Avukat Sevda Özçelik Bingöl: Kader Ortakaya davasında birden fazla suç ve fail var.
15 Eylül 2014 günü IŞİD’in Kuzey ve Doğu Suriye’nin Kobane Kantonu’na saldırıya başlamasıyla birlikte dünya genelinde çok sayıda enternasyonalist devrimci çevreler seferberlik çağrısı yaptı. Bu çağrı ile birlikte batı metropollerinden ve Türkiye tarafından çevre illerden gelenler Urfa’nın Suruç ilçesinde nöbet tutmaya başladı. Kobane tarafından yapılan IŞİD saldırılarına rağmen enternasyonalist, sosyalist, devrimci ve yurtseverlerden oluşan çok sayıda insan çeşitli yerlerden sınırı geçerek Kobane’ye ulaştı. Suruç’ta da asker ve polisin gerçekleştirdiği saldırılarla dayanışma için gelenlerin sınırı aşmaları engellenmek istendi.
Suruç’a gelen birçok dayanışmacı grupla birlikte 6 Kasım 2014 günü Özgür Sanat Girişimi sanatçıları, sınır hattında insan zinciri oluşturmak istedi. Tam bu sırada askerler gerçek mermi ve gaz bombalarıyla insan zincirine ve sınırın diğer tarafında bulunan insanlara saldırıda bulundu.
İnsan zincirinin içinde yer alan yoldaşımız Kader Ortakaya da tam bu esnada özellikle hedef alınarak katledildi. Kader Ortakaya, yoldaşlarına bıraktığı son mektubunda da kendi sözleriyle belirttiği gibi, “Kürt Özgürlük Hareketi ve işçi sınıfının tarihsel ittifakının inşasını, enternasyonalist bir zeminde yükseltmek için, komünist kimliğinin bir gereği olarak” İŞİD’e karşı gerçekleşen savunmaya destek vermek için Kobane’ye geçmek istemiş ve katledilmişti.
Direnişin ve Özgürlüğün Nöbetinde Katledildi
Emekçi bir ailenin çocuğu olarak, Urfa’nın Siverek ilçesinde doğan 27 yaşındaki Kader Ortakaya, IŞİD çetelerinin yoğunlaşan saldırılarına sessiz kalmamış ve 25 gündür Kobanê sınırında nöbet tutmaktaydı.
Kader nöbet boyunca, kadınların öncüleşmesiyle sürdürülen direnişin sesini daha fazla duyurmak için yerel ve uluslararası basına röportajlar veriyor, belgesel çekimlerinde yer alıyor, Kobane’yi ve orada süren mücadeleyi anlatıyordu. Ancak sınırın bu tarafında yaptıkları Kader’e yetmiyor, Kürt halkının IŞİD vahşetine karşı verdiği mücadeleye destek olmak için kararlılığını sınırın öteki tarafına taşımak istiyordu. 25 günlük sınır nöbetinin ardından, enternasyonalist bir zeminden yola çıkarak, Kürt Özgürlük Hareketi ve işçi sınıfın tarihsel ittifakının inşası paradigmasına olan inancıyla Kobane savunmasına katılma kararı almıştı.
Bu uğurda çıktığı yolda 6 Kasım 2014 günü kolluk kuvvetlerinin açtığı ateşle katledildi. Valilik ve kaymakamlık olayla ilgili yaptığı ilk açıklamada ölümün şarapnel kaynaklı olduğunu söyledi. Ancak adli tarafından yayımlanan belgeler ölümün “yüksek kinetik enerjili bir silahla” gerçekleştiğini kesin olarak belirledi. Savcılık olayla ilgili soruşturmayı “taksirle öldürme” suçundan açtı, ancak daha sonra “daimi arama kararı” vererek dosyayı zaman aşımı bürosuna devretti. Avukatların defalarca hem yazılı hem sözlü talep etmesine rağmen dosyada işlem yapılmadı. Bunun üzerine 2020 yılında yaşam hakkının ihlali ve etkili bir soruşturma yapılmaması gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulunuldu.
