Pontos Neresi, Pontoslular Kim? (1)-Tamer Çilingir

Bu yazı dizisinde belirtilen görüşü destekleyen veya karşı argüman sunan yazılara El Yazmaları olarak açık olduğumuzu belirterek makaleyi değerli okurlarımızla paylaşıyoruz.

Karadeniz’de Yaşayanların Tümü Laz mıdır?

İstanbul’un doğusundan itibaren Karadeniz kıyılarında yer alan tüm şehirlerde yaşayanlara Laz denmesi bir gerçekliğin gizlenmesi içindir. Lazların anavatanı asıl olarak tarihte Lazistan/Lazika diye bilinen bugünkü Rize’nin doğusundan Batum’a kadar uzanan coğrafyadır. Antik çağdan itibaren krallıklar kurmuş, Osmanlı devleti sınırları içinde de Lazistan sancağı olarak 1924’e kadar bu adla anılmış bu coğrafyada yaşayan Lazlar, Kafkas halklarından olup yine bu coğrafyaya ait dil grupları içinde yer alan Lazca diye bilinen kendine özgü bir dile sahiptir.

Oysa Rize’nin batısından Sinop’a kadarki sahil şeridindeki şehirler ve güneyde Tokat, Amasya, Gümüşhane, Bayburt, Sivas’ın kuzeyini kapsayan bölgede ise Roma işgaline kadar Pontos Krallığı sınırlarında yaşamış Pontoslu Helenler kimliklerini bugüne kadar taşımışlardır. Pontoslu Rumlar olarak da adlandırılan bu yöre insanın etnik kökeni Helenler ve dilleri de Antik Yunanca’nın bir diyalekti olan Romeika/Pontos Rumcasıdır.

Karadeniz Bölgesi: Pontos ve Lazistan

Türkiye Cumhuriyeti döneminde (1940’tan itibaren) Karadeniz Bölgesi diye adlandırılan bu bölge aslında Pontos ve Lazistan coğrafyalarıdır.

Batı Karadeniz bölgesi olarak adlandırılan İstanbul’un doğusundan Sinop’a kadar olan bölge antik çağdan itibaren Paphlagonia adıyla anılır. Bu bölge Pontos Krallığı’nın ve ardından Roma İmparatorluğu’nun döneminde Rumların yaşadığı bir coğrafyadır.

Pontos 3 bin yıl önce Helenlerce Karadeniz’e verilen isim olması nedeniyle güney sahillerine de aynı isim verilmiş bir coğrafyadır.

Kültürü birbirinden farklı ama binlerce yıl komşu olarak yaşamış Pontos ve Lazistan’ın Karadeniz ismiyle anılması, tüm coğrafya halklarına Laz denilmesi özellikle cumhuriyetin asimilasyon politikalarının sonucudur. Tüm bu coğrafyaya Laz denilerek Lazlık bir etnik kimlik olarak değil Türklüğün bir parçası gibi ifade edilmiş, öte yandan Pontos’un Helen kimliği Lazlıkla birlikte inkâr edilegelmiştir.

Pontos’ta 100 Yıl Önceki Yaşam

20.yüzyılın başlarında tıpkı Orta Çağ Avrupası’nı sona erdiren Rönesans dönemi gibi edebi, sanatsal, bilimsel ve düşünsel alanlardaki gelişmelerle aydınlanan Pontos coğrafyası aynı zamanda büyük bir tehdit altındadır.

1.Dünya Savaşı’nı kaybeden Osmanlı Devleti’nin geride kalan son topraklarında yaşanan iktidar savaşı ki buna Türkler ‘Kurtuluş Savaşı’ adını vereceklerdir, Pontos’ta yaşayan Hristiyan ve Müslüman Rum halkın kaderini belirlemiştir.

3 bin yıllık topraklarında katledilen ve ardından mübadele anlaşmasıyla zorla sürgün edilen Hristiyan Rumların yanı sıra geride kalan Müslüman Rumlar da 100 yıl boyunca zulüm altında yaşamaya zorlanmış ve asimilasyon politikalarıyla Türkleştirilmeye çalışılmıştır.

