Devrimi İsteyen ve Devrimciliği Seven Bir Proletarya Önderi: Kenan Budak

25 Temmuz 1981 tarihinde Yedikule surlarının dibinde sırtından polis kurşunuyla vurularak öldürüldüğünde Kenan Budak henüz 29 yaşındaydı. İstese vurmadan tutuklayabilirdi polis, keza kurşun sırtına saplandığında yaralıyken de hemen yakındaki hastaneye götürüp kurtarılabilirdi de. Ama “katline ferman” vardı belli ki. 12 Eylül faşizminin siyasi tercihi, onu polis arabasında 1,5 saat dolandırıp kan kaybından ölümüne sebep oldu.

İstanbul’a Göç ve Çocuk Yaşta İşçilik

1952 yılında Erzincan’da dünyaya gelen Kenan Budak, ekonomik nedenlerle göç eden ailesiyle 1955’te İstanbul’a gelerek Zeytinburnu’na yerleşir. Çocuk yaşta çalışma koşulları son dere­ce ağır olan Kazlıçeşme’deki deri atölyelerinde deri işçisi olarak çalışmaya başlayan Kenan Budak, ortaokul ikinci sınıfta okulu bırakarak işçi sınıfının bir ferdi olur.

Hikmet Kıvılcımlı’nın öncülüğünden kurulan İşsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneği’nde (İPSD) işçi sınıfı bilinci ve mücadele değerlerini öğrenen Budak, 1975 yılında Bağımsız Bağırsak ve Deri İşçileri Sendikası’ndaki (Bar Der-İş) sendikal çalışmalara katılır. Bu sendikanın DİSK’e katılma­sı için çaba veren Budak’ın 1976 yılında DİSK’e bağlı olarak kurulan İlerici Deri-İş Sendikası’nın ge­nel başkanı olmasından sonra Bar Der-İş Sen­dikası, İlerici Deri-İş’e katılır. Ertesi yıl gerçekleşen DİSK’in 6. Genel Kurulu’nda ise Kenan Budak Abdullah Baştürk’ün listesinden DİSK Yönetim Kurulu üyeliğine seçilir.

Bu süreçte sadece sendikal mücadele içinde yer almakla kalmayan Kenan Budak, “Hikmet Kıvılcımlı” geleneğini sürdüren Sosyalist Vatan Partisi’nin (SVP) kuruculuğunu yaparak Merkez Yürütmesi’nde görev alır.

Kendini Yaratan İrade

Kenan Budak’ın devrimci kişiliği ise proletaryanın toplumsal varlığında “kendisini yaratan iradenin”, kendi devranının/tarihselliğinin öznesi olabilmenin “iç hareketliliği” olarak okunabilir. Ya da içinden geldiği sınıfının “varlığında” kendisi olma yeteneği/bilinciyle işçi önderi olabilme; bunu da derin bütünsel bir politik kimlikle sentezleyebilmenin diyalektiği olarak.

Birebir tanışma fırsatım olmadı. Ailesi, arkadaşları ve mücadele yoldaşlarında dinlediğim, kitaplardan öğrendiğim kadarıyla Kenan Budak yoldaşın komünist kişiliği beş temel noktadan çözümlenebilir.

Kenan Budak’ın Tarihsel Kişiliği

Birincisi, ona dair en çok anlatılan, 12 Eylül faşizminin sendikacılara çağrısı sonrası Selimiye Kışlası’nda sıraya girip teslim olmaması davranışıdır. Buradaki direnişçi ve devrimci duruşu çok önemlidir elbette. Bu davranış onun kişiliğinin rengini gösteren önemli bir simgedir. Ama daha çok etkileyici “teslim” olmama ise sonrasındaki “bildiri” olayıdır.

Kenan Budak gibi faşizme teslim olmayan mücadele arkadaşı ve işçi önderi Çetin Uygur anılarında şöyle bahseder bundan:

12 Eylül’ün çağrısına uymayan sendika liderleriy­le buluşmaya çalıştığımız günlerden bir gün Bakırköy’de salaş bir birahanede buluştuk. Çağırdığımız sendika liderine birlikte kaleme aldığımız bildiriyi okuyup imzalamasını istiyorduk. O bildiri tüm işçi­lere bir seslenişti. 12 Eylül’ün işçi sınıfına, geniş halk kitlelerine saldırı olduğunu söylüyordu ve bir apart­manın kalorifer dairesinde yazılmıştı. Çağırdığımız sendika lideri daha biz derdimizi anlatıp bildiriyi okumadan “Bu akşam yurtdışına gidiyorum… Hadi gelin, sizi de götürelim” demez mi… Kafamdan aşa­ğı kaynar sular dökülüp, ne diyeceğimi kestirmeye çalışırken Kenan “Tamam. Önce işçilere, sınıfımıza karşı görevimizi yerine getirelim… Onlara gelenin ne olduğunu anlatan bu bildiriyi imzalayıp dağıta­lım…” diyerek adamın korkusunu gidermeye, ikna etmeye çalışıyordu… Hiç de kızmadan konuşuyor­du…”

