Zenginlikleri ile Ukrayna tarih boyunca emperyalist sömürünün nesnesi olmuştur. Bu noktadan değerlendirildiğinde Ukrayna’daki hegemonya mücadelesi ve emperyalist paylaşım her ne kadar milliyetçi şoven duygularla gölgelenmeye çalışılsa da açıktan kendini gösteriyor.
Rusya – Ukrayna savaşının dördüncü yılına girilirken, çatışmaların seyri değişmeye devam ediyor. Ukrayna Silahlı Kuvvetleri, 2024 yazında başlattıkları karşı taarruz kapsamında Rusya’nın Kursk bölgesine kadar ilerleyerek burada bir askerî varlık oluşturmayı başarmıştı. Ancak Şubat 2025 itibariyle Rusya kuvvetleri, Ukrayna’nın bu bölgedeki pozisyonlarını zayıflatmaya yönelik yoğun saldırılar düzenlemeye başladı. Ukrayna, Ağustos 2024’te gerçekleştirdiği saldırılar sonucunda kendi iddialarına göre Kursk bölgesinde yaklaşık 1400 kilometrekarelik bir alanı kontrol altına aldı. Ancak bu ilerleme hem lojistik zorluklar hem de Rusya ordusunun karşı taarruzları nedeniyle sürdürülebilir olmadı. Şubat 2025 itibariyle Ukrayna kuvvetleri, bu alanın üçte ikisini kaybetti ve ellerinde kalan yaklaşık 500 kilometrekarelik bir bölgeyi savunmaya çalışıyorlar.
Ukrayna’nın Kursk’taki varlığının temel amacı, Rusya’nın kuzeydeki ikmal hatlarını kesmek ve Belgorod ile Bryansk bölgelerine baskı yaparak Rusya kuvvetlerini doğrudan cepheden uzaklaştırmaktı. Ayrıca olası bir müzakere sürecinde bu bölgeyi masada koz olarak kullanmayı hedefliyorlardı. Bu hamle, savaşın genel seyrinde Ukrayna için stratejik bir avantaj sağlamıştı. Ancak Rusya ordusunun son dönemde artan saldırıları, bu kazanımların sürdürülebilir olmadığını gösteriyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ekim 2024’te yaptığı bir açıklamada, Kursk bölgesinde Ukrayna birliklerinin kuşatma altına alındığını duyurdu. Rusya ordusu, ağır topçu saldırıları ve hava bombardımanlarıyla bölgedeki Ukrayna savunmasını aşındırmaya çalışıyor. Ayrıca, kuzeyden ve doğudan yapılan ilerlemelerle Ukrayna birliklerini tamamen kuşatma altına almak için bir çaba sarf ediliyor. Rusya askerî stratejistleri, Kursk bölgesindeki Ukrayna varlığını yok etmenin, Rusya için önemli bir psikolojik zafer olacağı kanaatinde. Eğer Ukrayna kuvvetleri burada tutunamazsa, Rusya’nın daha geniş çaplı bir saldırı başlatarak Ukrayna içlerine doğru ilerlemesi mümkün hale gelebilir.
Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş sahasında kritik gelişmeler yaşanıyor. Kursk bölgesinde Ukrayna’nın ele geçirdiği bazı noktalar olsa da büyük çaplı değişiklikler gözlenmiyor. Rusya güçleri, Sıvartlova köyünü Ukrayna’dan geri aldı. Öte yandan Pokrovsk yönünde Rusya ilerleyişinin yavaşladığı, hatta Ukrayna kuvvetlerinin bazı mevzileri geri aldığı belirtiliyor. Ancak Rusya ordusunun son dönemde yoğunlaştığı nokta, geçtiğimiz ay ele geçirilen Kurahove’den batıya doğru olan bölge. Rusya kuvvetleri, 23 – 24 Şubat itibariyle iki köyü daha kontrol altına alarak Zaporijye bölgesine doğru ilerlemeye devam ediyor.
