Yeni Cumhuriyetin Tini

İmamoğlu’nun önce diplomasının iptal edilmesi ve ardından kendisinin birçok kişi ile birlikte gözaltına alınmasıyla birlikte başlayan isyanın içeriği CB seçimleri gündemine sığmayacak kadar büyük ve yılların birikimini taşıyan olaylar bunlar. Halka adeta kitlesel işkence yapan ve sürekli sinir uçlarıyla oynayan iktidar güçleri şimdi bunun sonuçlarıyla yüzleşiyor. Belki her şeyi değiştirebilecek bir güç henüz sokakta değil ama her şeyi değiştirebilecek bir potansiyelin var olduğu da su götürmez bir gerçek. Olaylar her an iktidarın kontrolünden çıkabilecek olasılıklar içeriyor. Üstelik bu operasyonların aslında devamı olduğu ancak öfkenin sokağa çıkmasıyla beraber planda bir değişikliğe gidildiği de anlaşılıyor. Çok daha kapsamlı bir darbenin bir adımı olarak bu operasyonun gerçekleştirildiği belli oluyor.

Hemen peşinen belirtelim ki, eskinin bir çırpıda çekilip atılması mümkün olmayacak ve yeni adım adım pratik politikada bilince çıkacaktır. Bilinçli alanın içerisinde dahi daha karanlık, bilinçsiz ya da zayıf alanlar her zaman vardır. Eskinin argümanlarının ve araçlarının yer alması bir gençlik ayaklanmasını demode yapmıyor. Tam tersine yeni bir gençlik isyanı dalgasıyla karşı karşıyayız ve üniversiteler içerisinde hızla yayılarak kitleselleşen bir isyan bu.

Aslında yeni olan, köhnemiş rejimin tersine işaret eden birçok donenin birleşiminden oluşuyor. Sömürüsüz bir dünya, faşist düzene karşı demokratik hak ve özgürlükler, yoksulluğa karşı kamusal önlemler, geleceksizliğe karşı güvenceli yaşam, Kürt sorununa karşı eşit yurttaşlık, mezhepçi katliamlara karşı inanç özgürlüğü ve laiklik, kadın kıyımına karşı kadın özgürlüğü pratikleri… Bu bağlamda peş peşe eylemler dizisinden geçtik aslında. Ülke sathına yayılan işçi direnişlerinden mezhepçi katliamlara karşı Alevi eylemlerine bir kıpırdanma hali göze çarpıyordu ve şimdi yeni bir eylem dalgasıyla karşı karşıyayız.

Hukuku saray oligarşisinin anlık çıkarlarına göre akışkanlaştıran ve bu akışkanlığın kendisini bir rejim biçimi olarak dayatan muktedirler, yasamayı da saray fermanları biçiminde yürütüyor. Sermayenin ulaştığı vahşi düzeyli kâr oranları milyonlara yoksulluk olarak dönüyor. Bütün bunların üzerine bir de zaten iktidar ve düzen içi muhalefet unsurlarının ortak hareketiyle giderek reisin oylandığı bir plebisite dönüşen seçimleri tamamen ortadan kaldırmaya niyetlenince ortaya gençlik önderliğinde bir isyan çıktı.

İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin eylemlerin ilk gününde polis barikatını yıkıp geçmeleri kitlelerin karışık duygulanımlarının ifadesiydi. Ülkenin en iyi üniversitelerinde okuyan gençlerin gelecek umudunu çalan neoliberal yağma oligarşisi çaresizce iller arası polis taşısa da bir acı gerçekle yüzleşmek zorundaydı: Halk kitleleri polis ordusunun birkaç bin katıydı ve sokağa çıkmaya karar vermiş bir halkı polis ordusu durduramazdı.

Aslında bakarsanız Erdoğan bunu yapmaya mecburdu ama halk da bunu yapmaya mecburdu. Cebre karşı cebir son derece meşrudur. Seçim hileleriyle kapatılamayacak düzeyde bir yenilgi yaşayacağını gören Erdoğan erken önlemler almak zorundaydı. Konu Erdoğan’ın kendisinden menkul bir şey değil ve bir saray oligarşisi iktidarın bütün nimetlerinden faydalanarak devasa kârlar, devasa servetler, son derece ayrıcalıklı makamlar ve bunların ön koşulu olarak da devasa suçlar biriktirmişti. Bu oligarşi epey yıpranmış ve rıza üretme kapasitesini de epey azaltmıştı, üstelik egemen sınıf içi ekonomi yönetimi konusunda da nihayete eremeyen bir anlaşmazlık dönem dönem belirleyici olmaktadır.

