“En güçlü iki savaşçı sabır ve zamandır.”[1]
Lev Nikolayeviç TOLSTOY
Tolstoy’un Savaş ve Barış romanından aktarılan bu cümle savaşın ilk günlerinde Ukrayna için çok dile getiriliyordu. Zamanı iyi kullanıp kışı geçirecek sabrı gösterirlerse, Rusya’yı durdurabilecekleri tezi tam olarak bu söze dayandırılmaktaydı. Şimdi aynı durum Rusya lehine döndü. Yıpratma savaşı süresince gösterilen sabır ile Ukrayna’nın alt edileceği görüşü hâkim. Oysa savaş karşıtlığı ve pasifizmi ile bilinen Tolstoy aynı eserinde savaşan askerlerin hiçbir şeyden haberi olmadan propagandalara aldanarak çatıştığını da yazıyor. Zira emperyalist paylaşımda savaş borusunu liderler çalar, bunu dün Napolyon yapmıştı bugün ise Putin.
Barışın konuşulduğu şu günlerde kapitalizmin üst aşaması olan emperyalizmi ve emperyalist güçler arasındaki hegemonya mücadelesini iyi bilmek gerekir. Savaşı getiren de barış için anlaşan da küresel sermayedarların çıkar çatışmaları ve uzlaşılarıdır. Savaşların neden çıktığını ve ne koşulda bittiğini Marks’ın ölümsüz eseri Kapital’in 1. cildinde yer alan şu dipnotla açıklamış olalım:
“Sermaye, doğanın boşluktan dehşet duyması gibi kâr olmaması ya da çok az kâr olması hâlinde dehşete kapılır. Uygun bir kâr olsun, aslan kesilir. Yüzde 10’luk emin bir kârla her işe girişir, yüzde 20 ile canlanır, yüzde 50 ile cesareti mutlaklaşır; yüzde 100 ile bütün yasaları ayaklar altına alır; yüzde 300 için işlemeyeceği suç yoktur, asılmayı bile göze alır. Kargaşa ve kavga kâr getirsin, bunların ikisini de teşvik eder.”[2]
Savaşın Gidişatı
Rusya, Ukrayna’daki saldırısını sürdürüyor. Rus birlikleri bu yaz yavaş yavaş ama istikrarlı bir şekilde Ukrayna’nın silah ve personel bakımından yetersiz savunma hatlarını aşarak amansız bir saldırı başlattı. Bu durum Batı’yı Kiev’i desteklemek için yeni silahlar ve stratejiler geliştirmeye yöneltti. Bu da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Batı’ya karşı doğrudan veya dolaylı olarak misilleme yapma yönündeki yeni tehditlerini beraberinde getirdi. Batı’nın saldırıyı ve Kremlin’in olası yanıtını azaltma yönündeki hamleleri, savaşın üçüncü yılına girerken tehlikeli bir tırmanışa yol açabilir; bu durum Rusya ile NATO arasında doğrudan bir çatışma tehlikesini daha da artırır.
Rusya, ABD yardımındaki gecikmeler ortasında ateş gücündeki avantajını kullanarak bin kilometrelik cephe boyunca çeşitli alanlarda saldırıları artırdı. Nispeten küçük birlikler, Ukrayna savunmasında zayıf noktalar açısından keşif yapıyor ve potansiyel olarak daha iddialı bir saldırı için zemin hazırlıyor. Rusya’nın 2024 Mayıs ayında Ukrayna’nın ikinci büyük şehri Harkov yakınlarında başlattığı ve Kiev’in Batılı müttefiklerini endişelendiren harekâtı, Ukrayna ordusunun bölgedeki güçlerini diğer cephelerden yeniden konuşlandırarak takviye etmesinin ardından ivme kaybetmiş gibi görünüyor. Bu arada Rusya, Donetsk bölgesinde, Ukrayna kontrolündeki Donetsk bölgelerine açılan bir kapı olan stratejik tepe kasabası Çasov Yar’ın çevresi de dahil olmak üzere kademeli ancak istikrarlı ilerlemeler kaydetti. Analistler, Çasov Yar’ın düşüşünün Slovyansk ve Kramatorsk’un önemli askeri merkezlerini tehdit edeceğini söylüyor.
