Donald Trump’ın ABD’nin Grönland’ı Danimarka’dan satın alabileceğine dair önerisinin tek kelimeyle çılgınca olduğunu düşünebilirsiniz.
Aralık ayında ABD’nin Grönland’a sahip olmasının ‘mutlak bir gereklilik’ olduğunu söyledi. Salı günü bir basın toplantısında kendisine -Halihazırda ABD’nin sahip olmasını istediği- Grönland ve Panama’yı ele geçirmek için “askeri ve ekonomik zor” kullanımını dışlayıp dışlamayacağı soruldu. Seçilmiş ve henüz göreve başlamamış başkan cevapladı: “Hayır, bu ikisi hakkında da size güvence veremem, ancak şunu söyleyebilirim: Ekonomik güvenlik için onlara ihtiyacımız var.”
Bu, Trupm’ın bu fikri ilk ortaya atışı değil. 2019’da, önceki görev döneminde, yönetiminin Grönland’ı Danimarka’dan satın almayı düşündüğünü ve projenin “stratejik olarak ilginç” olduğunu söylemişti.
Aynı gün içinde yaşlı Trump o basın toplantısında konuştu, Donald Trump Jr Grönland’a uçtu ve ziyaretinin “biraz eğlenceli” olduğunu söyleyerek ekledi: “Bir doğa tutkunu olarak bu hafta Grönland’a uğramaktan heyecan duyuyorum”. [Trump] üzerlerinde “Grönland’ı Tekrar Büyük Kıl” [Make America Great Again-Amerika’yı Tekrar Büyük Kıl sloganına gönderme yapıyor, ç.n.] yazılı beyzbol şapkaları dağıttı.
Trump, Danimarka’yı satış yapmayı reddetmesi halinde ekonomik yaptırımlarla tehdit etti ve ABD’nin “Danimarka’ya çok yüksek bir oranda gümrük vergisi uygulayacağını” söyledi. Kanada’ya yönelik Trump, [Kanada’nın] ABD içinde bir eyalet olması için “ekonomik zor” kullanmayı dışlamayacağını söyledi!
Çılgınca şeyler mi? Kendinize bir yerküre bulun, Kuzey Kutbu’nu tayin edin ve hangi ülkelerin Kuzey Kutup Dairesi’ne komşu olduğuna bakın. En uzun kıyı şeridine sahip olanı Rusya, ancak diğerleri ABD, Kanada, Danimarka (Grönland özerktir ancak savunma ve dış politika konularını Kopenhag kontrol eder), Norveç, İsveç ve Finlandiya-bu altı ülkenin hepsi elbette NATO üyesi, son ikisi Rus-Ukrayna savaşının ardından tarafsızlıklarını terk ederek [NATO’ya] yeni katılmış.
Sonra iklim değişikliğini düşünün. Şu anda donmuş olan ve Barents Boğazı aracılığıyla Atlantik’i Pasifik’e bağlama potansiyeline sahip olan Deniz yolları Barents Denizi’nden geçer. Diğer taraftan, Pasifik’ten Arktik Denizi’nden ve Grönland kıyılarından Kuzey Amerika’nın doğu kıyısına kadar uzanan potansiyel bir deniz yolu vardır. Eğer bir gün seyrüsefer yapılabilirse bu deniz yolları, mevcut ticaret yollarından büyük mesafeler keser ve büyük ekonomik ve stratejik öneme sahip olur.
İklim değişikliği kalıcı buzulların geri çekildiği anlamına geliyor. Trump, Grönland’ın petrol ve gaz rezervlerinin yanı sıra, yeşil dönüşümün elektrikli otomobiller ve rüzgâr türbinleri ile askerî teçhizat üretimi için yüksek talep gören nadir toprak metallerine sahip olduğunun da gayet farkında.
Yayıncı CNN, Çin’in şu anda küresel nadir toprak üretimine hâkim olduğunu ve Trump’ın göreve başlamasından önce kritik minerallerin ve ilişkili teknolojilerin ihracatını kısıtlamakla tehdit ettiğini belirten Londra Üniversitesi/Royal Holloway’de jeopolitik profesörü olan Klaus Dodds ile görüştü. Dodds şu açıklamada bulundu: “Trump ve danışmanlarının Çin’in sahip olduğu boğucu hâkimiyet konusunda çok endişeli olduklarına dair hiçbir şüphe yok…Bence Grönland gerçekten Çin’i dışarıda tutmakla ilgili.” Bu, Trump’ın Rusya’dan ziyade Çin’in en büyük tehdit olduğu ve [Çin’le] rekabetin ABD dış politikasının temel taşı olması gerektiği vurgusuyla örtüşüyor.