Restorasyoncu burjuvazinin adayı Ekrem İmamoğlu bu süreçte sivrilmiş, yükselmiş ve başka alternatiflerin olmadığı koşullarda bir seçenek olarak güçlenmişti. Evet, Erdoğan bunu yapmaya mecburdu. Ama rejimin dönüşümünün geldiği bu kritik evrede de kitlelerin bilincine çıkan şey direnme eğilimiydi. Başka ne olabilirdi ki? Konunun İmamoğlu olmadığının kanıtı ise CHP yönetiminin basiretsizliği, pasifizmi ve eylemleri sönümlendirme isteğine karşı kitlelerin bu sınırlandırmayı reddeden eylem iradeleridir. Özellikle gençler yıkıcı yaratıcı eylemleriyle bu yaşlı ve tutucu teslimiyetçi muhalefete başkaldırmıştır.

Ancak bu çizgiyi, onu dağıtmadan, pasifize etmeden ve onun özne olma kapasitesine zarar vermeden daha ileri taşımak gibi bir görev ortada duruyor. Bu noktada genel bir isyan noktasından talepler içeren ve kitlelerin moral gücünü diri tutacak söylemlere ihtiyacımız var. Bu noktada kitlelerin arayışlarının adını koymakta fayda var.

Demokratik cumhuriyet demokratik anayasa sloganı gibi kitleleri bir stratejiye yönlendirecek içerikleri kitlelerin sloganı yapmamız hayati önemdedir. Bunu söylememizin bir sebebi var. İsyan birden, soyut bir zamanda ve soyut bir mekânda ortaya çıkmadı ve 2025 yılının Türkiye’sinin koşullarında cereyan etti.

Bugün sokaklarda militanca mücadele eden gençler de soyut bir kimlikle hareket etmiyorlar. O gençlerin geleceğe dair beklentilerinin, umutlarının, görece iyi bir yaşam beklentilerinin üzerinden rejim bir silindir gibi geçti. Türkiye nüfusunun üçte birine yakını yoksulken bu yoksul oranının yüzde 40’ının 18 yaş altı nüfus oluşturuyor. Yaş aralığını genişlettikçe gençlerin ülke yoksulluk oranı içerisindeki payı artıyor.

Genel bir gençlik öfkesi belki tek başına bir anlam ifade etmez. Ama unutmayalım olaylar hem iç içe hem peş peşe cereyan ediyor. İşçi sınıfı havzalarında yükselen ücret ve sendikal hak mücadelelerinin hemen ardından bu dinamiğin ortaya çıkması devrimci bir rezervi açığa çıkarabilir. Burada siyasal öncülüğe ihtiyaç vardır. Bu direniş dinamiklerini ortak bir programda birleştirmek bu rezervi açığa çıkaracaktır.

Uzatmadan, geniş bir satha yayılan ve şimdilik gençliğin öncülük ettiği isyan daha ilk anlardan İmamoğlu gündemini aşacak bir potansiyele bürünmüştür. Kendinde bilinçlerin kendisi için bilinçlere bir program aracılığıyla sıçraması sağlanabilir. O program yeni bir cumhuriyetin programı olmalıdır. Kader ortaklığını bir kez daha sıralamak durumundayız. İşçi sınıfının, gençliğin, Kürtlerin, katliam tehdidi altındaki Alevilerin, kadınların ortak programını oluşturmak bu cehennem rejiminin kapılarını kapatır. Üstelik sosyalist hareketin krizinden çıkış yolu da buradadır. Kitlelere güven veren eylem tarzlarıyla, güç biriktirerek ve savunulan hattın adım adım sınırlarını belirleyerek yol alabiliriz. Yeni cumhuriyetin tini toplumun içerisinde geziniyor.

Scroll to Top