Bu sırada aydınlanmanın öncüsü edebiyatçılar, aydınlar, doktorlar, sanatçılar ve yaşamı var eden tüm zanaatkârlar öldürülürken kültürel değerler de yok edilmiştir. Kiliseler, okullar, binaların yağmalanmasının yanı sıra Rumlara ait bütün zenginlikler gasp edilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasının ardından kurucu kadrolar, Anadolu’nun yoksul ve cahil olduğunu kendilerinin de Anadolu’yu aydınlattığını söyleyecektir. Oysa aydınları ve tüm bu zenginliği yok eden kendileridir.

Pontos’ta Rönesans

-Bugün İstanbul’da bile büyük çoğunluk kriketin ne olduğunu bilmez iken, Trabzon Soğuksu’da 1914’te kadınlar kriket, golf, tenis gibi sporlar yapıyorlardı.

-20. yüzyılın başlarında Samsun’da, Giresun’da, Trabzon’da kemençenin yanı sıra nerdeyse her sokaktan piyano sesleri gelirdi.

-1890 yılında kurulan Trabzon Filarmoni orkestrasına Andreas Hindas şeflik yapıyordu.

-1914 yılında Trabzon’daki Rum hastanesinde dönemin son teknolojileri kullanılıyordu.

Trabzon Opera Binası

Trabzon Opera Binası önünde Trabzon Filarmoni Orkestrası

Opera ve Tiyatro gösterilerinin düzenlendiği, aynı zamanda dönemin önemli mimarı eserlerinden biri olan Trabzon Opera binası 1912 yılında Rumlar tarafından yaptırıldı.

Bina, cumhuriyetin ilanının ardından 1925 yılında Sümer sineması oldu. 1956 yılında yol genişletmek amacıyla yıkıldı.

Pontos coğrafyasının binlerce yıllık geçmişi ve birikiminin sonucu olan kültür ve sanat alanındaki gelişmeler yüz yıl önce bıçak gibi kesildi. Cumhuriyet tarihine kadar bölgenin kültür-sanat alanında çok ileri olduğu, okur-yazar nüfusun yüksekliği ve birçok dergi, kitap, gazetenin basıldığı bölge sanat alanında da daha farklı bir noktadaydı.

Bunun en önemli göstergelerinden birisi ise şu an inşa edildiği yer boş olan Trabzon Opera Binası’ydı. 1912 yılında şehirdeki Rumların finanse etmesiyle özel bir şirket tarafından belediye arsası üzerine inşa edilen yapı daha sonra belediyeye ardından da şahıslara devredildi. 1925 yılına kadar opera binası olarak kullanılan yapı, bu tarihte adı Sümer Sineması yapılarak film gösterimleri için kullanılmaya başlandı.

Art Nouveau üslubuna sahip yapının mimarının İtalyan Raimondo D’Aronco olabileceği belirtilirken, buna dair kesin bilgi bulunmuyor. Trabzon’un sanatı ve tarihinden söz edildiği zaman ilk olarak bu binadan söz edilirdi.

1939 ve 1957’de yapının yıkılma teklifi belediye meclisinde konuşuldu ve her iki seferde de kabul edilmedi. Fakat yapıyı yıkmakta kararlı olan dönemin Demokrat Partili Belediye Başkanı Ahmet Rasim Karanis 1958’de tekrar belediye meclisine getirdiği teklifle bu kez binayı yıktırdı. Yol genişletme çalışmaları bahane edilerek yıkılan bina, 14 günde 30 işçi tarafından balyozlarla yok edildi.

Dört Dilde Eğitim Yapılan Merzifon Koleji

Merzifon’da sağır ve dilsiz çocuklara eğitim veren okul

-Amasya Merzifon’da bulunan Merzifon Anadolu Koleji’nde sağır ve dilsizlere yönelik eğitim veriliyordu.

