Erdoğan’dan Amerika’ya Milyarlarca Dolar Sözü

25 Eylül’de Erdoğan ile Trump arasında Beyaz Saray’da yaşanan görüşme, Türkiye’nin uluslararası konumu açısından olduğu kadar, Türkiye ekonomisine biçilen rol açısından da son derece aydınlatıcı geçti. Erdoğan’ın iç politikaya yönelik takındığı “dünya lideri” pozu Trump tarafından yerle bir edilirken Türkiye ekonomisinin de Amerika’ya peşkeş çekildiğini gördük.

Görüşmede birçok başlık medyada geniş yer buldu. Erdoğan’ın Filistin gündemine dair tek bir söz söyleyememesi, Trump’ın sürekli Erdoğan’dan “bu” diye bahsetmesi, hileli seçim göndermesi ve Büyükelçi Barack’ın Erdoğan’ın meşruluğunu biz sağlıyoruz açıklaması … Fakat daha arka planda kalan ekonomik anlaşmalar da bir o kadar çarpıcı. 

Görüşmenin Öncesi

Daha görüşme gerçekleşmeden önce, Erdoğan belirli Amerikan ürünlerinden alınan vergiyi azaltarak aslında Trump’a istediğini vereceğinin sinyallerini vermişti. 

Yine görüşme ile eş zamanlı olarak, Merkez Bankası Başkanı Karahan New York’ta Amerikalı yatırımcılara bir sunum yaptı. Şimşek politikalarının devam edeceğini ve gerekirse iç talebin (yani vatandaşların günlük harcama imkanının) daha da kısılacağı sözü verdi.

Zaten bu adımların arkasından başlayan görüşmenin olumsuz geçmesi için pek bir sebep yoktu, nitekim görüşmenin olumlu geçtiğini her iki taraf da vurguladı. Ama olumludan kasıt aslında şu, Trump Türkiye’de üretilen değerin Amerikan sermayesine aktarılacağının sözünü aldı. İktidarın ise ne aldığı açıkça ifade edilmese de Barack’ın meşruiyet veriyoruz söylemine dikkat etmek gerek. İktidar da, Türkiye’yi yönetebilmek adına halk nezdinde kaybettiği meşruiyet yerine Amerikan desteği ve uçakları ile iktidarını sürdürmenin yollarını arıyor gibi gözükmekte.

Anlaşmanın Detayları

Anlaşma içerisinde ilk çarpıcı madde, Amerika’dan 43 milyar dolar civarında doğalgaz alma garantisi verilmesi. Erdoğan’ın yine içeriye yönelik sürekli kullandığı, orada bulunan aniden ortaya çıkıveren doğalgaz veya petrol rezervlerinin yalan olduğunun ortaya çıkması bir yana, bir de Trump’ın Türkiye’nin enerji ihtiyacından elde edilecek rantın Rusya yerine Amerika’ya akmasını sağladığını görüyoruz. Hem de tam 20 yıl boyunca.

Bir diğer çarpıcı madde ise THY’nin alacağı 200 civarı Boeing uçağı. Bunun da tam değeri açık olmasa da 30-40 milyar dolar bandında olması bekleniyor. 

Bir de tabi kaç milyar olacağı ve sonucu ne olacağı belirsiz bir F-35 savaş uçağı iddiası var. Büyükelçi Barack’ın, İsrail’e özel silahlar da üreten Lockheed Martin’i (dev bir Amerikan silah şirketi) Türkiye’nin harcamalarının ayakta tuttuğu söylemi çok çarpıcı. 

Milyarlarca Dolarlık Peşkeş

Anlaşmanın toplamına baktığımızda, Türkiye halkın büyük bölümünün asla binemeyeceği uçaklar, Ortadoğu halklarını bombalayacak silahlar ve 20 yıllık enerji rantının Amerika’ya akma garantisi elde edecek. Karşılığında ise emekçilerin ürettiği 80-90 milyar dolarlık bir değer Amerikan sermayesine transfer edilecek.

Sayılar fazla büyüdüğünde anlamını biraz kaybedebiliyor. 80 milyar dolar da böyle bir büyüklük. Bir şey ifade etmesi adına kaç asgari ücret ettiğine bir bakalım. Türk lirası cinsinden 3,5 trilyon civarına denk geliyor. Bu da 160 milyon asgari ücret demek. Sayılar o kadar büyük ki hala pek bir şey ifade etmiyor. 12 aya bölersek eğer 13 milyon gibi bir şey kalır. Yani tam 13 milyon insana bir yıl boyunca asgari ücret ödemesi yapılmasına yetecek bir para.

Bu öyle bir para ki, asgari ücreti tek başına iki katına çıkarmaya yeterdi. Üstelik bu parayı üreten de emekçilerin ta kendisidir. Ancak iktidar emekçilerin ürettiği değeri Amerikan sermayesine peşkeş çekerken, emekçilere açlık sınırını ve yoksulluğu reva görmekte; Türkiye’yi bir Amerikan sömürgesine dönüştürmekte beis görmemekte. 

Scroll to Top