Putin, Moskova’nın hızlı kazanımlar peşinde olmadığını ve yavaş ilerleme stratejisini sürdüreceğini açıkladı. Buradan Rusya’nın, Ukrayna güçlerini geniş bir cephe boyunca yayarak mevcut yıpratma savaşını bir üst seviyeye çıkarma niyeti olduğu anlaşılıyor. Yaklaşık iki buçuk yıldır devam eden savaşın son iki yılındaki askeri strateji ve taktikler incelendiğinde, saldırıların genişliği Ukrayna’yı topçularını yaymaya, ardışık Rus saldırılarını engellemek için mühimmat harcamaya zorladı. Rusya’nın amacı büyük bir atılım yapmak değil, Ukrayna’yı cephe boyunca kilometrelerce, durdurulamaz bir ilerlemeyi sürdürebileceğine ikna etmektir. Rusya’nın görünürdeki amacının baskıyı sürdürmek ve Ukrayna’nın güçlerini genişletmeye çalışmaktır. Ukrayna cephe hattını istikrara kavuşturmayı şimdilik başarmış olsa da başka bir yere konuşlandırılması planlanan yedekleri bu istikrar için kullanmak zorunda kalmıştır. Nüfus sorunundan kaynaklı asker açığı neredeyse bir yıldır askeri uzmanlar tarafından sürekli dile getirilen bir mesele. Batı yardımlarına düzenli ulaşamadığı için meydana gelen mühimmat sorunundan çok daha büyük bir sorun olarak Kiev’in önünde duruyor. Bu sebeple Macron’un başını çektiği AB liderlerinin bir kısmı Ukrayna’ya ordu gönderme fikrini zaman zaman dile getiriyor.
Moskova ayrıca füze ve insansız hava araçları dalgalarıyla Ukrayna’nın enerji tesislerine ve diğer hayati altyapılarına yönelik hava saldırılarını artırdı. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, ülkenin saldırılarda termik gücünün yaklaşık %80’ini ve hidroelektrik gücünün üçte birini kaybettiğini söyledi. Buradan yola çıkarak Ukrayna’nın gelecekteki ekonomik sürdürülebilirliği hakkında bir çıkarım yapılacak olursa, bunun giderek büyüyen bir sorun olacağı açık. Hava savunma sistemindeki yetersizliğin Ukrayna’yı kritik altyapıyı korumak için hava savunma sistemlerini yoğunlaştırmak ile cephedeki birlikleri korumak arasında zor bir tercih yapmak zorunda bırakıyor. Rusya’nın uzun menzilli saldırı stratejisinin devam etmesi, cephenin sadece yanal olarak değil, aynı zamanda derinlemesine de genişlediği anlamına geliyor.