“Ölümünde Kamu Sorumluluğu Kaçınılmaz”
Kader Ortakaya yoldaşımızın katledilmesi ve ilerleyen hukuki süreci ailenin avukatı Sevda Özçelik Bingöl ile konuştuk:
Tanık ifadelerine göre Kader Ortakaya nasıl vuruldu?
İnsani yardım çalışmalarının ve dayanışmanın sürdüğü bir dönemde sınırı geçen yüzlerce sivil kişi varken bir grup sivil ile bir geçiş esnasında sınırdan görevli kolluk personelince yapılan müdahale esnasında bir çok gaz fişeği ve mermi atılmış ve atılan kurşunlardan biri ile hayatını kameraların önünde Türkiye sınırına birkaç metre mesafede hayatını kaybetmiştir.
Kader Ortakaya’nın vurulmasıyla ilgili kolluk güçlerine soruşturma açıldı mı? O gün olay yerinde kaç güvenlik görevlisinin yer aldığı belli mi? Teçhizat sayımına göre hangi kolluğun kaç mermi harcadığı belirlenemedi mi? Polis kamerasındaki görüntüler dosyaya girdi mi? Girmediyse bunun soruşturulması gerekmez miydi?
Kamu personeli eliyle ölümüne sebep olunan bir çok dosyada olduğu gibi etkin bir soruşturma ve etkin bir kovuşturma yürütülmedi. Ölümünün bir şarapnelden olduğu uzunca bir süre iddia edildi ve başına isabet eden bir kurşun ile öldüğü dahi kabul edilmedi. O gün görevli olan kolluk personeli de, sınırı geçen sivil gruba gazlı ve mermili müdahale eden görevli listeleri de görevli askeri araçların sayı plaka ve araç kameraları görüntüleri de, ne kadar mermi kullanıldığı da dosya içerisine sunulmadı. En başından beri tarafımızdan talep edildi ancak dosya içerisine sunulmadılar. Etkin bir soruşturma yapılması istenseydi dosyaya konulacak ve sorumluların kolayca tespiti sağlanabilecekken yapılmamıştır.
Kader’i vuran kolluk gücü tespit edilseydi nasıl yargılanması gerekirdi?
Tabi ki de cinayetten, kasten öldürme fiilinden yargılanacaklardı, sadece o değil suçu örtmeye çalışmakla da bir çok kanun maddesi de ihlal edilmiş olduğundan bir kişinin değil bir çok kişinin ki emir verenlerin içinde olduğu kişilerin de yargılanması gereken bir davadan bahsediyor olurduk.
Şanlıurfa Valiliği Kader’in ölümüne şarapnel parçasının neden olduğunu söyledi. Ancak adli tıp raporu bunun aksini kanıtladı. Valilik hakkında görevi kötüye kullanma ve halkı yanıltma suçlarından soruşturma açılması gerekmez miydi?
Bu dosyada bir çok kamu personeli bir çok suç işledi. Yüzlerce mermi kullanıldı, daha çok kişi de ölebilirdi. Suçun faillerinin ortaya çıkmaması için ihmaller ve sorumluluklar zinciri bir çok kişiyi kapsıyor, o günün tüm görevlileri ve mülki idari amirlerinin bu cinayette gerek kasti gerek ihmali sorumlulukları var. Soruşturma eksik delillerle yürütüldüğünden bu hususlar gizli kalmış sorumlular ismen tespit edilememiştir, edilmesi engellenmiştir.
Sizce 10 yıldır Kader Ortakaya’yı öldüren kişinin resmi olarak açığa çıkarılmamasının altında hangi nedenler yatıyor?
Tabi ki kamu sorumluluklarının yerine getirilmeyişi ve ölüme kollukça sebep olunmasıdır. Sivil insanlar kolluk silahı ile ölüyorsa ortada ciddi bir yetki aşımı ve ihmaller zinciri ve birden çok suç ve birden çok failin varlığı mevcuttur.
