Aynadaki Akis: Arjantin’de Emekliler

Arjantin’de geçtiğimiz Kasım ayında yapılan seçimleri Javier Milei kazanmıştı. Milei’nin seçim vaatleri arasında hükümet harcamalarını kısma, Arjantin pesosu yerine ABD doları kullanma, Merkez Bankası’nın yanı sıra sağlık ve eğitim bakanlıkları da dahil olmak üzere kimi bakanlıkları kaldırma ve devlet hizmetlerini özelleştirme, ateşli silahların ve organ ticaretinin serbest bırakılması gibi maddeler vardı. Milei seçimi kazanır kazanmaz  “Arjantin’de çöküşün sonu bugün başlıyor ve bugün ülke tarihinde yeni bir sayfa açıyoruz. Devletin paylaşacak bir ganimeti olduğu düşüncesi son buluyor. Bugün Arjantin’in yeniden inşası başlıyor.” sözleriyle halkın yeni dönemde nasıl bir yoksullaşma içinde olacağını da vurgulamıştı.

Milei göreve gelir gelmez tüm devlet şirketlerinin özelleştirilmesini  düzenleyen Gereklilik ve Aciliyet Kararnamesi’ni* yayımladı. Kararname ile İş Kanunu’nda yapılan değişikliklerle kayıtsız işçi çalıştırılması**, işçilerin ek mesai ücretlerinin patronların insafına bırakılması, deneme sürelerinin uzatılması, işçilerin alacağı tazminat miktarlarının düşürülmesi gibi sermaye lehine birçok karara imza atmıştı. Ayrıca Milei’nin imzaladığı kararname ile birçok sektörde işçilerin iş durdurma hakkı engellenirken, hükümet 7 bin kamu emekçisinin de sözleşmesini feshetmişti.

Ocak ayında Kararname’ye karşı gerçekleşen genel grev Milei’nin hızını kesmeye yetmemiş ve Nisan ayında 15 bin kamu emekçisi işinden olmuştu. Milei ayrıca ülke bütçesini dengelemek için enerji ve ulaşım sübvansiyonlarını kesti, bayındırlık işlerini durdurdu, eyalet hükümetlerine yapılan ödemeleri kesti ve resmi döviz kuru ile karaborsa kuru arasındaki farkı kapatmak için pesoyu yüzde 50’nin üzerinde devalüe etti. Fakat bu durum enflasyonu adeta azdırdı ve Nisan ayında yıllık enflasyon %289,4 ile rekor bir düzeye erişti.

Milei hem seçim vaatleri hem de seçildikten sonraki uygulamalarıyla neoliberalizmin vücut bulmuş hali olarak dünya sahnesindeki yerini aldı. Milei’nin uyguladığı neoliberal politikalar sağ popülist görüşleri ile bir araya gelince ortaya faşist bir yönelimin çıkması da kaçınılmaz oldu. Yoksullaşmanın bu derece yoğunlaşıp yaygınlaştığı politik atmosferi demokratik teamüllerle yönetmek mümkün değil. Milei’nin Lgbti, kadın ve işçi hakları üzerinden topluma yaymaya çalıştığı baskı uluslararası politikada da İsrail devletinin Filistin halkı üzerinde gerçekleştirdiği katliama açıktan destek vermeyle bir arada değerlendirilince neoliberalizm ile günümüz faşizmi arasındaki bağları da yakından görmemizi sağlıyor.

Emeklinin Derdi Küresel

Arjantin dünyanın en kötü emeklilik sistemleri sıralamasında Türkiye’nin bir sıra üstünde ikinci sırada yer alıyor. Asgari ücretin yaklaşık 350 dolar olduğu Arjantin’de nüfusun yüzde 60’ı yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

Milei’nin uyguladığı neoliberal politikalardan en fazla zararı (bu politikaların uygulandığı her ülkede olduğu gibi) emekliler görüyor. Arjantin’de asgari emeklilik maaşı yaklaşık 239 dolar olup bu rakama aradaki uçurumu kapatmak için 70 dolar ekleniyor. Rakam Türkiye’den bile düşük.

Artan enflasyon karşısında gittikçe yoksullaşan emeklilerin maaş zamlarını görüşmek üzere toplanan parlamentonun belirlediği yüzde 8,1’lik oran Milei tarafından veto edilerek asgari emekli maaşlarının yüzde 4,17 oranında artırılmasına karar verildi. Kamu harcamalarında kesintiye gidilmesi kapsamında gerçekleştirilmeyen artış sonucu başkent Buenos Aires’te kongre binası önünde emekliler protesto gösterilerine başladı. Yaşları 70-80’lerde yüzlerce kadın ve erkek emeklinin polis barikatlarına yüklenen görüntüleri ve polisin acımasızca bu yaştaki insanlara sıktığı gaz ve uyguladığı şiddet neoliberalizmin çıplak şiddetinin boyutlarını göstermesi açısından kan dondurucuydu.