Burada sabırlı ve örgütçü bir önder kişiliğin nitelikleri görülebileceği gibi “en önemlisi faşizme karşı direnişçiliğin” yanında “esnek” olabilme, durumu işçilere anlattıktan sonra gerekirse geri çekilebilineceği ya da “dışarı” çıkılabileceğini belirtmesidir. O direnişçi ve atak bir savaşçı ama küçük burjuva sekter bir kahraman olma sevdalısı da değil; proleter devrimciliğin esnekliğiyle gerektiğinde devrimci güç ve değerleri korumak adına, mücadelenin biçim değiştirebileceğine işaret ediyor.

Karşıtların Birliği

İkincisi devrimi, devrimciliği sevmesi ve onu bir yaşam biçimi haline getirmesi. Kenan Budak’ta mücadele bir “fedakârlık” değil içselleşmiş, bir iç ışıma ve özgürleşme halidir. Ağır deri işçiliği koşullarında kendi yaşadıkları bir yana, işçilerin günlük basit yaşam sorunlarından, en karmaşık konulara kadar çözme sorumluluğunu üzerine alır. Onun kişilik gücü tam da buradan geliyor olmalı. Sorunları çözdükçe güçleniyor, güçlendikçe önderleşiyor, özgürleşiyor.

Kıvılcımlı “nerde çelişki orda ekmek var” der. Kenan yoldaşın işçi sınıfının sorunlarını, çelişkilerini ve gerilimlerini içinde taşıması, kendi güçlü kişiliğinin “ekmeği” olagelmiştir.

Üçüncüsü yaşamın iki uç noktasında duran zıtlıklarını benliğinde sentezleyip bütünleştirebiliyor oluşudur. Burada sözü mücadele arkadaşı Oğuzhan Kayserilioğlu’na bırakalım:

“Yoksulluğu, deri işçiliğinin sert koşulları ona isyankâr keskin bir “delikanlı” kimliği kazandır­mıştı ve aynı zamanda tuhaf biçimde “İstanbul beye­fendisi” kimliğini de çok yakışarak taşırdı.”

En basit sorundan en karmaşık entelektüel konulara varana dek düşünüyor, tartışıyor. Somut yaşamı tarihsellikle, güncel ekonomik olanı siyasallıkla bütünleştiriyordu. Bir yoldaşının ifade ettiği gibi günü bitirip eve geldiğinde mutlaka 10-20 sayfa kitap okumadan yatmayışı da onun disiplinini ve teoriye değer verdiğini gösterir.

O dönemin iki büyük devrimci dinamiği gecekondularda işçiler ve üniversiteli aydın öğrenciler. Her iki kesimin de sevgisini kazanmış, konuşmalarını hayranlıkla dinleyen bu iki topluluk onun düşünce ve eylemlerinde bütünleşebilmiş; içinden geldiği işçi sınıfının dilince basit-somut; üniversiteli gençliğinin dilince derin, soyut-kavramsal konuşan bir önderdir O.

İşçi sınıfının ve devrimciliğin “bilgisini” öğrenmekle kalmayıp filozofça bir edayla edindiği bilgileri soyutlayıp derinleştirerek bilgi-bilgelik sevgisine evriltmeyi başarmış. Bu özelliğindendir ki yaşam koşullarının gereği olarak “orta iki terk” bir işçi çocukken entelektüel ve politik bir işçi önderi olabilmiş.

İki uç özelliği sentezleme bağlamında işçi-sendika önderi kimliğiyle, komünist bir parti yöneticiliğini (SVP) birleştirebilmiş olmasında da görebiliriz. O yıllarda -şimdilerde de olduğu gibi- sendikacılık bir “meslek” haline gelmişken Kenan Budak sendikacılık kariyerizmine saplanmadan önderlik vasfını işçi sınıfının siyasal bilinci olan komünist olmayla bütünleştirebilmiştir.

O, işçilerle kahvede okey oynarken çatışma haberi geldiğinde bir anda yumruk yumruğa faşistlerle kavgaya tutuşabilen cesur biri olabiliyor. Yumuşak tatlı sesiyle saz çalıp türkü söyleyen nazik biriyken, işçi hareketini burjuva politikalarına sürükleyen sendikacılara karşı sert muhalefet yapmaktan da çekinmeyen keskin ve öfkeli bir polemikçi özelliğine bürünebiliyor.

