Kuşlara Açık Tehdit: “Uç, Yarış, Öl ya da Damızlık Ol”

Bu yazıyı yazma nedenlerimden biri güvercin tacirlerinin, sadist yarışçıların “Yeni başlayanlar için el kitabı” hazırlamaları ve kuş üretiminden eğitimine, rantına kuşların her türlü istismarına dair kitaplar broşürler materyaller üretmesiydi. Umarım, evlerin damları, pazarlar ve sayısız üretim çiftliklerindeki bu görünmez kuş istismarı ve sömürüsü yeterince ifşa olur. Ve mücadelemiz tüm kuşların köle bileziklerinden kurtulup özgürleşmesi için aktif biçimde başlar.

Güvercin, insanın evcilleştirdiği ilk kuş olma özelliğini korumaktadır. Dolayısıyla güvercin yetiştiriciliğinin tarihi de oldukça eskilere kadar gitmekte. Yüzlerce yıl öncesinde de güvercinler hem yeniliyor hem hobi amaçlı kullanılıyorlardı.

Güvercinler aynı zamanda şehir kuşlarının başında geliyor sonra da kargalar. National Geographic dergisinin Nisan 2019 sayısında yayınlanan bir tahminde dünya üzerinde 400 milyon civarında güvercin olduğu düşünülüyor. Şehirlerin gelişiminde bu kuşlar da şehirlerde ortak yaşamın bir bileşeni olageldiler.

Şehrin tehlikeli yanları da var maalesef kuşlar camı göremez. Bu yüzden çarparlar. Akut stres yaşarlar. Yangın ve kazalarda yuvaları ve yavrularıyla zarar görürler.

Pencere önünde çatılarda, damlarda güvercinlerin daha pastel renkli sempatik ve küçük türleri olan kumrulara rastlamışızdır hep. Şehirlerdeki bina saçakları, beton aralıklar, inşaatlar onlara yaşam alanı oluyor. Bu nedenle şehirlerde sürekli artan bir kumru nüfusu da var hatta. Bir de uzun bir süre boyunca güvercinlerin şehirlerde doğal bir yırtıcıları predatörleri yoktu. Ayrıca DDT, en yaygın biçimde kullanılan böcek ilacıydı. Balıklar ve kuşlar için öldürücü olduğu anlaşıldı. Kuşların yumurta kabuklarını çok incelttiği zayıflattığı ve üremelerini engellediği için birçok türün soyunu tehlikeye attı. Buna bağlı olarak Alaca şahin, kızıl kuyruklu şahin ve atmaca gibi güvercinlerin doğal avcısı yırtıcı türlerin popülasyonu azaltılmış oldu. Ve güvercin popülasyonunun bu kadar artmasının temel sebeplerinden birisi de bu doğal türlere müdahaleydi. DDT yasaklanmış olsa da belki de yırtıcı türlerin popülasyonu açısından geri döndürülemez bir durum söz konusu olabilir.

Bugün kuşların güvercin ve martıların dışkılaması şehirdeki yapılara zarar veriyor diye binalara kuş dikenleri koyuyorlar. Binaları korumak için türlü türlü yollara başvuruyorlar. Dikenler, kuşkovar sistemleri vs… Bir yandan şehirlerde güvercinlerin dışkılarından gübre olarak yararlanılırken bir yandan da “uçan kuş pisliği dağıtıcıları” ve “haşarat” olarak görülüyorlar. Bu yüzden güvercinlere “Sky Rat”“Gökyüzü Faresi” deniyor bazı çevrelerce.

Gerçekten de kuşların dışkısı binaları yıpratıyor uzun vadede ama çözüm bu değil tabii. Güvercinler de köpeklerle diğer kent sakini türler gibi steril, hayvandan arındırılmış, tamamen insanmerkezci soylulaştırılmış kentler yaratma ideali uğruna istenmiyorlar. Ama kent gelişiminde birlikte sosyalleşip kentleştiğimizi unutmamak gerekiyor. Güvercinler insanları her zaman takip ettiler, tüm yemek artıklarıyla beslenerek yaşamlarımızın ortakları oldular. Kapitalist üretim sisteminin yeryüzüne olan ekolojik tahribatında da çöp ve atık krizinden paylarını aldılar.

Güvercin Sevdası Hayvanların Hayatına Mal Oluyor

Fotoğraftaki araçlar sahipli güvercin taşımacılığı yapıyor. Her bir kuş için sahipleri tarafından ödenen para karşılığında yarış için veya koleksiyonerler tarafından kümeslerde sergilenmek için uzun mesafeler boyunca daracık kafeste yol kat ediyorlar.

Kuş ihaleleri yurdun her yanında yapılıyor. Kahvehane, dernek, mezat ve online platformlarda. Kuş tellalları kuş satışlarından belirledikleri miktarda pay da alıyor. Yani özetle bir kuş borsası oluşmuş durumda.

Yarış güvercinleri de uluslararası düzeyde yarışmalarda kullanılıyor. Türkiye Güvercin Federasyonu adlı acayip kurum bu yarışları düzenlemeye öncülük ediyor.

Kuşlar kuşçu denilen adeta esir hayvan tacirliği yapan bu insanların elinde yaşamlarından oluyorlar. Ayrıca pislik içerisindeki kümeslerde evrimleşmiş kanatlı hastalıklara karşı savunmasız durumdalar.

Geçtiğimiz yıl 10 ili saran depremin hemen ardından güvercinler sanki yeterince travmatize olmamış yaralanmamış gibi bir de üstüne yarışa hazırlandırıldılar. Yarışmaya Diyarbakır’da 51 yetiştirici, yaklaşık 650’ye yakın güvercinle katıldı. Günlerce kuşçuların eğitim dedikleri zoraki antrenmanlara, performanslarının sınanmasına maruz kaldılar.

Güvercinler kümese, kafese alıştırılsın diye kanatları koparılıyor, bantlanıyor veya kesiliyor. Yarışa hazırlanmaları için 15- 45 gün sistematik işkence uygulanıyor.

Sırf kuşçuların deprem veya başka bahanelerden ötürü moralleri düzelsin keyifleri yerine gelsin diye. Bir de hayvanlar üzerinden birilerinin cepleri daha fazla para görsün diye.