Ukrayna’nın Direnişi ve Batı Desteği
Ukrayna’nın askerî ve lojistik kaynakları giderek azalıyor. ABD ve AB ülkelerinin desteği devam etse de Batı kamuoyunda Ukrayna’ya olan destek konusunda bazı şüpheler oluşmaya başladı. 2024 yılındaki ABD seçimlerinin ardından göreve gelen Donald Trump yönetimi, Ukrayna’ya yardımları azaltmayı gündeme getirdi. Bu da Ukrayna’nın uzun vadede sahada tutunmasını zorlaştırabilecek bir faktör olarak önümüzde duruyor.
ABD Başkanı Donald Trump, Şubat 2025’te yaptığı açıklamada, çatışmaların hızlı bir şekilde sona erdirilmesi için hem Rusya hem de Ukrayna liderleriyle görüşmelere başladığını duyurmuştu. Trump yönetimi, savaşın uzamasının ABD için ekonomik ve stratejik bir yük oluşturduğunu belirterek, bir barış anlaşması sağlanması için baskıyı artırıyor. Ancak, Rusya şu ana kadar Ukrayna’nın işgal altındaki toprakları geri almasına yönelik herhangi bir taviz vermeye yanaşmıyor. Avrupa Birliği ve NATO ise Ukrayna’ya desteğini sürdürüyor. Almanya ve Fransa, Rusya üzerinde daha fazla ekonomik yaptırım uygulanması gerektiğini savunurken, Polonya ve Baltık ülkeleri Ukrayna’ya daha fazla askerî destek sağlanması için çağrıda bulunuyor. Çin ise savaşın bir an önce sona ermesini talep ederek, taraflar arasında diplomatik bir çözüm bulunması için arabuluculuk yapmaya çalışıyor.
23 Şubat’taki Almanya parlamento seçimlerinde Ukrayna’ya desteğin azaltılmasını savunan aşırı sağcı AfD partisi yüzde 20,8 oy alarak ikinci sıraya yükseldi. Seçimi kazanan CDU/CSU’nun lideri Friedrich Merz ise Ukrayna’ya desteğin sürmesi gerektiğini savunuyor. Benzer şekilde, Avrupa genelinde de Ukrayna’ya destek azalmaya devam ediyor. Polonya’da askerî yardıma karşı çıkanların oranı son bir yılda yüzde 26’dan yüzde 35’e çıkarken, destekleyenlerin oranı yüzde 54’ten yüzde 49’a düştü. Batı Avrupa’da yapılan bir anket ise “zafere kadar destek” fikrinin birçok ülkede zayıfladığını gösteriyor. Özellikle İsveç, Danimarka ve Birleşik Krallık’ta Ukrayna’nın toprak kaybı yaşasa bile savaşın hızlıca sona ermesi gerektiğini düşünenlerin sayısı artıyor.
Ukrayna – ABD Gerilimi
Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş tüm şiddetiyle devam ederken, son günlerde ABD ve Ukrayna yönetimleri arasındaki diplomatik gerilim dikkat çekiyor. Özellikle Trump’ın açıklamaları ve Zelenskiy’in tepkisi, iki ülke arasında kamuoyuna da yansıyan bir polemiğe yol açtı. Trump, Zelenskiy’in halk desteğinin sadece yüzde 4 olduğunu iddia etti. Zelenskiy ise buna karşılık, kamuoyu desteğinin yüzde 50’nin üzerinde olduğunu savundu. Ayrıca Trump’ın Ukrayna’da seçim yapılması yönündeki çağrısına, savaşın ortasında böyle bir sürecin cepheyi zayıflatacağı gerekçesiyle karşı çıktı. Trump ise Zelenskiy’i “diktatör” olarak nitelendirerek meşruiyetini sorguladı ve ülkenin bir an önce seçimlere gitmesi gerektiğini söyledi. Trump’ın bu çıkışının ardından ABD Başkan Yardımcısı da Zelenskiy’in tutumunu eleştiren açıklamalarda bulundu.
