Tom Barrack’ın Oyunları 

23 Mayıs Tom Barrack, ABD’nin Türkiye Büyükelçisi sıfatıyla Suriye Özel Elçisi olarak atandı. Bu görevde Suriye’ye yönelik yaptırımların ortadan kaldırılmasını ve bölgesel istikrar süreçlerine destek vermeyi taahhüt etti. Hemen ertesi günü İstanbul’da Colani ile bir araya geldi. 29 Mayıs günü ise Şam’a giderek ABD Büyükelçiliği’nde Amerikan bayrağını uzun bir zamandan sonra yeniden astı! 

İzmir’in Kemeraltı’nda “şambali” tadıp en sevdiği Türk yemeğinin kebap olduğu demeçlerinden sonra bölgedeki halkların kaderiyle oynamaya, savaş kışkırtıcılığı yapmaya ve halkların yönetim deneyimlerini tehdit etmeyi kendisine hak görmeye uzanan bölgenin yeni “piyon”u!

Suriye’nin Yeni Denklemi 

Bölge açısından 12 Gün Savaşı’ndan sonrasına bakmak gerekirse, şimdinin ateş hattında kalan bölgesi Suriye’dir denebilir. ABD-Siyonistler ve İran arasındaki gerilim, içerisine en azından finans ve ticaret yatırımları olarak Türkiye, BAE, Suudi Arabistan ve Katar’ı çekiyor. Akan sular 7 Ekim’den geriye ne bıraktı diye düşününce, Tahran’dan ilerisi epey yaralı artık. İki merkez eksen; Esad’ın Suriyesi düştü, Lübnan’ın Hizbullah’ı epey kan kaybetti. Mevcut denklem biraz da bu durumla ilişkili.

Aralık 2024’te HTŞ’nin Şam’a inişi bir dizi soruyu beraberinde getirmişti. İlk soru, 2011 itibariyle Suriye İç Savaşı’nda, Siyonistlerin Golan Tepeleri’ndeki işgalciliğinin bu yeni denklemde geleceği ne olacak? İkinci soru, Suriye’deki Kürt yönetimlerinin geleceği ne olacak? Üçüncü soru, Dürzilerin Süveyda kırsallarındaki siyasal varlıkları ne olacak? Dördüncü soru, Suriye’de istikrar sağlanacak mı ve yeni bölge denkleminde bu istikrar mümkün mü? Beşinci soru ise sahil şeridindeki Alevi’lerin geleceği ne olacak? Bu sorular uzar gider. 

Bugünün koşullarında bu soruların bazılarına daha net cevaplar vermek mümkün. 

16 Temmuz günü, Siyonistlerin HTŞ’nin Şam’daki merkezlerini bombalamasının ardından yaptığı açıklamarda saldırının gerekçesi olarak HTŞ’nin Dürzilerle girdiği çatışmalarda Dürzileri korumak  olduğunu öne sürmüştü. Aralık 2024’ten bu yana HTŞ, sahil şeridindeki Alevilere katliam, Dürzilere çatışma düzeyinde şiddet ve Kürtlere sürekli gerilim düzeyinde şiddet uyguluyordu. Bir tarafta Golan Tepeleri’nden ileriye işgalciliğini sürdürmek isteyen ve adım adım Suriye topraklarında ilerleyen Siyonistler, diğer tarafta bu durumdan zerre rahatsızlık duymayan HTŞ yönetimi! O sırada Barrack ile görüşmeye devam eden, şaşalı pozlar veren Colani! Belirtmeden geçemedik, Siyonistler hiçbir halkın güvencesi olamaz! 

El ele verilmiş, önce 6 Mart katliamları ile sahil şeridindeki Alevilere yönelen şiddet, şimdi de Dürzilere yönelik çatışmalar ve Kürt yönetimlerine ardı sıra “federalizmin Suriye’de işlediğinin düşünülmediği” şeklinde sürdürülen Barrack-vari gerilim; Suriye halklarının yıkımını adeta ABD-Siyonistler ve HTŞ işbirliği eliyle tezgahlayan bir süreç. İki ucu karanlık. 

O sırada Suriye’de istikrar ve bölgede istikrar sloganıyla diplomasi satan Barrack… Halkların birlikte yaşama ve yönetim deneyimlerine adeta savaş açarak, Suriye’de olası bir iç çatışma olasılığı hayata geçerse diye Kürtlerden tam teslimiyet istemekte. Kürtler sinmez, Suriye’de istikrar halkları teslim almaya çalışarak olmaz. Bunu cümle alem anlamıştır artık. 

SDG ve Barrack Gerilimi

Barrack, verdiği bir demeçte Washington’ın uzun vadede Suriye’den çekilmek istediğini ifade etmiş. Bu demeci de ABD’nin SDG ile ilişkilerinin stratejik bir pazarlık gücü olarak kullanabileceği şeklinde temellendirmiş. Meali şudur: SDG entegrasyon adı altında tam teslim olacak, Washington da bu durumu koz olarak kullanacak.

Bir süredir gerçekleşen SGD-Barracak ikili görüşmelerinde, iki taraf da oyunu doğal olarak kendinden doğru kurmaya çabalıyor. Barrack, mevcut Şam yönetiminin elini rahatlatmak ve SDG’yi merkezi yönetime entegre etmek için Kürt yönetimi üzerindeki baskıyı arttırıyor. Barrack son olarak SDG’den Rakka, Deyr ez-Zor, Haseke ve Tabka bölgelerinden çekilmesini ve silahlarını teslim etmesini talep etti. Ayrıca bu bölgelerdeki doğal kaynaklar ile sınır kapılarının Şam yönetimine devredilmesini istedi. SDG bu talepleri reddettiğini belirtti. 

Görünen o ki, anlaşmazlığın “entegrasyon” kavramının tanımı olduğu; Şam’ın bunu bir “devralma” olarak gördüğü, Kürtlerin ise “karşılıklı tanıma ve iradeli katılım” esas aldığı şeklinde ifade edilebilir. 

Merkezi yönetim dayatmalarıyla, “tek ordu, tek bayrak, tek Suriye” sloganını Kürtlere dayatan Barrack’ın, “federalizm karşıtı” tutumunu halkların yönetim deneyimleri ve yönetime katılım haklarını es geçerek sürdüreceği açık. 

Anlaşıldığı kadarıyla Kürtlerden istenilen şey siyasal bir intihardır.

Sonuç niyetine belirtelim, Suriye’deki halkların kaderini belirleyecek şey de, Barrack’ın Ali Cengiz oyunlarını bozacak olan şey de halkların mücadelesi olacaktır. 

Scroll to Top