yerini aldı.
MAGA salt tabanda karşılığı olan bir hareket değil. Sınırların ötesinde Trump önderliğinde adeta faşist bir ittifakın dirhem dirhem kuruluşuna tanıklık ediyoruz. Bir yanda elinde motorlu testeresiyle Arjantin Devlet Başkanı Milei, diğer yanda Mussolini’nin siyasi mirasçısı olan İtalya’nın faşist başbakanı Meloni, beri tarafta Fransa’nın, İngiltere’nin faşist liderleri. Bunlara ek olarak Trump’ın yemin töreninde Nazi selamı veren Elon Musk’ın Almanya’daki faşist parti AfD’nin seçim kampanyasına bağlanıp yaptığı konuşma da cabası.
Bunlara 2021 Kongre baskınında ceza alanların ve hapiste bulunan faşist liderlerin affedilmeleri ile İsrailli faşist yerleşimcilere uygulanan yaptırımların iptal edilmesini de ekleyince tablo daha netleşiyor. Son dönemde dünyada sağ ve milliyetçiliğin yükselişinin, Trump hegemonyasında ABD menşeili küresel faşist bir harekete doğru evrildiğini görüyoruz. Fantastik bir eser olan Yüzüklerin Efendisi’nde Sauron ittifakının oluşumunu gerçek hayatta izliyor gibiyiz.
Teknoloji Faşizmin Emrinde
Nazilerin ardında dizilen Thyssen, Krupp, Bosch, Daimler-Benz, Messerschmitt, Siemens ve Volkswagen gibi dönemin tekelleri bugün Trump’ın ardında dizilen teknoloji sermayesinin devleri olarak karşımıza çıkıyor. Meta (Facebook ve Instagram) CEO’su Mark Zuckerberg, Amazon’un kurucusu Jeff Bezos, Apple CEO’su Tim Cook, Google CEO’su Sundar Pichai büyük bir mutlulukla töreni en ön sıradan izleyenler arasındaydılar. X uygulamasının ve Tesla’nın patronu Elon Musk ise tören sahibi olarak yerini aldı.
Dünya nüfusunun büyük bir bölümünün kullandığı sosyal medya uygulamaları ve dijital teknolojilerin sahibi olan bu sermaye devlerinin Trump’ın yanında yer almasını bir yandan bu devlerin çıkarlarıyla diğer yandan sağın ve milliyetçiliğin yükselmesinde oynadıkları rol ile beraber değerlendirmekte fayda var.
İlkinde; öncelikle teknolojinin nadir metaller üzerinden yaşadığı rekabet ve bu rekabette Çin’in oynadığı rol önemli bir etmen oluşturuyor. Çin’in yüksek teknolojide kullanılan nadir metaller piyasasında ABD’nin hegemonyasını parçalayan atılımları ile beraber bu madenler her yönüyle yeni dönem savaşların nesnesi haline geliverdi.
Bu açıdan Trump’ın (daha önce de dillendirdiği) yemin töreninde yaptığı konuşmada nadir metaller açısından bakir bir ada olan Grönland’a göz diktiğini artık resmen ifade etmesi ne hegemonya krizinden ne de teknolojik rekabetten uzak bir ifade. İklim krizi sonucu değişmeye başlayan ticaret yolları ile beraber de düşünecek olursak böyle bir hareketin sıcak çatışmaya varacak kadar ciddi olduğunu görmek gerekir. Örnek olarak yaklaşık iki sene önce Orta Afrika ülkelerinde ve Peru’da yaşanan askeri darbe girişimlerini hatırlamak yerinde olacaktır.
Elektrikli araba, çip, mobil telefon, bu telefonlarda çalışacak uygulamalar, yapay zekâ vb. yapmak istiyorsanız bu metallere uygun koşullarda sahip olacaksınız. ABD’li teknoloji sermayesinin bu metaller kadar kendilerini bu metallere ulaştıracak bir lidere de ihtiyacı var.