Vladimir Zelenskiy ile Donald Trump 28 Şubat’ta Washington’da bir araya geldi. Bu, Washington ile Moskova arasında Kiev’in katılımı olmadan başlayan müzakerelerin ve Ukrayna liderinin yeraltı kaynakları anlaşmasının ilk versiyonunu imzalamayı reddetmesinin ardından, Ukrayna ve ABD başkanları arasında yaşanan kamuoyundaki anlaşmazlıkların ardından ilk yüz yüze görüşme oldu. Trump, kendi görüşüne göre selefinin yaptığı hataları düzeltmeye ve Rus Silahlı Kuvvetleri’nin işgaline karşı Ukrayna’ya ücretsiz askeri ve mali yardım sağlamayı durdurmaya karar verdi. Cumhuriyetçi dünya görüşüne göre daha adil bir yaklaşım, Amerikan yatırımcılarının Ukrayna doğal kaynaklarına erişimi konusunda Kiev ile bir anlaşma yapılması olacaktır. Zelenskiy, bu tür bir minnettarlığı 2024 sonbaharında yeni yönetime kendisi önermişti ancak Trump’ın iştahının Ukrayna tarafının tahmin ettiğinden çok daha büyük olacağını asla tahmin etmemişti.[1] İlk olarak ABD Başkanı, Washington’ın Ukrayna’daki nadir toprak metal yataklarına olan yoğun ilgisinden kamuoyuna bahsetti. Başta bu sözler Kiev’de olumlu bir tepkiye yol açtı – ta ki Beyaz Saray anlaşma metninin kendi versiyonunu sunana kadar. ABD’nin Ukrayna’dan 500 milyar dolar tutarında tazminat talep ettiği ortaya çıktı. Bu tazminat sadece nadir toprak metallerinin tedariki şeklinde değil, aynı zamanda diğer doğal kaynakların satışından ve hatta deniz limanları gibi altyapıların kullanımından elde edilen gelir şeklinde de olacaktı. Bu anlaşmaya göre, Washington’ın talepleri, II. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın kaybedenleri olan Almanya ve Japonya’ya dayatılan tazminatlardan bile daha ağır görünüyordu.
Zelenskiy, Amerikan tarafının dayattığı anlaşma parametrelerine kararlılıkla karşı çıktı. İşler, ABD Hazine Bakanı Scott Bessent ile seslerin yükseltilmesi ve Başkan Yardımcısı J.D. Vance ile iptal edilecek bir toplantının yapılması noktasına geldi ve nihayetinde toplantı da anlaşma da iptal edildi. Trump hakaretamiz tavırlar ve tehditlerle karşılık verdi. Kiev’e yapılan silah ve mali yardımların Amerikan vergi mükelleflerine verdiği iddia edilen zarar konusunda kamuoyunda inatçı bir tavır takındı. Ukrayna’nın ABD’ye en az 350 milyar dolar tazminat ödemesi gerektiğini savunuyor. Zelenskiy’e toplamda verilen desteğin miktarına ilişkin tahmin edilen ise yaklaşık 100 milyar dolar; tabii gerçek rakamları bu savaş koşullarında net olarak bilmek mümkün değil. Ancak Ukrayna’nın bu yardımları da geri vermemesi gerektiğini belirten Zelenskiy, yardımların tamamının hibe niteliğinde olduğunu, yani hiçbir borcun öylece var olamayacağını ifade etti. Aynı zamanda bir şerh de koydu: Kiev, yeraltı kaynakları konusunda bir anlaşma yapmak ve dolayısıyla ABD’ye desteği için teşekkür etmek istedi. Anlaşmanın karşılıklı olarak faydalı olması ve Ukrayna için açık güvenlik garantileri içermesi gerekiyordu.