Türkiye Güvercin Federasyonu Diyarbakır Şube Başkan Yardımcısı Serhat Çağlı, güvercinlerin depremler nedeniyle yıkılan binalardan dolayı yönlerini kaybettiğini belirterek, “Normalde güvercin yarışlarımız mart ayında olması gerekiyordu ama depremden dolayı kuşlarımızı hazırlayamadığımız için geç başladı.” demişti.

Kuş taciri = Kuşbaz = Kumarbaz

İstanbul’da 2021 yılında kuşçular derneğinde kuşlu tombala ve kumar oynatıyorlardı. Kumar oyununun ödülü taklacı güvercindi. Ayrıca tombala oyunundaki çinko başına güvercin hediye ediyorlardı. Kuşların ticaretinin üzerine bir de kumarda nesneleştirilip kullanılması ve istismarının sürmesi hiçbir zaman önlenemedi. Sadece para cezasıyla yetinildi. Ve geçiştirildi. Ülkemizde yerli yabancı irili ufaklı fark etmeksizin mafya ve çetelere açılan alanlarla Suç Parası da her sektörde dolaşıma girmiş oldu. Ve sömürü sektörleri pazarını daha da büyüttü. Hayvan dövüşleri, ticareti ve yarışları başta olmak üzere…

Kuş tacirliği yapmak ve bir kümeste bu hayvanları esir etmek emekli hobisi olarak bile görülüyor maalesef. Ülkemizde de bunu yapan pek çok insan da “benim bir bağımlılığım yok alkolüm, kumarım kahvehane ayağım yok buna da kimse karışamaz” diyor. Ne yazık ki dünyanın her yerinde kültürel bir değer, spor ve tutku olarak görülüyor bu zalim faaliyetler silsilesi. “Zulüm, yerleşik değerleri pohpohlayan pedagojik bir işlevi benimseyerek sevimli görünebilir, kıçımızı koltuktan kaldırmamıza gerek kalmadan, bir yarayı tatlı tatlı kaşıyarak, saldırganlık içgüdülerini pasif bir şekilde tatmin ederek, küçük bir adrenalin enjekte ederek zararsız bir gösteriye, hastalıklı bir merakı tatmin eden bir araca dönüşebilir.”

Alıntıda da vurgulanan güvercinlerin çeşitli zulüm pratikleriyle hastalıklı bir merakı tatmin eden bir araca dönüştürülmesi çok biçimli sadistçe tatmin mekanizmalarını da içeriyor. Her zaman öldürmek, tahakküm kurmak, işkence etmek ve esaret altında tutmak için ahlaki bir gerekçe; kan dökmek için de bir mazeret vardır. Olmasa da 40 dereden su getirilip bir bahane yaratılır elbet.

Postmodern kültürde Jameson’ın “Herhangi bir etik düşünceye karşı kültürel eğlencenin savunulması mantıklı bir cevap gibi görünmektedir.” sözü hem folklorik yönü hem de sadist popülist yönü olan bu kirli istismar ağına karşı yaşam hakkı savunumuzun kıymetsizleştirilmesini daha iyi anlamamızı sağlıyor.

Güvercin Tacirliği ve Yarışlarının Ekonomi-Politiği:

“Satışı yüksek olan şey önemlidir, çünkü pazarın tek bildiği seri üretimdir. Çoğalan şey iyidir. Konsensüs oluşturmalı ve ürün dağıtımını bozabilecek muhalefetten kaçınılmalıdır. Adalet değil toplumsal huzur önemlidir.”

Hayvanların metalaştırıldığı sömürü çarkı dönmeli. Kanlı piyasa huzuru önemli…

Güvercin federasyonlarının genel işleyişi ve görevleri, üyelerine yarışma kuralları, eğitim programları, veterinerlik hizmetleri ve yarış organizasyonları gibi konularda destek sağlamaktır. Federasyonlar genellikle üyelik sistemine sahiptir aidatla ve sponsorluklarla çalışır ve üyelerine belirli fırsatlar sunarlar. Bunlar veterinerlik hizmetinden, güvercin taşımacılığına,yem desteğinden üretim yeri desteğine, zamanlayıcılardan,ekipman tedarikine kadar çeşitlilik gösterir.

1-Güvercin yarışlarının sponsoru firmalar,kuş üreticileri,yem üreticileri,teknoloji şirketlerinden gelen gelirler ve organizasyon iştiraklerinden kazanılanlar,metalar…

-Elektronik zamanlayıcı sponsorları ve ortaklıkları.

-Kuşların ayaklarına takılan farklı türdeki (RFID)sistemli bantlar,çip halkaları,transponder halkaları. Bunlara yüzük de deniyor.

-“Field Antenna Pad” “Saha Anten Pedi” veya kuşların yarışta konacağı kuş hedef pedi, “manyetik kuş pedi”de denilebilir.

Kuşların ayaklarına farklı renk ve çip numarasına sahip çip halkaları takılılıyor. Ve kuşlar “Field Antenna Pad” “Saha Anten Pedi” denilen manyetik pede her konup tekrar uçtuklarında yaygın kullanılan “Ipigeon” veya “BENZING”markalı elektro zamanlayıcı ve antrenman verileri kaydedici bu cihaza sinyal yolluyorlar. Ve kuş yarışçıları ellerindeki bu cihazla yarıştıracağı kuşların verilerini, istatistiğini tutuyor. Antrenman programını bu verilere göre planlıyor ve yarıştıracağı kuşları bu verilere göre seçiyor.

Kuşların performansı bu zorlu antrenmanlarla sınanırken kuşların değerleri de kuş kumarbazı ve tacirlerin gözünde artıp azalıyordu…

2-Damızlık olarak seçilen kuşların sağlıklı olması ve sağlıklı yavrular verebilmesi için antijen uygulaması ve karma aşıları yapılıyor. Kanatlı hastalıklardan korunmak ve kümeslerinin komple “telef olmasının”önüne geçmek için bunları yapıyorlar. Tabi bu sırada kanatlı hayvan veterinerliği sektörünün ve tıbbi ilaç pazarınıın büyümesine de katkı sunuyorlar.

Kuşçuluğun işsizlerin de bir geçim kaynağı oluverip bu kadar yaygınlaşmasında derin yoksulluğun da payı olduğunu ekonomi-politik koşulların yoğun etkisinin insanları farklı sömürü yollarına götürdüğünü bilerek okumalıyız bu sömürüyü. Bazıları da ek iş olarak görüyor güvercin yetiştiriciliğini. Bir çift kuş alıp yılda en kötü şartlarda en az 2 yavruyla dahi kümesini büyütüyor kâr elde ediyorlar.

