Hedef: Kadınlar ve Kazanımları

Türkiye’de gelişen siyasi atmosfer her gün başka bir gündemi önümüze taşıyor. İşçilerin, emekçilerin bugün önemli bir yerde duran asgari ücret mücadelesi, emeklilerin yaşam mücadelesi, ekolojistlerin iklim krizine karşı örgütlenme mücadelesi, LGBTİ+’ların varlık mücadelesi, gençlerin gelecek mücadelesi ve kadınların eşitlik mücadelesi… Bunca saldırı içerisinde bu mücadele dinamiklerine bir dizi daha ekleme yapabilir, hepsini tartışabiliriz.

AKP-MHP iktidarı bu günlerde yasa bombardımanı ile başka bir saldırı konseptini hayata geçiriyor. Bunlardan biri de “9. Yargı Paketi” olarak bilinen 39 maddelik “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”. Bu paket ile iktidar bir kere daha kadın düşmanlığında rüştünü kanıtlama derdinde. Günlerdir kadınların tüm itirazlarına rağmen Adalet Komisyonu’ndan geçen paket mecliste görüşülecek.

Kadınların İtirazı Neye?

Kapitalizmin girdiği krizi aşma yönünde; kadın düşmanlığı üzerinden kendini kuran popülist sağ söylemler, faşizm ve aşırı sağ ile kendini kurmaya çalışan yeni muhafazakarlaşma yönünde eğilimler yükseliyor.  Mücadelemizle belli oranlarda geriletilmiş kadın düşmanı söylem ve politikalar, en güçlü seviyesine çıkarılmaya çalışılıyor, kazanımlar saldırı ile kuşatılıyor.

Dünyadaki bu atmosferle paralel olarak Türkiye’de AKP iktidarının faşist inşa sürecinde toplumsal yapının, kurulmaya çalışılan rejime uygun müdahalelerle şekillendirilmesi şart. İktidar toplumsal yapıyı; sermayenin çıkarları ve siyasal İslam ideolojisiyle uyumlu, heteroseksist, erkek-egemen ve ırkçı formda Erdoğanist İslamcı bir faşizm hedefleyen politikalarıyla özel olarak inşa ediyor.

Erkek egemen devletin tüm kurumları; kadın düşmanı söylem ve politikaları hayata geçirerek, kadına yönelik her türlü şiddet faili olan erkeklere ceza indirimleri uygulayarak, kadınları koruyan yasalara saldırarak, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin ardından 6284 sayılı kanunu hedef alarak, kadınların her türlü şiddete maruz kaldığı aile kurumunu kutsallaştırarak kadına yönelik taciz, tecavüz, şiddet ve cinayetleri dolaylı olarak destekliyor.

Kadınların kazandığı haklara saldırı bu defa da “Soyadında eşitlik” hakkımıza saldırı olarak şekillendi. Her fırsatta yapılan bu irili ufaklı saldırıların altında “makbul kadın” talebi ve “itaatkâr eş” isteğinin yattığı çok açık.

Yasal güvenceler rafa kaldırılıp uygulanmayarak, kazanılan haklara her fırsatta saldırarak, erkek, polis ve hukuksuzluk şiddetiyle oluşturulan faşist bir çember içine sokulan kadınlardan, tam hizmet ve koşulsuz itaat talep ediliyor. Bunun merkezine ise aile oturtuluyor.

Şiddet ve sömürü merkezi olan aile, güzellemeler ve kutsamalarla kadınların hayatını zincire vurmaya devam ederken iktidar bu saldırıları bu zinciri sıkı sıkı tutmak için yapıyor.

“Aile Bütünlüğü, Soyadımı Kullanmamla Dağılıyorsa Yok Olsun”

Günlerdir kadın hareketinin/feminist hareketin yükselttiği bir söz bu. Kadınlara yapılan tüm saldırıları aile bütünlüğü ile açıklayan iktidara kadınların yanıtı net.

Sokakta mücadele ederek kazandığımız hiçbir hakkı savunmakta tereddüt etmemenin gücüyle sesleniyoruz. “Soyadında eşitlik” hakkı bizim ve vazgeçmeye niyetli değiliz. Tıpkı hala vazgeçmediğimiz ve tekrar imzalatacağımız İstanbul Sözleşmesi gibi, tıpkı koruduğumuz 6284 gibi…

Kaldı ki söz konusu yasa ile 6284 sayılı kanuna da bir saldırı niyeti vardı. Uzaklaştırma kararının ihlali sonucunda gerçekleşen tazyik hapis cezasına itiraz hakkını tanımayı da 9. Yargı Paketi ile geçirmeye çalışırken kadınların tepkisine çarpıp geri adım atmak zorunda kaldılar. Bu düzenleme gerçekleşseydi kadın cinayetleri, şiddet ve cezasızlık politikalarındaki artışın düzeyini tahmin etmek zor değil.

Paket içerisinde yer alan ve kadın hareketine çarpan bir başka konu ise “etki ajanlığı” meselesi. Şeytanın aklına gelmeyecek bu düzenlemeler ile doğrudan kadın ve LGBTİ+’ları hareketsiz bırakma hedefi aşikâr. Bu şeytan oyunlarına güçlü karşı çıkış iktidara geri adım attırdı ve bu maddeleri geri çektirmeyi başardık. Fakat tüm bunların ileride karşımıza çıkmayacağının hiçbir garantisi yok. Saldırı konseptini yükselttikçe yine deneyecekleri kesin.

Feminist hareket/kadın hareketi içerisinde yanılsama yaratan bir tartışmaya da değinmeden geçmeyelim. Kocanın ya da babanın soyadının fark etmeyeceğine, ikisinin de erkek soyadı olduğuna dair tartışmalarda azımsanmayacak düzeyde devam ediyor. Burada önemli olan noktanın kazanılmış bir hakkın gasp edilmesi ve bununla birlikte kadına hiçbir şekilde seçme şansının verilmemesi olarak tartışmak gerekir. “Soyadında eşitlik” hakkını tam da bu zeminde tartışmalıyız. Ve unutmamalıyız ki bu kuşatma karşısında kazandığımız en ufak şey harekete moral, motivasyon ve güç verecektir.

Tam da buradan hareketle yaptıkları yapacaklarının teminatı olan iktidarın karşısında kazandığımız tüm haklarımızı, hayatlarımızı faşizme, kadın düşmanlığına karşı savunmaya devam etmek bugün dünden çok daha hayati. Hep birlikte #SoyadıDayatmasınaHayır demeye devam edecek, örgütlenecek ve bu yasanın geçmesine izin vermeyeceğiz.

Scroll to Top