AKP’nin 23 Yıllık İdeali: Güçlü Aile, Güçlü Toplum, Güçlü Türkiye

AKP’nin “aile”ye sıkı sıkı sarılmasını anlamak için ikili cinsiyet teorisi olarak somutlaşan “patriyarkal kapitalist” sisteme bakmak gerekir. Bu ikili sistem kadınların karşılıksız ev emeği dolayımıyla tarihsel olarak bir ilişki içindedir. Kapitalizmden daha eski olan patriyarka tarihsel olarak belli çatışmalar ve uzlaşılarla kapitalizm tarafından bazı yönleriyle devralınan, bazı yönleriyle dönüştürülmüş bir maddi temel üzerinden ortaklık sağlar.

Ama tek başına karşılıksız ev emeği değil, ücretli/ücretsiz emek kıskacında bir sömürü söz konusudur. Yaşanan tarihsel süreçlerde özel mülkiyetin ve devletin ortaya çıkmasıyla aile kurumunun kendisi de patriyarkal kapitalist sistemin kodları ile yeniden dizayn edilmiştir.

Güçlü toplumun ancak ve ancak güçlü aileler ile mümkün olacağını söyleyen AKP’nin aile politikalarına bu denli eğilmesinin alt zeminini bu gerçeklik oluşturuyor. Kadınların emek gücünü güvencesizleştirme ve ucuz iş gücüne dönüştürmek. Bununla beraber kadınları ev içine, aileye hapsederek toplumsal yeniden üretimi kadınların sırtından sağlamak. Bu denetimi ise erkek ve devlet şiddetiyle sağlamak.

2011 yılında Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın yerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı‘nı kuran AKP  bu hamlesiyle devletin bütün uzuvlarına kadar aileci politikalarını kurumsallaştırmak istedi.

Aile yılının yol haritasını ise 2016 yılında TBMM’de “Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Olumsuz Unsurlar ile Boşanma Olayları”nın araştırılması üzerine kurulan komisyonla oluşturdular.

Ve nihayetinde müjdeyi vererek 2025’i Aile Yılı ilan ettiler.

Bugün AKP iktidarı aileyi, sermayenin ve iktidarının çıkarları için yeniden dizayn ediyor. Rejimini inşa ederken, Aile Yılı Programı kapsamında Aile Destek Merkezleri ve Diyanet’e bağlı Aile ve Dini Rehberlik Büroları açarak toplumsal rızayı üretmek için kullanıyor.

Bir Yıl Yetmez!

23 Mayıs 2025 tarihinde 26 ülkenin aileden sorumlu bakanları İstanbul’da Uluslararası Aile Forumu’nda buluşarak “aile kurumu ve değerlerinin korunması” için küresel bir seferberlik ilan etti. Bu forumda Erdoğan, aileyi “en güvenli liman” olarak tanımladı. Ve hemen ardından “kürtaj cinayettir” diyerek “1 yıl yetmez aile ve nüfus 10 yılı” ilan ediyorum, dedi.

Bu liman kadınlar için mi yoksa erkek egemen iktidarlar ve sermaye için mi çok güvenli hep birlikte bakalım.

DİSK-AR’ın raporuna göre[1]  

  • Geniş tanımlı kadın işsizliği[2] yüzde 37,2 olurken, yarı zamanlı çalışma oranı yüzde 20’ye yakın.
  • 2 milyon 122 bin kadının sosyal güvencesi yok!
  • Kadınların yüzde 32,4’ü kayıt dışı çalıştırılıyor.
  • Ev ve bakım işleri sebebiyle çalışamayan yani evde kalmak zorunda bırakılan 10 milyona yakın kadın var!

Bu veriler bize şunu çok açık gösteriyor ki;

“Aile yılı ve iş uyumu” dedikleri şey kadınların yaşamlarını emeklerini güvencesiz, esnek, ucuz hale getirmekten başka bir şey değil.

Kapitalizmde kadın emeği, hem üretim süreçlerinde ucuz işgücü olarak kullanılırken, hem de toplumsal yeniden üretim süreçlerinde ücretsiz emek gücü olarak tüketilir. İşte tamda bu yüzden egemen iktidarlar kapitalizmin krizini aşmanın bir yolu olarak aileye tutunuyor. Uluslararası Aile Forumunda aile meselenin küresel ölçekte ele alınması bu yüzden tesadüf değil.

Bugün AKP’de uzunca bir süredir girmiş olduğu krizi, işsizliği, yoksulluğu 2024-2026 dönemi için hazırlanmış Orta Vadeli Program (OVP) ve 2024-2028 yıllarını kapsayan 12. Kalkınma Planı ile aşmaya çalışıyor. Bunu uygularken de elbette ki “kutsal aile”yi arkasına alıyor. Sermayenin çıkarlarını önceleyen bu ekonomi programlarıyla kadınlara yüklenen misyon, emek gücünü, neslin yeniden üretiminin ve ev içerisindeki emeğin yeniden üretimini sermayenin çıkarları için bedava sağlamak.

