19 Mart’tan 1 Mayıs’a

19 Mart sonrası açığa çıkan enerjinin yıkıcılığı ve iktidardaki koalisyonun hesaplarını bozma kapasitesi herkesi, bu eylemleri bilfiil organize eden gençleri dâhi, şaşırtan bir şeydi. Onlar da şaşkınlardı çünkü çoğunun eylemlere katılma, polis barikatını zorlama, gözaltına alınma ve tutuklanma deneyimleri yoktu.

İşte kitle hareketleri böyledir. Aynı anda çok geniş bir kesimi programlanmış gibi şaşırtıcı düzeyde duygu, düşünce ve davranış özdeşimleri kurmaya iter. İyi kötü bir hayat planı çizmeye çalışan bu kendi halinde gençlerin senkronize yıkıcı öfkesi böyle bir gerçeğe dayanıyordu: Ortak duygulanım, ortak düşünceler, ortak davranma.

Düzenin artık kendilerine pek de bir şey vadetmeği gerçekliğiyle yüzleştikçe hırçınlaşan bu kendi halinde gençler bir araya geldikçe yıkıcı bir güce dönüşüyordu. İşte bu keşif eylemlerin dalga dalga yayılmasını sağlayan temel faktördü. Tahsil gerektiren işlerin giderek niteliksizleşmesi, ücretlerin kademeli olarak erimesi, geleceksizlik gibi faktörler gençliğin işçi sınıfıyla bağlar geliştirmesinin önünü açmıştır. Bağlar geliştikçe, kitlelerin sosyal uyanışı sürdükçe AKP’nin İslamcı ideolojinin buluşma alanı olduğu ya da sağı temsil eden bir kimlik/parti haline büründüğü o sanrı dağılıyor. Yerine sınıfsal bir öfke adım adım geçiyor. Kitlelerin bir ayağı yanılgılı bir ideolojik zeminde dursa da diğer ayağı düzenin doğasını keşfetmeye çalışan bir arayış halinde.

Bu keşif hali farklı biçimlerde sürecektir. Biçimsiz ya da kısıtlı içerikli protest eylemler de daha somut ve kazanımlar elde etmeye odaklı eylemler de aynı anda devrede olacaktır. İşte şimdi 1 Mayıs’ı geride bıraktık ve gördük ki kitlelerin öz çıkarları çerçevesinde, halkın gündemini esas alan eylemlere olan eğilim de artmış.

Evet, yukarıda bahsi geçen keşif macerasının yeni durağı 1 Mayıs olmuştur. Genel anlamıyla, içinden geçtiğimiz bu olağandışı günlerin motor gücü olan gençlik 1 Mayıs’ın son yıllarda alışılagelmiş sönük havasını ve dar tartışmalarının yarattığı moral bozukluğunu değiştiren dinamiklerden birisi olmuştur. İstanbul, İzmir, Ankara gibi metropollerin yanı sıra diğer şehirlerin mitinglerinde de gençliğin imzasının atıldığını gördük.

Politik olarak üzerine çok şey söylenebilecek olan ancak düzey olarak yer yer düzeysizleşen Taksim-Kadıköy tartışmalarının ötesinde, 19 Mart’ın kitlelerin sarsan ve kendine getiren gücü olumlu bir şekilde 1 Mayıs’a yansımıştır. Moral, umut, kararlılık kitlelerde bir şekilde varlığını sürdürüyor. Hemen hemen her bölgede, başta İstanbul ve Ankara’da 1 Mayıs kitlesel ve coşkulu ve en önemlisi sembolik bir güne indirgenme girişimlerine karşı sınıfın gündeminin, taleplerinin ve özlemlerini ifade etmeleri açısından olumlu bir gelişmedir.  Yalnızca sınıfın değil üniversite gençliğinin 19 Mart’ta aldığı inisiyatifi 1 Mayıs meydanlarına taşıdığı bir sıra dışı 1 Mayıs yaşadık. Diri, kitlesel, gençlik aşılı bir 1 Mayıs’ı geride bıraktık.

Demokratik içerik kazanma konusunda alacak daha çok fazla yol olsa da eylemlerin 1 Mayıs ayağı gelinen noktadan geriye düşülmediğini ve ileriye doğru gidişin koşullarının artarak devam ettiğini gösteriyor.

Moral ve motivasyonun yüksek olduğu 1 Mayıs mitingleri gösterdiği bir diğer şey, eylemler kitlelerde 19 Mart öncesi baskın olan atıllığı dağıtma eğilimindedir. Kitlelerin bir kabarış halinde olduğu özel bir dönemin içerisindeyiz. Bu bahar havası elbette çok hassas dengeler üzerine kurulu ve oldukça kırılgan. Diğer yandan ise bir süredir hareket halinde olan ve konfederasyonların saplandığı bürokrasi bataklığında debelendiği bu dönemde ateşe su taşıyan karınca misali kahramanlıkla mücadele eden BİRTEK-SEN gibi sendikaların biriktirdiklerini Antep’te, Adana’da, Urfa’da, Malatya’da alanlara taşıması bu yılki 1 Mayıs’ın özel olaylarından bir tanesiydi. İşçi sınıfının kendi gündemini işleye işleye bir sınıf politikası inşa etmeye çalıştığını görüyoruz.

Evet, 19 Mart’ı gerçekleştiren darbeci güçlerin hesaplarının aksine darbenin aleyhlerine işlemeye devam ettiğini söyleyebiliriz. AKP’nin gemisini yüzdürmede çok işlevsel olan yapay sosyolojik ayrımlar silikleşiyor, sınıf mücadelesi ve gençlik eylemleri büyüdükçe ülkedeki eylemlerin çehresini değiştiriyor.

Bu yazı bu iyimserlikle de bitebilirdi. Ne var ki görmezden gelinemeyecek kadar büyük iki önemli tehdit var. Birincisi iktidardaki koalisyon 19 Mart sonrası oluşan halk hareketlenmesiyle dağılmadı ve halen çok güçlü. İkincisi halkın eylemlerinin bir garantisi yok. Sendelese de halen yıkılmamış bir iktidar ayağı yere sağlam basan bir iktidardan daha tehlikelidir. İşte bu yüzden sağlam adımlar atmak, birleşik programatik bir alana çağırmak ve kazanımlar elde ederek kitlelerin daha fazla moral ve daha derin bilinçler kazanması için tedbirler almak gerekiyor. Böyle devrimci fırsatlar her zaman gelmez.

Yeni Yaşam gazetesinden alınmıştır.

Scroll to Top