Tom Barrack Eliyle Halkçı Güçlere Markaj

“Bölgede neler oluyor?” sorusunu soralım. Elbette birçok şey aynı anda hareket halinde. Tüm olanları aynı cümlede ve aynı kapsamda tariflemek zor fakat kanımızca şu şekilde özetlenebilir: Bölgede ABD’nin Tom Barrack eliyle Siyonizm karşıtı cepheyi ve bölgedeki özgürlükçü hareketleri tasfiye etmek üzere, adeta siyasal intihar dayatmalarıyla markaja aldığı görülüyor. Yani Lübnan’da Hizbullah’a, Suriye’de SDG’ye siyasal intihar dayatılıyor.

Kendisi Osmanlı zamanında Lübnan’dan ABD’ye göçmüş bir ailenin torunu olan Barrack, ABD’nin Türkiye Büyükelçisi sıfatıyla Suriye Özel Elçisi olarak atanmasının ardından Lübnan Özel Temsilcisi olarak da görevlendirilince, “Barrackvari oyun” Lübnan’da Lübnanlıların kendi dillerinde duydukları seslenişleriyle kendine yeni bir vücut buldu.

Lübnan’da yaşananlar 

Siyonistler ile Lübnan güçleri arasında geçtiğimiz sene yaşanan savaşta 27 Kasım’da Hizbullah ve Siyonistler arasında bir ateşkes süreci yaşanmıştı. Bu ateşkes geçen bir sene zarfında Siyonistlerce defalarca ihlâl edildi, şimdi hâlâ ihlal devam ediyor. 27 Kasım ateşkesinin koşullarını ana hatlarıyla hatırlayalım: Litani Nehri’nin güneyinde bir tampon bölge yaratılarak Hizbullah bu tampon bölgenin kuzeyine çekilecek, nehrin güneyi silahsızlandırılacak ve söz konusu bölgenin kontrolü Lübnan Ordusu’na devredilecekti. Şimdi ise Barrack’ın yeni şartları adeta ateşkesin Siyonistlerden taraf şekilde fiili delindiğinin ilanı niteliğinde.

Hizbullah’ın ağır silahlarını Lübnan Ordusu’na devredeceği koşulunun el yükseltilerek Hizbullah’ın tamamen silah bırakması biçimine bozunduğu görülüyor. El yükseltme bununla da sınırlı kalmayarak dayatmaya göre Hizbullah artık Lübnan siyasetinde de yer alamayacak. Bu koşullar uygulanmazsa Barrack’ın kendi ağzından ifade edersek, Lübnan bölgesel güçlerin eline geçecek, ki Suriye bölgesel güçlerin başında yer alıyor, Beyrut’un savaş bölgeleri yeniden onarılmayacak ve Siyonistler Lübnan’a yeniden girecek. Eğer bu koşullar hayata geçerse Lübnan; ABD, Suudi Arabistan ve Katar’ın yardımlarını yanında bulacak. 

26 Ağustos günü, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Aoun ile Barrack, Baabda Sarayı’nda bir toplantı gerçekleştirdi. Hizbullah’ın silah bırakması süreci ve bu konuda Suudi Arabistan’ın mali destekleri masaya yatırıldı. Toplantının ardından düzenlenen basın toplantısında Barrack’ın gazetecilere yönelik “medeni olun, hayvan olmayın” çıkışı kanımızca yaşanan süreci gün yüzüne çıkarır nitelikte. 

Kıvılcımlı “medeniyet” ve “barbarlık” ikiliğini diyalektik bir süreç olarak ele alır. Medeniyet gelişir ama sınıflı yapı krizlere girer. Komünaliteyi, sınıfsız toplumu ve eşitliği bünyesinde taşıyan barbarlık bu kriz anlarında yıkıcı ve yaratıcı güç olarak medeniyete müdahale eder. Bu bağlamda Kıvılcımlı’nın yaklaşımında barbarlık komünal toplumları, medeniyet de sınıflı toplumları temsil eder. Örneğin Roma’yı yıkan Germen kabileleri barbar topluluklardır. Roma ise sınıflı ve çürümüş bir yapıdadır. Kıvılcımlı’nın tarih tezinde tarihsel ilerleme medeniyet ve barbarlık arasındaki gerilim üzerine işler. Bu açıdan bakıldığında, sömürgeci kibirle gazetecileri azarlayan Barrack’ın “medeni olun” çıkışı kendileri açısından tutarlıdır. Medeni Batı bölgesel politika anlamında bölgede krizdedir. Yaptıkları toplantının içeriği de düşünüldüğünde; “komün gücü”nün ve Siyonizm karşıtlığının ürünü Lübnan Hizbullah’ının vurduğu “Barbar aşısı”, “medeniyet”lerini yerle yeksan etmektedir. Korkuları bundan kaynaklıdır.

