2024 yılının son günlerinde, Erdoğan geçtiğimiz yılları hatırlatan bir çıkış yapmıştı: “Faiz inecek ki, enflasyon da insin.” Ardından da 2025 yılında faizin indirileceğini işaret etti. Bunun gerçekleşmesi için çok da beklememiz gerekmedi, zira 2025 yılının ilk toplantısında merkez bankası faizi düşürme kararı aldı. Bu da Şimşek programının miadını doldurmuş olma ihtimali üzerinden bir tartışmayı gündeme getirdi. Ne de olsa Şimşek programının temeli faizin yüksek tutulması yoluyla enflasyonla mücadele olarak ifade ediliyordu.
Şimşek Programı’nın Hedefleri
Enflasyonun bu kadar önemsenmesinin arka planı aslında ülkeye giren döviz miktarında yatmakta. Türkiye sermayesi üretim için yabancı üretim araçlarına muhtaç. Bu sebeple de kurun yükselmesi üretim maliyetlerini arttırarak karlılığa bir kısıt getiriyor. Bu üretim maliyeti artışını ise sermayedarlar fiyat artışı yoluyla halka yüklediler. Ancak fiyat artışları enflasyona sebep olur, paranın değer kaybı zaten kurun yükselmesi demektir. Kur yükseldiğinde ise sermaye kârını korumak için daha çok fiyat artışı yaratarak, bir artan enflasyon artan kur sarmalı yaratır.
Kuru baskılayabilmenin yolu temelde ülkeden çıkan ve ülkeye giren döviz miktarlarında yatar. Bu sebeple, ülkeye girecek dövizin artması, sermayeye dokunmadan bu sarmaldan çıkışın anahtarı olarak görüldü. Ülkeye daha fazla döviz girmesinin en basit yöntemi ise faizleri arttırarak döviz sahiplerine paralarını Türkiye’de faize koyma teşviki sağlamak. Ancak eğer döviz getirene ödül vereceksek, bu ödülün birinin payından verilmesi gerekir.
Temel motivasyonu sermayenin kârlılığını korumak olan devletin emeğin, zaten talan edilmiş payına göz dikeceği açıktı. Şimşek programını da bu talanın programı olarak okumak gerek. Enflasyonu azaltma bahanesiyle kârlılığa dokunmadan, asgari ücret baskılandı. Kamu harcamalarında tasarruf adı altında zaten yıllardır kırpılan sosyal devlet harcamalarına göz dikildi ve emeğin gelirden aldığı pay iyice düşürüldü. Emeğin baskılanması yoluyla da aslında sermaye birikimine yeni imkanlar sağlanmış oldu.
Kaçan Döviz’in Peşinde

Kaynak: https://ozgurorhangazi.com/2025/01/20/sermaye-kacisi/
Ancak geçtiğimiz yılki veriler enteresan bir gelişmeye işaret ediyor. Ülkeye giren dövizde bir artış söz konusu olduysa da döviz giriş çıkışında bir denge yakalanamamış. Bunun sebebi ise döviz çıkışında da çok ciddi bir artış olması. Yandaki grafik bize Türkiye’de yaşayan insanların dışarıya çıkardığı döviz miktarının tarihi bir rekor kırarak, geçtiğimiz yılların üç katı seviyesine çıktığını gösteriyor.
Bu aslında Şimşek programının bir yönüyle iflası demek. Görünen o ki, Şimşek ile varlığına varlık katan sermaye yeni zenginliğini yurtdışında değerlendirmeyi tercih etmiş. Bu tercih programın yarattığı devasa sermaye birikiminin ispatı. Ancak döviz ihtiyacı bahane edilerek emeğin talan edilmesi yoluyla biriken sermaye, ülkeden kaçtıkça daha da ciddi bir döviz açığı oluşmakta. Bu dövizin bulunması için ise çözüm acaba daha da yoğun bir servet transferinde mi aranacak, yoksa Erdoğan’ın işaret ettiği Şimşek öncesine dönüşte mi?
dtuzcu99@gmail.com