Grönland, Birleşik Devletler için aynı zamanda büyük bir askerî öneme sahiptir. İkinci Dünya Savaşı sırasında Danimarka’nın Naziler tarafından işgal edilmesinden sonra, Amerikan kuvvetleri Danimarka’nın Washington büyükelçisiyle yapılan bir anlaşmaya dayanarak Grönland’a girdi. Ada, Britanya’nın bağımlı olduğu Atlantik Denizi yollarını açık tutmak açısından ve ABD savaşa katıldığında, Haziran 1944’teki Normandiya işgalinden önce Britanya’daki büyük askerî yığınak için hayatî önem taşıyordu.
Savaş sona erdikten sonra, Truman yönetimi Danimarka’nın ayrılma taleplerini reddetti. Yönetim, mülkiyet hakkını satın almayı teklif etti, ancak reddedildi. 1949’da NATO’nun kurulmasından sonra, Kopenhag, burada o zamanki Sovyetler Birliği’ne karşı Soğuk Savaş’ın en ön cephesinde yer alacak ABD askeri üslerine izin veren bir anlaşmayı kabul etti.
1952’de kurulan Thule Hava Üssü, Stratejik Hava Komutanlığı bombardıman ve keşif uçaklarına, avcı uçaklarına ve nükleer başlıklı karadan havaya Nike füzelerine ev sahipliği yaptı. 1961’de oraya Balistik Füze Erken Uyarı Sistemi konuşlandırıldı ve Grönland hâlâ erken uyarı radar sistemleri açısından önemini koruyor.
1968’de dört termonükleer bomba taşıyan bir B-52G bombardıman uçağında kabin yangınının çıkmasıyla yaşanan en kötü nükleer kazalardan birisinin olduğu yerdi Thule. Uçak donmuş denize çakıldı. Çarpışma sırasında üç nükleer silahın patlamış olması muhtemel. Dördüncüsü hiçbir zaman açıklanmadı.
Thule, 2020 yılında ABD Uzay Kuvvetleri’ne devredildi ve üç yıl sonrasında Pituffik Uzay Üssü olarak yeniden adlandırıldı. ABD uzay ve füze uyarı sistemlerinin merkezinde yer alır, dünyanın en kuzeydeki deniz limanına ev sahipliği yapar ve 2023’ten beri de ABD avcı uçağı müfrezelerine ev sahipliği yapıyor. Ancak Pentagon, Rusya’nın Arktik’te çok daha büyük bir askerî varlığa sahip olduğu konusunda endişeli ve oradaki varlığını önemli ölçüde artırmak istiyor.
Tarihinizi biliyorsanız [Bob Marley’nin Buffalo Soldier şarkısında geçen if you know your history dizesine bir gönderme, ç.n.] Grönland’ı satın alma fikri o kadar da çılgınca değil. ABD bunu 1867, 1910, 1946 ve 2019’da yapmayı düşündü. Bu talepler hiçbir şeye yaramadı, ama Danimarkalılar 1917’de Washington’a Danimarka Batı Hint Adaları’nı -şimdiki Virgin Adaları’nı- 25 milyon dolara (bugünün parasıyla 600 milyon dolar) sattıklarında iş yapmaya açıklardı.
Elbette, ABD başka topraklar da satın aldı. (Trump’ın yeniden adlandırmak istediği) Meksika Körfezi’nden Kanada sınırına kadar uzanan on beş mevcut ABD eyaleti, Napolyon’un bu çok geniş toprakları sattığı Louisiana Satın Alımı[1] yoluyla elde edildi. Alaska, 1867’de Çarlık Rusyası’ndan satın alındı. Yani, Trump uzun bir geleneği takip ediyor.