-Amasya Merzifon’da bulunan Merzifon Anadolu Koleji’nde 1913 yılında 7 binden fazla türü içeren bir botanik müzesi vardı.

-Amasya Merzifon’da bulunan Merzifon Anadolu Koleji’nde 1913 yılında 200 Rum, 160 Ermeni, 40 Rus ve 25 Türk öğrenci eğitim görüyordu. Geometri, kimya, trigonometri, astronomi, botanik, muhasebe, fizik, zooloji, mantık, felsefe, ekonomi, tarih, ahlak felsefesi, devletler hukuku, Fransızca, Rumca, Ermenice ve Türkçe dersleri veriliyordu.

40 dönüm arazi üzerinde 1876 yılında inşa edilmiş olan ve altı binadan oluşan okulda kız ve erkek öğrenciler için ayrı binalar, dershaneler, hastane, kilise, tabiat müzesi, sinema, 10 bin ciltlik kütüphane, konferans salonu, rasathane, meteoroloji istasyonu, marangoz atölyesi, modern matbaa, modern fizik, kimya, biyoloji laboratuvarı bulunuyordu.

1913 yılında görevli öğretmenlerden 11’i Ermeni, 10’u Amerikalı, 9’u Rum, biri Rus ve biri İsviçreliydi. Üç yıl olan hazırlık sınıflarında İngilizce, Türkçe, Ermenice, Rumca yoğun bir şekilde öğretiliyordu. Okul ders dışı etkinlikler açısından da hayli zengindi. Çeşitli müzik ve kültür kulüpleri kurulmuştu.

Pontoslu Kadınlar

-Genç kadınlar Pontos kentlerinde okuma imkânına sahipti.  Trebizond (Trabzon) Kız Okulu 1846 yılında faaliyete başlar ve daha sonra 1873 yılında Argyroupolis (Gümüşhane) Kız Okulu kurulur.
Sonra kız çocukları için diğer şehirlerde de okullar açılır. Sinop, Amasya, Ordu, Safranbolu, Giresun gibi birçok Pontos kentinde genç kadınlar erkekler gibi ücretsiz okuma hakkına sahipti.

Ve bu genç kadınların sayıları artarak ilerler. 1870 yılında 250 öğrenci Trabzon’da öğrenim görürken, 1880 yılında sayıları 738’dir. Gümüşhane’de 1874’te 28 olan öğrenci sayısı, 1906’da 100’e ulaşır.

Genç kadınlar bu okullarda sadece dikiş nakış gibi cinsiyetlerine yönelik dersler değil, ekonomi, matematik, fizik, tarih, coğrafya, Fransızca gibi konularda da eğitim görür.

Samsun, Trabzon şehirleri aynı zamanda dünyanın en önemli liman ve ticaret merkezleridir ve bu limanlarda Fransızca, İtalyanca, Helence, Rusça, İngilizce gazeteler satılır.

4 dilde eğitim yapan okullarının kütüphanelerinin, botanik bahçelerinin bugünün üniversitelerinde dahi olmadığı bir coğrafyadır Pontos. Sadece Pontos şehirlerindeki Rumlara ait okul sayısı 20.yüzyılın başında 1401’dir ve toplam öğrenci sayısı 85.890’dur.

Edebiyat ve sanat dergileri yok satar.

Pontos köylerinde bugün de devam eden halk tiyatroları (Momoeria) yüzlerce yıllık gelenektir.

Doktorları, eczacıları, mühendisleri, seramik ustaları, bakır işlemecileri, madencileri, demircileri, arabacıları, yorgancıları, fırıncıları, çorbacıları, köylü şehirli hayatı var eden aydın insanları ile 20.yüzyılın başlarında Osmanlı’nın 600 yıl süren İslamlaştırma politikalarına rağmen Rum / Helen kimliğiyle modern ve aydın bir coğrafyadır Pontos.

Peki, yüz yıl önceki Pontos bugün ne haldedir?

(Devam edecek)

Scroll to Top