Normal şartlarda güvercinler yılda ortalama 12 kez yumurtluyorlar ve 6 kez kuluçka düzenliyorlar. Tabii güvercinleri ıslah etme çalışmalarıyla bu sayıyı otuza 15 çifte çıkarmaya çabalıyorlar. Bu da güvercinlerde psikolojik stres seviyesini en üst düzeye taşımak anlamına geliyor. Ayrı yeten kuşları eğitirken tek ayaklarına ip bağlanarak uçuş kabiliyetlerini arttırmak amaçlı uçurmaları ve akrobatik hareketlere zorlamaları da çok yaygın maalesef. Edirnekapı’da da iki kuşun ayaklarına ip bağlanarak uçurululup gösterişe sunulduğunu gözlemlemiştik maalesef.

3-İstanbul Fuar Merkezinde kuşlar satışa çıkarılıyor. Derecelendiriliyor.Yarışma güvercinleri ayrı ayrı puanlanıp satılıyor.

CNR Holding’e ait CNR EXPO’da Kanarya ve Kafes Kuşları Festivali düzenleniyor. Her yıl düzenli yapılan bu faaliyetler “kuş güzellik yarışması” olarak adlandırılsa da bu tarz büyük organizasyonların milli kalkınmaya ve ülke ekonomisine katkısı vs. belirtilse de tüm katılımcı distribütör, firma ve o meşhur kuş derneklerinin, petshop ve yem üreticilerinin tek derdi fuar sisteminin getirdiği ranttan mümkün olduğunca büyük lokmayı koparıp alabilmek. Tekel olan TÜYAP ve diğer büyük aktörlerden CNR’nin ise tek derdi pazarı diğerine veya başka fuar şirketlerine kaptırmamak. Bu yüzden kuş derneğiymiş,petshop’muş,üreticiymiş tüm kirli işleri yapan mafya,çetelerin hepsiyle ortak iş yaparlar. Tabi bu pazarlıklar yapılırken aslında kuş tacirleri, rüşvetedoymakbilmez gümrükçüler, kuş tacirlerinin 3 kuruşa çalıştırarak kuş yakalattıkları mülteciler, hatta belki bilmediğimiz daha doğrusu adını veremediğimiz dava açıldığında soruşturulamaz kararı çıkarılan,tonla suçun ortağı olan bunca dernek,kulüp çatısında birleşenler; hayvan üzerinden rant vurgunu yapıyor ve başka kirli faaliyetlerinden kazandıkları suç paralarını aklıyorlar. 2016’daki istismar festivali 7000 kanarya ve papağandan oluşuyordu,milyonlarca euroluk para kazanıldığını basına açıklamaktan geri durmuyorlardı. Çünkü hayvan rantı,sömürüsü ve tacirliğinin zerrreden kürreye her şeyi her biçimi legal.

Sokak hayvanları bugün de yoğun hedefken yıllardır petshop fuarları düzenleyenler,hayvan üreticileri, tacirleri ve köpek dövüşleri ligi düzenleyenler hepsi hayvan sömürüsü ortak kesişiminde büyük bir rant ağıyla birlikte girift bir yapı oluşturmuş vaziyetteler. Köpek dövüştürüp sokağa atanlarla üreticilerin bağı,petshop sektörünün, uluslararası tacirlerle bağı afiş edilmeden cezalandırılıp sömürüyü bitirmeye yönelik bu grupların faaliyetlerine son verilmedikçe, bu sektörel sömürü ve şiddet daha da yayılıp katmanlaşacak. Hem de tüm türler üzerinde…Uzun bir süre onlarca köpeğin bakımı ve gezdiriciliğini yapmış biri olarak şunu söyleyebilirim: maalesef ki istenilen türde vahşi kurdu dahi satın alıp ülkeye girişini yaptırabiliyorlar. Yani egzotik kuşlardan soyu tehlike altında olan güvercinlere, karizmatik buldukları tüm özel türlere kadar her hayvanı getirttikleri aşikâr.

Kuşların Sempatize Edilmiş Müthiş Cilalı Reklamı ve Topyekun Sömürüsü: “Harika Kuşlar, İyi Pazarlıklar ve Heyecan Verici Açık Artırmalar”

>Dünyanın pek çok yerinde güvercinler üretiliyor, koleksiyonu yapılıyor,yarıştırılıyor ve açık artırma usulüyle satışları sürüyor. Belçika’da düzenlenen açık artırmada bir posta güvercini 1 milyon 600 bin euroya satıldı, 444 güvercin için de toplam 4 milyon 180 bin euro fiyat belirlenmişti. Belçika’da da güvercin geleneği çok eskilere dayanıyor. Bu şampiyon güvercinler veya açık artırmalarda satılan elit güvercinler tekrar yarıştırılmıyor. O meşhur türcü kötü örnek “altın yumurtlayan kaz” hikayesindeki gibi parasal değeri nedeniyle açgözlü hayvan katiliyle aynı biçimde bakıyorlar güvercine.

O değerli görülen güvercinler bir daha asla uzun mesafe uçuş yapamıyorlar. Her yarış güvercinler için hayatının riske atılması demek olduğundan yarıştırılmıyorlar,uçmalarına izin vermiyorlar. Bunun yerine onlara göre güvercinin değeri genlerinde yattığından güvercini safkan bir kuşla eşleştirip becerikli iyi güvercin almaya çalışıyorlar. Sonra şampiyon güvercinin soyundan gelen yavruları da müzayedede yüksek fiyattan satarak gelir elde etmeye devam ediyorlar. Ve bu sömürü ağı oldukça yaygın Asya ülkelerinde de her yıl milyonlarca euro ödüllü güvercin yarışmaları düzenleniyor.