Her Evi Bir Atölyeye Çevirmek

Aile yılı adı altında kadınlara esnek ve hibrit çalışma koşulları dayatılıyor.

Hibrit çalışma koşulları “daha az çalışma, daha iyi bir ücret ve çok zaman” sloganıyla AKP iktidarı ve bakanlıkları tarafından ballandıra ballandıra pazarlanıyor.

Peki gerçekten öyle mi?

Bugün hibrit çalışmanın en çok sermayeye kazanç sağladığı çok açık.

Mekâna (ofislere, iş yerlerine) para vermekten, ücretli satın aldığı yemek gibi hizmetlerden feragat ederek tüm bu hizmetleri kadınların görünmeyen emeği üzerinden bedava sağlıyor.

Kadınlar mesai saatleri içinde evi temizliyor, toparlıyor, yemek yapma gibi bakım hizmetlerini karşılıyor aynı zamanda patronun işlerini yetiştiriyor.

Bu da bize açık açık şunu gösteriyor; kadınlar hem ev içindeki çocuklara, hastalara, engellilere, yaşlılara baksın hem evdeki erkeğin cinsel- psikolojik bütün duygusal ihtiyaçlarını karşılasın hem de sermayenin istediği zamanlarda ucuz iş gücü olsun.

Yine aile yılı adı altında erkek şiddetini meşrulaştırarak cezasızlık politikalarını uyguluyorlar. Patriyarkal kapitalist sistem, sınırına dayandıkça ve çürüme derinleştikçe erkek şiddeti her geçen gün artıyor.

Bianet’in erkek şiddeti çetelesine göre 2025 yılı Mayıs ayında 26 kadın, 2025’in ilk beş ayında 131 kadın erkekler tarafından öldürüldü.[3]

Kadınların yüzde 60’ı aile fertleri tarafından o çok güvenli dedikleri “aile liman”larında öldürüldü. Bugün ev içindeki erkek şiddetini araştırmayan, ev içinde öldürülen kadınların verilerini paylaşmayan, aileler içerisinde derinleşen yoksulluğa dair çözüm üretmeyen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı ise sosyal medya hesaplarından “seviyorsan git evlen bence” demekle yetiniyor.

Boşanma oranlarını düşürmek, doğurganlık oranını yükseltmek uğruna kadınların eğitim, çalışma, sağlık gibi birçok hakkını gasp ederek kadınları kamusal hayattan dışlayan, kadınları sadece annelik kimlikleri ile tanımlayan kadın düşmanı politika adım adım işleniyor. Kadınlara “her şeye rağmen şiddet failiyle evinizde ve ailenizde kalın” diyorlar.

Bugün kadınları etkin koruyan tek yasa olarak kalan 6284’e her fırsatta saldırıyor. Şiddet faillerinin, katillerin koruma kalkanı olan cezasızlık politikaları uygulanıyor. Kadınlara açık açık ‘ailemiz yaşasın, sermayemiz yaşasın, siz ölün’ diyorlar.

Aile Yılı ve Beden Politikaları

Beden politikalarının önemli dayanağı nüfus politikalarıdır. Aile yılı kapsamında

“Nüfus Politikaları Kurulu ve Aile Enstitüsü”nün kurulması da tamamen buna hizmet etmektedir.

AKP için boşanma oranlarının artması ve doğum oranının düşmesi bir felaket anlamına geliyor.

Bugün Türkiye sermayesi ucuz ve genç dinamik iş gücüne ihtiyaç duyuyor. Bu yüzden 3 çocuk söylemleri ve genç yaşta evlenmeye teşvik paketleri her gün bakanlıklarıyla, diyanetiyle kadınların yaşamlarını denetim altına alıyor.

Denetim altına alırken kadınların kaç çocuk ve nasıl doğuracağına da karar veriyor. Bugün sezaryen doğumu hedef haline getirerek kadınların sağlıklı bir şekilde doğum yapmasını engelleyecek düşman söylemlerini üretiyor.

Sermaye için işçi, savaşmak için askerler doğurmamızı söyleyen kapitalist erkek egemen devletlere karşı sosyalist feminist mücadelemizi büyüteceğiz. Çünkü kadınların mücadelesi de çok eski ve güçlü.

Bu 10 yılı da diğer yılları da ataerkil kapitalist düzene bırakmayacağız ve biz birlikte mücadele edecek, kadın dayanışmasını büyütecek kadınlarla yan yana gelmeye devam edeceğiz.


[1] https://www.genel-is.org.tr/emar-kadin-emegi-raporu-yayimlandi,2,48423

[2] https://arastirma.disk.org.tr/?p=12583

[3] https://bianet.org/haber/erkekler-mayista-26-kadini-oldurdu-308021

Scroll to Top