Danimarka’ya karşı tutumu Avrupalılara savunma konularında serbestlik sağladığına inandığı NATO’ya olan nefretini yansıtıyor. Bu Avrupa şansölyelerinde endişelere yol açmış olmalı. Bu, Starmer’ın ona Birleşik Krallık’ta hâlihazırda yaptığından daha fazla yalakalık yapacağı anlamına geliyor.
Trump Ukrayna’da, Kiev’in kaybetmesi neredeyse kesin olan bir savaşı devralacak. Bu, ABD için büyük bir gerileme olarak görülecek. Yeni başkan, ABD askeri hakimiyetini yeniden tesis edebilme arayışında olacak.
Trump için asıl düşman Putin değil. [Trump] Seçim kampanyasında Ukrayna savaşını sona erdirme sözü verdi, ancak Putin’e sunduğu tek şey ateşkes ise bu, kabul edilmesi muhtemel bir teklif değil. Putin, Rusya’nın doğu Ukrayna işgalinin tanınmasına ve en azından Ukrayna’nın hiçbir zaman NATO’ya katılmayacağına dair bir garanti isteyecektir. Washington’ın Ukrayna’nın tamamen çökmeden bunu kabul etmesi zor görünüyor (ki gündem dışı değil).
Ukrayna’daki savaş Moskova ve Pekin’i yakınlaştırdı ve Rusya, Çin’e Arktik erişimi sağlıyor. Trump’ın Panama’ya yönelik tehditleri -Panama Kanalı’nın ABD tarafından yeniden kontrol edilmesini istiyor- Çinlilerin orada ve Latin Amerika genelindeki varlığını geliştirdiğine dair inancını yansıtıyor.
Newsweek, geçen ay, Dışişleri Bakanlığı’ndan üst düzey bir yetkilinin Kongre’ye yazdığı bir mektubunda, ABD diplomatlarının Çin Halk Cumhuriyeti’nin (ÇHC) Arktik’teki emellerine karşı koymaya çalıştığını söylediğini ortaya çıkardı. Yasama İşleri Bürosu’nda Dışişleri Bakan Yardımcısı olan Naz Durakoğlu, ABD diplomatlarının ‘ÇHC’nin Arktik’teki davranışları konusunda, ÇHC’nin bölgedeki bilimsel araştırmaları da dâhil olmak üzere, güçlü endişeleri olduğunu’ yazdı; bu araştırmalar gelecekteki askerî operasyonlar için kullanılabilir.
Durakoğlu, Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) faaliyetlerini inceleyen iki partinin de temsilcilerinden oluşan bir Kongre komitesine, bölgede ÇHC’nin “giderek artan sıklıkta ve karmaşıklıkta” faaliyetlerinin olduğunu, Çin’in nüfuz elde etmek için çabalarını arttırırken bunun ABD için savunma ve güvenlik zorlukları yarattığını yazdı.
Bir kez daha kürenize dönün. Grönland’ı kontrol edenin büyük bir askerî varlığı kontrol ettiği açıktır. Ada, Batı ile Doğu arasında yeni bir soğuk savaşın ön cephesindedir.
Peki ya Grönland’ın çoğunluğu İnuit olan 50.000’den fazla insanı? Madenciliğe ve petrol ile gazın sömürülmesine karşılar çünkü bu onların yaşam tarzlarını ve ada ekolojisini mahvedecek. Kendileri Danimarka’dan giderek artan bir şekilde bağımsızlık talep ediyorlar.
Grönland’ın kendi kaderini tayin hakkını savunmalıyız. Kendilerini Washington’a satmayı tercih edeceklerini pek sanmıyorum. Netice itibariyle Trump, on dokuzuncu yüzyıl emperyalisti gibi konuşuyor ve davranıyor.
Bu yazı İngilizceden Türkçeye Hasan Durkal tarafından çevrilmiştir. Yazının orijinali için:
[1] Louisiana Purchase/Louisiana satın alımı: 1803’te ABD’nin Fransa‘dan toprak satın alması. Bu alım, ABD tarihinin bu en büyük toprak alımıdır. 2.100.000 km²’lik bir alan için toplam 15 milyon Amerikan dolarına mal olmuş bu anlaşma 30 Nisan 1803’te Robert Livingston, James Monroe ve Barbe Marbois tarafından Paris‘te imzalanmıştır. ç.n.