>Kuşçuların Güvercin forumlarında, sitelerinde diğer güvercinleri çalmak üzere yetiştirilen ve eğitilen güvercinlere dair çeşitli zulüm pratiklerinin anlatımı var. Çoğu ülkede kuşçuların birbirlerinin hırsız kuşlarını yakalamaktan duydukları rahatsızlık ve tartışma nedeniyle kendi aralarında yasaklandı bu biçim. Bunun yerine yaygın olarak “Zuritero”adını verdikleri yaban kuşları güvercinleri kümese çekerek yakalama yarışlarına ağırlık verdiler. Tabii bunu yaparken kuşların eşlerine yuvalarına olan sadakatini, duygularını istismar ediyorlar. Kuş seslerini bile taklit ederek hayvanları manipüle edip hüsrana uğratıyorlar. Benzer biçimde Türkiye’de de havada karmayla kuş yakalama veya tutma dedikleri yeni kuşları esaret tuzağına düşürme faaliyetini sık yapıyorlar.Bazen yılın belli zamanlarında kuşların sadakatini ve gökyüzündeki hakimiyetini ölçmek amacıyla yaptıklarını söyledikleri “Töküş” gece töküşü yarışları düzenledikleri de oluyor. Kuşlar bir alandan serbest bırakılıyor ve hangi mahalle, grup damına daha fazla kuş çekerse yani yakalarsa o kazanmış oluyor.

>Kuşçular; mülkiyetindeki, yarıştırdıkları, hobi amaçlı olduğunu söyledikleri ürettikleri kuşları korumak için başka türden hayvanları da araçsallaştırıp kullanıyorlar. Güvercin kümeslerine gözü kara olarak niteledikleri (etiketledikleri) gelincik,sansar gibi hayvanlar girip kuşlarını öldürmesin diye kümes yakınlarında köpek besliyorlar. Köpeklerin hayatlarını tehlikeye atarak çatılara,damlara çıkartıp kuşların daha uzun süre havada kalması ve turlaması uçması için kuşlar çatıya kondukça onları kovalasın diye köpekleri koşturuyorlar. Özellikle ülkemizde Pitbull,Dogo Argentino,Malinois gibi enerjik ve hareketli egzersiz ihtiyacı olan köpekleri kullanıyorlar.

>Kanatlı Hayvan Severler Dernek Başkanı’nın bizatihi kendisinin de kaynakçada belirttiğim haberde yaptığı açıklamada söylediği gibi Nesli tükenmekte olan yerli güvercinler de güvercin otellerinde tutuluyor. Koleksiyonu yapılıyor. Bu güvercinlerin yarıştırılmasının, bahis düzenlenmesinin,katmanlı sömürüsünün engellenmesini geçtim;bu kuşların takip ve denetiminin hiçbir kurum tarafından yapılmaması ve nesli yok olma tehlikesi altındaki türlerin bu hayvan taciri istismarcıların elinde türlerinin sonunun getirilmesi ve yok edilmesi çok muhtemel. Hayvanları rant kaynağı, yarış nesnesi, ve hobi oyuncağı, stres topu olarak gören kuşçular onların hayatını önemser mi hiç! Önemsiyor olsalar kafeslerde mi tutarlar!

5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu Madde 12 de bu konuya dair cezai yaptırım da belirtilmiş. Yani hapis cezası iyi hal indirimleriyle düşürülmeye çalışılacaktır da yine de buna rağmen yatarının olduğu görülüyor.

MADDE 28/A – Nesli yok olma tehlikesi altında olan bir hayvanı öldüren kişi bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası; bir hayvan neslini yok eden kişi beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Tüm bunlara rağmen kuş tacirleri korkusuzca bu nesli tehlikede olan türlerin de ticaretini ve yarışını devam ettirecek kadar kendilerine, daha doğrusu rant düzeninin koruyucusu çete mafya devlet işbirliğine güveniyorlar.

Yarış Günü

-İyi Performans > Ödül = Yuvada Esaret

-Kötü Performans > Ölüm = Beden Hıncı veya Satışı

Yarışlar genellikle sabah saatlerinde başlar ve güvercinler serbest bırakıldıktan sonra sahipleri tarafından hedef noktada beklemeye alınırlar.Yarış organizasyonları genellikle federasyonlar tarafından belirlenen kurallar ve standartlar doğrultusunda gerçekleşir. Yarışmacılar, güvercinlerini eğitmek ve hazırlamak için çeşitli teknikler ve stratejiler kullanır ve yarış günü için titiz bir planlama yaparlar.

İstatistikler de yarışmacılar için kritik bir rol oynuyor ve yarışmaların heyecanını artırıyor. Güvercin yarışları, gelenekselliğin çok ötesinde modern teknoloji ve analiz yöntemleriyle de destekleniyor artık. Hali hazırda bu katmanlı sömürü sektöründe de kurumsallaşma ve uzmanlaşma gelişmiş durumda.

Güvercin sahipleri yarış alanına güvercinlerini getirirler hepsi yarış ücretleri ödenerek, ayaklarına takılan halhal benzeri transponder halkalarla kayda geçirilir. Güvercinler plastik büyük kafeslere konarak maksimum kafesin yerleşebileceği modifiye edilmiş tır veya kamyonlara yüklenir. Kamyon güvercinlerin yarış için salınacağı genelde şehir dışında olan fırlatma alanına doğru gider. Fırlatma alanına taşınan güvercinlerin hepsinin kafes kapakları aynı anda açılır ve toplu halde serbest bırakılırlar. Ve güvercinler yuva bulma içgüdüleriyle birlikte eğitim süresi boyunca alıştırıldıkları uzun uçuş ve güzergah deneyimini de kullanarak kendi bireysel tüneklerine varmaya çalışırlar. Mesafe tünekten tüneğe değiştiğinden, yarışın galibi yere ilk inen kuş değil, uçuş boyunca ortalama en yüksek hızı koruyan kuş oluyor. Bu veriler, yarışı kapalı kapılar ardında düzenleyen kişi tarafından tablo haline getiriliyor. Ardından da websiteleri ve toplu mesaj yoluyla duyuruluyor.