Evliya Değil Kendi Tarihselliğinin Kişiliği

Dördüncüsü, onun kişiliğinin temel özelliğini, içinde bulunduğu kendi tarihselliğinde aramalı. Yetenekleriyle, etiyle kanıyla geldiği sosyo-kültürel çevreyle, kendine özgü mizacıyla özel bir kişilik olduğu inkâr edilemez bir gerçeklik. Ancak işçi sınıfına doğuştan önder olarak da gelmemiştir, yukardan hazır gelen bir belirlenimi yoktur.  Onun devrim önderliğini İstanbul’da Zeytinburnu gecekondularında deri işçiliği gerçekliği tarihselliğinde aramalıyız. Kendini yaratan kararlarında, eylemlerinde adımlarında aramalıyız. Kıvılcımlı’nın 60’larda “İşçi sınıfının varlığında” ısrarı, proletarya sosyalizmi hattını örme iradesiyle kurduğu İPSD koşullarında aramalıyız. Böylesi bir geleneğin tarihsel birikiminde tanımlamalıyız. Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın “işçi sınıfı devrimciliği” hattında İsmet Demir’in, Necmettin Giritlioğlu’nun, Nusrettin Yılmaz’ın yetişmesi tesadüf olmasa gerek. İşte Kenan Budak’ın en önemli önder özelliği, işçiliğini komünistliğiyle birleştirerek gelmiş olduğu devrimci geleneğin dokusuyla bezeyen, proleter sosyalist bir önderliğe somut varlık kazandırmasıdır.

Kişinin yaşadığı kendi çağı herkese fırsatlar verir. Asıl hüner, o kendi tarihinin içine girip doğru seçimlerle hayata geçirmesindedir. Kenan Budak dönüm noktalarında kendi “seçimleriyle” kendini ilmek ilmek ören/yaratan iradededir. O bu anlamıyla tarihsel devrimci kişiliktir.

TDH ve Kenan Budak

Kenan Budak, Türkiye Devrimci Hareketi (TDH) içinde işçi sınıfının önderi olma kimliğiyle yetişmiş önemli komünist kişiliklerden biridir. TDH, 1970’lere kadar varlığı görülmeyen “işçi sınıfının”, bunun içinde “proletarya sosyalizminin” uzağında bir politik pratik hatta seyretti. Devrimci hareket, ya sendikacılığı meslek edinmiş burjuva sosyalizmi etkileşimli işçi önderliklerin ya da gençlik hareketinin “küçük burjuva sosyalizminin” işçi sınıfını uzaktan izleyerek ilerlediğini saptayabiliriz. İşte Kenan Budak, bizzat işçi sınıfının içinden çıkıp gelen biri olarak devrimci sendikacı/işçi önderliğiyle, sınıfın siyasal bilincinin hattı olan proletarya sosyalizmini birleştirmiş bir tarihsel kişilik olarak yer almaktadır.

O aynı zamanda “Kıvılcımlı geleneğinin” çeliğine su katmış, işçi sınıfı devrimciliğinin somut vücut bulmuş haliyle yeni nitelik sıçraması oluşturmuş bir önder olarak hareketimizde, özgün/kritik bir yerde durmaktadır.

Uçurumda Açan Çiçek

Onun kişiliği, küçük yaşta edindiği işçi sınıfı varlığını, hiçlikten yaratarak, zorluklara karşı koyarak sorunları çöze çöze kendine güç kapasiteleri oluşturup önderleştiği; buradan da kendini aşarak komünist siyasi kimliğe büründürdüğü ve nihayetinde savaşçılığıyla “kahramanlığa” erişmekten oluşan üç aşamalı bir süreç olarak izlenebilir.

Hemşerisi Cemal Süreya’nın “Ne demiş uçurumda açan çiçek/Yurdumsun ey uçurum!” dizesinde ifade ettiği gibi, Kenan da kapitalist düzenin, burjuva-proletarya sınıflar savaşı “uçurumunda” açan devrimci çiçeğimiz. Sınıflar savaşı cehennemini “yurt” bilmiş devrimci önder olarak “açmış”tır Kenan Budak.

O düşünceyle davranışı birleştiren özgün bir devrimci önderdir. Dolayısıyla ona dair söylediğimiz pratikten kopuk fazladan sözler, onun devrimci öğretisinin özünü budayan ve içini boşaltan edime dönüştürecektir.

Tarihsel devrimci  kişiliğinin ışığı ve hatıran mücadelemizde yaşayacak Kenan yoldaş.

Scroll to Top