Nihayetinde 45 dakika süren görüşmenin sonunda Zelenskiy, Trump ve ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance arasında sözlü tartışma yaşandı. Görüşmenin videosuna göre Vance, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’i ABD’ye ve Trump’a saygısızlık yapmakla suçladı. ABD Başkan Yardımcısı, “Oval Ofis’e gelip bu konuyu Amerikan medyası önünde çözmeye çalışmanızın saygısızlık olduğunu düşünüyorum” dedi. Zelenskiy itiraz etmeye kalktığında da Trump, “Daha iyi bir konumda değilsin. Şu anda oynayacak kartınız yok… Milyonlarca insanın hayatıyla oynuyorsunuz… Üçüncü Dünya Savaşı’yla oynuyorsunuz” dedi. Bu görüntünün ardından da Zelenskiy Beyaz Saray’dan ayrıldı ya da Trump yönetiminin deyimiyle “kovuldu”. Ortak basın açıklaması da anlaşma da iptal edildi.
Trump’ın Ukrayna’ya yönelik sert söylemleri Avrupa’da tepkiyle karşılandı. İngiltere, Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Zelenskiy’e destek veren açıklamalar yaptı. Ukrayna kamuoyunda ise iki farklı yaklaşım görülüyor. Bazı uzmanlar ve halk kesimleri, ABD’ye yönelik öfke duyarken, Batı yanlısı çevreler ise tüm ABD’yi değil, yalnızca Trump yönetimini eleştirme taraftarı. Buna karşılık, Trump yönetiminin Ukrayna’ya herhangi bir güvenlik garantisi sunmadan Rusya ile doğrudan müzakerelere başlaması, Kiev yönetiminde endişe yaratıyor. Zelenskiy’in Trump’ın açıklamalarına doğrudan sert bir yanıt vermek yerine, ABD ile ilişkileri koruma yönünde temkinli bir tutum sergilediği gözlemleniyor.
Rusya – ABD İlişkileri ve Savaş
Dmitriy Peskov, 25 Şubat’ta yaptığı açıklamada, Rusya ile ABD arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için karşılıklı güvenin yeniden inşa edilmesi gerektiğini belirtti. Ekonomik iş birliği konusunda, Rusya’nın nadir toprak metalleri gibi önemli kaynaklara sahip olduğunu hatırlatan Peskov, bu alanda geniş iş birliği fırsatlarının bulunduğunu söyledi. Ayrıca, Almanya’nın Die Zeit gazetesinin Riyad’da Rusya ve Amerikan heyetleri arasında bir toplantı yapıldığına dair haberine yorum yapmaktan kaçınarak, bu konuda Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın açıklama yapması gerektiğini belirtti. Daha sonra bakanlık, Riyad’da böyle bir görüşme yapılmadığını duyurdu. Buna rağmen, bazı siyasi gözlemciler, Washington ve Moskova’nın perde arkasında diplomatik kanalları açık tuttuğunu düşünüyor. ABD, Rusya’nın jeopolitik hamlelerine karşı tedbir almaya devam ederken, taraflar arasındaki ilişkilerin nasıl şekilleneceği belirsizliğini koruyor.
Rusya – ABD ilişkilerinin geleceği hem Ukrayna savaşının seyri hem de ABD’deki siyasi gelişmelerle doğrudan bağlantılı. Trump’ın olası politik hamleleri, iki ülke arasındaki dengeleri yeniden belirleyebilir. Şu an için Moskova ve Washington arasında derin güvensizlik hâkim olsa da tarafların bazı ortak çıkarlar doğrultusunda temkinli adımlar atabileceği değerlendiriliyor.
Sonuç
1917 Ekim Devrimi’nden önce, Batılı emperyalistler Ukrayna’yı “askeri operasyonlar” olmaksızın, tabiri caizse sinsice sömürdüler. Fransa, Belçika ve İngiltere emperyalistleri, Ukrayna’da (kömür, metal vb. için) büyük işletmeler örgütleyerek ve hisselerin çoğunluğunu kendi ellerine alarak, Ukrayna halkının öz suyunu “yasal” olarak gürültüsüz bir şekilde emdiler.
