Erdoğan’ın darbesi yol alıyor. Belki İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyım atanamadı ama başlatılan darbenin 5. dalgasıyla birlikte Erdoğan’ın yeni buluşunun denendiğini görüyoruz: Zamana ve farklı belediyelere yayılmış bir darbe pratiği. İstanbul’u tam olarak alamayan Erdoğan, halkın direnişine darbeyi yayarak cevap verdi. İstanbul ilçelerinden Adana’nın ilçelerine yapılan açılım yakın gelecekteki olası pratikleri de açık ediyor. Sandıkla kazanılamayan her yere darbeyle girme planı.
İşin önemli yanı verici yanı şu ki, Seyhan ve Ceyhan belediyelerine, dişe dokunur bir direnişle karşılaşılmadan el konuldu. Muhtemelen bu bir denemeydi ve ortaya çıkacak reaksiyonun dozuna göre bir sonraki adım planlanacaktı. Zayıf tepkiler muhtemel yeni saldırıların önünü açacağa benziyor.
O Her Şeyin Başkanı
Keyfilik ve yasasızlık artık öyle bir genelleşti ki, sarayın keyfilik ve yasasızlığı her türlü devlet kurumunun akıl rehberi haline geldi. Mahkemeler, emniyet ya da herhangi bir kamu kuruluşunun yasalara bağlı kalma koşulu neredeyse ortadan kalktı. Halkın nefes alabileceği tüm kanalları tıkamaya ve halkı dizleri üstüne çöktürmeye yeminli iktidar bunun ön pratiklerinin Kürt belediyelerine atadığı kayyımlarla gerçekleştirmişti.
O artık sadece cumhurbaşkanı değil. Tüm üniversitelerin rektörü, RTÜK başkanı, Kamu İhale Kurumu Başkanı, YÖK başkanı, YSK başkanı, genelkurmay başkanı da. Çevre Şehircilik Bakanı da Milli Eğitim Bakanı da o. Çünkü kendisine koşulsuz biat etmiş bürokratlarıyla sert ve militan bir iktidar odağı yarattı ve sarayda verilen kararlar söz konusu kurumlarda yalnızca icra ediliyorlar. Bu kusursuz emir komuta zinciri sermaye sınıfına muazzam olanaklar sağlıyor, bu esnada soygun işliyor, halkın yoksullaşması devasa boyutlara geliyor.
Darbe Yayılırken
Tabii ki bu noktaya birden gelmedik. Son büyük kırılma geçen sene yaşanmıştı. Cumhuriyet Halk Partisi’nin geçtiğimiz yılki 31 Mart yerel seçimlerinde halkın öfkesinin bir yansıması olarak elde ettiği seçim zaferi kısa sürede bir “yumuşama” politikasıyla heba edilmişti. Özgür Özel’in koltuğunu devraldığı Kemal Kılıçdaroğlu’nun AKP ile uyumlu muhalefetinin devamı niteliğindeki bu tutum Erdoğan’a zaman kazandırmış ve büyük bir enerjiyi heba etmişti.
19 Mart darbesine Özgür Özel yönetimi her ne kadar farklı bir tutumla yaklaşsalar ve darbeye karşı direnmeyi seçseler de bu direnme biçimi de Erdoğan’a kaybettiren tarzda değil, kendisine zaman kazandıran ve yeni manevralara olanak tanıyan tarzda gidiyor. Erdoğan’ın muhalefetin çatlaklarının içerisinden sızma yeteneği bir kez daha kendisini gösteriyor. Darbe zamana ve mekâna yayılıyor.
Faşizme Karşı Halkın Direnişi
CHP’nin kimyası bu yayılıma karşı koyacak bir yapıya sahip olmadığından bir kez daha aynı yere dönüyoruz. Halkın öfkesinin bir kez daha soğurulduğu, içerildiği ve halkın faşizme teslim edildiği bir dönem. Eski genel başkanın kurultay iptal davası sonuçlarını kolladığı mevcut başkanın da olayı miting siyasetine indirgediği bir durumla karşı karşıya halk.
Bu noktada halkın genel bir direniş haline geçmesi darbenin geri püskürtülmesinin tek koşulu olarak belirmiştir. Direniş sadece karşı olunan şeyin püskürtülmesini değil, yeninin inşa edilmesini de içermelidir. Yasasızlığa karşı halkın bağımsız çıkarlarını savunmak gerekiyor. Devlet ve sermayeden bağımsız, halkın gerçek çıkarları.