Bir avukat olarak Kader’in ölümüne ilişkin dosyayı neden savunmak istediniz? Daha önce de buna benzer başka dosyalara baktınız mı?
Toplumsal olaylara orantısız güç kullanımı nedeni ile meydana gelen can kayıplarında ve öldürme olaylarında ne yazık ki gerçek adalet ve sorumluların tespiti ile cezalandırılmaları hususu ve cezasızlık politikaları yargı sistemimizin halen en derin yaralarından biridir. Kamusal olanaklar ve özellikle delillerin kamu gücü özellikle kolluk elinde bulunduğu vakalarda somut gerçeğe ve tabi ki de delillere ve de adalete erişim bu sebeple zorlaşmaktadır. Deliller dosyalara sunulmamakta mahkemeler eksik delillerle de karar veremez hale getirilmektedirler. Çoğu dosya da zamanaşımına terk edilmektedir. Avukat olarak o döneme ve o gün ki saldırıya sınırın hemen bu yakasında tanıklık da etmiş biri olarak Kader Ortakaya’nın öldürülmesi olayı herkes gibi beni de derinden etkileyen bir olaydı ve sorumlularının tespitini herkes gibi ben de ısrarla istedim ve ailenin avukatlığını da üstlenmekle cinayetin aydınlatılması sürecine dahil oldum.
Dahil olduğumuz bir çok dosya bu benzer özellikleri taşımakta ki failleri kolluk olan dosyalar üzülerek dahil olduğumuz adalet beklentisi yüksek olan dosyalar olarak, hak savunuculuğu yapan bir çok avukatın dahil olduğu dosyalarda başı çekmekte ve toplumsal dosyalar içerisinde sayısal olarak da azımsanamayacak bir sayıdadırlar. Kader Ortakaya otopsisinde ısrarla hekim bulundurmamız ve ısrarla dahil olduğumuz ve eksiksiz bir otopsi yapılması ve o dönemdeki duyarlı bir çok sivil toplum kuruluşu ve sahipleniş sonraki süreçte gerçek ölüm sebebini ortaya çıkardı ancak halen dosyaya sunulmayan deliller var ki failler bu sebeple tespit edilemediler. Ancak hiç bir sınır çatışmasının olmadığı bir saatte kurşun ile öldüğü sabit olan Kader Ortakaya’nın ölümünde kamu sorumluluğu kaçınılmaz ve kat’i şekilde ortada olan bir dava dosyasıdır. O nedenle aradan 10 yıl da geçse adalet beklentisi halen devam etmektedir.
Teşekkürler
Kobane’nin Kader’i
Kobane’nin IŞİD saldırıları sonucu düşeceğini bekleyenlerin yanıldıkları çok kısa sürede açığa çıktı. IŞİD çetelerine karşı 134 gün süren destansı bir direniş sonucunda Kobane kurtulmuş ve bu kurtuluş ile birlikte çetelerin Rojava’dan temizlenme süreci başlamıştı. Bu direniş esnasında Kobane’de ve destek eylemlerinde yüzlerce şehit verilmişti. Direnişi destanlaştıran tam da buydu işte. Her tür teçhizatla donatılmış ve sınırın bu tarafından da desteklenen IŞİD çetelerine karşı sınırlı imkanlarla organize edilen bu direniş gücü sınırları aşan bir inanmışlık ve haklılık ile donanmıştı. Kobane’de sadece Kürt halkının değil Ortadoğu halklarının da özgürlüğe doğru giden kaderi çizilmişti. Kader işte böylesi bir yolu inşa etmek isterken katledildi. Onun kaderi ile Kobane’nin kaderi özgürlük mücadelesinde bağlandı. O artık Kobane’nin Kader’i. Bu yolu tamamlama görevi de şimdi geride kalan yoldaşlarında.