Kürtlerin Rojava Aurasında Yeni Politik Denklemler

10 Mart 2025’te Rojava ve Şam arasında imzalanan anlaşma çerçevesinde oluşan politik şekillenmeler devam ediyor. Kuşkusuz bu anlaşmanın her iki taraf açısından önceliği “Güvenlik” sorununu çözmekti; askeri çatışma ortamından kurtularak siyasi hamleler yapabilmekti. Öyle de oldu. Colani hemen hamlesini yaptı ve  “Suriye Arap Cumhuriyeti” kuruluşu ilan edilerek, kendisini de Geçici Suriye Hükümetinin Cumhurbaşkanı olarak bildirdi.

Kürtler de kendi büyük hamlelerini 26 Nisan 2025’te Kamışlo’da topladıkları “Ulusal Kongre”leriyle yaptılar. Kongre ilk etapta Suriyeli Kürtleri kapsasa da etkisi bütün Orta Doğu’yu kapsayacak çaptaydı. Buna dair kuvvetli belirtileri gözlemleyebiliyoruz.

Ulusal Kongrenin oluşumu ve etkilerini özelden genele irdeleyerek çözümleyelim;

  1. Kuşkusuz burada en önemli olay, birçok kurum katılsa da ENKS (Suriye Kürt Ulusal Konseyi) ve SDG’nin (Suriye Demokratik Güçleri) bir araya gelmiş olmasıydı. Bu bir anlamda “Barzanici” ve “Apocu” güçlerin bir araya gelmesi demekti. Suriye savaşıyla SDG’nin İŞİD’e karşı etkin askeri savaşı, ENKS’nin pasif kalması, Suriye sınırlarındaki Kürtler açısından güç dengelerini değiştirmişti. Rojava odağında SDG güçlü bir askeri siyasi aktör haline gelmişti. İşte bu toplantı temel anlamda ENKS’nin Suriye’deki zayıflayan savaş iradesi ve gücünün SDG ile toparlaması, SDG içinse bölgede ENKS ile “meşruiyetini” arttırması anlamına geliyordu.
  2. Bu yönelim sadece Kürtlerin Birliği değil Suriye bütünlüğünde düşünme, dolayısıyla Arapları, Arap Alevileri, Dürzileri, Hristiyanları da kapsayan bir çerçeve sunuyordu. Nitekim Türkiye Hakan Fidan’ın ağzından bu girişimi eleştirmiş, Suriye “Toprak bütünlüğünü” vurgulamış, Colani de Kürtlerin inisiyatifinin artacağı kaygısıyla daha sert biçimde kongreyi “Mutabakata” aykırı bulmuştu. Mazlum Abdi ise açılış konuşmasında cevap olarak, Kürtlerin bir araya gelişlerinin tam da Suriye bütünlüğünü hedeflediğini söyledi.
  3. Daha genişlemiş etkisi ise bölgede Kürtlerin Öncü-Kurucu iradesini ortaya koyma girişimi olarak değerlendirilebilir. Kürtler Suriye’de özellikle İŞİD’e karşı yürüttüğü savaşta bir “istikrar unsuru” ve yapıcı güç olduklarını kanıtlamışlardı hem yerel hem küresel güçler nezdinde. Şimdi bunu “Kurucu özne” olma yolunda genişletmek istediklerini saptayabiliriz.
  4. Başka uluslarla ittifak alanlarını genişletmek isteği ayrıca değerlendirilmelidir. Bölgedeki tüm Kürtlerin Körfez-Arap birliğiyle ilişkileri gelişimine yol açabilme olasılığı içeriyor, çünkü bu zemin.
  5. Öcalan’ın süreç açıklaması ve yeni dönem perspektifine bağlı olarak tüm Orta Doğu halklarının” kurtuluş idealine (Komün Toplumsallığı, Demokratik Konfederalizm) yönelmek niyetinde olduklarını gösteriyor. Kongre kararlarında olmasa da “sonuç” değerlendirmelerinde açıklamalar bu yönde seyrediyor.

Rojava’nın Ankara ile Görüşmeleri

İşte bu gerçeklikler içinde politikanın bir ucu hep Türkiye’ye gelip dayanıyor. Kürtler yukarıdaki hedeflerini gerçekleştirebilmek adına dengeler kuruyor. İsrail, ABD, İran, Fransa, İngiltere ile ayrı ayrı ilişkiler geliştiriyor, Türkiye bunlar arasında oldukça önem taşıyor.

En son Türkiye’ye yönelik olarak da Mazlum Abdi Türkiye ile doğrudan temaslarının olduğunu  ve Erdoğan’la görüşmek istediğini belirtti. Daha da önemlisi, Salih Müslim’in şu aralar Türkiye’de olduğu “söylentisi” önemi gelişmeler niteliğinde değerlendirilmelidir.

Diplomasi ve Çatışmalar İç İçe

Tüm bu siyasi, diplomatik manevralar varken Rojava’da İŞİD saldırıları artıyor, İŞİD hücreleri daha çok savaş uyanışını yaşıyor. SDG askeri olarak mücadele etse de İŞİD’lilerin hukuki olarak yargılaması konusunda “Şam Hükümetine” mecburi olarak bağlılar; çünkü uluslararası hukuk Şam yönetiminin “yetkili olduğunu” işaret ediyor. Şam yönetimi ise bu hukuki iş birliğine yanaşmadığı ölçüde sorunlar çetrefilleşiyor. Bu durum sündürülen 10 Mart anlaşmasının önemli bir gerilim maddesi olagelmekte.

Bir başka önemli nokta da Rojava ve Şam yönetiminin heyetleri anlaşmanın kalıcılaşmasını sağlayacak ikinci bir araya gelişlerinden sonra aralarındaki anlaşmazlık noktalarının açıklanması oldu. Zira kimi insani konularda ilerlemeler kaydedilse de esas konuda karşıtlıkların olduğu açık.

Şam ile yürütülen müzakerelerde yer alan Rojavalı siyasetçi Foza Yusuf: “Entegrasyon konusunda bizim anlayışımızla Şam’ın bakışının farklı olduğu açık. Yani Şam, entegrasyon meselesinden özerk yönetim ile DSG’nin tasfiye edilmesini anlıyor. Bizim görüşümüze göreyse entegrasyon, aynı zamanda mevcut kurumlarımızın çalışmalarını ve faaliyetlerini bağımsız sürdürmesi anlamına geliyor.” İfadeleriyle belirtiyor.

Katliamlar Çatışmalar

Alevi katliamları devam ediyor; kadınlar kaçırılıyor köle pazarlarında satılıyor, Alevi arazilerine, mallarına çökülüyor.

İstikrar, mutabakat denirken bir yandan da Türkiye destekli yeni 200 bin kişilik ordu kurulması planları yeni çatışma alanları yaratacağının işaretleri oluyor.

İsrail Lazkiye ve Tartus’ta Türk üssü olduğunun iddiasıyla, ilgili yerleri bombalıyor.

Evet bunlar da çelişkiler, çatışmalar.

Orta Doğu’da yeni olası büyük savaş eksenleri (İran-İsrail, Suriye iç savaşı), KÖH’ün fesih kararı sonrası mücadele biçimlerindeki değişim sancıları, Türklerle Kürtlerin “süreç” görüşmeleri, Küresel güç dengeleri içinde Rojava’nın artan önemi gibi “kompleks” dengeler, Kürtlerin özgürleşme iradelerinin “kompakt” noktalarını oluşturuyor.

Gerçekliğin aurası yeni “ideallerin” iklimini de oluşturuyor

Scroll to Top