Güvercinleri serbest bırakıldığında yarış tamamen sahibinin kontrolünden çıkar. Ve onların endişelenmesi gereken sadece kaybetmek değil kuşlarının eve dönerken başlarına gelebilecek kaderleridir. Çünkü yarış güvercinleri esaret altında yetiştirilir. Beslenmesi,bakımı insan tarafından sağlandığından insana bağımlıdır artık. Yani doğada hayatta kalma becerileri yoktur. Şahin saldırısına uğrayabilirler, kedi, kuzgun,rakun,martı veya başka yırtıcı kuş türleri tarafından yenilebilirler, yangın,duman,elektrik direkleri, TV antenleri risk oluşturabilir, kaybolabilirler.Tabi bir de güvercin korsanları denilen kuşlara canice tuzak kuran insanlar var. Kuşlar yarış için salındıktan sonra durup sulak alanlarda su içiyorlar. Ve korsanlar bu alanları bildiklerinden kuşların su içip tekrar hangi yöne doğru uçacaklarsa o yönlere doğru çokça kurdukları tuzaklarla tellerle kuşları yakalıyorlar. Kuş korsanları yakaladıkları kuşları sonra kuş kaçakçılarına satıyorlar. Satarken dikkatli olmaları da gerekebiliyor çünkü kuşları tanıyanlar da olunca taraflar arasında kavga ve ölümüne çatışma çıkması da muhtemel. Veya kuş korsanı tanınan meşhur güvercini en yüksek teklifi verene de satıp aradan sıyrılabiliyor. Tuzaklara takılan yabani kuşları da yedikleri bir durum var. Kuşlar yarış esnasında geceyi geçirecekleri yüksek bir yerde sığınak,saçak buluyorlar ve bazıları ertesi gün yarışı tamamlayıp yuvalara dönüyor. Yarışçılar hiçbir zaman kaybeden, geç dönen kuşları istemez. Geç dönen kuşlar bile av köpeği eğitiminde veya konserve olarak kullanılıyor. “Pigeon-shooting”denilen güvercin atıcılığında yani güvercin avcılığında kullanılıyorlar. Tabi adı avcılık esir yaralı acı haldeki güvercinleri poligonlardan vurup katlediyorlar. Bir de üstüne bu atış yarışmasında da büyük bahisler çeviriyorlar. Güvercinler haftalar öncesinden yakalanıp toplanıyor, ardından sözde “sporcular”dan sadece birkaç metre uzaktaki tuzak kutularından serbest bırakılıyorlar. Kuşlar genellikle kutulardan dışarı atılırken sersemliyor ve susuzluk açlık çektiklerinden %70’i hızlı bir şekilde can veremiyor vurulduğunda yaralanıyor ve yavaş yavaş ölüme terk ediliyor ya da geleneksel olarak boyunları kırılıyor, “tuzakçı çocuklar” “kırıcılar” tarafından toplanıp öldürülüyorlar… 

Hayvanların performanslarından,bedenlerinden,emeklerinden,her şeylerinden kazanç sağladıkları istismar ettikleri yetmiyor bir de ölü bedenlerindeki tüyleri de kullanıyor tüy tüccarlarına satıyorlar.

Kayıt dışı ekonominin kaçak pazarları oluyor ve durmadan illegal sporlar, dövüşler, yarışlar,bahisler düzenlenerek sömürücü kaçak kan piyasasının canlılığı korunuyor.

Dünyada ve Türkiyede’de gördüğümüz resmi ve gayriresmi av silahlarının üretimi ile savaş silahlarının üreticilerinin ortaklığından çokça sonuç çıkarabiliriz. Tüm türlere savaş ilan ediliyor ve her canlı bu savaşta ağır yaralar alıyor,katlediliyor. Tabi insanmerkezci sömürü sisteminde hayvanlar hiç görünmüyor. Kapitalizmin (Data)veri fetişisti bir döneminde olmamıza rağmen, hayvanların yaşamları üzerine hiçbir veri veya istatistik tutulmaya değer görülmüyor. Yalnızca ölümleri üzerine,sömürülererek kârın ve zooteknik çalışmalarla verimin maksimizasyonuna dair veri üretiliyor.

“Soylolog Jocelyne Porcher üretimin rasyonelleştirilmesi planının uygulamaya konma tarihi olan 1970’lerden bu yana ‘domuz eti sektörünün, başarılan işi açıklamayı amaçlayan büyük miktarda veri topladığını söyler ve şöyle ekler: ‘Veri üretimi sonunda düşüncenin yerini almıştır.”

Evet, farklı bir bağlamda bu söze hak verilebilir yine, veri üretimi gerçekten de düşüncenin yerini aldı.

Hayvanlar her alanda bir grup üst sınıftan insana hizmet etmesi amacıyla planlanan tüm projelerde denek olarak, temel istatistiki veri kaynağı ve nesnesi olarak kullanılıyorlar. Ve bunca katmanlı sömürü onca zulüm pratiği o kadar normalleşmiş ve meşrulaştırılmış ki hayvan bireylerin köleleştirilmesi,cesetleştirilmesi +leş haline getirilmesi, hiçbir takdirde sorgulanamıyor. Hayvan tüketim ve kullanım pratiklerindeki metamorfozlar da bu sürecin bir parçası. Ölünün kökenini hiçbir şekilde hatırlatmayan başka bir şeye dönüştürülmesi sosyolog Catherine Remy’nin hayvanın “hayvanlıktan çıkarılması”olarak adlandırdığı çalışmanın sonucu da bunu net olarak ortaya koyuyor.

Şiddet döngülerinin failleri izin vereni, azmettiricileri aynı zamanda şiddet araçlarının da üreticisi ve muhafızı. Bu yüzden kuş yarışları, hayvan dövüşleri ve ticaretinin bitirilmesi militarizmin ve faşizmin geriletilmesi ve bitirilmesiyle de doğrudan bağlantılıdır.

“Şiddetin kökenini ve yayılımını anlamak için, çözümleme odağını bireysel ve kolektif faillerden örgütsel bağlamlara da kaydırmak gerekmektedir.”

Dünya’da Öne Çıkan Güvercin Yarışları ve Sömürü Piyasasının Büyüklüğüne Dair

1-Çin Pioneer Uluslararası Güvercin Yarışı Kulübü:

Çin Yarış Güvercini Derneği’nin 300.000’den fazla üyesi var ve her yıl 8 milyon çipli bacak halkası dağıtıyor. Milyonlarca kuşu yarıştırıyorlar. Devasa bir sömürü ağı…

Çin’de 2000’den fazla güvercin ırkı olduğu biliniyor.

Bu en büyük kulübün bir de misyon ve vizyonları var sitelerinde açıkladıkları: 3. maddede bu kanlı sektörün sanayileşmesini daha da kolaylaştırmak hızlandırmak istedikleri dikkat çekiyor. Diğer maddelerde de görüldüğü üzere sadece ekonomik değil kültürel hegemonyayı da oluşturmaya çalışıyorlar bir yandan.