Ekim Devrimi’nden sonra tablo değişti. Emperyalizmin iplerini kıran, toprakları ve işletmeleri Ukrayna halkının mülkü ilan eden Ekim Devrimi, emperyalistleri “alışılmış”, “sessiz” sömürü olasılığından mahrum etti. Böylece emperyalizm Ukrayna’dan kovuldu. Ama emperyalizm boyun eğmek istemedi, yeni duruma hiçbir şey için katlanmak istemedi. Ukrayna’nın zorla köleleştirilmesinin “gerekliliği”, işgalinin “gerekliliği” buradan kaynaklanıyor.
O dönemde Alman emperyalizmi son günlerini ve “hetmanlık[2]“ son sarsıntılarını yaşarken, İngiliz-Fransız emperyalizmi Ukrayna’yı işgal etmek için Kırım’da asker topluyor ve çıkarma gücü hazırlıyordu. Onlar, İngiliz-Fransız emperyalistleri, Ukrayna’daki Alman işgalcilerinden boşalan yeri doldurmak istiyorlardı. Aynı zamanda, eski “bağımsızlık” sloganıyla “yeni” bir şekilde maceracı Petlyura başkanlığındaki “Ukrayna İdaresi[3]“, “hetmanlık”tan daha uygun, Ukrayna’nın yeni İngiliz-Fransız işgali için uygun bir zemin olarak yüzeye çıkıyordu.
Tarihsel bağlamı bugüne oturtursak, Trump’ın Ukrayna’ya yönelik tutumu hem savaş sahasında hem de uluslararası diplomasi açısından yeni dengelerin oluşmasına neden olabilir. Ukrayna yönetimi, ABD’deki diğer siyasi çevrelerin ve Avrupa’daki müttefiklerinin desteğini arkasına alarak Trump’ın Ukrayna politikasını yumuşatma çabası içinde olabilir. Önümüzdeki süreçte ABD ve Rusya arasındaki müzakereler, savaşın gidişatını ve Ukrayna’nın gelecekteki pozisyonunu belirlemede önemli rol oynayacak. Ukrayna yönetimi, Batı dünyasındaki desteği kaybetmemek için diplomatik yolları zorlamaya devam edecektir. Dün Avusturya-Almanya ve İngiliz-Fransız emperyalistlerine yönelik dışarıdaki düşmanla mücadele edilirken bugün NATO, ABD ve AB güdümlü emperyalistlerin kışkırtması ile karşı karşıyayız. Dün içeride “maceracı” Petlyura varken bugün “komedyen” Zelenskiy var. Dün Çarlık artığı beyaz ordular ve onun generalleri varken bugün Putin yalakası kapitalist Rusya’nın oligarkları var. Bu hegemonya mücadelesi içerisinde ezilen ve sömürülen Rusya ve Ukrayna’nın emekçi halklarıdır ve ancak onların öz gücü bu düzenin çarklarını kırmaya muktedirdir.
[1] https://www.nytimes.com/2025/02/03/world/europe/trump-ukraine-rare-earth-minerals.html (İngilizce)
[2] Ukrayna tarihinde 17. yüzyılın ikinci yarısında genel askeri idarelere başkanlık eden çara bağlı bir feodal kurumdu. 1918 yılında P. P. Skoropadskiy Alman emperyalizminin desteği ile Ukrayna Sovyeti’ne yönelik karşı-devrimci faaliyetleri örgütledi ve askeri mahkemeler eliyle burjuva özel mülkiyeti restore etti. O dönem Almanlar’ın desteğiyle kendisini Hetman olarak seçilmesini sağlayarak Ukrayna İdaresi’nde hetmanlık unvanını geri getirdi. Aralık 1918’te Sovyet Ukrayna’nın kurtuluşu ile kendisi Almanya’ya kaçtı. (y.n.)
[3] Ukrayna İdaresi, Petlyura ve Vinniçenko liderliğindeki Ukraynalı milliyetçiler tarafından 1918 yılının sonlarında Kiev’de kurulan karşı-devrimci bir milliyetçi hükümettir. Şubat 1919’da idare Ukrayna’daki isyancı işçiler ve köylüler tarafından tasfiye edildi. (y.n.)
efecan.ozcan@yandex.com