Bu noktada vurgulamakta fayda var, Siyonistler Lübnan’a 1968’in son günlerinde ilk defa saldırdığında Hizbullah yoktu. Hizbullah’ı doğuran Siyonistlerin saldırılarıydı. Bu doğrultuda onu yaratan toplumsallık yıkılmadan veya değişmeden Hizbullah da yıkılmayacak veya değişmeyecektir. Siyonist saldırganlık bitmeden Hizbullah da bitmeyecektir. Bu noktada Barrack’ın işi sürdüğü yokuş yeni bir Lübnan iç savaşıdır. Yine vurgulayalım, bölgede istikrar sloganı ile göreve gelenler bölgeyi sürekli bir istikrarsızlık konumuna sürüklemektedirler.

Suriye’de yaşananlar 

Temmuz ayından bu yana yaşanan SDG-Barrack geriliminde bir dizi ayrılıkların netleştiği görülüyor. Ayrılık derken burada tarafların aldıkları farklı tutumlarda netleşmeler diyebiliriz. Halep’in doğusunda süren HTŞ- SDG çatışmaları şeklinde bu durum kendisini buldu. Fakat tabii bunun arka planında ABD’nin Kürtlerle olan stratejik ilişkisinde bir dizi değişiklikler yatıyor. Yeni yönelim, Kürt özgürlükçü hareketleri entegrasyon adı altında tasfiye etmek ve becerebildiği oranda Kürt özgürlükçü hareketlerin Kürt ulusalcı hareketlerle ilişkilerini sıkılaştırarak ulusalcılığa çözmek yönünde. 

8 Ağustos’ta gerçekleşen Haseke Konferansı’na bakacak olursak, Kürt cephesinde de bir dizi tepki ve tutumda netleşmeler görülüyor. Yeni demokratik ve merkeziyetsiz anayasa kararının alındığı, âdem-i merkeziyetçilik ve yerel halkların temini üzerine stratejik yönelimlerin açıklandığı bir konferans gerçekleşmiş oldu. Çeşitliliklerin bir zayıflık değil güç kaynağı olduğu bu konferansta vurgulandı. Bu konferansın ardından da “En uygun çözüm federal sistem” vurgusu taşıyan bir açıklamayla Alevileri temsil eden isimlerin öncülüğünde, Orta ve Batı Suriye Siyasi Konseyi’ni (PCCWS) ilan edildi.

8 Ağustos konferansında alınan kararlara bakılacak olursa Kürtler hem tasfiyeye hayır demiş hem Barrack’ın hem âdem-i merkeziyetçiliği bir aşama olarak kurguluyor hem Barrack’ın “federalizm karşıtı” tutumuna tavır alınmış oluyor, hem de mevcut süreçte aldıkları pozisyonda yani “karşılıklı tanıma ve iradeli katılım” yönelimlerini sürdürmüş oluyorlar. 

19 Temmuz ve 13 Ağustos’ta gerçekleşen HTŞ-Ürdün-Barrack üçlü görüşmeleri sonrası yapılan vurgulara da bakacak olursak, SDG’nin özerklik beklentilerinin çözümüne işaret etmeyen ve ısrarla aslında devralma olarak görülen Şam merkezli çözümde ısrar edildiği görülüyor. 

Türk egemenleri bu toplantılara desteklerini bildiriyor ve açıklanan tutumlardan memnun duruyor. SDG’nin silah bırakmasını zorlayarak üçlü görüşmelere müdahale etmeye çabalıyor. 

Sonuç olarak bölgede hava Tom Barrack’ın eliyle halkçı güçlere markaj uygulanarak siyasal intihar dayatmaları yönünde esiyor. 

Scroll to Top