Pioneer Uluslararası Güvercin Yarışı Kulübü’nün Felsefesi:

  1. Çin ile tüm dünya arasında güvercin kültürü alışverişini teşvik etmek.
  2. Güvercin yetiştiricisinin sosyal statüsünü iyileştirmek.
  3. Çin güvercin yarışı sporlarının sanayileşmesini kolaylaştırmak.
  4. Çin yerel marka yarışlarını oluşturmak.

Çin’in en büyük yarış güvercini yarışması da (Iron Eagle Triple Crown Race) Demir Kartal Üçlü Taç Yarışı’dır.

Çinli zenginler mermer ve altın çatı katlarında güvercin beslerken yoksullar ise mutfaklarında besliyorlar. Türkiye’de de sömürünün benzer sınıfsal farkları var. Yoksulların bir kısmı geçim kaynağı olarak bu işi yaparken zenginler koleksiyonerliğe yarış organizasyonuna ve çiftlikte üretime daha çok eğilmiş durumdalar.

Çin’de yüzbinlerce kişi güvercin yarışlarında bahis oynuyor. Çin’de ayrı yeten sömürü mekanizmaları çok çeşitli ve katmanlı, yemek için yetiştirilen güvercin çiftlikleri ve mezbahaları da var. Devasa üretim fabrikalarında binlerce etlik güvercin yetiştiriliyor…

2.Dünya Savaşı bitimiyle ve 1950’lerin başlarından itibaren güvercin yarışı dernek ve kulüplerinin üye sayısı ve popülaritesi arttı. Ulusal posta birlikleri de resmi devlet desteği aldı. Kraliyet Güvercin Yarışı Birliği(RPRA)bunlardan biri. Ordular telgraf gibi yeni teknolojiler geliştikçe güvercinleri aşamalı olarak kullanımdan kaldırırken güvercin yarışları özellikle Belçika ve İskoçya gibi cins güvercin barındıran bölgelerde bir hobi olarak yaygınlaşmaya başladı. Asya’ya Çin’e kadar ulaştı yarış sektörü. Mao kumar ve yolsuzluğun yuvası olarak gördüğü sporu kapitalist eğilimleri teşvik ettiği için Çin’de yasaklayana kadar tabi. Ancak 1976’da Mao’nun ölümünden sonra Deng Şiaoping’in başını çektiği karşı devrimci darbe ve ardından ‘’zengin olmak şanlıdır’’ mottosu altında izlenen kapitalist restorasyon, güvercin yarışlarını yeniden yasallaştırıldı ve yeni sıcak para akınına uğradığı bir sektöre dönüştürdü.

Bugün Çin Mao’nun politikalarının aksine kaderin cilvesi olsa gerek dünyanın en büyük güvercin pazarını elinde tutuyor. Ödül güvercinlerinin de yer aldığı lüks mallar pazarı daha da genişliyor.

2-Amerikan Yarış Güvercini Birliği- American Racing Pigeon Union (AU):

Amerika da büyüklüğü ve ülkenin her yanında kuşçuluğun dağınıklığıyla ilginç bir örnek. Yarışların ve kulüplerin kurumsallaşmasının Birleşik krallık’taki gibi tamamlandığı bir konumda. AU ve diğer yarış birliklerinin hayvanseverlerin açtıkları davalarla uğraşmaları için avukat orduları bile var. Hatta hayvanseverlere karşı kazandıkları tazminat aldıkları lehlerine davalar dahi var. Bunları muazzam birer zafer olarak sitelerinde payşaşmayı da ihmal etmiyorlar.Türkiye’de bu ülkelerdeki büyüklükte kurumsallaşmayı görmüyoruz.

3-Kraliyet Güvercin Yarışları Derneği – Royal Pigeon Racing Association (RPRA):

RPRA’nın genç yarışçılar kategorisi de bulunuyor. 16 yaş altı çoçukları bu hayvan sömürü pratiklerinin bir parçası kılmak için türlü kampanyalar yapıyorlar açıktan. 7 Euro karşılığında çocukları üye yapıp güvercinleri esir edecekleri ilk oyuncaklarını veriyorlar ellerine. 20 tane güvercin halkası…

Hayvan ve diğer türlerin istismarlarının, sömürülerinin iç içe geçtiğini araçlaştırdığını,nesneleştirdiğini görüyoruz. Çocukların ellerine güvercin verilip bir de röportaj alınarak “gençlere güvercin yarışlarına katılmalarını tavsiye eder misiniz” tarzı paylaşımlar yapılmış.

Ek olarak Güney Afrika’da ve Avustralya’da da yine Australian National Pigeon Association (ANPA) gibi çeşitli dernek ve federasyonlarla yoğun biçimde yarışlar ve satışlar sürüyor. Güvercinler yine bu “ölümcül eğlence”nin avı oluyor.

4-Türkiye- Türkiye Güvercin Federasyonu (TGF):

Türkiye’de güvercin yetiştiriciliği ve yarışlarıyla ilgili en üst düzey federasyon TGF’dir. Dünya çapında ortakları ve müşterileri olan güvercin yarışları komisyoncusu PIPA’nın resmî sitesinde Türkiye’den 6 dernek ve bir federasyon var.

Türkiye Güvercin Federasyonu adlı hayvan istismarı ve kumar kurumu bu yarışları düzenlemeyi sürdürüyor. Yine horoz dövüşlerini düzenleyen Kanatlı Kümes Hayvanları Federasyonu da benzer biçimde hayvanlar üzerinden kazanç sağlamaya devam ediyor. Üstelik Düzce Kanatlı Kümes Hayvanları Koruma Geliştirme Derneği Başkanı’nın açıklamasına göre kendi lügatlerinde “horoz müsabakaları” dedikleri o ölümcül hayvan dövüşünü legalleştirmek ilk hedefleriymiş. Anti kapitalist vegan hayvan özgürlükçülerinin bu sömürü alanlarını geriletmediği bitirmediği her saniyede onlar daha da ilerliyor. Bu örnekte de görüldüğü gibi legalleşiyorlar, örgütlenerek dernekler kurarak federasyonlar oluşturuyorlar, kurumsallaşıyorlar. Ve hayvan-doğa sömürüsünü derinleştiriyor, rantı büyütüyor ve şiddet döngülerini geniş çevrelere yayıyorlar.

Güvercinler düğün, cenaze törenlerinde dahi kullanılırken hâlâ kültürel gelenek olarak görülmeye devam ediliyor bu zalimlikler.

