OVP ve Ücret Mücadelesi

Ücret düzeninin genel anlamda emeğin sömürülmesini maskelemek için önemli bir işlevi vardır. Burjuva akıl emek gücünün karşılığı olarak ücret ödediğini iddia eder. İşçi belirli bir sürenin ardından bir ücret alır, ancak bu ücret, işçinin ürettiği şeyin değeri değil, kapitalist tarafından satın alınan emek gücünün karşılığıdır. Ki emek gücü metasının değeri, o metanın üretimine harcanan toplumsal olarak gerekli emek zamanı ile belirlenir. Bu, bir metanın üretilmesi için gerekli zaman miktarı anlamına gelir.

Emek gücü metası da diğer metalar gibi yenilenmesi, geçim maddelerinin tüketilmesi ile mümkün olur. Öyleyse emek gücünün değeri bu geçim maddelerinin içerdiği emek zamanın toplamı kadar olmak zorundadır. Dolayısıyla emek gücü değeri temel geçim maddeleriyle doğrudan bağlantılıdır. Ücret dışında diğer tüm geçim maddelerinin fiyatlarının artışı, emeğin sömürülmesinin boyutlarını açığa çıkarması açısından önemli bir bulgudur. Bu durum ikili bir süreci doğurur: Hem artık değer artar hem de emek gücünün kapasite sınırı aşındırılır. Emek gücünün aşınması durumunda yedekte çalışacak işçi bulundurma zorunluluğu doğar. Bu durum ancak emek gücünün arz fazlasıyla yani işsizliğin arttırılmasıyla mümkün olur.

Asgari Ücret Temel Ücret Oldu

 Marx, Ücret, Fiyat, Kâr’da “Ücret düzeni temelinde, emek-gücünün değeri de tüm diğer metaların değeri gibi saptanır ve tıpkı farklı türden emek güçlerinin farklı değerlere sahip olmaları ya da bunların üretiminin farklı emek miktarlarını gerektirmesi gibi, emek-güçlerinin emek pazarındaki fiyatları da farklı olmak zorundadır” der. Dolayısıyla asgari ücret temel ücret yerine simgesel ücret olmak durumunda iken asgari ücret veya ona yakın bir ücretle çalışmak sermaye adına işgücü arzı açısından önemli bir faktöre dönüştü.

 Türkiye’de sermaye birikiminde emek yoğun sektörlerin önemli bir kaldıraç görevini üslendiğini düşündüğümüzde emeğe ve ücrete saldırının sermayenin asli programlarından birisi olduğunu daha net görürüz.

OVP tam da bu stratejiyle devreye sokuldu. Ücretin baskılanması için birçok gerekçe üretildi. Ekonomi yönetiminin ilk stratejisi, enflasyonu iç talebi baskılayarak düşürmek, yani ekonomik büyümenin yavaşlaması adına ücretleri baskılayarak iç talebin kısılması odaklı idi. Bu strateji devreye girdikten sonra ücretlerde önemli oranda erime oldu. Ancak enflasyon yükselmeye devam etti. Bu şekliyle OVP ile birlikte yeni emek rejimi devreye girmiş oldu.

Ocak Ayı Ücret Artışı

 Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan Londra’da bir toplantıda yabancı “yatırımcılardan” gelen sorular üzerine “2025 yılbaşında hesaplarımızı yüzde 15-20 zamma göre yaptık” dedi.

Böyle bir senaryoda yıl sonunda açlık sınırı 23 bin lirayı aşacak ama asgari ücrete yılbaşında yapılacak zamla birlikte ücret 20 bin lirayı bulmayacak. Emekliye yüzde 20 zam yapılacak. Milyonlarca emekli kök maaşı düşük olduğu için şu anki 12 bin 500 lirayı almaya devam edecek.

Yıllık bazda hesaplansa dâhi resmi enflasyon yüzde 70’in üzerinde iken, ücretlere uluslararası sermayenin beklentilerini karşılamak adına hedeflenen enflasyon oranında zam yapılacak. Yani işçilere “Enflasyon arttı ama biz böyle hedeflememiştik, o yüzden size hedeflediğimiz orandan zam vereceğiz” diyecekler. Sermaye emek gücünün üretimi için asgari koşulları dâhi işçiye çok görüyor. Çünkü ellerinde onlardan çok var. Emek gücünün maliyeti onlar için ucuz.

Emek Rejimine Müdahale: İşgücü Uyum Programı

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “işsizliğin azaltılması, çalışma hayatı dışındaki bireylerin çalışma disipliniyle tanıştırılması ve istihdam dünyasına kazandırılması” hedefiyle İşgücü Uyum Programı adında yeni bir program açıkladı.

Programın ilk 4 haftasında yararlanma süresi haftalık 37,5 saat ve 5 gün olarak uygulanacak. İlk 4 hafta sonrası haftalık yararlanma süresi 22,5 saat ve 3 gün olarak devam edecek. Haftada 3 gün çalışan kişiler “çalışıyor” statüsü kazanacak. “Programa katılanlar isterlerse ikinci bir işte dahi çalışabilir” ibaresi ile esnek çalışmanın temel çalışma biçimi almasının adımları atılıyor. İşsizlik bu şekilde azaltılacak ve işgücü piyasası yeniden belirlenecek.

Cep Harçlığı Verilecek

İşgücü Uyum Programı’na katılacaklara verilecek olan ücret, Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından belirlenen günlük asgari ücret tutarının üstünde olamayacak. Bu kapsamda İşgücü Uyum Programı katılımcılarına ödenecek günlük net tutar, 566 lira 73 kuruş olarak belirlendi. Cevdet Yılmaz, harçlık programının Orta Vadeli Program hedefleriyle uyumlu olduğunu da vurguluyor. Ücretlerin baskılanmasından ücret yerine cep harçlığı vermeye varan bir süreç adım adım işliyor. Günlük 566 TL alan bir işçinin haftada 3 gün çalışacağını düşünürsek aylık ücreti 7000 TL’ye bile tekabül etmiyor. Bu ücret bırakın geçinmeyi aylık yol ve yemek giderlerini bile karşılamıyor.

