Kürt bölgelerinde 24 Temmuz 2015 tarihinde başlayan ve 2018 baharında “Pençe-Kilit Operasyonu” çerçevesinde derinleşen çatışmalar ve operasyonal hamleler, 2023’te “Türkiye Yüzyılı” perspektifi çerçevesinde yüzlerce üs ve askeri yığınaklar yapılarak Kürt kaynaklarının “işgal” dediği bir boyuta sıçradı. 2024’te Dışişleri, MİT ve Genelkurmay düzeyindeki diplomasiyle de siyasi meşruiyet için adımlar atıldı ve bölge kaynakları haberlerinde Türkiye’nin bu hamleyle “ilhak”a varacak bir askeri-siyasi güç birikimi sağlamış olabileceği yönünde bildirimde bulunuyorlar.
Gerçekten de çatışmalar şiddetlenerek sürüyor. Karşılıklı hamlelerle Kürt illerinde çetin bir kaos süreci yaşanıyor.
Türkiye askeri üsler kuruyor, operasyonlar düzenliyor, kamuoyuna başarı haberleri yayıyor. Bunların karşısında KÖH, Türkiye’nin arazide saplanıp kaldığını ve ilerleyemediğini, kendisinin ise geliştirdiği tekniklerle hava saldırılarını darbeleyecek tekniğe ulaştığını belirtiyor.
Irak Ziyareti Sonrası
Erdoğan, 22 Nisan 2024 tarihinde bölgeye giderek Irak Hükümeti’yle, KDP yetkilileriyle görüştü. Ziyaret sonrası “Çok güzel gelişmeler oluyor” diyerek yeni pozisyon alışlarının müjdesini vermişti. Nitekim KDP’nin iş birliği bilinen bir bilgiydi, ama bu görüşmelerde atılan esas adımı Irak Hükümeti’yle yapılan 40 civarında anlaşmalarda görmek mümkün. Zira Irak’ın bu çerçevede KÖH’yi terörist örgüt ilan etmesi, Irak sınırlarında örgütün hareketlerini kısıtlama doğrultusunda talimatlar yayımlanması “yeni bir durum”a geçildiğine işaret ediyor.
Türkiye bu ziyaret sonrasında atılan adımlar ve anlaşmalardan güç almış olsa gerek, KDP ve Irak Hükümeti’nin yarattığı meşruiyetle bölgede çatışma alanlarını genişletiyor. Kürt kaynakları “Ortak Operasyon Merkezleri”nin kurulduğunu, “işgal ve ilhak” girişimini derinleştirdiklerini belirtiyor.
Erdoğan, “Bu yaz sonunda Kuzey Irak’ta sınır güvenliği sorununu çözeceğiz, operasyonları bitireceğiz” demişti. Bu ifadeler büyük çatışmaların da haberini veriyor. Bölgeden gelen haberler ve açıklamalar, bütün bu hazırlık ve askeri yığınakların “büyük bir ekonomik-politik hamlenin” göstergesi olduğunu belirtiyor.
Neden “Büyük Çatışmalar”
Dünya ve Orta Doğu’nun çoklu krizler ve kaos dengelerinde, Ukrayna ve Filistin’de süren savaşın yarattığı fırsatlarla Türkiye bölgesel ve alt-emperyalist bir güç olma hedefinde başarı kazanmak istiyor. Bu hedefini esas olarak şu dört temel eksende yürütüyor.
Birincisi “Yeni Osmanlıcılık” politikası çerçevesinde Osmanlı topraklarına kavuşma hayali,
İkincisi Kürt Özgürlük Hareketini bozguna uğratarak bölgede askeri ve siyasi güç olma ve kendisine engel olanları ortadan kaldırma,
Üçüncüsü “kalkınma yolu projesiyle” ekonomik kaynakları Türk sermayesine aktarma,
Dördüncü olarak da ekonomik kriz içinde “cehennemi” yaşayan halk güçlerinin tepkilerini “ırkçı-milliyetçi” politik atmosferde çürütmek çabası şeklinde belirleyebiliriz.
İktidar bu dört temel ekseni gerçekleştirme doğrultusunda topluma reva gördüğü ise savaş ve yoksulluk.
Çözüm Demokratik Barışçı Adımlarda
Kürt sorunu genel anlamda “yüzyıllık” bir sorun. Kırk yıldır da bölgede yaşanan sıcak çatışmalı ortam gittikçe derinleşiyor, çözümsüzlük yumağı büyüyor ve sorunun alanı genişliyor. Yoğunlaşarak ilerleyen sıcak çatışmalar, Kürt Sorununu bir dünya sorunu haline getirmiş durumda.
İktidarın çatışmalı ve operasyonlu politik hattı, sorunu karmaşıklaştırmak ve genişletmekten öteye gidemiyor. Halka yoksulluk ve kaotik bir yaşam ortamı sunuyor. Askeri değil barışçıl çözüm, ülkenin ekonomik, demokratik ve güvenli yaşamını oluşturacak biricik yoldur.