Tabii folklorik açıdan bu sömürünün bir milli değer olduğunu savunanlar ve hobi, spor olarak sömürüyü işkenceyi meşrulaştırmaya çalışanlar çok.  Özellikle yarış gelirleri şu hayır kurumuna bağışlanacak, bağış yapılacak vs gibi dolap çevirmeler de hep yapılır. Hatta (Özel gereksinimli bireyler) engellilere yardım amaçlı kuş yarışı düzenleyip yine her türlü ahlaki, vicdani, bedeni istismarı tekrarladılar bu gruplar. Bu alandan kazanılan rantı da bilinçli olarak görmezden geliyorlar. Hatta rantın olmadığını, tüm bunların kuşçuların kendi aralarındaki üç beş kuruş pazarlık parası olduğunu söyleyenler var. Bu ülkede hayvan tacirleri Antakya’da göç eden kuşları yakalayıp satıyor. Orta Doğuya pazarlıyorlar. Kendi üretim çiftliklerini kurup, tek hâkimi oldukları pazarlarını genişlettikleri, kara parayla piyasa yönettikleri, kuş yarışı ve ticaretinde mi rant olmayacak.

Ataşehir Mustafa Saffet Kültür Merkezi’nde “Oyunlu Güvercin Yarışı” kupa töreni düzenlenmişti. Ve bu törende ödülleri dağıtıp bu derneklere alan açarak hayvan acılarının üzerine kokteyl veren CHP’li yerel yöneticiler ve ilçe teşkilatlarıydı. Düzen partileri -verili baskıcı ve sömürücü sistemin devamlılığı savunan ve sürdüren partiler- de hiçbir zaman şaşırtmazlar tabii. Kuşçuların da diğer hayvan sömüren dövüştüren yarıştıran çetelerden farksız olarak ortak özellikleri hiçbir kurum, parti fark etmeksizin her kapıda büyük para ve oyun alanı peşinde olmalarıdır.

Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN), insan eylemlerinin neden olduğu soy tükenişinin soyların doğal yollardan tükenme oranından 1000 kat daha yüksek olduğunu tahmin etmektedir.

İstanbul Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, Nesli Tehlikede Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme (CİTES) çerçevesinde çalışmalar yürütürlerken bir operasyonda kafeslerde tutulan satışı yasak 839 yabani kuş ele geçirmişlerdi. Bu örnekler aslında şunu açıkça gösteriyor: Üretim, yarış ve koleksiyon piyasası olduğu müddetçe hiçbir kuş türü korunamaz, rant da piyasa da büyür, yeni çete ve mafyalar da türemeye devam eder.

Türkiye’de hayvan malzemesi ve kaçak deri ticareti de çeteleşmiş bürokratların desteği ve suç ortaklığıyla yayılmış durumda. Daha da acı olan bu ara ara ele geçirdikleri açıklanan hayvanların durumunun ne olduğu. Malum Türkiye illegal biçimde hayvan hapishanelerinde ve onlarca çiftlikte egzotik hayvan üretimi de yapan bir ülke.

Yani güvercin ticareti ve yarışlardan para kazanarak hayvan sömürüsü, mafyanın paranın takibini imkansızlaştırdığı kolay alanlardan biri sadece.

Türkiye’de kanatlı hayvan veterinerlerinin bazıları da güvercin yarışının içerisinde. Kendileri de bu durmadan hayvan imha eden kirli sistemin bir parçası oluvermişler artık. Zaten bu sistem doktorluğa puanı yetmediği için veterinerlik okuyan hayvanlarla teması olmayan öğrencileri yetiştirmeye devam ettikçe ya güvercin ya mama sektöründe onca canlı üzerinden kazanç elde ederler bu insanlar. Geçmiş dönemde de bunca niteliksiz mezun veren veterinerlik bölümleri, taban puanlarının tercih edilebilirliğe etkileri, ve meslek odalarının işlevsiz oluşu gibi çokça etken de topyekun çürümüş bir sistemin parçalarının kirliliğini ve daha da kirleneceğini gösteriyor maalesef.

Güvercin yarışlarını gelinen nokta itibariyle sadece hobi, spor ve rekabet açısından değil aynı zamanda yerel ekonomilerin de bir parçası olan hatta büyük yarış ve pazarlarla turistleri de çeken büyük ödüller ve prestijli unvanlar sunan bir iktisadi-politik rasyonel olarak değerlendirmeliyiz. Bunlar iddiadan öte bir gerçeklik aslında Türkiye’de tıpkı boğa dövüştürmelerinde olduğu gibi belediyeler ve yerel yönetimler açık destek veriyor bu dernek ve federasyonlara. Erzurum’da taklacı güvercinlerin yarıştırıldığı “Hava Kuşu Yarışması” sonrası ödül törenine katılan büyükşehir belediye başkan vekilinden tutalım, farklı illerde kuşçulara alan tahsis eden, üstü kapalı pazar alanı yapan başkanlara kadar.

Palomacy

Eğitilmiş posta güvercinleri vahşi gökyüzüne serbest bırakılır bırakılmaz risk altındalar. San Francisco’nun Körfez Bölgesi’nde tamamı ile gönüllülerden oluşan güvercin ve kumruların hayatlarını kurtaran, Palomacy ekipleri yarış gibi sömürücü işlerden sağ kurtulan yuvasını kaybetmiş, yaralanmış, kaybolmuş güvercinleri kurtarıyor, rehabilite ediyor ve yuvalandırıyor. Sitelerinde güvercinlerin bantlı geçmişlerinden kurtarılma ve şefkatli bakılacak yuvalarda huzurlu yaşamlarına dair çokça kuş hikayesi anı yazıları var. Umarım bu kurtarma ekibinin güvercinler ve diğer kuş türleri üzerindeki kıymetli emekleri bize de umut olur. Bunun gibi hayvanların hayatlarının kurtarılışına vesile olan kurtarma, özgürleştirme ve yuvalandırma pratikleri umarım yeryüzünün tüm sömürü kamplarında hayvan özgürlükçüsü veganlara rehber olur…

Sahadaki Sömürü Alanlarından İzlenimler:

Türkiye’de Edirnekapı başta olmak üzere İstanbul, Gaziantep ve İzmir kuş pazarlarında güvercinleri gözlemlediğimde dikkatimi çeken birkaç şey olmuştu:

Güvercin pazarları boş arazilerde gece 4-5 sularında hazırlıklara başlanarak sabah vakti kuruluyor. Yem ve kuş aksesuarları, sapan kuş takviyeleri ve vitaminleri satıcıları bir köşeye kuruluyor. İlk önce araçlarla kiralık tahta kafesler getiriliyor.  İzmir’dekiler sorduğumuzda 50tl demişti kafes başına. Kuşunu satmaya getiren kuşçular bu kafesleri kiralayıp o günlük getirdikleri bütün kuşlarını içine doldurup satmaya çalışıyor. Bir yanda pazarlıklar yapılıyor. Bir yanda ayaküstü çay simitler yenilip içiliyor. Çok normalmiş gibi bir pazar günü aktivitesi olarak bazıları ailecek geliyor çocuklarıyla beraber kuş seçiyor bakıyor alıp gidiyor. Edirnekapı’da pazara giriş ücreti alan yine ufak bir çete de var. Aşırı sigara içilen üstelik orta yerde bir de döner kesilen duman altı yerler genelde kuş pazarları ve mezatlar. Kuşların sağlığını düşünen elbette yok ama maalesef kuşlar bu kalabalık ortamda yoğun strese ve sigara gibi zararlı kimyasalların dumanına maruz kalıyorlar. Economist’te de yayımlanan Güvercinlerle ilgili bir araştırmada güvercinlerin kirli hava şartlarında daha hızlı uçtuklarını ve bir an önce yuvaya varmaya çalıştıklarına dair bir bulgu ortaya koymuştu. Yani güvercinler temiz havayı seven, solunum sistemi hassas canlılar olduklarından zannımca burada zorla tutulmaları onlar için en kötü muamele…

Kuş pazarlarında bataryalı kafeslerde tutulan tavuklar ve dövüştürülen horozlar da satılıyor. Horozları öyle bir travmatize edip yaralamışlar ki hayvan sürekli agresyon gösteriyor özellikle kafeste ve başka hayvanlarla bir arada tutmuyorlar. Her horozu ayağından koca bir taşa bağlayıp atıyorlar bir köşeye. Onlar alıcı müşteri bekliyorlar. Hayvan da o sırada kurtulmaya çalışıp kanat çırptıkça her seferinde ayağındaki ip sıkıştırıp daha da canını yakıyor. Horoz birkaç santim havalanıp havalanıp yere çakılıyor.

Zaten her haliyle canice bir işkence yöntemi olan güvercin yetiştirilirken kullanılan kanat bantlama, kırpma ve kesilme uygulamaları kuşların yalnızca kapalı mekanlarda uçmasını engelliyor. Yani kırpılmış kanatlı kuşlar her zaman havada uçabilir ve dışarıda kaybolabilir.

Esasında da inanılmaz derecede gezgin kuşlardır güvercinler ama kafes başı gardiyanının biçtiği ömürce esir tutuluyorlar…

 

Yukarıda izah etmeye çalıştığım her türden işkence ve hayvanları nesneleştirme pratikleri dünyanın her yanında olduğu gibi Türkiye’de de yasal.

Antikapitalist vegan hayvan özgürlükçülerinin tüm sömürü sektörleriyle birlikte başat hedefi sınai hayvancılık sistemidir.

Ve nasıl ki karada ilk hedefimiz tavukları, inekleri, koyunları, keçileri, “çiftlik hayvanı” denilen sömürü sektörünü bitirmekse, gökyüzünde de hedefimiz güvercin yarışları ve kuşculuğun bitirilmesidir. Ve bu türün esaretlerinin, ölümlerinin görünür olması teşhir edilmesi ilk sorumluluğumuzdur. Hayvan hakları hukukunun oluşması ve hayvanlar üzerindeki ihale, rant, istismar kısacası her türden sömürü ve baskının ortadan kalkabilmesi için mücadeleye devam etmeliyiz. Ve bu mücadele bahsini ettiğim -ya da edemediğim- ıstırapların, gereksiz acıların baskı ve sömürünün ortadan kalkması için, tüm bu baskı ve sömürü dinamiğini ortaya çıkaran, perçinleyen ve üstyapı alanında -ideoloji, hukuk, düşünce vb- sürekli güçlendiren sisteme karşı mücadeleden azade değildir.

KAYNAKÇA

1.Vinciane Despret-Doğru Soruları Sorsaydık Hayvanlar Ne Söylerdi?

2.Josê Ovejero-Zulmün Etiği

3.Sinisa Malesevic-Örgütlü Vahşetin Yükselişi-Şiddetin Tarihsel Sosyolojisi

4.https://www.iucn.org/

5.https://www.nationalgeographic.com/photography/article/doo-pigeons-flying-scotland

6.https://www.ankahaber.com.tr/turkiye/uluslararasi-kanarya-ve-kafes-kuslari-festivali-cnr-expoda-h28662.html

7.https://www.upc-online.org/pigeons/100930cnn_pigeon_shoots.html

8.https://www.nationalgeographic.com/animals/article/pigeons-diversity-doves-photographs

9.https://www.nationalgeographic.com/magazine/article/how-pigeons-landed-in-cities-and-more-breakthroughs

10.https://www.dha.com.tr/foto-galeri/depremde-yikilan-binalar-nedeniyle-yonlerini-kaybeden-yaris-guvercinleri-diyarbakira-gelemedi-2251608/1#google_vignette

11.https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-54951755

12.https://www.indyturk.com/node/316551

13.https://jlb.chinaxinge.com/style/6/about.asp?jlb_id=506

14.https://www.pigeonrescue.org/

15.https://www.sondakika.com/guncel/haber-taklaci-guvercinler-yaristirildi-10310785/

16.https://www.tkkkf.com/index.php?do=galdet&id=19

17.https://youtu.be/OHqyXYIw8kI?si=zvuC7odjFXCVj7d8

18.https://youtu.be/mCKhilDjWto?si=9SG7azavr2Nx_sNz

19.https://youtu.be/W2n54JI1Tts?si=6HqjF1_KoHEmY4rI

20.http://evcilguvercin.blogspot.com/p/guvercin-yetistiriciligi-1.html

21.https://www.guvercinbirligi.com/Arsiv_Makaleleri/Akademi/eskiturkveosmanli.htm

 

 

 

 

 

 

 

Scroll to Top