Milei’nin emekli maaşlarındaki artışı veto ederken ardına sığındığı söylem kaynak yokluğuydu. Bu söylem bize hiç de yabancı değil. Aynı sorunu yaşayan Türkiye’deki emekliler de benzer bir söylemin kurbanı oluyor. Oysa Arjantin’de kongre binası önünde emek ve emekli örgütlerinin düzenlediği ortak gösteride okunan bildiride bu kaynak yalanı şu yaklaşım ile net bir biçimde ortaya konmuş durumda: Milei’nin veto ettiği yasayla belirlenen emeklilik maaşlarındaki artış, bu ülkedeki en zengin 200.000 kişinin lehine kaldırılan Kişisel Mülkiyet Vergisi’nin tahsilatıyla kolayca finanse edilebilir.

Ne kadar da tanıdık bir çözüm değil mi? Türkiye’deki şirketlerin vergi vermeden tüm kaynağı sermayelerine kattıkları ve kamu kaynaklarının tabana yayılan vergi adı altında milyonlarca çalışanın ve emeklinin cebinden nasıl doldurulduğu akla geliyor hemen. Gerçekte ne Türkiye’de ne Arjantin’de ne de dünyanın herhangi bir yerinde kaynak yok değil var, tercih farklı. Arjantin ve Türkiye; biri diğerinin aynadaki aksi.

 

Haziran ayında Arjantin’de kabul edilen ekonomi paketi vergi aflarını yürürlüğe sokarken çalışanların ve emeklilerin maaşlarını düşüren kararlara da imza atılmıştı. IMF’nin ayakta alkışladığı uygulamalar ile kamu kaynaklarının akış yönü de belli olmuş oldu. Kabul edilen ekonomi paketi ile bizim Orta Vadeli Program arasında temelden bir benzerlik var. Her iki uygulama da ekonomik problemlerin çözümünü çalışanların ve emeklilerin sırtına yüklüyor.

Uygulamalarda yasaların da verdiği yetkiyle kuralsızlık bir kural haline getirilerek sermaye lehine yoksul halk adeta köleleştiriliyor. Neoliberalizmin gerçek yüzü bu kuralsızlıkta, artan sömürüde, bütün hayatı saran yoksullaşmada ve açığa çıkan şiddette net olarak görülüyor.

Kelebeğin Kanatları

Küresel hegemonya krizi dünyanın farklı coğrafyalarında sıcak çatışmalara yol açarken beraberinde karşıtını da yaratıyor. Savaş çığırtkanlarının karşısına barış hareketi, talanın karşısına ekoloji mücadelesi, artan yoksullaşmanın karşısına emek hareketi dikiliveriyor. Sermaye hayalini kurduğu dikensiz gül bahçesine kolay yollardan ulaşamayacak gibi gözüküyor. Şimdilik dikenler sermayenin bahçeden gül toplamasına engel teşkil etmese de sermayesiz bir gül bahçesi için mücadele de tüm dünyada sürüyor.

Arjantin örneğinde görüldüğü üzere dünyanın diğer ucunda da olsa yoksulları daha fazla yoksullaştıran aktörler farklı ama politikalar aynı. Küresel ölçekte üretilen politikalar dünyanın farklı yerlerinde acımasızca uygulanıyor. Buna karşı, yoksulluk ise tüm dünyayı saracak enternasyonal bir mücadele ağından yoksun.  Yerel mücadelelerin kazanımları kendi güçleri doğrultusunda kısa erimli kazanımlar olarak kalıyor. Bu ağın eksikliğinden kaynaklı bir kazanım diğerini etkileyecek kelebek etkisine sahip olamıyor.

Mesela, Nijerya’da bu yaz yapılan genel grev ile asgari ücretin iki katına çıkartılması Türkiye’deki sınıf hareketine etki etmiyor. Sermaye her tür hareketini küreselleştirirken karşıtı yerele hapsolarak boğuluyor. Sermaye kaybettiğini kısa sürede kazanabiliyor.

Binlerce kilometre öteden İsrail’e destek çıkmayı bir görev bilen Milei ve İsrail ile ticareti devam ettiren Erdoğan farklı uçlardan aynı noktada buluşabiliyor. Onları aynı noktaya getiren yol neoliberalizmin taşlarıyla döşeli. Bu yolu değiştirecek olan ise mücadeleyi yerelde büyüterek enternasyonal boyuta taşımak. Yani Arjantin’de sokağa çıkan emeklilerin çırptığı kanadın Türkiye’de de fırtınaya sebep olmasını sağlamak.

* Gereklilik ve Aciliyet Kararnamesi: Arjantin’de devlet başkanı tarafından çıkarılan özel bir emir türü. Kararname kanun hükmünde ve yayımlandığı an yürürlüğe giriyor.

** Uluslararası İstatistik Enstitüsü’ne göre işçilerin yüzde 36,8’i kayıt dışı sektörlerde çalışıyor.

Scroll to Top