Batı Desteği ve Rusya’nın Uzun Vadeli Planları
Washington ve bazı NATO müttefikleri, Kiev’in Rusya içinde sınırlı saldırılar için Batı silahlarını kullanmasına izin vererek saldırılara karşılık verdi. ABD, Ukrayna’nın Harkov yakınlarındaki ve sınıra yakın başka yerlerdeki askeri hedeflere karşı Amerikan silahlarını kullanmasına izin verdi, ancak Washington şimdiye kadar Rusya’nın daha derinlerine saldırılar için izin vermedi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve diğer bazı Batılı yetkililer, Kiev’in Rusya’nın herhangi bir yerinde askeri varlıklara saldırmak için ekipmanlarını kullanma hakkına sahip olduğunu savunuyor. Macron ve NATO’nun Baltık ülkelerinin liderleri (ABD hariç) Ukrayna’ya asker konuşlandırma konusunda da görüşmelerde bulundu. Putin, bunun büyük bir tırmanışa yol açacağı uyarısında bulunarak, dünyanın diğer yerlerindeki Batılı rakiplere silah sağlayarak misillemede bulunacağı tehdidinde bulundu. Haziran ayında Kuzey Kore ile karşılıklı savunma paktı imzalayarak ve Pyongyang’a silah sevkiyatının önünü açarak bu iddiayı güçlendirdi. Batı’nın verdiği silahları Ukrayna’nın nasıl kullanacağına Kiev’in karar verebileceğini söylediği gibi, Moskova’nın da Kuzey Kore’ye silah sağlayabileceğini ve “benzer şekilde birine bir şey sağladığımızı ancak sonrasında ne olacağı konusunda hiçbir kontrolümüzün olmadığını” söyleyebileceğini ilan etti; bu da Pyongyang’ın silah tüccarı rolüne dair açık bir ipucuydu. Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev, Moskova’nın, ABD ve müttefiklerini düşman olarak gören herkesi, “siyasi inançları ve uluslararası tanınırlıkları ne olursa olsun” silahlandırabileceğini belirtti.
Bir diğer tırmanma tehdidi ise Ukrayna’nın, 2014 yılında Rusya’nın ilhak ettiği Kırım Yarımadası’ndaki Sivastopol’da ABD yapımı ATACMS füzeleriyle gerçekleştirdiği ve dört kişinin ölümüne, 150’den fazla kişinin yaralanmasına yol açan saldırının ardından yaşandı. Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna’ya istihbarat sağlayan ABD’nin Karadeniz üzerinde uçan insansız hava araçlarına karşı belirtilmeyen önlemler alabileceği uyarısında bulundu. Ayrıca Putin, NATO’nun Rusya’nın nükleer cephaneliğini kullanmayacağı varsayımının yanlış olduğunu belirterek, egemenliği ve toprak bütünlüğünün tehdit edilmesi halinde “her türlü yolu” kullanacaklarını vurguladı. Moskova’nın nükleer silahlara ne zaman başvuracağına ilişkin doktrininde olası değişiklikleri değerlendirdiği konusunda da uyarıda bulundu. Bunu vurgulayarak, Rusya Belarus’u da içeren savaş alanında nükleer silahlarıyla askeri tatbikatlar düzenledi. Moskova 2023 yılında bu silahların bir kısmını Ukrayna’ya Batı’nın askeri desteğini caydırmak için Belarus’a konuşlandırmıştı.
Putin, Ukrayna’da yaşanacak bir askeri yenilginin Rus devlet yapısına ölümcül bir darbe vuracağını belirterek, hedeflerine “sonuna kadar” ulaşmaya çalışacağının sözünü verdi. Rusya’nın çatışmayı durdurması için Ukrayna’nın Moskova’nın 2022’de ilhak ettiği dört bölgeden askerlerini çekmesi gerektiğini açıkladı. Kiev ve müttefikleri bu teklifi reddetmiş olsa da ilk kez Ukrayna tarafı yumuşak bir diplomatik dil kullanarak açıklamada bulundu. Bu da Ukrayna’nın bu yıpratma savaşından bir çıkış yolu aradığının sinyali olarak görülebilir. Ayrıca Rusya, Ukrayna’nın NATO’ya katılma teklifinden vazgeçmesi gerektiğini de ifade etti.