Bu düzenleme hız kesmeyen neoliberal saldırının sürekliliği görmek ve hedeflediği yıkımı görmek açısından önemli. İşgücü piyasalarındaki dönüşümü yaygınlaştırması ve meşrulaştırmasıyla, işçi sınıfının kazanılmış haklarını işlevsiz hale getirmesiyle hacminden çok daha tehlikeli bir düzenleme olarak karşımızda duruyor.

OVP’nin Bir Yıllık Sonucu

OVP, Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu açmazı sermaye lehine çözmek için iktidar bloğu adına Mehmet Şimşek tarafından bir yıldır uygulanıyor. Son bir yıldır OVP, iktidar bloğu ile diğer toplumsal kesimler ve sınıflar arasındaki güç dengesini belirledi. İktidar bloğu OVP kapsamındaki ekonomi politikalarını sermayenin tahakküm ilişkisinin yeniden üretmesi ve şekillenmesinde etkin olarak kullanıldı.

Program Neyi Hedefliyordu?

OVP ilk açıklandığında programa göre hükümetin önümüzdeki üç yıldaki dört temel hedefi “afet yaralarının sarılması; enflasyonun tek haneye düşürülmesi, yatırım, istihdam, üretim ve ihracat perspektifinde büyüme ve istihdamın devam ettirilmesi ve sosyal adalet ve refahının güçlendirilmesi” olarak sıralıyordu. Erdoğan, “Ekonomik büyümeden kesinlikle taviz vermeyeceğiz. Bununla birlikte sıkı para politikasının da desteği ile enflasyonu yeniden tek haneye düşürecek, cari işlemler dengesini iyileştireceğiz” diyordu.

Emekçiler Açısından Program

OVP temel olarak sermayenin istikrar programıdır. Program, enflasyonu kontrol etmeyi amaçlıyor. Ancak bunu zaten reel ücretleri sürekli gerilemiş, alım gücü daralmış geniş halk kesimlerinin gelirlerini ve harcamalarını daha da kısarak yapacağını ilan ediyordu. Salt bu hedef bile programın sınıfsal yanını ortaya koyması açısından önemli.

Şimşek göreve gelmeden önceki üç ayda, ücretlilerin milli gelirden aldığı pay yüzde 30’un üzerindeydi, bu oran OVP ile yılın ikinci yarısında yüzde 23’ün altına geriledi.

Enflasyon döneminde süper-kârlarla zenginleşen sermaye kesiminin vergilendirmesi yerine işçilerin ücretlerine göz dikildi. Kısacası milyonlarca emekçi için OVP yıkım programıdır.

Program Neyi Başardı?

Enflasyonla mücadele emekçi ile mücadele stratejisine dönüştü.

İşsizlik son verilere göre aylık 0,7 puan gibi önemli bir artışla yüzde 9,2’ye yükseldi. Dar tanımlı işsiz sayısı 3 milyon 300 bin oldu. Geniş tanımlı işsizlikte durum yüzde 29. Yani 11 milyon 820 bin kişi işsiz kaldı. İşsizlik çığ gibi büyüyor.

Şimşek’in ekonomiyi soğutma stratejisi vatandaşın bireysel kredi ve kredi kartı borçları çoğaltmaktan başka hiçbir işe yaramadı. Vatandaşın sadece bankalara ödediği faiz, bu yılın ilk dört aylık döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 171 oranında arttı. Kredi kartı borcu 450 milyar liradan 1 trilyon 385 miyar liraya geldi; yani yüzde 300 arttı!

Geniş kesimler üzerindeki vergi yükünü tabana daha da yaymak için Şimşek KDV oranını yüzde 18’den 20’ye, tüketici kredisi vergisini yüzde 10’dan 15’e çıkardı.

 OVP başında faizler yüzde 8,5 iken şimdi yüzde 50’ye çıktı.

Şimşek ekibi ekonominin başına geçtiğinde “resmi” enflasyon yüzde 38 civarındaydı. Şimdi ise yüzde 75’i buldu.

OVP ilk aylarında açlık sınırı 12,034 TL, yoksulluk sınırı 41,626 TL iken dört kişilik bir aile için açlık sınırı 19 bin TL’yi, yoksulluk sınırı 65 bin TL’yi geçti. Açlık sınırı asgari ücretin üzerine çıktı. Yeni emek rejimine bağlı olarak ücret düzeni yeniden belirleniyor.

Kısacası Şimşek’in sermaye programı sermaye açısından tıkır tıkır çalışıyor.

 Sermaye İttifakını Dağıtalım

Reel ücretlerin baskılandığı, işsizliğin arttığı bir ortamda bu yılın başında yapılan ücret ve maaş artışları çoktan erimeye başladı. İktidarın sınıfsal tavrını temmuz zammını yapmamaktaki ısrarında net olarak gördük. Bu tavır kişileşmiş davranışlardan ziyade sınıflar mücadelesinin o aşamadaki cüretine yaslanır. Ocak ayı zam görüşmelerinde aynı tavrı göstereceklerinden zerre şüphe duymamak gerekir. Kaldı ki sermaye olası görüşmeler başlamadan bile dişlerini göstermeye başladı.

Mücadelenin sürekliliği sınıflar arası güç dengesini belirler, dolayısıyla o ana müdahale etmek mücadelenin seyrini belirlemek bizlerin elinde.

Scroll to Top