Avrupa’da ve ABD’de otomotiv sektörünün Çin ile girilen rekabette yaşadığı kriz en nihayetinde bu metaller ile alakalı bir durum. Bu metaller adeta olası bir faşist ittifakın tutkalını oluşturuyor.
Kapitalizmin Çıplak Yüzü
Trump ile birlikte artık her şey son derece açık ve net. Karşımızda kapitalizmin çıplak yüzü bulunuyor. Dünyayı önemsiyormuş gibi görünmek, talan ve sömürünün üstüne tül bir perde çekmek gibi bir niyet yok. İlk versiyonu da böyleydi. İkinci versiyonu el yükselterek aynı çizgide devam ediyor. İklim krizi, karbon sınırlaması, dünya nüfusunun sağlığı, göç gibi insanlığı ilgilendiren tüm konular pazarlık konusu.
Bunları konuşurken gerçek niyeti gizleyerek kamuoyuna kendini meşru göstermek gibi dertlere sahip değil. Sermayenin çıkarı neyi gerektiriyorsa bunu en gaddar biçimde yapmaya hazır. Paris İklim Anlaşması çıkarlara engelse çık. Dünya Sağlık Örgütü kendine getirisi olmayan bir maliyetse kendini dayatarak pazarlık yap. Kolombiya, Meksika, Kanada göçmen konusunda seni dinlemiyorsa gümrük duvarlarını yükselt. Diplomasi, uluslararası örgütlerin varlığı, gezegenin ve insanlığın geleceği vb. zaten ABD için hep kullanışsız konulardı. Dünya politikası ABD’nin elinde doğrudan ucu açık tehditlerle dolu açık pazarlığa tabi.
Yeni Savaşlar
Savaşları bitireceği temennisiyle iktidara gelen Trump daha henüz bir adım atmış değil ama konuşmaları Rusya-Ukrayna savaşı üzerinden Avrupa ile bir pazarlık ve Gazze topraklarını Filistinlilerden arındırarak İsrail üzerinden Batı Şeria’ya doğru yönelmek olarak anlaşılıyor. Diğer yandan Grönland üzerinden Danimarka’yla, Meksika Körfezi üzerinden Meksika’yla Panama Kanalı üzerinden Panama’yla ve ABD’ye katılma çağrısı üzerinden Kanada’yla gerginlikler yaşanacağı şeklinde. Tekrardan “terörü destekleyen ülkeler” listesine alınmasıyla Küba da kriz yaşanacak ülkeler arasına girdi. Yani “savaş bitirici” Trump’ın heybesi yeni sıcak çatışma olasılıklarıyla yüklü.
Ve bunların en önemlisi de Çin ile girilen ekonomik savaş. Önceki başkanlık döneminde Çin mallarına uyguladığı gümrük vergisi ile başlayan savaş şimdi gümrük vergilerinin yanında üretimi de tekrar ABD’ye çekmek için yaptığı çağrılarıyla birlikte yeni bir boyuta sıçrama potansiyeline sahip. Ve bu savaş sadece ABD ve Çin arasında olmayacak, Avrupa da bundan derin bir şekilde etkilenecek.
Cehennemin Kapıları
İlk döneminde kadın haklarına ve cinsiyet eşitliğine yaptığı saldırıların devam edeceğini, görevi devralır almaz imzaladığı “erkek ve kadın olmak üzere iki cinsiyeti” tanıyacağını kararname ile ilan etti. Hemen ardından gelen ABD vatandaşlığı hakkı ve göçmenlerin sınır dışı edilmesi Trump’ın yeni versiyonunun mücadele ile kazanılmış meşru hakların bir bir yok edileceği karanlık bir dönemi işaret ediyor.
Şimdi karşımızda seçimi açık ara kazanmış, Kongre’de ve Yüksek Mahkeme’de elde ettiği çoğunluk ile güç dengelerini kendi lehine çevirmiş daha güçlü ve bu güce dayanarak pervasızlığı artmış bir Trump var. Açılan cehennemin kapılarından çıkan bu pervasızlık kapitalizmin vahşi yüzünden başka bir şey değil.