NATO ile doğrudan bir çatışmayı tetikleyebilecek eylemler Moskova’nın çıkarına olmayacaktır. Kremlin’in amacının, Kiev’i Rusya’nın şartlarına uygun bir barış anlaşmasını kabul etmeye zorlamak için Ukrayna kaynaklarını sürekli olarak tüketmektir. 2022’de başlayan savaşın ilk altı ayında yapılan yıldırım harekatının başarısızlığı sonrası hayal kırıklıklarını bir kenara bırakarak, yaptırımlara karşı ülkeyi bir savaş ekonomisine dönüştüren Rusya tam da bu sebeple 2 yılı aşkın bir süredir yıpratma savaşı taktiği yürütüyor. Bu yüzden Ukrayna’yı savaşamayacak derecede yorgun ve güçsüz kalacağı ana kadar yıpratacak, cepheleri genişletip derinleştirerek, enerji tesislerini vurarak santim santim küçük toprak kazanımları ile Ukrayna’yı barışa zorlayacaktır. Zira 7 Ekim 2023’te İsrail – Filistin savaşının da patlamasıyla ABD desteğinin çoğunluğu İsrail’e kaymış ve Ukrayna yardım paketleri senatoda uzun süre beklemede kalmıştı. AB’nin de kendi içindeki üretim kapasitesinin savaşın boyutu göz önüne alındığında yetersiz kalmış ve Ukrayna’nın ihtiyaçlarına cevap veremez noktaya sürüklenmiştir. Bu sebeple Rusya son ana kadar yıpratma savaşı taktiğinden vazgeçmeyecektir. Moskova askeri avantajı sayesinde Ukrayna’nın dağılmasını beklerken tüm cephe hattı boyunca baskıyı sürdürüyor ve yeni ilerlemeler kaydediyor. Büyük bir saldırı için gereken kaynaklardan yoksun olan Kremlin, Batı’nın doğrudan düşmanlıklara dahil olmasını engellerken Ukrayna’ya baskıyı sürdürmeyi hedefleyerek yavaş ilerlemeyi tercih ediyor. Özetle şu an için Rusya’nın askeri durumu zafer ile nükleer savaş arasında ince bir çizgide ilerliyor.
Putin’in Ukrayna Hedefleri
Savaşın üçüncü yılını yarılamışken hem Moskova hem de Kiev, her biri kendi şartlarına göre “yarın bile” müzakerelere başlamaya hazır olduklarını açıkladılar. Batı’da çatışmaların durdurulması çağrıları giderek daha fazla duyuluyor.
14 Haziran’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna’nın Donetsk Halk Cumhuriyeti (DHC), Lugansk Halk Cumhuriyeti (LHC), Herson ve Zaporijye bölgelerinden askerlerini çekmesi ve NATO’ya katılmayı reddetmesi durumunda ateşi kesip müzakerelere başlayacağına söz verdi. Putin, girişimin “gerçekten çatışmayı durdurma ve siyasi ve diplomatik bir çözüme geçme olanağı sağladığını” düşünüyor. Bu koşulların reddedilmesi halinde çatışmanın devamının sorumluluğunun Ukrayna ve Batı’ya ait olacağını vurguladı. Cephedeki durum dikkate alındığında, Putin’e göre Kiev’in “aleyhine” değişmeye devam edeceğini, müzakere koşullarının farklı olacağını da sözlerine ekledi. Zelenskiy bu girişimi reddetti ve karşılığında Rus birliklerinin Ukrayna topraklarından çekilmesini talep etti. Batı’da da Rus tarafının önerisi eleştirildi ama Putin’e göre bu “nihilizm” sonsuza kadar sürmeyecek.
20 Haziran’da Hanoi ziyareti sırasında düzenlediği basın toplantısında Putin, “Sahadaki duruma bağlı olarak bizim koşullarımız da dahil olmak üzere elbette bir şeyler değişecek” dedi. Zelenskiy, Batı silahları olmadan ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü korumadan sürdürülebilir barışa ulaşmanın mümkün olmayacağı konusunda ısrar ediyor. “Menzil artık yalnızca savaş alanında neler başarabileceğimizle ilgili değil, aynı zamanda savaşın ne zaman biteceğiyle de ilgili bir soru. Ne kadar çok yapabilirsek, Rusya’yı o kadar çabuk adil bir barışa zorlayabiliriz” dedi.
Ukrayna ile Rusya arasında olası bir ateşkes konusunda, Fransa, Çin, ABD gibi büyük güçlerin garantör arabuluculuğunun gerekli olduğuna dair yaygın bir kanaat söz konusu. Aksi taktirde, Putin’in Ukrayna’daki hedefleri gerçekleşmeden bu savaşın bitmesi imkânsız görünüyor.
