Katliam Yasası Neyi Değiştirir?

5199 Sayılı Hayvan Haklarını Koruma Kanunu’nda yapılmak istenen değişiklik aceleyle önce Tarım ve Köyişleri Komisyonu’ndan geçti, ardından da meclise getirilerek AKP/MHP oylarıyla yasalaştı.

Yasa teklifi belki de son zamanların en geniş muhalefetiyle karşılaşmıştı oysaki. Basitçe nicellik zaaflarına kaçmadan, toplum ile doğanın birlikte evriminin kimi sonuçlarına dayanarak rahatça söyleyebiliriz bunu. Sokaklardaki köpeklerin sokaklara sonradan gelmiş olduğuna dair tarihsellikten uzak metafizik zırvaların aksine insanlar binlerce yıldır köpeklerle dostane/yoldaşça bir ilişki geliştirdiler.

Uzun bir süredir paranoid düzeyde düşünceler geliştiren belki az ama yine de tehlikeli bir güruh var. Gerçek anlamda faşist aparatı olarak tanımlayabileceğimiz bu güruh özellikle ekonomik kriz ile pandeminin yani aslında ekolojik krizin bir veçhesinin birlikteliğinin bir sonucu olarak türedi. Yeni küçük burjuva radikalizmine içsel bağlarla bağlı olan bu güruh birçok popüler radikal sağ argüman ile komploları bir arada kullanıyor. Küresel güçler aşılar yoluyla toplumu ya kısırlaştırıyor ya da insanların DNA’sını bozuyor. Chemtrail yoluyla uçaklar insanlığı yok edecek gazları gizli gizli atmosfere salıyor. Mülteciler uzun süre görülmemiş hastalıkları getiriyor. Sokak köpekleri çok fazla çocuk ölümüne veya trafik kazasına yol açıyor…

Toplumda bu tarz düşüncelere sahip küçük bir azınlığın sürekli gündemde tutmaya çalıştığı bu komplolar modern kapitalist dünyada her daim yer bulabilir. Ancak kriz dönemlerinde sesleri daha gür çıkabilir çünkü kendilerine taraftar toplayacakları bir ortam vardır. Meselenin sürekli köpürtülmesinde bu komplocu organizasyonun payı büyük. Ancak konu siyasal iktidarın gidişatından bağımsız bir şekilde ele alınamaz.

Yerel Yönetim-Merkezi Yönetim Çatışması

Olay 2024 yılının Türkiye’sinde geçiyor ve ülkenin içerisinde olduğu siyasal ve ekonomik krizlerden bağımsız bir olgu değil bu. Yasanın arkasında birçok gerekçeyi sunmak mümkün. İktidarı ellerinde tutan AKP/MHP ortaklığının son birkaç aylık gözlenen serbest düşüşleri onları çeşitli önlemler almaya itiyor. Enflasyon, yoksulluk, pahalılık derken toplumsal destek git gide eriyor, oluşturulan düzene ilişkin yoksulların rızası üretilmekte zorlanılıyor.

Siyasal krizlere eklenmemiz gereken bir diğer husus ise 31 Mart seçimlerinin yarattığı etkidir. Şüphesiz ki ekonomik verilerle doğrudan ilişkili olan bu ağır seçim yenilgisi beraberinde bir iktidar krizi daha doğuracaktı. 2019 seçimlerinde İstanbul, Ankara, Adana ve Mersin gibi büyükşehir belediyelerini ve çok sayıda ilçe belediyesini kaybeden koalisyonun bu kayıp trendi 2024’te hem daha fazla yayıldı hem de kaybetme havası perçinlendi. Belki de rıza üretmek için gerekli en önemli enstrümanlar kaybedildi.

Ülkeyi merkezi hükümet olarak AKP/MHP koalisyonu yönetiyor olsa da ülke nüfusunun yüzde 66’sının yaşadığı yerleşim birimlerini, il ve ilçe belediyelerini ana muhalefet yönetiyordu. Yerel yönetimlerde yakaladıkları bu fırsatı iyi değerlendirdiği anlaşılan CHP yönetiminin kendilerine has bir burjuva yerel yönetim anlayışı tesis ettikleri ve bu anlayışın hegemonik olmaya başladığı anlaşılıyor. Kent lokantalarını küçümsememek gerekiyor, yoksulluğun bu denli derinleştiği koşullarda halk için önemli bir hizmet bu. Çoğuna hâkim değiliz ama muhtemel başka sosyal hizmetlerin yanı sıra, en azından birçok belediyede belediye bütçelerinin büyük oranda belediye işlerine yönelik kullanılmasına özen gösterildiği de anlaşılıyor. Bu tablonun kendisi beraberinde birtakım önlemler almayı zorunlu kılıyor Erdoğan açısından.

Kurban Skalası Genişlerken

İslam’ın emirleri ve yasakları ortadayken Kur’an’dan cımbızlanarak seçilen “eşref-i mahlukat” söylemi ile büyük günah olan toplu köpek katliamına da dini referans bulundu. Erdoğanist yorumlu İslam iktidarı kayıp gitmekte olan Erdoğan’ın imdadına koşmaya hazırdı. Köpekleri katletmeyi hedefleyen gaddar yasanın birinci gerekçesi AKP/MHP’nin yerel yönetimler üzerindeki kontrolsüzlüğüdür. Binlerce yıllık dostlarımızı aramızdan almayı, öldürmeyi emreden bu sadist ve gaddar yasa halka karşı bir suç işleme makinesine dönüşen siyasal iktidarın kurban skalasını daha da genişlettiğini gösteriyor. Yerel yönetimlere ciddi baskılar kuracak, onların halk nezdinde meşruiyetlerini düşürecek ama en önemlisi yerel yöneticilere hapis cezaları verecek (bunca kaos ortamında bir komplo düzenlemek o kadar da zor değil) bir yasa Erdoğan’ın elinde önemli bir silah olacaktır. Bu yasayı çıkarmaktaki kararlılığını vurguladığı yasama döneminin son grup toplantısında Erdoğan yerel yönetimlerin birikmiş SGK borçlarını ve bu yasayı aynı anda zikretti. Belli ki sarayda, toprağın ayaklarının altından kayıp gitmesini yavaşlatacak ya da durduracak kimi stratejileri devreye sokma kararı alınmış.

Sadizm, Gaddarlık, Acımasızlık

Öte yandan yasanın bir diğer muradı toplumun daha fazla çürütülmesi, şiddetin daha fazla gündelikleştirilmesidir. Büyük suçlarla ayakta kalabilen bir iktidarın varlığını sürdürebilmesi için suçun dozajını arttırması, sadizm, gaddarlık, acımasızlık kokan uygulamalarını giderek artan dozajda uygulaması gerekiyor. Yalnızca bu da değil, toplumun bir kısmını bu suçlara ortak etmesi gerekiyor. Ekonomik anlamda kitlelerin yaşamadığı tatmini başkasını ezerek, öldürerek, serbestçe şiddet uygulayarak vermek istiyor.

Yasanın uygulanabilirliği aslında pek de yok. Çünkü eğer gerekçede bahsedilen köpek popülasyonu -4 milyon civarında- veyahut bunun yarısı kadar bir popülasyon varsa bile bu köpekleri toplamak mümkün değil. Üstelik bu kadar çok köpeği barındıracak bir bakımevi kapasitesi zaten yok. Muhtemeldir ki yakalanabilen köpekler toplu bir şekilde ölüm kamplarına hapsedilecekler. Yakalanamayanların bir kısmının paramiliter mantıkla hareket eden hayvan düşmanları tarafından öldürülmeleri muhtemel. Konunun gündeme taşındığı ancak yasa tasarısının ortada olmadığı günlerde bile Urfa’da, Ankara’da toplu hayvan cinayetleri haberlerine rastladık. Yasa tasarısı görüşülürken de sokakta kedi besleyen yurttaşların darp edilip kedinin öldürüldüğü haberi gündeme düştü. Benzer haberlerin daha sık gündeme düşmesi ne yazık ki yüksek bir olasılık.

Böylesine gaddar bir yasa iktidarın gücünü toparlaması için gerçekten bir fırsata dönüşür mü? AKP/MHP iktidarı bir kitle mobilizasyonu yaratabilir mi? Hem evet hem hayır. Şiddeti yasal kılıfa sokan uygulamalara karşı halkın vereceği refleks, yasanın uygulanmasını boşa düşürmek düzeyde olursa durum tersine döner. Meşruluğu sürekli düşüşte olan bir iktidar kendisi açısından büyük bir risk almıştır bu yasayla. Başaramazlarsa daha beter olacaklar. Ama yasayı uygulamayı başarır ve katliamlara göz yuman ya da ortak olan bir toplum yaratırlarsa, gaddarlık ve zulme iyice sessizleşmiş bir toplum yaratmayı başarırlarsa korkunç bir cehennem içerisinde debelenip yok oluruz. İyice aşina olunmuş şiddet girdabı muhakkak kendisine yeni kurbanlar seçecektir. İktidar medyasının yasa ile birlikte gündeme taşımaya başladığı “yaban domuzu popülasyonu sorunu(!)”, ayı popülasyonu sorunu (!) çok açık bir niyet göstergesidir. Ancak böyle bir ivmenin yakalanması halinde ölüm hiyerarşisinin hayvanlarla sınırlı kalmayacağını belirtmek gerekir.

Burada hayvan hakları aktivizmiyle ilgili küçük bir not eklemek yerinde olacaktır. İktidar her gün yeni bir saldırıyla kitleleri siyasal mücadeleye zorluyor. Bu bağlamda, köktenci siyasal pratiklerin genellikle uzağında kalmayı tercih eden ve yaşamlarının büyük bir kısmını aktivizmle geçiren birçok hayvan hakları savunucusu kanımca acı bir gerçekle yüzleşmekte: Siyasal mücadele vermekten başka bir seçeneğimiz yok. Salt etiğin, vicdanın, şefkatin ya da iyi niyetin kimseye yetmeyeceği bir çağdayız. Siyasal mücadele hepimiz için yaşamsaldır. Yaşam hakkının siyasal iktidar tarafından bu denli hedef alındığı bu dönemde Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi gibi inisiyatiflerin ortaya çıkması rastlantı olmasa gerek.

Scroll to Top