Trump’ın Ukrayna Planı
Macaristan Başbakanı Viktor Orban, düşmanlıkların sona ermesinin büyük ölçüde ABD Başkanı’na bağlı olduğuna inanıyor. Orban, Alman medya grubu Funke ile yaptığı röportajda, “Trump, bu evrende Kiev ve Moskova’ya iki belirleyici çağrı yapabilecek tek kişi” dedi. Rusya ile Ukrayna arasındaki müzakereler konusunda Orban, Kasım seçimlerinden sonra Beyaz Saray’a dönmeyi planlayan Donald Trump’a umut bağlıyor. Ukrayna ya da Rusya’nın menfaatlerinden ziyade Avrupa coğrafyasında savaşın son bulması ve Avrupa’nın tekrar güvenli bir yer haline gelmesi Orban’ın vurguladığı noktalar. Trump, seçimi kazanması halinde resmi olarak göreve başlamadan önce bile Ukrayna’daki çatışmayı sona erdireceğine defalarca söz verdi, ancak ayrıntıları açıklamadı. The Washington Post (WP) kaynaklarına göre, Kiev’in baskı yoluyla toprak tavizleri vermeye ikna edilmesi konuşuluyor. Trump’a ulusal güvenlik danışmanları tarafından önerilen plan, Rusya ile müzakere yapmadığı sürece ABD’nin Ukrayna’ya daha fazla silah satışının reddedilmesini içeriyor. Plana göre Moskova, müzakere etmeyi reddetmesi halinde Kiev’e yönelik Amerikan desteğinin artırılmasıyla tehdit edilecek. Barış görüşmelerinin başlangıcında mevcut olan cephe hattında ateşkes sağlandı.
Sonuç: “Barış Nasıl Gerçekleşebilir?”
Putin’in ateşkes ve barışa yönelik açıklamalarının İsviçre’deki Ukrayna Barış Zirvesi’nin arifesinde yapılmış olması tesadüf olamaz. Mevcut durumda bu önerinin Kiev ve Batılı destekçileri tarafından reddedileceği baştan belliydi. Batı ve Ukrayna, kendisinin beceriksiz olduğunu gösterecek herhangi bir teması reddediyor. Bu teklifin sunulmasındaki amacın savaşın ilerleyen döneminde daha çok yıpranmış bir Ukrayna’ya daha ağır bir kapitülasyon dayatıldığında “biz zamanında yumuşak bir seçenek sunmuştuk” diyebilmek için. Zira emperyalist paylaşımın ve dünyadaki küresel sermaye güçlerinin hegemonya mücadelesinin bir ürünü olarak bu savaşın çıktığı bilinen bir gerçektir. Bunlara ek olarak ateşkes koşullarının reddedilmesi durumunda, Ukrayna’dan talep edilen diğer bölgelerine ilişkin iddiaların temeli önceden atılıyor ve bunun sorumluluğu Batı’ya ve Ukrayna’ya devredilmesi amaçlanıyor. Tıpkı Rusya açısından savaşın asıl amaçlarında yer almasa da İstanbul Zirvesi’nin terk edilmesinden sonra Rusya’nın taleplerinde ortaya çıkan Herson ve Zaporijye gibi. Bu bağlamda ele alındığında muhtemelen sonraki her öneri Ukrayna için daha iyi değil, daha kötü olacaktır. Böyle bir barışın Ukrayna tarafından kabul edilebilmesinin tek yolu mutlak askeri yenilgisi ve Batı’dan gelen tüm yardımların uzun süreli kesilmesi ile mümkün olabilir.
Dipnotlar:
[1] “Нет сильнее тех двух воинов – это терпение и время” Lev Nikolayeviç Tolstoy’un Savaş ve Barış romanındaki ünlü sözü.
[2] K. Marx, Kapital 1. Cilt, Yordam Kitap s. 727, dn: 281.